Vahap Munyar

Çinli devi Türkiye’ye ilk çeken oldu, Harvard’da ‘havuz’ yolu göründü

25 Temmuz 2014
ÜNLÜ&CO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Ünlü, seçim dönemlerinde yabancı yatırımcıların genel tavrına yerel seçim öncesindeki havadan örnek verdi:

- Yerel seçimlerden iki hafta önce yabancı yatırımcılar telefonlarımıza dahi çıkmaz oldu. Ancak, yerel seçim bitince piyasa oyuncusu yabancılar hareketlendi.Türkiye’nin herşeye rağmen gelişmekte olan ülkeler arasında iyi durumda olduğunu altını çizdi, Ünlü&Co Genel Müdür Yardımcısı Can Ünalan ekledi:
- Kırım konusu başta olmak üzere Rusya’nın Ukrayna ile yaşadığı gerilim, bizim para piyasalarının lehine ortam yarattı.Ünlü, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası beklentisini paylaştı:
- Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında ülkemizde halka arzlar gündeme gelebilir.Derken konu Tekstibank’ın çoğunluk hisselerini alan, 3 trilyon dolarlık aktifleriyle dünyanın en büyük bankası olarak bilinen Industrial and Commercial Bank of China’ya (ICBC) kaydı:
- ICBC, Türkiye’ye aslında ilk bizimle gelmişti.- Nasıl?
- Güney Afrikalı Standart Bank, bir dönem bizim çoğunluk hissedarımız oldu. ICBC’nin Standart Bank’ta hissesi vardı. O dönemde ICBC’nin bizdeki dolaylı hissesi yüzde 13 dolayındaydı.Standart Bank’ın çoğunluk hisselerini daha sonra devraldıklarını anımsattı:
- Standart Bank’ın bizde hâlâ ortaklığı var. ICBC’nin de bizdeki payı Standart’la birlikte azaldı. Menkulde yüzde 5 hisseleri var.- Türkiye’ye daha çok Çinli yatırımcı gelmesine vesile olur.
Ardından girişimcilik öyküsünün Boğaziçi Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) okutulmasının gündeme geldiğini aktardı:

Yazının Devamını Oku

35 milyar dolarlık mektup

23 Temmuz 2014
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) onuruna düzenlediği iftardaki konuşmasında şu cümle dikkatimi çekti:

- 7 yıllık görev dönemimde şirketlerin yurtdışındaki işleri için 83 adet referans mektubu yazdım. Mektuplara konu projelerin toplam büyüklüğü 35 milyar dolar. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı’nın Ekonomi Başdanışmanı Ahmet Ertürk’ten mektuplarla ilgili ayrıntı istedim:
- 35 milyar dolarlık projelerin tümünde amaca ulaşıldı mı?
- Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği rakam, mektuplara konu olup, alınan, bitirilen, yürüyen işleri kapsıyor.- Hangi tür işler?
- Havalimanı, liman, yol, enerji gibi birçok altyapı yatırımı ve savunma sanayiine dönük projeler mektuplara konu oldu.Cumhubaşkanı’nın sadece mektup yazmakla kalmadığını vurguladı:
- Kimi projeler için muhatap ülkenin devlet veya cumhurbaşkanıyla telefon görüşmesi yaptı. Bazı projeleri de o ülkelere resmi seyahatleri sırasında gündeme getirip sahip çıktı.Mektuplardaki önemli kriterlerden birinin altını çizdi:
- Eğer yurtdışında bir ihalede iki Türk şirketi birden yarıştaysa, yani rakip durumda iseler, o zaman Sayın Cumhurbaşkanımız bu şirketlerden biri lehine devreye asla girmez. Yani, Türk şirketlerinin yabancılarla yarıştıkları ihalelerde devreye girip mektup yazar.Mektup öncesi şirketlerin incelendiğine işaret etti:
- Sayın Cumhubaşkanı bir şirketle ilgili muhatap ülkeye mektup yazmadan, telefon açmadan veya yüzyüze görüşmeden önce bilgi toplamamızı ister. Şirket talip olduğu işi yapmaya yetkin midir? Cumhurbaşkanlığı makamını mahcup edecek bir yönü var mıdır? Araştırma sonucuna göre hareket eder.Mektupların daha çok Körfez ülkelerine yöneldiğini kaydetti:

