Yıl 2011. Aşağı yukarı uçak teknolojisinde 40 yıldan fazla süredir çok önemli bir değişiklik yok. Güvenliği artıran uçuş sistemleri, havalimanlarındaki değişik uyarıcılar ve yönlendiriciler olmasına karşılık aynı tasarımda ve neredeyse aynı süratteki uçaklarla uçuyoruz.
Kabin içindeki eğlence sistemleri, sunulan yemekler ne kadar iyi olursa olsun yolcular 10 saat ve üzeri uçuşlara dayanamıyor. Sıkıntı basıyor. Uyuyorlar, uyanıyorlar zaman bir türlü geçmek bilmiyor. Giderek uzun uçuştan korkan yolcu sayısı da artıyor. Yolculuklarını iptal edenler bile oluyor.
Uçak sanayi ise sadece bir Airbus A380 uçağı için proje maliyeti için neredeyse 18 milyar dolardan fazla para harcayınca satışlarla bu paranın birkaç katını geri almadan yeni bir nesil uçak için harekete geçmiyor. Devrim sayılan ve Boeing’in çok ekonomik olacağı belirtilen gövdesinin tamamı kompozit yani bir tür plastik olan uçağı 787 de hala müşteriye teslim edilemedi. İster Airbus, ister Boeing olsun maksimum saatte 960 kilometre süratle uçuyor. Bu sürat artık yolcuya yetmiyor.
TEKNOLOJİ DEĞİŞMİYOR
İki tarafın da haklı olduğu bir gerçek. Yolcu daha hızlı uçaklar istiyor, imalatçılar uçakların maliyetlerini çıkarıncaya kadar aynı nesilden yollarına devam etmek istiyorlar. Sınırlı değişikliklerle yeni nesil diye adlandırılan uçaklarla daha uzun süre uçacağız.
Ama yine de havacılık sanayii yolcunun rahatsızlığından rahatsız olmaya başladı. Ve 1970’lerde Rus Tupolev Tu-144 ve Avrupa yapımı Concorde ile başlayan süpersonik uçuşlar için harekete geçti. Ama bu yarışın gerisi gelmedi. 2003’te Concorde’ların emekli olmasıyla süpersonik yolculuk sona erdi.
Anadolu yepyeni terminal binalarına kavuşuyor.
Modern mimarinin örnekleri, kentlerin mimari çirkinliklerinin içinde değişim için şık bir işaret veriyor. Erzincan’da yapılan çelik yapı, bölgenin görüntüsünü ciddi bir şekilde değiştirdi.
Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki havaalanlarının çoğunun mimarisi aynı. Terminal binaları demir perde dönemi yaşamış ülkelerdeki gibi tek tip ve kaba yapılardan oluşurken şimdi müthiş bir değişim başladı.
Hızla büyüyen bu meydanlara Türkiye’nin gururu uluslararası terminallerinin küçük birer örneği yapılıyor.
İşte Erzincan bu terminallerin önemli örneği. Üstelik Türkiye’yi uçuran Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın memleketi... Bu terminalde ana yapıyı, depreme dayanıklı çelik konstrüksiyon oluşturuyor. Yolcu dostu bu tasarımlar, aynı zamanda hem iç hem de dış hatları tek bir çatı altında barındırıyor.
Erzincan’ın yeni terminali, dünya markası haline gelen TAV Havalimanları Holding’in CEO’su Sani Şener’in izinde yürüyen oğlu Yüksek İnşaat Mühendisi Ozan, kızı Yüksek Endüstri Mühendisi Damla ve ekibinin eseri. Bölgenin dondurucu soğuğuna rağmen 15 ayda ve bütçeyi aşmadan tamamlanan terminal, Erzincan Ovası’nda adeta bir uzay üssünü andırıyor.
DOĞUNUN YENİ KAPISI
Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Şener, doğuda ticaretin, turizmin büyümesi, yurtdışına açılabilmek için havalimanlarının önemine dikkat çekiyor: “İyi terminal binaları daha çok insanın buraya uçmasını sağlayacak. İnşaat sırasında yüzde 45 oranında Erzincan kaynaklarını kullandık. Yerli ekonomiye katkı sağladık.”
İngiltere merkezli uçak bileti satan Skyscanner sitesi, ilginç bir araştırmaya imza attı. Uçak yolcuları arasında yapılan ankette katılımcıların yüzde 45’inin uçuş sırasında diğer yolcularla, bir kısmının da kabin memurlarıyla bakıştığı, küçük flörtler yaşandığı ortaya çıktı. Ancak bu girişimlerin sadece yüzde 8’i bir ilişkiyle sonuçlanıyor.
