Uğur Meleke

Beşiktaş, Liverpool gibi oynamalı

2 Ağustos 2020
Beşiktaş, dinamik ve öne gitme arzusu olan bir takım. Ancak yeni sezonda topun kaybedildiği noktalarda daha akılcı olmak, karşı pres yapmak zorundalar. Aynen Liverpool gibi. Topun kaybedildiği noktada kurulacak şok preste Atiba önemli bir koz. Çünkü önsezileriyle doğru yerde olmayı beceriyor hâlâ.

Beşiktaş'ın şu anki durumunu, geçen sezon başındaki Chelsea’ye benzetiyorum: Orada bir kulüp efsanesi Frank Lampard göreve gelmişti, burada da Sergen Yalçın görevde. Chelsea’nin transfer yasağı vardı, Beşiktaş’ın da bütçesi kısıtlı. Bu da rüştünü henüz ispat etmemiş menajere mutlak hakimiyet şansı veriyor. Z jenerasyonunun bir önceki nesle göre daha fazla ‘idol odaklı’ olduğunu, kahramanlarını yücelttiğini söylüyor bilim adamları. Beşiktaş ve Chelsea’de, Lampard ve Sergen’in başarısında ‘rol model’ faktörünün payı çok açık. 2020-21, her iki teknik adam için de fırsat sezonu bence.

ESKİ NESİL FARKLI

Türk futbolunda ‘şerefli mağlubiyetler süreci’ni yaşamış olanlar, o jenerasyondaki futbolcuların antrenörlüğünde de dönem izlerini göreceklerdir. Bence Samet Aybaba, Rıza Çalımbay veya Oğuz Çetin de yetenekli teknik adamlar. Ama futbolculuklarında kendilerinden büyük olan takımlara karşı öyle çok ezildiler ki, hayatları boyunca büyük hayaller kurmalarını etkiledi bu durum. Oysa onlardan sonra gelen neslin durumu biraz farklı.

90'LARDAKİ ŞAHLANIŞ

90’ların ortasıyla beraber Türk futbolunun şahlanışı, o dönem futbolcularının uluslararası maçlardan başı dik çıkışı, Sergen Yalçın, Okan Buruk veya Erol Bulut gibi sporcuların antrenörlüklerinde de yüksek özgüvene sahip olmalarının yolunu açtı. Sergen Chelsea’yi tek başına yıkmış, Okan Uefa Kupası kazanmış. Antrenörlüklerinde de özgüvenlerinin yüksek olması çok doğal. Zaten teknik adamlıkta başarının yarısı özgüvenle ilgili.

Z KUŞAĞININ KAHRAMANI

Tabii Sergen Yalçın-Beşiktaş hikayesindeki bir başka önemli detay da, Sergen’in bir kulüp efsanesi olması. Z jenerasyonu taraftarın da, futbolcunun da çocukluk kahramanının şu anda takımı yönetiyor olması Sergen Yalçın’a hem geniş bir hareket alanı, hem de iletişim avantajı getiriyor.

GENÇLERE GÜVENMELİ

Yazının Devamını Oku

Galatasaray'ın tamire ihtiyacı var

1 Ağustos 2020
2018 şampiyonluğu sonrası 14, 2019 sonrası 17 transfer yapıldı. Takım her yıl temelden değişti. Serdar, Gomis, Maicon, Fernando, Rodrigues arandı. Her sezon yeniden ‘re-re-reorganizasyon’un bedeli ödendi.

Galatasaray, 1997’de Terim’le ilk şampiyonluğunu kazandıktan sonra sadece 3 oyuncu transfer etmişti, Popescu, Osman ve Mehmet... 98’deki ikinci şampiyonluktan sonra üç oyuncu daha geldi, Hasan, Taffarel ve Tolunay. Zira takım makine düzeninde işliyordu, çok fazla rötuşa ihtiyaç yoktu. Aynı Terim, aynı Galatasaray’la 2018 şampiyonluğu sonrası 14, 2019 zaferi sonrası tam 17 transfer yaptı. Takım her sene temelden değişti. Serdar, Gomis, Maicon, Fernando, Rodrigues gibiler arandı. Her sezon yeniden ‘re-re-reorganizasyon’ yapmanın da bedeli ödendi doğal olarak.

GOMIS, İZMİR'DE DEĞİL WEMBLEY'DE OLSAYDI...