Yazının Devamını Oku

Türkiye’yi Ar-Ge’de öne çıkardı, 12 Türk’ü global yönetime taşıdı

21 Temmuz 2014
ERICSSON Türkiye Gene Müdürü Ziya Erdem, 1876’da İsveç’te kurulan şirketin Türkiye’deki tarihçesine Dolmabahçe Sarayı’ndan girdi:

- Ericsson, Türkiye’ye dönük ticarete 1896’da başladı. İlk telefon santralını padişahın talimatıyla Dolmabahçe Sarayı’na kurdu.Söz konusu santralla ilgili belge ve faturanın arşivlerinde olduğunu belirtti:
- Santralı arıyoruz ama bugüne kadar bulamadık.Ar-Ge’ye yılda 4-5 milyar dolar kaynak ayıran grubun günde 16 patent başvurusu yaptığını kaydetti:
- Türkiye’de Turkcell, Avea, Vodafone ve Türk Telekom’a ekipman, yazılım ve hizmet veriyoruz. Yüzde 97’si üniversite ve lisansüstü eğitimli 800 personelimiz var. Ericsson’un dünyada 10 önemli bölge merkezinin olduğuna işaret etti:
- Türkiye, 23 ülkenin olduğu kendi bölgesinde lokomotif. İzmir’deki 9 Eylül Üniversitesi Teknoparkı’nda 100 kişinin çalıştığı bir Ar-Ge Merkezi’miz var. İTÜ’deki Teknokent’te 250 personelimiz çalışıyor. Ankara Bilkent’teki Teknokent’te de 40 kişinin çalıştığı bir merkezimiz var.Toplamda 400’e yakın kişinin Ar-Ge merkezlerinde çalıştığını aktardı:
- Hepsini Ericsson Ar-Ge A.Ş. çatısında topladık. Ar-Ge teşviklerinden yararlanıyoruz. Ar-Ge için Ericsson’un merkezinden yılda 10-15 milyon dolar geliyor.Bunda BTK’nın 3G’ye geçiş sırasında koyduğu, “belirli oranda yerel hizmet ve ekipman zorunluluğu”nun da rol oynadığını vurguladı:
- Ayrıca, Ericsson’un global yönetimi, Türkiye’de Ar-Ge’yi önemsiyor. Buradan Ericsson’un merkezine ve diğer ülkelere yazılım ihraç ediyoruz. Türkiye’nin en büyük yazılım ihracatçısıyız.Ericsson’un “Telco CRM” projesinde Türkiye’deki Ar-Ge merkezinin rolüne değindi:
- Telekom operatörlerine dönük bir CRM yazılımı geliştiriliyor. Telco CRM, 10 milyonlarca dolarlık yıllık gelir yaratabilir.Grupta Türk yöneticilerin giderek öne çıktığına vurgu yaptı:

Yazının Devamını Oku

Türkler, ‘baskın’ı aşıp ilk 3’e girdi, İstanbul’un cazibesi Premiere’i çekti

20 Temmuz 2014
LYON’da (Fransa) şirketin Türkiye ofisinden Nihal Kaya ile birlikte Premiere Vision Başkanı Philippe Pasquet’le görüşmeye giderken 1996’yı anımsadım:

- Premiere Vision’a alınmayan Türk kumaş üreticileri, sergi yaptıkları otele polis baskınıyla gözaltına alınmıştı.
Pasquet’in bize ilk cümlesi şu oldu:
- Türkiye, bizim için çok önemli ülke. Şubat 2014 Paris fuarımıza 1700 Türk ziyaretçi geldi, bu sayı ile 7’nci oldunuz. Türkiye, 75 şirketle katılımcı liginde İtalya ve Fransa’dan sonra 3’üncü sıradaydı.
Övgüyü sürdürdü:
- Türkiye, çok dinamik bir ülke. Bölge ve çevre ülkeleri açısından önemi büyük. İstanbul’daki fuarımıza uluslararası katılım da olacak.
Premier Vision’un Türk tekstilcilerini 1996’da polis baskınıyla gözaltına aldırdığını anımsattım, tarihçeye daldı:
- Premier Vision’u 1973’te Lyon’da ipek üreticileri kurdu. Zamanla Paris’te Fransa’yı kucakladı. 2002’de global organizasyona dönüştü. Gözaltı olayı, haklarımızı korumaktan ibaretti. Türkler’e karşı tavır değildi.

