◊ Fikret Bey, Beşiktaş’ın ve sizin başarılarınızı konuşacağız ama... Ben bugünü daha net algılayabilmek, nasıl şekillendiğini çözebilmek için röportajlarıma çocukluk yıllarıyla başlıyorum. Eğer sizin için de uygunsa öncelikle nerede doğduğunuzu, nasıl bir çocukluk geçirdiğinizi öğrenebilir miyim?
- Elbette... Aslen Artvinliyim ama İstanbul-3. Levent’te doğdum. Yani doğma büyüme Beşiktaşlıyım. Evimiz de Çilekli Tesisleri’nin bir üst sokağındaydı zaten. Mutlu bir çocukluk geçirdim. Tabii benim çocukluğumun imkanlarıyla bugünün imkanları bir değildi ama çok iyi bir muhitte doğup büyüdüğümü söyleyebilirim. Son derece keyifli bir mahalle kültürümüz vardı.
◊ Kaç kardeşsiniz?
- Üç kardeşiz. İki ablam var. Her ne kadar ablam desem de kız kardeşim gibidirler.
◊ Hangi anlamda?
- Benden büyük olsalar da sorumlulukları benim üzerimdedir yani.
◊ Anladım... Levent yıllarından devam edelim mi?
Açılış konuşmasını Genç Hayat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Beyza Zapsu’nun yaptığı toplantıda ilginç tespitler paylaşıldı, sorunlara çözümler önerildi.
“Gençlik sorunları” denildiği zaman sınav kaygısı, meslek seçimi gibi akla ilk gelen sorunların ötesinde başka sorunları da görmekte fayda var.
Gençler, eğitim, ailelerin ve eğitimcilerin onlara davranış biçimleri, gelecekle ilgili kendilerini tanımlayamama gibi çeşitli sorunlarla karşılaşır. Bu sorunlar, toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetsiz iletişim, önyargısız yaklaşım ve farklılıklarla bir arada yaşama algılarıyla çözülebilir.
Türkiye, çalışmayan ve okumayan genç oranının yüzde 30 olması dolayısıyla OECD ülkeleri arasında en üst sırada.
Yani, 15-24 yaş arası gençlerimizin üçte birine yakını, ne eğitim ne de çalışma hayatına katılıyor.
Ülkelerin karşı karşıya kaldığı ‘genç işsizler’ sorunu için derinlemesine bir bilgi birikimine ve anlayışa dayalı mücadele yöntemleri geliştirmek hedefiyle yola çıkılan araştırmanın detayları ve çözüm önerileri özetle şöyle:
◊ Son iki yıldır Türkiye’de, özellikle sanat çevrelerinde bir Emre Yusufi rüzgarı esiyor. Önce bulunduğunuz noktadan başlayalım, ardından çocukluğunuza, bu müthiş yeteneğin ilk sinyallerini verdiği yıllara dönelim isterim.
- Çok teşekkür ederim.
◊ Emre Bey, bu kadar başarılı olmanızın, bunca ilgi alakanın sebebi ne sizce?
- Şunu söyleyerek başlamam gerek sanırım, başarı göreceli bir kavram. Şu anki durumu da başarıdan öte popülarite olarak tanımlıyorum. Evet, sanat çevrelerinde en popüler birkaç isimden biriyim.
◊ Başka kimler var örnek verebileceğiniz?
- Mesela aynı zamanda yakın arkadaşım olan Çağatay Odabaş. Popüler ve aynı zamanda işleri de ön planda bir arkadaşımdır. Ali Elmacı keza öyle. Son iki yıldır Contemporary İstanbul’da isimlerimiz biraz daha fazla anıldı sanırım. Sözünü ettiğimiz o popülaritede bunun etkisi vardır muhtemelen.
◊ Neyle fark yarattınız da adınız daha çok anılır oldu?
◊ Muazzez Hanım, bu maceranın en başından başlayalım mı? Çocukluğunuz, ilkokul yıllarınız, o zamanlar yapmaktan keyif aldığınız şeyler... Biraz geçmişe dönelim, eski defterleri karıştıralım, ne dersiniz?
- Elbette... İstanbul’da doğdum. Çocukluğum ve genç kızlığım Kasımpaşa’da, rahmetli babaannemden kalan bir evde geçti. Erkek çocuğu gibiydim, en çok sokakta top oynamayı severdim. Arkadaşlarımla koşturmayı, misket oynamayı bir de... Takdir edersiniz ki benim çocukluğumda bugünkü kadar çok oyuncak alternatifi yoktu. O yüzden içtiğimiz gazozların kapaklarını biriktirir, onlarla oynardık. Kasımpaşa’da arkadaşlıklar, komşuluklar, dostluklar çok özeldi.
