LİTYUM piller yüzünden o kadar çok yangın başlangıcı oldu ki havayolu şirketleri bavullardaki pilleri neredeyse bir numaralı düşman ilan ettiler. Lityum yapılı pillerle ilgili gizemli sonuçlar ortaya çıkıyor. Uçak kargolarında hiçbir şekilde lityum pil ya da bunlarla çalışan cihazların olması istenmiyor. Elbette piller dışında da istenmeyenlerin sayısı giderek artıyor. Siz, siz olun özellikle lityum pilli hiçbir şeyi bavulunuza koymayın. Sıkı aramalarda bavulunuz açılıp görevliler tarafından bunlar alınacaktır. En çok da bavullardaki Apple AirPods’lara el konuluyor. El konulanların yerine bir uyarı kağıdı bırakılacaktır. Bu kağıtla isterseniz gidip dava açabilir, alınan ürününüzün parasını ya da kendisini isteyebilirsiniz. Ama bu astarı yüzünden pahalı bir iştir.
İŞTE BAVULDA İSTENMEYENLERİN ANA BAŞLIKLARI:
1- Lityum Piller (el bagajınızda ve orijinal kapalı paketinde olmalıdır)
2- Keskin Öğeler (bıçaklar, makaslar, çakılar ve kutu kesiciler dahil)
3- Çakmaklar (yolcuların yalnızca bir çakmak taşımasına izin verilir, fazla olanlara el konulur. Puro yakmakta kullanılan ya da rüzgarda dalgalanmayan hızlı gaz çıkışı olan çakmakların birine dahi izin verilmez. X-Ray geçişinde alınıp çöpe atılır.)
4- AirPods’lar ve işitme cihazı şarjları (her ikisi de lityum pil kullanır, bu nedenle el çantanızda olmalıdırlar. Kargoya giden bavulunuza koyamazsınız.)
5- Powerbank’ler (bunlar aynı zamanda lityum piller de kullanır, bu nedenle kontrol edilen bavulunuzda değil uçağa alınmaları gerekir)
6-
MİAMİ alabildiğine sıcak. Miami Art Basel heyecanı kenti sarmış. Adım başı bir ünlü Türk’e rastlıyorsunuz. Kimi sanata olan ilgisi, kimisi ticari ilişkileri geliştirmek için gelmiş. THY de tam bir çıkarma yapmış. Sponsorluğunu sonuna kadar zorlamış. Şirket, sanatın-sanatçının yanında olduğunu gösterdi. Ve The Deck’de yani, mega yat marinasında muhteşem bir gece düzenledi. Burayı Türk işadamı Mehmet Bayraktar yaptı. Hem de çok ciddi mücadele ile. Suyun altındaki bitkileri bile inşaat boyunca okyanusta başka bir su altı noktasına taşıdı. İnşaat bitince onları geri getirdi.
Yahya Üstün - Melis Sezen - Ahmet Bolat
YÜZDE 85 DOLULUK
Neyse. THY Basın müşaviri Yahya Üstün’ün organizasyonu ile bir grup gazeteci The Deck’deki tanıtım töreni için geldik. Morgan Freeman’ın, özel uçağındaki bir sorun yüzünden katılamadığı törende, sanatçılar gecenin rengine derinlik kattı. Tören öncesi THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat’la güzel bir sohbet yaptık. İşte o sohbetten satır başları:
* Amerika pazarında hedef 2 milyon kişi. Bunun için sağlık, sanat ve gastronomi organizasyonları yapılacak. Uçakların doluluk oranı yüzde 85. Denver, Detroit ve yıldız durumundaki Orlando hatları. Yeni uçaklar geldikçe açılacak. Seattle uçuşları 7’ye çıkarılacak. Tanıtım için yapılacak toplantıların ilki New York’ta gerçekleşmişti. Şimdi ikincisi Miami’de yapıldı. Sırada Los Angeles ve Chicago var.
* Türkiye markasını da pazarlayan THY agresif büyümesini sürdürecek. Yılın ilk 9 ayında 2.25 milyar dolar net kâr rakamı son çeyrekle bir başka rekora ulaştırılacak. Satış ve pazarlamanın başındaki lider Ahmet Olmuştur’un iyi oyun kuruculuğu dalga dalga sisteme yayılıyor. Hisselerin 6 dolardan 10 dolara yükseltilmesi hedefleniyor. Yüksek gelir sınıfı yolcuların artması için heyecan verici organizasyonlar yapılıyor.
