Paylaş
◊ Öncelikle “Popstar 2018” için hayırlı olsun diyeyim. Özlemiştik sizi ve bu formatı...
- Çok teşekkür ederim.
◊ “Popstar Alaturka”da Bülent Ersoy, Orhan Gencebay, Ebru Gündeş’li efsane bir kadro vardı. Neden şimdi farklı bir jüri oluşturdunuz?
- Bahsettiğiniz kadro, Armağan Çağlayan’ı da ekleyin, gerçekten “Popstar Alaturka” için jürilerin “kare as”ıdır. Hiç şüphesiz muhteşem bir jüriydi. Bir daha öyle bir jürinin bir araya gelmesi çok zor. O lezzetin aynı şekilde yakalanmasına da artık imkan yok. 20 yıl da geçse, 40 yıl da geçse o jüri unutulmayacak!
◊ Neden olmasın?
- Çünkü bizler, Türkiye, her şey değişiyor. Hem de o kadar hızlı bir değişim ki bu...
◊ “Değişime ayak uydurduk” mu diyorsunuz?
- Öyle de olmalı. Esasında en büyük hata “Geçmişte bu çok iyi olmuştu, bir daha tekrarlayalım” demektir.
◊ Merak ediyorum; mesela Ebru Gündeş’e yeni program için teklif götürdünüz mü?
- Çok düşündük onu açıkçası. Ama etik anlamda doğru olmayacağını düşündük.
◊ Hangi sebeple?
- Bir başka programda görev alıyordu, “O Ses Türkiye”de çok başarılı oldu. Her an yeniden birlikte çalışmaya başlayabilirler üstelik. Bir başka yapım şirketiyle çalışan sanatçıya davette bulunmak, iş anlamında bize etik gelmedi. O yüzden hiç görüşmedik.
◊ “Popstar” formatını ilk hayata geçiren sizsiniz. Yayınlandığı yıllar boyunca çok ses getirdi. “Efsane geri döndü” diyebilir miyiz artık?
- Evet diyebiliriz. Hepimiz bu formatı kendi aramızda öyle kodluyoruz zaten.
Fotoğraf: Selçuk ŞAMİLOĞLU
POPSTAR İÇİN “TUTMAZ” DİYORLARDI
◊ “Popstar” nasıl doğdu?
- 2003 yılıydı. Ben yurtdışından format alan bir yapımcıyım, “Popstar”ı da beğendim ve Türkiye’ye getirdim.
◊ Ve bombayı patlattınız...
- Pek öyle olmadı (gülüyor). Önce kimse inanmadı, uzun süre “Bu program tutmaz” dediler. O yüzden “Popstar” uzun süre proje halinde masada kaldı. Gerçi aynı şey “Kim 500 Milyar İster”de de başıma gelmişti. “Ya bilgi yarışmasını kim seyredecek?” dediler, bakın hâlâ devam ediyor.
◊ Neyse ki pes etmemişsiniz...
- Etmedik, sonunda yaptık. İlk jüri üyeleri Armağan Çağlayan, Deniz Seki, Ahmet San ve Ercan Saatçi’ydi. Haldun Dormen sunuyordu. Biz de yardımcı sunuculardık. Sanılanın aksine çok ses getirdi. Daha sonra başka kanala geçtik. Oradaki jüri Deniz Seki, İbrahim Tatlıses, Seyfi Dursunoğlu ve Garo Mafyan’dan oluşuyordu. O bitti, bir daha yaptık. Bu kez Yıldız Tilbe, Bülent Ersoy, Armağan Çağlayan vardı. Hadise benimle beraber sunuculuk yapıyordu. Hadise ilk öyle geldi Türkiye’ye zaten.
KAZANANLAR HEP ARABESK SÖYLEYENLER OLDU
◊ “Popstar”ın alaturka versiyonunu yapmak nereden çıkmıştı?