Yazının Devamını Oku

7 kiloluk elbise Saks Fifth Avenue'yu çekti

18 Temmuz 2014
PARİS’teki Houte Couture Week sırasında İtalya’nın Fransa Büyükelçisi’nin davetine katılan Saks Fifth Avenue’nin Başkanı Marigay McKee, yanında oturan dünyaca ünlü mücevher markası Buccellati markasının sahibi aileden Maria Cristina Buccellati’nin elbisesini beğendi:

- Elbisenizi nereden aldınız?Buccellati, karşısında oturan Ayşe Ege’yi işaret etti:
- Bu elbisenin markası Dice Kayek. Markanın sahibi Ayşe Hanım karşımızda oturuyor. Tasarlayan da markanın diğer yaratıcısı Ece Ege.McKee, Ayşe Ege’den Paris’teki show room’un adresini aldı:
- Sabah 10.00’da orada olacağım.Ayşe Ege, hemen Houte Couture Week kapsamında ilk kez katılacakları defilenin son hazırlıklarıyla uğraşan Ece Ege’yi aradı:
- Sabah 10.00’da Saks Fifth Avenue’nin Başkanı McKee geliyor.
McKee, dediği saatte Dice Kayek’e gitti. Defile için hazırlanan 15 elbiselik “Kış Bahçesi” koleksiyonunu inceledi. 3 elbise için ölçü aldırdı:
- Saks Fifth Avenue için de konuşuruz.Ece Ege, defilede sergilenen el dikimi 15 elbise için 12 kişilik ekiple Paris’te 7 ay çalıştı. Mimozadan çan çiçeğine, gelincikten laleye, güle kadar her elbise için ayrı bir çiçekten esinlendi:
- Bazı elbiselerin üzerindeki işlemeler, çiçeğin üzerindeki çiğ tanelerini temsil ediyor.Ayşe Ege, Houte Couture Week’in kuralını anımsattı:

Yazının Devamını Oku

100 dolar maaşla güvenlik görevlisi oldu, Omo’nun Türkleri’ni ödüle taşıdı

17 Temmuz 2014
ALTINBAŞ Mücevherat İş Geliştirme ve Satınalma Direktörü Işıl Bandakçıoğlu, geçen yıl kasım ayı başında Etiyopya’daki Omo Vadisi’nde çekilmiş fotoğrafları verirken Else Addis Industrial Development ve Omo Valley Farm Cooperation’un ortağı Seyfettin Koçak, bir kareye işaret etti:

- Omo Vadisi’nde pamuk tarımına başladığımız araziye komşu köye gittiğimizde Kere Kolompo adlı bu yerli vatandaşla fotoğraf çektirmiştik. Onu şantiyemize güvenlik görevlisi olarak aldık.Else Addis Industrial Development ve Omo Valley Farm Cooperation’un diğer ortağı İmam Altınbaş, Omo’daki ortakları Kasım Külek Öz’le birlikte yerel halka destek verdiklerini anımsattı:
- Şantiyemizde yerli halktan 180 kişi çalışıyor. Ayrıca, tarıma açtığımız alandan 200 dönümü köylülere hane başı 2-3 dönüm düşecek şekilde verdik. Tohum desteği de yaptık. Modern tarımı öğrenmeleri için yardımcı oluyoruz.Koçak, komşu köylerdeki okulların öğrencilerine gıda yardımında bulunduklarını kaydetti:
- Köylüler Omo Nehri’nden su içiyordu. Şimdi bizim açtığımız kuyulardan içme suyuna kavuştular.Güvenlik görevlisi olan Kolompo”yu sordum:
- Maaşı ne kadar?
Koçak yanıtladı:
- Ayda 100 dolar maaşı var. Sigortalı oldu. Günde 3 öğün yemeği de bizden.- Daha önce ne iş yapıyordu?
- Omo Vadisi’ne giden turistler, yerel halkı yakından görmek için o köyü ziyaret ediyor. Köyün sakinleri ile fotoğraf çektirip, 50 dolar/cent veriyorlar. Kolompo da daha önce o işi yapıyordu.- O zaman aylık geliri ne kadardı?

Yazının Devamını Oku

YÖK’ü ikna etti, ‘Ziraat’ yerine ‘Tarım ve Yaşam Bilimleri Fakültesi’ni seçti

14 Temmuz 2014
İBRAHİM Arıkan, Mayıs 2012’de 4 fakülteyle kuruluş iznini aldığı MEF Üniversitesi’ne Mart 2013’te İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) eski Rektörü Prof. Muhammed Şahin’i kurucu Rektör olarak transfer etti.