* Amerika dışında THY, Uzakdoğu’da Malezya, Endonezya gibi noktalarda da sefer sayılarını arttırarak dünyanın diğer kanadını, bağlantılarına çok daha fazla katacak. Ortadoğulu hava yollarına göre coğrafi yapı olarak çok daha önemli bir nokta olan İstanbul her zaman transferlerde liderliğini sürdürecek. İnanç turizmi, gastronomi ve sanat olarak Diyarbakır, Urfa, Mardin, Antakya THY’nin pazarlama projeksiyonunda yer alacak.
Yapılan araştırmalar bavulların içine konulan bagaj takip cihazlarının tehlikeli olduğu iddialarını yoğunlaştırdı. Çeşitli şirketlerin yaptığı takip cihazları aslında lityum pille çalışıyor. Bavul içine konan parçanın bir açma kapama düğmesi yok. Uçakların kargolarında küçük-büyük lityum pillerin zaman zaman yangın çıkardığı biliniyor. Bu nedenle ilk adımı atan Lufthansa oldu. Şimdi yine aynı zincirdeki Yeni Zelanda Havayolları da bu cihazların bavullara konulmasını istemiyor.
DÜNYANIN her yanında havalimanlarındaki personel konusunda ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Özellikle pandemi döneminde işten ayrılıp, sonra geri dönmeye çalışanlar yüzünden havalimanlarının hızlı işleyişleri yavaşlamaya başladı. Bagaj kayıpları ise eski yıllardaki kadar çok olmasa da yine de ciddi rakamlarla önümüze geliyor. Birçok yolcu bavulunu uçuş için teslim ederken inişten sonra onu alıp alamayacağı konusunda endişe ediyor. Hatta geçtiğimiz ay, alınan bütün tedbirlere rağmen dünya çapında 250 binden fazla kayıp bagaj rapor edildi. İşte tam da bu nedenle bavullar içine konan küçük, hatta madeni bir para büyüklüğündeki takip cihazlarına ilgi arttı. Aslında bu cihazlar, üzerinde kendi büyüklüğüne yakın bir ebatta lityum pil bulunan sistemler.
* Açma kapama düğmeleri yok.
* Konulduğu andan itibaren bir yayın yapıyorlar.
* Pille cihaz arasındaki basit bir film çekilip alındığında artık lityum pil devreye giriyor.
* Bavuldan yayınlanan sinyal bütün uçuş boyunca sürüyor. Pillerin ömrünün uzun olması, uzun uçuşlar boyunca sinyalin devamını sağlıyor.
DAHA geçen hafta yazdım. İstanbul Havalimanı’nda uçakların taksi hareketleri yani yerde yol alışları kağnı hızıyla yapılıyordu. Ama artık taksi hızlanacak. En azından dur-kalklar azalacak. Ve başta THY ve birçok havayolu gerektiğinden fazla yakıt harcamayacak. Böylece çevre daha az kirlenecek.
Meğer DHMİ yeni yer kontrol sistemi için uzun zamandır çalışıyormuş. Hatta benim yazım yayınlandığı gün Genel Müdür Hüseyin Keskin sistemin tanıtımını yaptı. Bir tesadüf. Hatta birkaç hafta önce aynı uçakla Los Angeles’dan gelmiştik. İnişten sonra uçağın ne kadar ağır taksi yaptığını anlayınca birbirimize baktık. Ama işin arkasında böyle güvenlikli bir sistemin kurulmakta olduğunu tek kelimeyle çaktırmadı.
OTOMATİK CEVAP VERECEK
Toplam 14 milyon metrekarelik alanda, 370 uçak park pozisyonu olan havalimanında artık köşe başlarında sistem hareketliliğe otomatik cevap verecek. Öyle frekans değiştirme beklemeleri olmayacak. Günlük, bazı zamanlar 1.300’den fazla uçak iniş kalkışı olan İstanbul Havalimanı’nda apronlar üzerinde çalışan araçların da hepsini kontrolörler sistemden izleyebilecek. 40 bin 500 noktadaki ışıkla otomatik yönetilecek sistem sayesinde uçaklar inişten sonra ya da kalkışa giderken belirlenen hızlarla durmadan yollarına devam edebilecekler. Onlar için yanan yeşil ışık, geçişleri çok daha güvenli hale getirecek. Dijital sistem gecikmelere el koyacak.
