22 Ekim 2007
TÜRKİYE Meclis’ten tezkere geçirmekte çok gecikti. Bu süre içinde Kuzey Irak’ta yuvalanan terör örgütü iyice palazlandırıldı. AKP iktidarı da gerekli kararlılığı göstermede zaman yitirdi.
Belli ki Türkiye’nin bölgedeki istihbaratı da yetersiz.
Bölgedeki askeri konuşlanmada ve hareketli olan birliklerin yer değiştirme zamanlamasında gerektiği kadar dikkatli davranılmadığı anlaşılıyor.
Oralarda savaşan komutanların değerlendirmeleri de bu yönde.
Çünkü dağlardaki birlikler terör örgütü tarafından sürekli izlenir.
O nedenle birliklerin sık sık yer değiştirmeleri önemlidir.
Bütün bu yanlışlar veya doğrular, karşı karşıya kaldığımız acı sonucu değiştirmez.
* * *
Türkiye yaklaşık 25 yıldır terörle boğuşuyor.
Tezkerede daha hızlı davranma basireti gösterilseydi terör böyle bir noktaya gelmezdi.
Şu gerçeği unutmayalım ki, terörün en azgın olduğu dönemlerde bile böyle bir olay yaşanmadı.
Şunu kabul edelim ki bu artık bir terör eylemi değil.
Türkiye bazı ülkelerin desteklediği bir saldırıyla karşı karşıya.
Olayın boyutları çok büyümüştür.
Amerika’nın, Kuzey Irak Kürt yönetiminin ve Irak hükümetinin bu saldırılarda çok büyük rolü vardır.
* * *
Tezkerenin Meclis’ten geçtiğinin ertesi günüydü.
Ortadoğu konularında uzman olan, o bölgeyi çok iyi bilen ve gelişmeleri yakından izleyen bir gazeteciyle konuşuyordum.
Bu uzman gazeteci tezkereye rağmen Türkiye’nin bir harekát yapmayacağı inancındaydı.
Bu kanıya nereden vardığını sordum kendisine.
Bana şu yanıtı verdi:
"AKP hükümetinin bugüne kadar gösterdiği siyasi kararsızlık nedeniyle."
Yabancı meslektaşımızın söylediklerinden hükümetin uyguladığı siyasetin dış dünyada böyle algılandığını anladım.
Bugün, dayanılmaz acılarımıza karşın yine de soğukkanlılığımızı korumalıyız.
Öfkeyle değil, akılla ne yapmamız gerektiğine karar vermeliyiz.
Hepimiz ülkemizin huzuru ve güveni açısından birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz.
Bu ülkenin bütünlüğü hepimiz için yaşamsaldır.
Bunu yitirmemiz halinde hiç kimse rahat ve huzur içinde olmayacağını iyi bilsin.
Bunun bilinci içinde olmazsak çok ağır faturalar öderiz.
* * *
Vatan sahibi olmanın değeri, önemi hiçbir ölçüte sığdırılamaz.
Bunu vatanı olmayanlar çok iyi bilirler.
Türkiye bunu yaşadı.
Koca bir imparatorluk gözlerimizin önünde emperyalist ülkeler tarafından çok kısa sürede paramparça edildi.
Ama Mustafa Kemal çıktı, milleti bir araya toplamayı başardı.
Bu sayede Kurtuluş Savaşı mucizesini yarattık.
Vatanımızı kurtardık, yitirdiğimiz bağımsızlığımızı yeniden kazandık.
Bunun değerini iyi bilelim.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2007
BU Bush değil miydi 11 Eylül’den sonra bas bas bağıran: "Ya bizden yana olursunuz, ya da teröristlerden."
Şimdi Türkiye de ona sesleniyor:
"Ya bizden yana olursun, ya da PKK’dan."
Dikkat edin Bush ve Batılı liderlerin tümü kalkıp Türkiye’ye "itidal" tavsiye ediyor.
İnsanda biraz izan olur.
PKK’ya hem terörist diyeceksin, hem de o kanlı örgütü kollayıp destekleyeceksin.
* * *
Görülüyor ki, "tezkere" yalnız Batılıların değil, herkesin kimyasını bozdu.
Iraklı liderlerde bir telaş bir telaş.
Örneğin Kürt kökenli Dışişleri Bakanı Zebari panikte.