- Şunu fark ettik; biz hep “Popstar” yapıyoruz ama kazananlar hep arabesk söyleyenler oluyor. Dedik ki bu böyle olmaz. Oturduk, Bülent Hanım’la konuştuk ve bu formatı oluşturduk. Hatta Bülent Hanım “İsim annesiyim” der.
◊ “Popstar Alaturka”nın bu kadar ses getirmesini neye bağlıyorsunuz?
- Türk sanat müziğine, halk müziğine, arabeske büyük bir özlem ve açlık vardı, o boşluğu çok güzel doldurdu.
◊ Peki şimdi?
- 2018’deyiz. Yelpaze inanılmaz genişlemiş durumda. O kadar farklı müzik tarzları var ki. Dolayısıyla çağdaş bir şey yapmalı, kendimizi bugüne uyumlamalıydık. Elemelerde inanılmaz adaylar çıktı karşımıza. Son Feci Bisiklet diye bir grup var mesela, alternatif bir rock grubu, ondan şarkılar söylüyorlardı.
◊ O yeni türler Can Bonomo’ya mı emanet şimdi?
- Hepimize emanet. Jüri de bu geniş yelpazeye göre kuruldu... Bülent Ersoy’la Can Bonomo yan yana... Özetle; biz esasında müzikte buluşmuş insanlarız. Hepimizin kalbi müzik için atıyor, hepimiz iyi müzik olsun istiyoruz. Jüri üyelerimiz, tüm orkestra üyelerimiz bunun için çalışıyor. Önce müzik...
◊ Elemeler bitti mi?
- Bitti.
◊ Çok merak ettim şimdi adayları...
- Gerçekten şaşıracaksınız. Nasıl söyleyeyim, Anadolu’da müzikhol olarak adlandırılan yerlerde çalışan arkadaşlarımız da var, lisede okuyan gençler de... Gerçekten geniş bir yelpaze.
◊ Kaç kişi seçtiniz?
- 12... Belki 13 de olabilir ama, hâlâ bakıyoruz ona... Bir yarışmacı var, gelip gelmeyeceği belli değil. Çok sevdik biz onu ama...
◊ “Ama”sı ne?
- Çalıştığı yere borçlanmış. “Ben nasıl geleceğim şimdi, her akşam orada çalışıp borcumu ödüyorum” diyor. Bu başlı başına bir hikaye.
◊ Ne yapacaksınız?
- Vallahi biz de bilmiyoruz daha. Konuşacağız.
YARIŞMAYI BEN BIRAKMADIM, SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ BİTTİ
◊ Yola çıkış noktasında herkes eşit şansa mı sahip?
- Ne anlamda soruyorsunuz?
◊ Katılmak isteyen herkese fırsat tanıyor, bizzat dinliyor musunuz örneğin?
- Mutlaka. Hem de dikkatli şekilde... Yardımcılarımız da değil bizzat kendimiz dinliyoruz. Armağan Çağlayan ve ben her yeri gezdik. Jürinin tamamı da İstanbul’daki elemelere katıldı. Online başvurular oldu, onları da dinledik.
◊ Online başvuru nasıl yapıldı?
- Kanal D böyle bir uygulama hazırladı. İnsanlar kanald.com.tr’ye videolarını bıraktı. Biz hoşumuza gidenleri davet ettik. Yani biz yarışmayı olabildiğince çok kişiye açmaya çalıştık.
◊ Diğer ses yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Ben “O Ses Türkiye”yi çok başarılı buluyorum.
◊ “Keşke bırakmasaydım, bu boşluğu başkaları doldurdu” diye düşünmüyor musunuz?
- Ben bırakmadım.
◊ Anlamadım...
- “Popstar” istenmedi o sırada açıkçası. Çünkü çok yapılmıştı, bizim de söyleyecek sözümüz bitmişti. Haklı olarak da kanallar o heyecanı göstermedi. Sonrasında daha yeni bir yarışma geldi. Bu piyasayı canlı tuttuğu için “O Ses Türkiye”yi çok takdir ediyorum. Bu tip yarışmaların daha da çok olması gerektiğini düşünüyorum. Ama şunu da görüyorum; “Popstar” özlenmiş. İnşallah yine başarılı oluruz.