Gelişmiş yer hareketlilik sisteminin adı A-SMGCS (Advanced Surface Movement Guidance and Control System). Yani tam açık adı: Gelişmiş Yer Nareketleri Rehberlik ve Kontrol Sistemi. Havalimanı operasyonel görüş seviyesi (AVOL) içindeki gerekli emniyet seviyesini her hava koşulunda gören, algılayan, gerektiğinde alarm veren, kılavuzluk yapan bir sistem.
Hüseyin Keskin
15 KAMERA VAR
Mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Özellikle uçağınız İstanbul Havalimanı’na indikten sonra yanaşılacak köprüye kadar (burada genellikle kullanılan körük ifadesi yanlıştır) ciddi bir zaman geçer. Bu elbette havalimanının büyük olmasından da kaynaklanıyor. Ama başka bir nedeni var. Uçağınız taksi yaparken, yani yerde ilerlerken zaman zaman durur. Sonra yeniden gaz açılır ve devam eder. Pencereden baktığınızda uçağın yerde durmasına neden olacak bir şey göremezsiniz. Yani önünden başka bir uçak falan geçmiyordur. Ama pilot neredeyse sistemin her köşe başında bir fren yapar. Sebebi bir sonra konuşma için geçeceği telsiz frekansını zamanında alamamıştır. Bu pilotun elinde olan bir şey değildir.
Ayrıca uçakların bir de takside istenen hızla gitmediklerini anlarsınız. Dönüş yolculuklarında bu taksi sürelerinin uzamasına yolcunun tahammülü daha azdır. Neden bir türlü ve hızla uçak köprüye yanaşmaz? Bu kağnı arabası gibi gidiş bir güvenlik tedbiri midir? Bu yavaşlığın sorumlusu kimdir? Elbette havacılıkta bütün tedbirler sonuna kadar kullanılır ama sistem doğru işlemesi için tedbirleri ağır-aksak uygulamanın da hiçbir mantığı yok. İşte bu yavaşlığın perde arkasındaki satır başları...
YOLCULAR RAHATSIZ
İstanbul Havalimanı dizayn edilirken yer trafiği kontrolü yaklaşık 10 sektöre (bölüm) ayrılmış. Pilotlara taksi sırasında bir sektörden diğer sektöre geçerken yer trafik kontrolörleri tarafından yeni frekanslar verilmekte ve pilotlar, verilen yeni sektörün frekansı ile temas etmeden o diğer sektöre girememektedirler. Anlayacağımız, ilerleyemez. Bu durum taksi sırasında pilotların hem iş yükünü arttırmakta hem de fazladan fren yaparak uçakların fren sistemlerinin çabuk eskimesine sebep olmakta, hava yolu şirketlerine de ek maliyetler yüklemekte. Bir sektörün sona gelmeden yeni frekanssız pilota anons edilmesi gerekir. Zaman kaybı ve duraksamalar olmaz. Yolcu konforu açısından da bu durum negatif etki yaratıyor. Bir de taksi sırasında havalimanında bulunan gereksiz sürat limitleri nedeniyle pilotlar kağnı arabası gibi yavaş gitmek zorunda kalıyorlar. Bu durum taksi sürelerini uzatıyor ve yolcuların sinirlerini geriyor, tahammüllerini zorluyor. Havalimanında yapılması istenen taksi sürat limitleri aslında Boeing ve Airbus gibi uçak imalatçılarının istediği sürat limitlerinin de altında. Oysa pilotlar uçak imalatçılarının verdiği taksi hız limitlerini kullanmayı tercih ederler.
NASIL ÇÖZÜLÜR?
* İstanbul Havalimanı’ndaki bu gereksiz sürat limitleri bir an önce kaldırılmalı ve özellikle apron bölgesindeki yer kontrolü daha az frekans değişikliği yapılarak uçak trafiği akışını hızlandırmalıdır.