PKK’ya "Irak’ı hemen terk edin. Bizim başımızı belaya sokmayın" diyor.
Tezkere çıkana kadar Bay Zebari’nin aklı neredeydi?
AKP hükümeti de öyle. Ya onların aklı neredeydi?
Tezkere için neden bu kadar beklediler?
Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunu sanırım anladılar.
* * *
Hükümet ciddi bir dağınıklık sürecine girdi.
Baksanıza, memurlara 2008 yılının ilk 6 ayında sadece yüzde 2 zam verdi. İkinci 6 ayda verilecek zam da yüzde 2.
Etti mi yüzde 4.
İyi para!
Memurlarımız artık bozdurup bozdurup harcasınlar.
Ama hükümetimiz 11. cumhurbaşkanı için epeyce cömert.
Çankaya’nın bütçesini yüzde 63 arttırdı.
Beyefendi güle güle harcasınlar.
Müjde Ar’ın gazoz muhabbeti
BİRAZ da son günlerin renkli tartışması "gazoz" muhabbetine değinelim.
Müjde Ar bundan sonra sinema oyunculuğu ile değil de "gazoz" muhabbeti ile anılacak.
1974 yılında TRT’de oynayan ve büyük ilgi ile izlenen "Aşk-ı memnu" (Yasak Aşk) dizisiyle üne kavuşan Müjde Ar çok sayıda filmde başrol oynadı.
Filmleri ağırlıklı olarak kadın sorunlarını irdeliyor, erotik sahneler içeriyordu.
Kısa sürede güzel ve çarpıcı fiziği ile Türk erkeklerinin tartışılmaz idolü olmayı başardı.
Çok sayıda ödül kazanan Müjde Ar Türk sinemasının unutulmazları arasına girdi.
Ancak Müjde Ar zirvede olduğu dönemde bile "Lisedeyken gazoz kapağımı Bedri açtı" sözünden sonra gördüğü ilgi patlamasını yakalayamamıştı.
Modern Türk tiyatrosunun babası Muhsin Ertuğrul oyuncularına hep şunu söylerdi:
"Sakın seyircinin arasına girmeyin. Sizi hayalindeki kişi olarak yaşatsın. Aksini yaparsanız onların üzerindeki sihrinizi yitirirsiniz."
Ünlü sanat adamı oyuncuların kulise çıkmasını da yasaklamıştı.
"Gazoz" muhabbetinden sonra Muhsin Ertuğrul’un ne kadar haklı olduğu çıkıyor ortaya.
Bir zamanların idolü olarak Türk erkeklerinin belleğine kazınmış olan Müjde Ar’ın "gazoz" söylemiyle o insanlar üzerindeki sihri uçup gitti.
Yazının Devamını Oku 19 Ekim 2007
TÜRKİYE hem içeride, hem dışarıda savrulup duruyor.<br><br>Terör, Kuzey Irak, Kıbrıs, Ege, Ermeni sorunu, AB ile durma noktasına gelen ilişkiler... Bunlara bir de ekonomik zorlukları ekleyin.
Bu sorunların çözülememesinin nedeni, Ankara’nın yürüttüğü siyaset stratejisindeki yanlışlardır.
Erdoğan hükümeti inatla kendi bildiği yolda yürüyor.
Uzlaşma ve yardımlaşma yollarını kullanmayı sevmiyor.
Neyse hükümetin elini siyaseten güçlendiren tezkere çok geç de olsa Meclis’ten geçirildi.
Önemli olan, bu gücü maharetle kullanarak sınırötesi operasyona gerek kalmadan sonuca ulaşmaktır.
* * *
Şu referandum olayına bakın.
Tam "skandal".
Cumhuriyet döneminde böyle bir garabet yaşanmadı.
Referandum başlamış, ama metin Çankaya’da oturan Cumhurbaşkanı’nın durumuyla çelişiyor.
Kabul kararı ile Cumhurbaşkanı’nın istifa etmesi gerekecek.
Panikleyen iktidar, bu kez daha büyük bir skandala imza atıyor.
Oylanmakta olan metinde değişiklik yapılıyor.
* * *
AKP’nin referandum konusundaki tutumu, baştan itibaren antidemokratiktir.
Bu, "Ben ülkeyi keyfimin istediği gibi yönetirim. Hukuk mukuk tanımam" anlayışıdır.