19 Mayıs 2018 günü, Galatasaray’ın Göztepe’yi Gomis’in golüyle 1-0 yenerek şampiyon olduğu dakikalarda Londra’daydım. Wembley’de bir yandan Chelsea ile Manchester United’ı karşı karşıya getiren FA Cup finalini izlerken kucağımdaki laptopta da Göztepe-Galatasaray maçı vardı. Ve şu kıyaslamayı yapıyordum ister istemez: Eğer Gomis şu anda İzmir’de değil de Wembley’de şu iki takımın birinde olsa ne olurdu? O gün United’ın çaylak santrforu Rashford’ın ve Chelsea santrforu Giroud’nun kaçırdığı golleri Gomis’in atamayacağını iddia edemiyordum doğrusu.

TAKIMIN YAŞ ORTALAMASI DAHA DA YÜKSELDİ

O gün Galatasaray 11’inde olan stoperler Serdar-Denayer, sol bek Nagatomo, ön libero Fernando, kanat hücumcusu Rodrigues ve santrfor Gomis iki yıl sonra bugün yoklar. Ve kabul etmek gerekir ki Galatasaray’ın o günkü 11’i, bugünkü 11’inden çok daha güçlü. Galatasaray 2 sezon boyunca çok temel bir prensibi gözden kaçırdı: “Bozuk değilse tamir etme”. Takım şampiyon olduğu halde sürekli ana iskelet kurcalandı. Üstelik bunu ‘takımı gençleştirme’ gibi kabul edilebilir bir misyonla da yapmadı, aksine daha da yaşlandı kadro. Ve bugün artık gerçekten tamir isteyen, tamiri de çok olay olmayan bir durum var ortada.

İLK DEVRELERDE EN GOLCÜ 2. YARILARDA SIRADAN

Galatasaray bu sezon maçların ilk devrelerinde en fazla gol atan takım olmasına rağmen ikinci devrelerde sıradanlaşmış. Sarı kırmızılıların deneyimli kadrosu ilk devrelerde 30-10 gibi müthiş bir skor yakalarken, ikinci yarılarda tablo iç açıcı değil: 25 gol atılmış, 27 gol yenilmiş.

KADRO GENÇLEŞTİRİLMELİ VE DİNAMİZMİ ATTIRMALI

Yazının Devamını Oku

Fenerbahçe'ye bir lider gerek

31 Temmuz 2020
Ali Koç’un çözmesi gereken ilk konu; bu garip yetki-sorumluluk kargaşasını çözecek, karizması, CV’si, gücü tartışılmayacak bir teknik direktör. Aynen 1995 yazında Kadıköy’e adım atan Carlos Alberto Parreira gibi. Parreira’nın öğrencisi Erol Bulut bu özelliklere sahip mi, sanırım herkesin kafasındaki soru da bu.

Aykut Kocaman, Tayfun Korkut, Erol Bulut, Bülent Uygun’un hepsi Parreira’nın öğrencileri. Hepsini de bir parça Parreira’ya benzetiyorum ben. Aslında bugünkü Fenerbahçe de 1995 yazındaki takıma fena halde benziyor. Kulüpte sanki yüzde 95 azot, yüzde 1 oksijen mevcutmuşçasına zor nefes alınan garip bir ekosistem var. O gün bu kötü enerjiyi Carlos Alberto Parreira yok etmiş, kulübü düzlüğe çıkarmıştı. Fenerbahçe’nin bugünkü ihtiyacı da bence Parreira gibi güçlü ve karizmatik bir lider. Parreira’nın öğrencisi Erol Bulut bu özelliklere sahip mi, sanırım herkesin kafasındaki soru da bu.

Şutta lider sıralamada ise yedinci

Fenerbahçe’nin 2019-2020 sezonu bence üniversite tezlerine konu olabilecek garip bir hikâye. Takım, yüzde 58,5 ile ligin en fazla topla oynayan ekibi. Topla da boşuna oynamamışlar, OPTA verilerine göre 34 maçta 437 şutla bu alanda da açık ara liderler. Şampiyon Başakşehir 403, ligin en golcüsü Trabzon 358 şutla bitirmişler sezonu. Fenerbahçe’yse yedinci! Üstelik sezon bittiğinde hepimizin hissettiği şey, Fenerbahçe’nin şanssız olduğu değil, bu yedinciliği hak ettiği, belki bir-iki basamak daha yukarıda olabileceği idi ancak...