Geçtiğimiz aylarda ilanlara çıkan THY toplam 1000 pilot alımı için ciddi yol aldı. Halen yüzde 10-15 civarında pilot açığı bulunan şirket, alımda hiç tip eğitimi görmemiş pilot adaylarını da bünyesine kattı. Şirketin eğitim başkanlığı, gelen pilotları hızla eğitime almaya başladı. Simülatör eğitimleri için oluşacak tıkanmaya karşı yurtdışındaki merkezlerle de görüşülmeye başlandı. Şu anda filosunda 2022 yılı sonuna göre 389 uçak olan şirket, gelecek yıl filodaki uçak sayısını 424’e çıkaracak. Ayrıca dedikoduları ayyuka çıkan bölgesel uçak alımı da gerçekleşirse pilot açığı büyüyecek. THY’nin operasyonlarını rahat yönetebilmesi için dar gövde uçaklarda uçak başına 11-12, geniş gövdeli uçaklarında ise uçak başına 18-20 pilota ihtiyacı var. Elbette mesai dolumları, sağlık sorunları, rapor alanlar buna eklendiğinde ihtiyaç duyulan pilot sayıları artıyor.
5 BİNDEN FAZLA PİLOT
Bir sıkıntı yaşanmaması için işe alımlarına başlanan pilotların en hızlı şekilde eğitimlerini tamamlamaları için yoğun çalışma yapılıyor. Bu arada filodaki deneyimli, dar gövde pilotlarının bir kısmı da geniş gövdeli, uzun menzilli uçaklara geçirildi. Şirketin halen 5 binin üzerinde pilotu var. Bunların 400’e yakını yabancı. THY’nin uçuş akademisinden gelen pilot sayısı yetersiz. Başka şirketlerde uçmuş, işsiz kalmış pilotlar da alınanlar arasında. Bu arada uçuş eğitimi görmüş ama havayolu ticari pilotluk lisansına sahip olmayan, tip eğitimi almamış pilotlar da sisteme katılıyor.
ÖNEMLİ GECİKME
Madalyonun bir diğer yüzü ise şöyle. Aslında THY geçtiğimiz yıl ciddi pilot alımı yapacaktı. Ama sistem içinde bazı yetkililerin karşı çıkmalar nedeniyle önemli bir gecikme yaşandı. Oysa geçtiğimiz yıl pilot alımları yoğun şekilde yapılsaydı, en azından 300-400 pilot şu sıralarda sisteme katılmış olacaktı. Çoğu uçuşlara başlamıştı bile. Ama içerideki kargaşa ve kararsızlık sisteme ciddi zarar verdi. Eksik pilot yığılması THY’nin yeni gelen uçaklarını operasyona almasında zorluklara da yol açtı. Şirketin halen belirlenen yüzde 10-15’den fazla pilot açığı var. Bu açık yeni gelecek uçaklarla birlikte daha da büyüyecek. Bu yüzden sistemin sıkışmaya başladığı ortada. Bakalım hızlandırılan eğitimler pilot açığını giderebilecek mi? Geçen yıl pilot alımına kelimenin tam şekliyle, hesapsız kitapsız ‘taş koyanlar’ bir huzursuzluk yaşayacaklar mı? Bu sorunun cevabı önümüzdeki aylarda ortaya çıkacak.
ARI GİBİ ÇALIŞTILAR ALEVLERİ BASTIRDILAR
Tam 287 orman yangınına müdahale ettiler. 13 tane Air Tractor denilen hava traktörü arı gibi çalıştılar. Yetmedi KKTC’deki yangına da uçtular. Yetmedi Gürcistan’a da yetiştiler. Operasyonların merkezi üsleri Antalya, Dalaman, İzmir, Edremit, Adana havalimanları oldu. Yangına hangi nokta yakınsa oradan gittiler. Arkalarından diğer havalimanlarından takviyeler geldi. Sonunda orman yangınlarının yaşandığı yaz boyu toplam 1613 saat uçtular. 1679 sorti yaptılar. 5 bin 37 ton su ve retardant denilen kimyasal geciktiriciyi alevlerin üzerine, tam üzerine bıraktılar. Vadilere dalıp çıktılar. Yetmedi 270 kez yüklü keşif görevini üslendiler. 30’dan fazla orman yangınını da anında belirlediler. Elbette onlar yalnız değildi. Genel Kurmay portföyündeki helikopterler de dahil onlarca helikopter orman yangınlarına birlikte koştular. Gece görüşlü sistemler devreye girdi. Hurda diye bir kenara itilen ama ayağa kaldırılan THK’nın yangın söndürme uçakları da imdada yetiştirildiler. Elbette yerde çalışan orman görevlileri, askerler, belediye ekipleri, yangınları yüreğinde hisseden vatandaşlar hepsi bir oldular, alevleri bastırdılar.