Tren, otobüs veya gemi yolculuklarına oranla uçakta daha fazla flört yaşanıyor. Yolcuların yerden 10 bin metre yüksekte, basınç farkıyla metabolizmalarının farklı çalışması sonucu flört etme isteklerinin yükseldiği ileri sürülüyor. Ayrıca kadın yolcuların çoğu uçakta flörtü daha romantik buluyor.
TERMİNALDE BAŞLIYOR
Genellikle yolcu daha havalimanına geldiğinde etrafına bakmaya başlıyor. Eğer beğendiği yolcuyla aynı yere uçuyorsa check-in kontuarında oturacağı koltuğu öğrenmek için görevliyle yaptığı konuşmalara kulak kabartıyor. Sıra kendine geldiğinde o yolcunun yanına oturmak için görevliye ısrarcı bile oluyor. Uçağa bininceye kadar takip süreci sürüyor. Flörtçü yolcular rötarlardan hiç şikâyet etmiyor. Bunu bir tanışma nedeni olarak görüyor. Sohbeti koyulaştırmak için havalimanında beklerken bir şeyler içmeyi teklif ediyor. Yolculuğun sonuna kadar yani inilen havalimanından ayrılıncaya kadar bu süreç devam ediyor.
En çok flörtse uzun uçuşlarda yaşanıyor. Özellikle gündüz yapılan uzun uçuşlarda yolcuların önemli bölümünün uyumadığı gözleniyor. Birçok yolcu zaman geçirmek için yanındaki yolcuyla sohbet etmek istiyor. Tatil moduna girilmesi ya da alınan alkol cesareti artırıyor. İç hat gibi kısa uçuşlardaysa birçok yolcu sadece bakışıyor. Bu adımın ötesine geçen sayısı uzun seferlere göre çok daha düşük.
FLÖRTÇÜ YOLCULAR
PLATONİKLER: Uçuş sırasında bakışanların önemli bölümünü oluşturuyor. Karşı taraftan bir bakış yakalasa bile utangaçlıkları nedeniyle kolay tanışamıyorlar.
Uzun menzilde atağa geçen Türk Hava Yolları, Los Angeles seferiyle en uzun uçuşunu yapacak. Boeing 777-300ER uçaklarıyla duraksız gerçekleştirilecek seferler, tam 13 saat 30 dakika sürecek. Bu uçuşta ekonomi yolcusu özel yolcu programı Miles&Smiles’a üyeyse; tek yönde 6 bin 865 mil kazanacak. Yani gidiş-dönüşle kazanılacak toplam 13 bin 730 mille birlikte üzerine 1270 mil daha topladığında iç hatlarda 15 bin mille ücretsiz bilet kazanabilecek.
Los Angeles, ABD’nin batı yakasındaki en önemli noktalarından biri. Otomobille veya uçakla 1-1.5 saatlik uçuş bağlantısıyla birçok noktadan Los Angeles’a ulaşmak mümkün. Kuşkusuz Las Vegas’a yakınlığıyla da ciddi bir yolcu potansiyeli var. Kaliforniya eyaleti aynı zamanda da Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölge. İranlılar, Hintliler, Koreliler diğer etnik nüfusu oluşturuyor.
TK9 sefer numarasıyla salı, perşembe, cumartesi ve pazar günü yani haftada dört gün karşılıklı uçuşlarda 11.10’da Atatürk Havalimanı’ndan kalkan uçak, Los Angeles Uluslararası Havalimanı’na saat 15.45’te inecek. Aynı uçak TK10 sefer sayılı uçuşla 17.55’te kalkıp İstanbul’a ertesi gün 17.10’da ulaşacak. Dönüş uçuşu rüzgar arkadan alınacağı için 13 saatin altında olacak.
UÇAKLARIN YARISI DOLDU
Los Angeles Müdürü Fatma Yüceler ve ekibi aylardır Los Angeles seferlerinin sorunsuz başlaması için çaba harcıyor. Tanıtım faaliyetleriyle mart ve nisandaki uçakların yarısı satılmış durumda. Business Class’a da büyük talep var.
THY’nin Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Faruk Çizmecioğlu’nun verdiği bilgiye göre iki ülke arasında trafiğin yanı sıra bağlantılı uçuşlara da yüksek ilgi görüyor. İran, İsrail, diğer Ortadoğu ülkeleri, Afrika ve Hindistan’a bağlantılı yolcu sayısı artıyor.
Kargodaysa uzun uçuş nedeniyle 777 uçaklarının 24 ton kapasitesi 13-14 ton olarak kullanılacak. Bu pazardan gelen kargo talebi iyi bağlantılar sayesinde sürekli 13 ton üstü kapasiteye doğru ilerliyor.