Mevzu taktiksel değil mental

Doğrusu ben de Fenerbahçe’nin ligi yedinci bitirmesini garipsemiyorum ve bunun sebebi de topla oynama yüzdesi ya da şut isabeti filan değil. Mevzu taktiksel değil, mental. Fenerbahçe’de yeni yönetimin göreve gelişi ve kararsız tutumları sebebiyle bir ‘yatay yapılanma’ havası oluştu. Beş-altı liderli bir eşbaşkanlık gibi adeta! Bugün Fenerbahçe’ye yeni transfer olacak bir futbolcu, kulüpte başkanla mı, sportif direktörle mi, Tahir Hoca’yla mı, Emre’yle mi, Volkan’la mı, yoksa bir başkasıyla mı muhatap olacak? Yanıtını hiçbirimiz bilmiyoruz galiba. Bence Ali Koç’un çözmesi gereken ilk konu bu. Fenerbahçe futbol takımına net bir lider gerek. Bu garip yetki-sorumluluk kargaşasını çözecek, karizması, CV’si, gücü tartışılmayacak bir teknik direktör. Aynen 1995 yazında Kadıköy’e adım atan, CV’sinde Brezilya Ligi ve Dünya Kupası şampiyonlukları olan Parreira gibi.

SIKINTI KALEDE Mİ SAVUNMADA MI?

F.Bahçe bu sezon 34 maçın 5’inde kalesini gole kapayabilmiş. Ve bu alanda lig sonuncusu. Şüphesiz ki bu istatistik, başlı başına bir kaleci/savunma sorununa işaret ediyor. Ancak veriler detaylı incelendiğinde daha derinlemesine analiz yapma şansınız oluyor. Öncelikle F.Bahçe, ligdeki diğer takımların aksine son 15 dakikalarda çok fazla gol yiyen bir ekip değil. Opta verilerine göre 76’ncı dakikanın ardından Trabzon 17, Galatasaray 15, Başakşehir ve Beşiktaş 10’ar gol yerken, Fenerbahçe bu bölümde kalesinde 7 gol görmüş. Bu da bence, maç içinde aşırı iniş-çıkışlar yaşanan konsantrasyon seviyesine işaret ediyor. Son bölümde çok daha konsantre bir Fenerbahçe oluyor genelde sahada.

Yazının Devamını Oku

Taktik tahtasında kazandı

30 Temmuz 2020
Dün skorbord 75’inci dakikayı gösteriyordu, Alanya 1-0 gerideydi. Değişiklik tabelası kalktı ve Pektemek-Ceyhun değişikliği yapıldı.

Bu değişiklik Alanya standartlarında çılgıncaydı: Maça Ceyhun-Siopis gibi son derece güvenilir-sert bir merkez ikiliyle başlayan Erol Bulut, son çeyrekte merkezi iki yetenekliye, Bakasetas-Salih’e emanet etmişti.

Yalnız bu noktada esas enteresan olan şu: Erol Bulut için çılgınca gözüken, ancak son 15’te kupa giderken dönülen orta saha tipi, Trabzon’un başlangıç modeliydi! Eddie Newton’ın göbekteki başlangıç tercihi iki yetenekli Sosa-Parmak’tı. Maçta farkı da bu bölge belirledi zaten. Yerden oynanan, sete set giden maçta, yetenekli orta saha ikilisiyle fark yarattı Trabzonspor.. Alanyaspor ligin (Sivas’la beraber) en fazla hava topu kazanan takımı. Bu departmanda Trabzon’a maç başına 20’ye 14 gibi ciddi bir üstünlükleri var. Ayrıca Alanya, Süper Lig’de Beşiktaş’la beraber en fazla duran top golü bulan takım. Ama dün Trabzon takımı Alanya’ya topu havaya kaldırma fırsatı pek vermedi. Tehlikeli bölgede çok fazla faul yapmadı. Ve sezonun geneline göre daha sıradan bir Alanya izledik doğrusu.

EDDIE FAZLA MÜTEVAZI

Peki Trabzonspor’un taktiksel olarak üstünlük kurduğu bu maçta kulübede kim vardı biliyor musunuz? Eğer futbola tutkuyla bağlı değilseniz, muhtemelen kulübede Eddie Newton’ın olduğunu bilmiyordunuz. Biliyorsanız bile Newton’ın ismini 10 gün öncesine kadar hiç duymamıştınız.