Uçan taksilerin gelecek 3 yıl içinde belki de yüzlercesi havada olacak. Özellikle başlangıçta Dubai, New York ya da yaygın geniş alanlı yerleşimi ile Los Angeles gibi kentlerde uçan taksi kullanımının sayısal olarak 10 bini geçeceği sanılıyor. Yapılan araştırmalardan ortaya çıkan sonuca göre yaklaşık 250 milyar dolarlık bir pazar doğuyor. Uçan taksi pazarı için imalatçı şirketler özellikle pandemi sonrası sertifika alabilmek için adeta yarışa girdiler. Bu şirketlerin hem Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi hem de Avrupa Sivil Havacılık Emniyeti Ajansı EASA’ya çok sayıda başvuruları var. Otoriteler başvuruları büyük titizlikle inceliyorlar. Çünkü bu araçlar yerleşim yerlerinin üzerinde uçacaklar. Bir terslik anında düştüğünde yerde büyük can kaybı ve zarara yol açabilirler. Araçlar elektrikli olduğu için düştükleri yerlerde patlama ya da büyük yangın riski görülmüyor. Ama çoğunun yeterli süzülme açıları yok. Bu yüzden düşme anında bir kütle halinde çakılabilirler.
Uçan taksilerin çoğu bir pilot tarafından kullanılmayacak. Otonom sistemler bir yer merkezinden yönetilecek. Kentlerde yapılacak planlamalarla çok sayıda park yerleri olacak. eVTol istasyonları elbette önemli bir şarj merkezi de olacak.
Öte yandan uygulama üzerinden hizmet veren taksi şirketleri Uber ve InDrive şimdiden uçan taksilerle ilgilenmeye başladılar. Hatta yatırım için harekete geçtikleri de söyleniyor. Ama hangi modellerle ve kaç kişilik uçan taksilerle ilgilendikleri bilinmiyor. Yine de sızan haberlere göre en az 4-6 yolcu kapasiteli olan uçan taksilerin onlar için cazip olabileceği ve sürücüsüz modellerin tercih edileceği söyleniyor.
İLK BAŞARILI HAVA TAKSİ
Kısaca eVTOL diye adlandırılan ve değişik versiyonları olan bu araçlar dikine kalkıp, uçak gibi yol alıyorlar ve yine dikine inebiliyorlar. Vertical take of and landing (VTOL) denilen eletrikli sistemler aslında hepsi dronların gelişiminin yarattığı ürünler. Çok sayıda elektrik motoru ile çalışan sistemler hava taksi olarak 2-4 ve 6 kişilik olarak planlandı. Ama şimdi 40 kişilik bir hava taksi için de harekete geçildi. Elektrik şarjı ile çalıştıkları ve aküler ağır olduğu için bu araçlar çok da uzun havada kalamıyorlar. Yine de yeni nesil akülerle menzilleri bin kilometreye kadar çıkacak gibi. Çünkü akü teknolojisi elektrik araçların yaygınlaşması ile birlikte daha hızlı gelişim göstermeye başladılar. Lityum ağırlıklı pillerde oluşan akülerden 1000 kilometre menzilli bir çalışma Çin’de ortaya çıktı. Hemen bir yıl içinde olmasa da çok uzun sürmeyecek bir araştırma döneminden ve testlerden sonra devreye girecekleri düşünülüyor. Hava taksiler genellikle 13-15 metre uzunlukta ve 3-4 metre genişlikte projelendiriliyorlar. Biraz tombul bir kuş gibi kentlerin üzerini saracaklar. O gün ne gündür bilinmez ama çok da uzak görünmüyor.
DUBAİ ÖNCELİK ALIYOR
Hava taksi için en istekli yer Dubai. Hatta geçtiğimiz haftalarda Çinli XPeng şirketinin elektrikli uçan taksisi test edildi. Maksimum 380 metreye kadar çıkabilen bu uçan taksi Dubai’deki uçuşlarında belirlenen 91 metrenin üzerine çıkmayacak.