◊ Nasıl bir yerdi Kasımpaşa?
- Benim çocukluk dönemimde çok farklıydı. Arkadaşlarımız, komşularımız vardı. Ama şimdi farklı...
◊ Ne açıdan?
- TRT Müzik’teki programıma giderken Kasımpaşa’dan geçiyorum. Görüyorum ki benim çocukluğumdaki mahalle değil artık. Çok değişmiş. Eskiden daha güzeldi.
◊ Kasımpaşa denince aklıma direkt Tayyip Erdoğan geliyor. O zamanlardan tanışıyor musunuz?
- Tanıyorum. Aynı semtin insanlarıyız sonuçta. Ama tabii ki ben kız arkadaşlarımla, Tayyip Bey de kendi delikanlı arkadaşlarıyla zaman geçirirdi. Bir de ben çocuktum, Tayyip Bey daha büyük. Onlar kendi akranları, ben kendi akranlarımla zaman geçirirdim.
Örnek meslek
Psikolog, insan davranışlarını, gözlem ve deney gibi bilimsel yöntemler kullanarak inceleme, bu davranışların nedenlerini ortaya çıkarma becerisine sahip kişidir.
Görevleri...
◊ Psikologlar, genellikle uygulama alanında çalışır. Görevleri, uzmanlık alanlarına göre değişir.
◊ Klinik psikolog; ileri derecede uyum bozukluğu gösteren kimselerin davranışları üzerinde çalışır.
◊ Gelişim psikoloğu, düşünme, öğrenme, duygu ve heyecan gibi psikolojik süreçlerin gelişimini araştırır.
◊ Serkan Bey, son dönemde arabesk müzik dalında birçok hit’e imza attınız. Konserler aralıksız sürüyor. İki yıl Harbiye’yi bile doldurmayı başardınız. Peki bu başarının temelleri nerelere uzanıyor? Nasıl başladı Serkan Kaya’nın macerası?
- Ben Sivaslıyım. Aile mesleğim aslında ticarettir. Beni de o dalda geliştirdiler.
◊ Hangi dalda eğitim aldınız?
- Meslek lisesi elektronik bölümünü bitirdim. Niyetim devamında da üniversiteyi okumaktı.
◊ Ama...
* Işıncım, muhtemelen biliyorsun, bugüne ışık tuttuğu için röportajlarıma çocukluk yıllarından başlıyorum.
- Gayet iyi biliyorum. Ben İstanbul-Üsküdar doğumluyum. Babam Kars, annem Keşan doğumlu. Annemin babası Selanik’ten gelmiş. Babamın ailesi ise Rusya’dan.
* Öğrenimin boyunca da hep İstanbul’da mıydın?
- İlkokul, ortaokul, lise hepsini İstanbul’da okudum. Üniversite için Ankara’ya gittim. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum.
* Çocukken ne olmak istiyordun, edebiyatçı mı?
Biz ebeveynler ise çocuklarımızın daha doğru kararlar alabilmesi için seferber olmuş durumdayız. Seferber olduk diyorum, çünkü çocuklarımızın ileride tüm hayatını etkileyecek mutsuzluk ve pişmanlıklar yaşamalarını istemiyoruz.
Çünkü kendi tecrübelerimize dayanarak artık biliyoruz ki, çocuklarımızın ileride mutlu olabilmeleri ve hiçbir pişmanlık yaşamamaları için doğru bir yol izlemeleri, doğru zamanda doğru kararlar alabilmeleri şart.
Biz yetişkinler de bir zamanlar çocuktuk ve o dönemlerde en sık karşılaştığımız sorulardan biri sanırım “Büyüyünce ne olmak istersin?” sorusuydu. Peki bizim o dönemde ne hayallerimiz vardı? Gerçekten neler bizi mutlu ediyordu? Geleceğe nasıl bakıyorduk? Bugüne kadar o hayallerin ne kadarını gerçekleştirebildik? “Keşke”lerimiz var mı? Bugünleri öngörebilseydik, yine aynı şeyleri aynı şekilde mi yapardık? Peki istediklerimizi gerçekleştirebilmek için yeterince motive miydik?
Kim bilir...
Bildiğimiz, emin olduğumuz şu: Hedeflere ve hayallere ulaşabilmek için doğru yönlendirilmek, çocukları o hayaller doğrultusunda motive etmek şart.
Çocuklar nasıl motive edilir?
◊ Hayal kurmalarına izin verin, hatta bunu özellikle destekleyin. Başka insanların “olmaz” veya “olamaz” şeklindeki olumsuz yorumlarına takılıp kalmayın. Önemli olan çocuklar ve gençlerdeki o heyecanın kaybolmaması, onların hayallerini dinleyen, destekleyen yetişkinlerin bulunması.