Oysa Newton, 90’lı yıllarda Chelsea ile Premier Lig’de 100’den fazla maça çıkmış, FA Cup finalinde gol atmış, Kupa Galipleri Kupası kazanmış bir ön liberoydu. Ve kendi mevkii de orta saha olduğu için, dünkü sağlıklı orta saha tercihini biraz buna bağladım ben. Dünkü maçı taktik tahtasında kazanan Newton son derece mütevazı bir adam. Eşi bile 3 yıl önce verdiği bir röportajda Eddie’nin fazla mütevazı olduğunu ve birinci adamlığı hedeflemesi gerektiğini söylüyor. Doğrusu dünden sonra ben de benzer şeyler düşünmeye başladım Newton konusunda.

Yazının Devamını Oku

Berk, Rassoul ve Burak

27 Temmuz 2020
Gerek Bursa’da, gerek Adana’da düşük tempoda, az futbol-çok kavganın olduğu vasat iki maç izledik maalesef.

İlk maç 0-0 bittikten sonra ikinci müsabakada da uzunca bir süre işin penaltılara kalmasına razı görünüyordu futbolcular. Ancak bir penaltı kararıyla değişti denge.

Keşke son 30 dakikada oynanan istekli futbolu, 180 dakika boyunca sergileseydi her iki takım... Dün Adana’daki kötü bir saate isyan eden üç adam çıktı ön plana...

Bir tanesi Demirspor’un Senegalli stoperi Rassoul’du. Hem penaltıyı yaptırarak, hem de ikinci golü atarak maçın kahramanı oldu zaten. Berk Yıldız’ı ilk maçta çok beğenmiştim, rövanşta da oyuna girdikten sonra fark yaratanlardan biriydi. Bursa’daki isyankarsa, sağ açık Burak Kapacak’tı.

20 yaşındaki kanat oyuncusunu zaten Süper Lig’deki bek performanslarından da hatırlıyoruz. Dinamik, istekli, çalım becerisi var. Yerden ortaları da akıllıca. İlk çalımdan sonra ikinci kararları daha doğru verebilse, biraz da gol düşünse, daha yukarılara çıkma şansı var Burak Kapacak’ın.

Yazının Devamını Oku

8 maçın 7'sinde aynı sorun var

26 Temmuz 2020
Cuma-cumartesi seansında Süper Lig’de toplam 16 takım çıktı sahaya. 9’u hedefli, 7’si hedefsiz. Oynanan sekiz maçın yedisinde en az bir hedefsiz takım vardı sahada.

Bu da şüphesiz ki ligin tadını azaltan bir şey. Üstelik haftalardır böyle bu durum. Süper Lig yayın havuzunda şu anda bir galibiyetin ödülü 2,8 milyon lira... Bir beraberliğinse 1,4 milyon... Oysa, daha önce de değindiğim gibi beraberliğin ödülü galibiyetin yarısı değil, 3’te 1’i olmalı. Yani bir beraberlik, 930 bin lira etmeli... Eğer gelecek sezon havuzda bu ufak rötuş yapılırsa ortaya yaklaşık 80 milyonluk yeni bir kaynak çıkıyor. Bu kaynak da ‘sıralama bonusu’ olarak dağıtılmalı. Şu anda sadece ilk 6’ya verilen sıralama bonusu, ilk 15’e genişletilmeli. Böylece son haftalarda hedefsiz takımlara taze bir maddi hedef koyma şansınız doğar bu uygulamayla. Hem İngiltere’de, hem de İspanya’da halen uygulanan model bu.

ARZULU OLAN FARK YARATTI

Dün İzmir’de de bir hedefli, bir hedefsiz vardı sahada. Aslında pandemi sonrası her iki takımda da gerileme yaşandı, her iki hoca da gözü parlayan oyuncuyu bulmakta güçlük çekti. İlhan Palut bu anlamda dün biraz daha şanslıydı, az dakika alan oyuncularının coşkusu yüksekti. Geçen hafta çok kötü bir futbol ortaya koyan Atınç dün muhteşemdi mesela. Murat’la Yalçın da iyi değerlendirdiler dünkü fırsatı. Rıza Çalımbay’sa sahadaki bıkkın modu değiştirmek için sürekli aradı, sürekli denedi. Devrede çift santrfora döndü, Erdoğan’ı sağ beke kaydırdı, Emre’nin yerini değiştirdi. Sürekli denedi Rıza Hoca. Son bölümde Skuletic ve Fernando’yla kıpırdanma yakaladıysa da, puan kazanmaya yetmedi bu çeyrek arzu... Bu sezon üç perdeli oynanan ligin son perdesindeki temel faktör de buydu zaten: Arzulu olan fark yarattı genelde.