HİÇBİRİMİZ 15 YIL ÖNCEKİ İNSANLAR DEĞİLİZ
◊ Jüri de çok renkli... Üstelik son günlerde her biri yarışmadan bağımsız olarak kendi gündemini yaratmış durumda. Deniz Seki’nin mide ameliyatı, Bülent Ersoy’un kürkle ilgili çıkışı...
- Haklısınız. Gerçi Bülent Hanım zaten hep gündemde olan biri. Deniz Seki de benim için çok önemlidir, çünkü yıllar sonra yeniden bu yarışmayı beraber yapacağız. O kadar çok şey yaşadı ki, söyleyecek çok sözü var. Hiçbirimiz 15 yıl önceki insanlar değiliz tabii. Hayatımızda çok şey değişti.
◊ Ben Armağan Çağlayan’ı da merak ediyorum. Aynı Armağan Çağlayan’la mı karşılaşacağız yoksa o da mı olgunlaştı, sakinleşti? Ani çıkışları yüzünden bana çok korkutucu gelirdi açıkçası.
- (Gülüyor) Armağan’da da mutlaka yıllar içinde birtakım değişiklikler olmuştur ama özünde herkes aynı. Yılların kattıklarıyla belki olaylara bakış, yaklaşım ve yorumlar farklı olabilir, o kadar.
İKİ YAYIN ARASINDA KİŞİLİK BÖLÜNMESİ YAŞADIM
◊ Jüri üyelerinin arası nasıl?
- İlk defa geçen ayın 25’inde bir araya geldiler. Aralarındaki elektriği inanılmaz merak ediyordum.
◊ Ve...
- Harika geçti. Bol kahkahalı, gayet samimi. Haliyle biz de rahatladık.
◊ Sonuçta onlar arasındaki en küçük bir gerilim ekibinizi de etkileyecektir.
- Tabii ki. Bir de şu var... Ben ilk “Popstar” zamanlarında doğaçlama komedi programı da sunuyordum. Orada kot, deri ceket, tişört, “Popstar”da ise smokin giyiyordum. Karşımda da çok ağır bir jüri... Resmen kişilik bölünmesi yaşıyordum. Bir gün neşeli, ertesi gün ciddi falan. Bu sefer yayın daha kolay geçecek.
BİZDE TARTIŞMALAR ASLA ÇİRKİNLEŞMİYOR
◊ “Popstar” dendiği zaman benim aklıma bir de Bülent Ersoy’un kavgaları geliyor. Zaten programın başlayacağı duyulduğundan beri sosyal medya kullanıcıları arşivlerden o kavga görüntülerini bulup paylaşmaya başladı. Yine böyle gerilimler yaşanır mı yoksa tamamen neşeli, eğlenceli bir yayın akışı mı olur, ne dersiniz?
- Şimdi bu bir canlı yayın, o nedenle hiçbir şeyin garantisi yok. Karşınızdakiler de Bülent Ersoy, Armağan Çağlayan, Deniz Seki, Can Bonomo... Bülent Ersoy’a “tartışın” ya da “tartışmayın” diyemezsiniz ki. O bildiğini söyleyecektir. Deniz Seki de öyle, Armağan Çağlayan da... İnsanlar gerilmesin, seyrederken mutlu olsun istiyoruz ama sırf öyle olsun diye Bülent Hanım bir yarışmacıya ya da jüri üyesine kızdığında bunu saklayacak değil. Dolayısıyla arada sırada tartışmalar olabilir.
◊ Zaten Bülent Hanım bu tartışmaların sonunda meseleyi hep tatlıya bağlıyor. Bir espri yapıyor, ortam yumuşuyor...