Gökyüzündeki kesişen yollar. Devasa havalimanları. Havayolu şirketleri ve turizm birbiri ile el ele dost yaşamak zorundalar. Bu halkalar arasından uzlaşmacı, her tarafın çıkarlarını koruyan, geliştirici bir yapıdan Routes World diye bir organizasyon doğdu. Birçok ülke, şehir, havalimanı, turizm organizasyonu bu yapıyı bölgelerine çekmek için yarış halinde. İşte pandemi sonrası tam da bu organizasyonu kendi ülkelerine çekmek için yarış edenlerin arasından İstanbul Havalimanı sıyrıldı. Doğru havalimanı, doğru şehir, doğru havayolu ve doğru turizmle sistemi iki kıtayı birleştirmesi dışında bütün yolların kesiştiği noktaya çekiverdi. Las Vegas Convention Center’da İGA standı kuruldu. Buraya THY, Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi katıldı. İstanbul Havalimanı Kurumsal İletişim Başkanı arkadaşım Gökhan Şengül’ün isteğiyle ben de gittim ve bu çok ayrıcalıklı yapıyı yerinde gördüm.
ULUSLARARASI TANITIM
Düzenlenen açılışta, en önemli konuşmacı doğal olarak İGA CEO’su Kadri Samsunlu oldu. Hem ev sahibi hem de bütün yolların kesiştiği noktadaki havayolu trafiğinin en önemli merkezinin yöneticisi olarak gelişen havacılıktaki yerimizi anlattı. Samsunlu, “Dünya havacılık sektörünün en prestijli organizasyonlarından olan Routes World sayesinde global havacılık sektöründen 4 bine yakın üst düzey yönetici 15-17 Ekim 2023 tarihlerinde İstanbul’u ziyaret edecek. 1995 yılından bu yana ev sahipliği için dünyanın önde gelen havalimanları ve destinasyonları, Routes etkinliklerine ev sahipliği yapmak için zorlu sınavlardan geçiyor. 2023 yılında 28’inci defa gerçekleştirilecek olan bu önemli buluşma, İstanbul’a küresel bir aktarma merkezi olmanın ötesinde, doğrudan destinasyon olma ve özellikle düşük maliyetli havayolu şirketlerini cezbetme fırsatı da sunacak. Türk havacılık tarihi ve Türkiye ile birlikte İstanbul’un uluslararası arenada tanıtımı adına önemli bir ev sahipliği olan Routes World 2023 ayrıca, COVID-19 sürecindeki ilk tam kapsamlı Routes World etkinliği. Bu etkinlik ayrıca İstanbul’un tarihini, kültürünü, gizli cevherlerini ve yabancı turistlerin odak noktası olma potansiyelini gözler önüne serecek. Bugün İGA’dan 128 ülkeye, bayrak taşıyıcımız THY ile beraber uçabiliyoruz. Buradaki slotların serbestliği ve bolluğu havalimanımıza başta THY olmak üzere birçok havayolunun gelmesine de imkân sağlıyor” dedi.
79 HAVAYOLU GELİYOR
İstanbul Havalimanı’na 79 havayolu sefer yapıyor. Pandemi etkilerinin dünyada en hızlı azaldığı ve grevler yaşamadan yoluna devam eden İstanbul Havalimanı günlük bin 350 uçuşla kendi rekorunu kırmayı hedefliyor. Ayrıca yakın gelecekte 2023 olmadan son çeyrekte 2019 öncesi rakamlara ulaşması beklenen İstanbul Havalimanı, havacılıkla ilgili ne kadar ödül varsa hepsini de geçtiğimiz aylarda kazandı. En hızlı büyüyen, en iyi hizmet veren, en fazla yolcu ağırlayan gibi sıralamalardan başlayarak dünya çapında dergi ve gazetelerde de kıskandıracak başlıklarla yer aldı. CEO Kadri Samsunlu da ilk defa bu sektöre İGA oluşumu ile girmesine rağmen kendi gelişimini de Las Vegas’taki toplantılarda anlattı. Dünyanın sayılı büyük havalimanlarından biri olan İstanbul Havalimanı yönetiminin önce insan anlayışı ile hareket etmesinin alınan ödüllerin baz değerini taşıdığı da vurgulandı. Las Vegas’taki toplantılarda DHMİ Genel Müdürü Hüseyin Keskin’le de sohbet imkânı buldum. Türkiye’de havacılığın büyümesinin en iyi izlendiği noktada olan Keskin, yaptıkları yatırımlardan söz etti. Ve 4 bin üst düzey havacının katılacağı Routers World’ün kent olarak ev sahibi Büyükşehir Belediye Başkanlığı da en üst düzeyde, Yiğit Duman’la oluşuma katılmıştı. Şimdiden 2023 toplantılarının hazırlık çizgileri, kentin kabına sığmayan yapısı içinde yer alacak dünya çapındaki organizasyondaki İBB sorumlulukları da belirlenmeye başlamıştı.