Yazının Devamını Oku

180 dakika da yetmeyebilir

23 Temmuz 2020
TFF 1. Lig play-off’u, ülke futbolunun en ilgi çekici mini turnuvası. Her sezon adeta 10-15 günlük bir karnaval havasında geçiyor, katılımcıları içinde taraftar potansiyeli yüksek şehir takımları da olduğu için bazen ilgi seviyesi Süper Lig’i de sollayabiliyor.

Her sene 1. Lig play-offlarını izlerken, kendi kendime hep şu soruyu sorarım: Neden şu playoff’u daha büyük bir turnuva haline getirmiyoruz? 1. Lig’in ilk ikisi direkt çıksın, Süper Lig’in son ikisi direkt düşsün. Süper Lig’in 13-14-15-16’ncısıyla 1.Lig’in 3-4-5-6’ncısını katarak 8 takımlı oynatalım şu play-off’u. Tek şehirde, tek maçlı eliminasyon şeklinde... Bu uygulamanın Süper Lig’de de, 1. Lig’de de heyecanı artıracağı kesin. Genel kanının aksine ben (14 yabancılı) Süper Lig takımlarının bu turnuvada ağır basacağını düşünmüyorum. Şu Demir’in veya Bursa’nın Malatya’dan Denizli’den bir eksiği yok bence.

BERK ETKİLİ OLDU

Dün akşam Bursa’daki maç ağırlıklı olmak üzere, iki müsabakayı eşzamanlı izlemeye çalıştım. Tolga Kuru’nun araştırmasına göre son 15 yılda normal sezon üçüncüleri sadece 1 kez terfi edebilmiş. Sanırım normal sezonu nefes nefese üçüncü bitirme kaynaklı hayal kırıklığı play-off’ta olumsuz bir etki yaratmış bu ekiplerde. Dün Adana Demirspor da normal sezondaki o eğlenceli, golcü, atan-yiyen görüntüsünün aksine kontrollüydü. Korner dönüşü kontrataklarda özellikle Berk’in çıkışlarıyla etkili oldular ama set oyununda orta saha mücadelesi aşılamadı. Bursa’nın son 20 dakikadaki baskısı da Kurtuluş’a takıldı. Rövanşın da sıkı geçmesi ve işin 180 dakikada bitmemesi sürpriz olmaz.

Yazının Devamını Oku

Volkan Babacan Galatasaray için iyi transfer olur ama...

22 Temmuz 2020
Volkan Babacan, kalecilik meziyetleri yüksek, karşı karşıya pozisyonlarda cesur ve akıllı bir kaleci.

Bence Süper Lig’in de en iyi yedek kalecisi. Başakşehir kale rekabetinde onu ikinci basamağa düşüren şey, Mert’in “daha iyi oyuncu” olması. Ayak becerileri. Uzun mesafe müthiş pasları. Ama Volkan da Süper Lig’de 12-13 kulüpte birinci kaleci olabilecek kalibrede.

MUSLERA VARKEN...

Volkan 20 gün sonra 32’sine giriyor. Bir kaleci için 32 yaş, olgunluk çağı sayılır. Eğer Volkan, Galatasaray’a giderse şüphesiz ki sarı-kırmızılılar için iyi bir transfer olur bu. Ancak bu transfer ihtimaline Volkan açısından baktığımda çok parlak bir tablo göremiyorum. Muslera, ligde Volkan’ın kesemeyeceği 3-4 kaleciden biri. Bir yaşayan efsane. Ve muhtemelen Volkan orada da birkaç yıl kulübede oturacak. Peki Volkan’ın hayali ne? Kariyerine ikinci kaleci olarak devam etmek mi? Yoksa oynamak mı? Ben bu kalibrede bir kalecinin oynayabileceği bir takıma gitme hedefi olması gerektiğini düşünüyorum doğrusu.

 

Misli.com’dan herkese 5 TL hediye, hemen katıl!

Yazının Devamını Oku