THY batı yakasında yolcularına daha iyi hizmet verebilmek için bağlantılar konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Lufthansa’nın da kullandığı United ve USAirways ile bölgeye yolcuların dağıtılması planlanıyor. Anlaşmaların birkaç ay içinde tamamlanması hedefleniyor.
Uzun yıllar Boeing, Airbus’ın iki katlı yolcu uçağı A380’e karşı sessiz kaldı. Amerikalı imalatçıya göre uzun menzilli ana merkezler arasında sefer yapacak çok büyük uçaklara gerek yoktu. Boeing yine de felsefesine aykırı olmasına rağmen sessiz sedasız 747 Jumbo uçağını geliştirmeye başladı. 1960’ların sonunda tasarlanan hörgüçlü dev uçak 747, hala pazarda efsaneydi ve çok etkili bir görünüşü vardı. 747’nin tarihinde yaşanan kazaların çoğu da kullanıcı hatalarından kaynaklanmıştı. Bu yüzden Airbus’ın dev uçağı A380’in karşısına, yeni bir gövde ve 15-20 milyar dolarlık bir proje maliyeti yüküne girmeden, en az riskle 747 ile çıkmak en doğru yoldu. Böylece dev uçak pazarını tümüyle Avrupalı uçak imalatçısı Airbus’a da bırakmamış olacaktı.
ESKİ TASARIM YENİ TEKNOLOJİ
Boeing bu yüzden büyük uçak pazarındaki sessizliğini, yeni Jumbo Jet 747-8I ile bozdu. Gövdesi 5.6 metre uzatılarak fabrikadan çıkartılan uçak, başta motor ve kanat olmak üzere 787 teknolojisiyle A380’e meydan okumaya çalışacak. Büyük uçak pazarına A380’den çok geç girmesinin de bir faturası olacak elbette. Ama var olan uçak geliştirildiği için çok az risk alan Boeing, 747-8’in imalatını tamamladığı kargo modelinde yakaladığı satış başarısıyla yolcu modelindeki sıkıntılarını da azaltacak bir politika izliyor.
Boeing, pazar şansı olarak bir önceki model 747-400 kullanıcılarını hedefliyor. Bu nedenle pilotların ek eğitime gerek duymamaları için kokpitte fazla bir değişikliğe gitmedi. Gövde, kapasitenin artması için ikinci kattaki hörgücünün de dahil olduğu ön bölümünde 4.5 metre daha uzatıldı. Yapılan araştırmalar, yolcuların en çok 747’nin ikinci katında uçmak istediklerini ortaya koyuyor. Kanadın hemen arkasındaki gövde bölümüne de 1.1 metrelik bölüm eklendi. 76 metrelik gövdesiyle 747-8I en uzun gövdeli yolcu uçağı oldu. Böylece yeni nesil jumbonun yolcu kapasitesi tek sınıfta 581 koltuğa kadar çıkabilecek.
787 TEKNOLOJİSİ
‘Süper kritik’ olarak adlandırılan yüksek hızlı kanat adeta 787’deki kanadın bir büyüğü. Boeing henüz müşterilerine teslim edemediği ama seri imalatı da bir yandan süren 787’nin kanat anlayışını uygularken aslında bir risk almadı. 787 henüz yeterince uçmamış olsa da kanattaki başarı kesinlik kazandı.
Boeing mühendisleri hafifliğin sağlanması için 787’de sadece kompozit kullanırken bu uçakta yeni nesil alüminyum ve titanyum alaşımlarını daha çok tercih etti. Uçağın yüzde 75’i alüminyum, yüzde 10’u çelik, yüzde 5’i kompozit, yüzde 2’si titanyum ve yüzde 8’i de diğer malzemelerden oluşuyor.
Alman Lufthansa Havayolları 2004’te Boeing’le ortak geliştirdiği Connexion olarak adlandırılan internet hizmetini uçaklarda başlattığında, gökyüzünde yeni bir çığır açılıyordu. Yolcular dizüstü bilgisayarlarını kullanarak 10 bin metrede internete girebiliyordu.
Ancak, düşük bağlantı hızı ve ilklerin getirdiği yüksek maliyetler nedeniyle sistem yolcudan beklenen ilgiyi bulamadı. Boeing 2006’da projeyi durdurmak zorunda kaldı.