- Evet, asla çirkinleşmiyor bizde tartışmalar.
BİZİ GERÇEK STARLARIN DEĞİL HAK ETMEYENLERİN KAPRİSİ YILDIRIYOR
◊ Bülent Hanım’ın olası kaprisleri sizi korkutuyor mu?
- Bizi yıldıran kapris, hak etmeyenlerin yaptığı kaprislerdir. Bülent Ersoy, Ebru Gündeş, İbrahim Tatlıses, Seyfi Dursunoğlu, Orhan Gencebay; bunlar zirvede olan insanlar.
◊ Kapris yapmak zirvede olan insanların hakkıdır demek mi bu?
- Zirvede dediğim bu isimler bir konuda inat ediyorlarsa ya da sizin söylediğiniz şekilde tabir edelim, kapris yapıyorlarsa, altında haklı bir neden vardır. Yaptıkları şımarıklık değildir.
◊ Bazı şımarıklıklara şahit olmuş gibi konuştunuz.
- Ben neler gördüm bilseniz. Gecenin bir saati “Canım şu yemeği istiyor” diyor, yemeği getiriyoruz, “A ben rejimdeyim” deyip bırakıyor.
◊ Kim onlar?
- İsmi lazım değil. Az önce dediğim gibi bunları hiçbir zaman sözünü ettiğim starlar yapmadı. Ama hak etmeyenler bunları yapınca hakikaten çekemiyoruz. Selami Şahin’in bir şarkısı vardır, “Çekmeye razıyım kaprislerini” diye. Benim şarkım o. Hak eden starlarımızın kaprislerini seve seve çekeriz.
YENİ OYLAMA SİSTEMİNİ BİZ BULDUK
◊ “Popstar 2018”de yenilikler var mı?
- Evet. İlk defa Türkiye’de uygulanacak yeni bir sistemle oylama yapılacak. Bunu biz bulduk.
◊ Nasıl bir sistem bu?
- Şarkı boyunca devam edecek bir beğeni barometresi yaptık. 0’dan 100’e dijital bir grafik var. 50’de başlıyor; yani ne beğendik ne beğenmedik, nötr. Şarkı süresince jüri üyelerimiz o barometreyi yarışmacının performansına göre düşürecek, yükseltecek. Bu değişimler de biraz çağımıza uygun olması için emoji’lerle gösterilecek.
ERSOY’LA ÇALIŞMAK ZEKAMI GELİŞTİRDİ
◊ Gerçek starlara toz kondurmuyorsunuz...
- Ben hâlâ onlardan çok şey öğreniyorum. Şunu söyleyeyim mesela, Bülent Ersoy’la çalışmak benim zekamı geliştirdi.
◊ Nasıl yaptı bunu?
- Öyle insanlar ki onlar, inanın biz şimdi konuşuyoruz değil mi, onlar 15 dakika sonra konunun nereye varacağını tahmin eder, ona göre sohbeti yönlendirir. O yüzden karşısında hızlı düşünmek zorundasınızdır. Çok zekiler, çok. Ve bu tip insanlarla çalışırken otomatik olarak sizin zekanız da gelişir; daha geniş, daha hızlı düşünmeyi öğrenirsiniz.
◊ Bülent Hanım’a hayransınız...
- Ama o bir ekol. İnanır mısınız, bunca yıllık tecrübesine rağmen hâlâ yayın heyecanı yaşıyor. Bunu bana açık açık söyledi, “Sabahlara kadar uyuyamayacağım, biliyorum” dedi. Bu hem seyirciye hem de kendine olan saygısını gösterir.
Dediğim gibi gerçek bir ekol. Dün stüdyoda konuştuk biraz Bülent Ersoy ve Selçuk Tekay’la, öyle şeyler anlatıyorlar ki... Resmen bir dönemde imzaları var. Allah gecinden versin, onlarla birlikte bazı şeyler bitecek. O yüzden her anlarının değerini bilmek gerek.
Paylaş