Şahin, İTÜ’den “geçici izin”le ayrılıp, MEF’in başına geçti.
Prof. Şahin’in MEF Üniversitesi’nde ilk uğraştığı işlerden biri “Tarım ve Yaşam Bilimleri Fakültesi” izni oldu. Organik tarımla da uğraşan Arıkan, üniversitede geleneksel ziraat fakültesinden farklı bir eğitimi düşündü. ABD’de 3 ve Yeni Zelanda’da bir üniversitedeki örnekler incelendi, Yüksek Öğrenim Kurumu’na (YÖK) başvuru yapıldı:
- “Tarım ve Yaşam Bilimleri Fakültesi” kurmak istiyoruz.O güne kadar, “Doğa Bilimleri”, “Tarım ve Doğa” ile “Tarım ve Tarım Teknolojileri” isimleriyle bölüm açmak isteyen üniversitelere olumsuz yanıt veren YÖK, MEF’ten dünyadaki örnekleri istedi. Prof. Şahin, örnekleri iletip, YÖK’e savunma yapmaya gitti. Sonunda “Tarım ve Yaşam Bilimleri Fakültesi” MEF’in 4 yıllık lisans bölümleri arasında yerini aldı. Prof. Şahin, memnundu:
- Bu bölüm dünyada 4 üniversitede var. Bizimki 5’inci olacak. YÖK’te açtığımız kapı, diğer üniversitelere de örnek oluşturacak.Ardından “Flipped Classroom” modeline değindi:
- Yeni kuşak öğrenciler derste 50 dakika bir hocaya konsantre olamıyor. Bunu dikkate alarak, dünyada bazı öğretim üyelerinin denemeye başladığı “Flipped Classroom”u benimsedik.Modeli şöyle açtı:
- Hoca, anlatacağı dersi bir hafta önceden öğrenciye 20 dakikalık video şeklinde iletecek. Öğrenci videoyu izleyip derse girecek. Hocaya videoda anlamadığı bölümleri soracak. Sorulara göre sınıfta 5’er kişilik gruplar oluşacak. Yanıtları öğrenciler önce kendi aralarında arayacak. Hoca, “bilge kişi” değil “yönlendirici” rolü üstlenecek.Bir üniversitenin ilk kez tümüyle bu modeli benimsediğini savundu:
- Hoca, dersi kaçıran öğrecilere, “gece şu saatte online olacağım” diyecek. Öğrenci kaçırdığı dersle ilgili eksiği hocasına bağlanıp giderecek.Bazı öğretim üyelerinin itirazlarını aktardı:

Yazının Devamını Oku

Arapgir’den 18 öğrenci ‘tıp’ta tam burslu okuyor

13 Temmuz 2014
ACIBADEM Sağlık ve Eğitim Vakfı ile ona bağlı Acıbadem Üniver-sitesi’nin kurucusu Mehmet Ali Aydınlar, 100 bin metrekare kapalı alana sahip kampüsün arsasının 26 bin metrekare olduğunu belirterek, yandaki arsaları gösterdi:


- Yeni fakültelerimiz için yandaki arsaları almaya çalışıyoruz. 2013 Kasım ayında hizmete giren bu kampüse 175 milyon dolar yatırdım. Ülkemizdeki bazı vakıf üniversitelerinde metrekareye bir öğrenci düşerken, biz 100 bin metrekareyi daha da aşacak büyüklükteki kampüste 4 bin öğrenciyi geçmeyi düşünmüyoruz.
Yeni kampüsün üzerinde bulunduğu arsanın bir bölümünün Hazine’den 49 yıllığına kiralık olduğunu vurguladı:
- Arsanın çoğunu özel şahıslardan aldık. Şimdi kiraladığımız Hazine’ye ait arsayı da alma hakkımız doğdu.
5 yıldır eğitime devam eden Acıbadem Üniversitesi’nin yatırım dahil masraflarının Acıbadem Sağlık ve Eğitim Vakfı ile trafik kazasında 6 yıl önce kaybettiği oğlu Kerem Aydınlar adına kurduğu vakıf üzerinden karşılandığını kaydetti:
- Her iki vakıfa da kalıcı gelir oluşturma yolundayız. Zamanla Kerem Aydınlar Vakfı’nın varlığı daha fazla olacak. Ancak, bu vakıf da üniversiteye desteğini sürdürecek.

Yazının Devamını Oku