Aradan geçen beş yılda internet bağımlılığının artmasıyla birlikte gelişmiş teknolojiler, yüksek hız ve düşen fiyatlar havayollarını bu pazara yöneltti. Bugün 23 havayolunun 1287 uçağında kablosuz bağlantı hizmeti veriliyor. Dizüstü bilgisayarlar, taşınabilir tabletler ve android özelliğe sahip cep telefonlarından kablosuz olarak uçakta internete girilebiliyor. Kişisel ekranlardan da internete giriş, cep telefonuna mesaj gönderme gibi hizmetler giderek yayılıyor.
AMERİKA VE ORTADOĞU
İnternete en büyük ilgi ABD ve Ortadoğu pazarından geliyor. Avrupalı taşıyıcılar da yavaş yavaş bu pazarda yerini alıyor. Rekabet artıkça fiyatlarda da düşüş yaşanıyor. Ortalama ücretler ABD’de 1 saatlik bağlantı için 5 dolardan başlıyor. Bazı şirketler 30 günlük limitsiz kullanım için 49.95 dolar talep ediyor.
Ekim ayından itibaren filoya katılmaya başlayan Boeing 777-300ER uçaklarında ara sınıf ‘comfort class’, business’a yakın konforu uygun fiyatla sunuyor. 116 santimetre koltuk aralığına sahip ‘comfort’un İstanbul-Londra arasında yolcusu oldum.
Kısa uçuşlarda rahatsız koltuklar insana öyle çok batmıyor. Ama uzun uçuşlarda yani 11-12 ya da 14 saatlik bir uçuşta koltuğun konforu çok önemli. Şöyle rahat bir koltuk, uçuşun bütün zamanlarının iyi geçmesini sağlıyor.
Basıyorsunuz düğmesine, iyice arkaya yatıyor. Ayaklarınız altından uzanan bir parça, sarkan bacaklarınızı topluyor. Biraz eğimleri de olsa koltuk yatak gibi oluyor. Başlığını başınıza göre ayarlayabiliyorsunuz. Ekranı da göz hizanıza çıkarınca uzun uçuş, uzun keyfe dönüyor.
Comfort class uygun fiyatı ile uzun uçuşta ekonominizi çok zorlamadan mükemmel bir lüks sunuyor. Hele hele fiyatların ucuzladığı zamanlar, promosyon dönemlerinde neredeyse ekonomi fiyatına gelen rakamlarla uçmak çok daha hoş oluyor. Türk Hava Yolları’nın yeni uçaklarında sunduğu comfort sınıfındaki koltuklar bir zamanlar A340 uçaklarındaki business ve hatta bazı havayollarındaki first class koltuklarından çok daha iyi. Bu koltuklarda ben uçtum siz de uçun. Uzun uçuşun keyfini yaşayın.
Havayolu yolculuğunda, yolcuların yüzde 10 gibi çok yüksek bir kısmı, koltuk önlerindeki ceplere koydukları pasaport ve cüzdanları unutmaları yüzünden, gittikleri ülkelerde-kentlerde perişan oluyorlar. Yapılan araştırmalarda, uçakların inişi sırasında yolcuların heyecanı artıyor ve dikkat dağılması yaşanıyor. Koltuk önlerindeki ceplere bir şey koyan yolcuların heyecanla toparlanmaları sırasında unutkanlıklarının daha da arttığı gözleniyor. Bu yüzden koltuk ceplerine koyduklarını ya göremiyorlar ya da akıllarından çıkıp gidiyor.
Havayolu şirketlerinin acil durum kartlarını ve kusma torbalarını koymak için vazgeçmedikleri koltuk cepleri, çoğu zaman hayatı kolaylaştırmak dışında ciddi huzursuzluklara da yol açıyor. Pasaportunu koltuk cebinde unutan yolcu, bunu pasaport kontrol noktasına geldiğinde hatırlıyor. Ve doğal olarak büyük bir paniğe kapılıyor.
Uçtuğu havayolu şirketinin bir personeline ulaşması da çok zor oluyor. Genellikle gidilen noktada yolcular uçaktan indikten sonra havayolu personeli uçağı yeni sefer için hazırlamaya koyuluyor. Bu arada uçağa giren ve çoğu havayolu şirketinin iş verdiği başka kuruluşun temizlik personeli de zaman kaybetmemek uğruna bu ceplerdeki her şeyi hızlıca alıp çöpe atıyor. Kılıf geçirilmiş veya üzerinde ‘pasaport’ yazmayan pasaportların çöpe gitme ihtimali böyle durumlarda çok yüksek.
Temizlik ekiplerinin işlerini hızla yapmaları nedeniyle yolcu pasaportunu uçakta unuttuğunu biraz geç fark ettiğinde pasaportunun bulunma ihtimali düşüyor.