Oylamaya 4 gün kala referanduma sunulan metinde değişiklik yapılmasının bir örneği dünyada yoktur.
Cumhurbaşkanı da bu değişiklik metnini jet hızıyla onaylamakta bir sakınca görmemiştir.
Telaş içinde garip bir tutum sergilenmiştir.
Bu onay, hukuk devleti açısından büyük bir talihsizliktir.
Anlaşılan 11. Cumhurbaşkanı, hukuk devleti titizliği içinde olmayacak.
Rejim açısından endişe duyulacak bir durum.
Cumhurbaşkanı Gül’ün gösterdiği telaşı anlıyorum.
Ama o makam, kişisel hesapları kaldırmayacak kadar sorumluluk gerektiren bir makamdır.
Rejimin güvencesidir, supabıdır.
* * *
Bugüne kadar sınır kapılarında 20 bine yakın oy kullanıldı.
Referandum 10 bin oy farkla kabul edilirse ne olacak?
Yüksek Seçim Kurulu ne yapacak?
Tersini düşünelim.
Sınır kapılarında kullanılan oylar, sonucu etkilemeyecek sayıda kaldı.
Bu sonuç, referandumun hukuka uygunluğunu sağlayacak mı?
* * *
Bugün yaşadıklarımızı, AKP iktidarının nasıl keyfi bir yönetim özlemi içinde olduğunu yandaşları bile görmeye başladı.
Ama hálá görmemek için direnenler var.
Bir iktidar için en tehlikeli olan, "Ben istediğimi yaparım. Halk benim yanımda" psikolojisidir.
İktidarları yok eden de bu psikolojidir.
Yazının Devamını Oku 17 Ekim 2007
İSTANBUL Milletvekili, emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ şu önemli uyarıyı yapıyor: "Elimizdeki cephaneyi yerinde ve zamanında kullanmalıyız."
Elekdağ, Habur ve İncirlik kartlarının Ermeni sorunu için kullanılmasının yanlış olacağını söylüyor.
Çünkü o kartlar bizim için PKK konusunda çok önemli.
Yani Ankara, "Habur ile İncirlik"i kapatma kartını PKK konusunda kullanmalıdır.
Ermenilerle ilgili elimizde önemli kartlar var.
Bunlardan biri Ermenistan’la olan hava trafiğinin sona erdirilmesi.
İkincisi Türkiye’de kaçak çalışmalarına göz yumulan 70 bin civarındaki Ermeni vatandaşının geri gönderilmesi.
Üçüncüsü de Ermenistan’a ihracatın durdurulması.
Elekdağ’a göre bu üç kart ekonomik sıkıntısı olan Ermenistan’ı daha zor durumda bırakır.
Erivan, Ermeni diasporasına baskı yapabilir.
* * *
Eğer Türkiye Ermeni tasarısına misilleme olarak Habur ile İncirlik’i kapatırsa Ermenilerin en büyük destekçisi Demokrat Nancy Pelosi’yi ödüllendirmiş olur.
Tasarının geçmemesi için çalışan ancak "topal ördek" durumunda olduğu için kimsenin takmadığı Bush’u ve ABD yönetimini cezalandırmış oluruz. Oysa PKK konusunda bu iki kart Türkiye için yaşamsal bir önem taşıyor.
Bush yönetimini PKK’ya göz yumduğu, hatta desteklediği için cezalandırmalıyız.
Her iki konuda Türkiye dik ve kararlı bir tavır sergilemeli.
"Türkler konuşurlar ama bir şey yapamazlar" diyen Amerikalıları haklı çıkarmamalıyız.
AKP iktidarının bugüne kadar uyguladığı politikanın ne kadar etkisiz olduğu ortada.
O nedenle iktidar kendi kafasına göre dış politika yürütmekten vazgeçmeli.
Hükümetin Dışişleri Bakanlığı’nın belirlediği politikayı yürütmesi Türkiye’nin çıkarına olur.
Aziz şehitlerimiz huzur içinde uyusun
ÖNCELİKLE Haber Türk Televizyonu’nu ve orada çalışan tüm arkadaşlarımızı içtenlikle kutlamak istiyorum.
Şehit aileleri için kampanya açarak çok önemli bir kıvılcım çaktılar.
Daha doğrusu Fatih Terim’in patlattığı flaşı onlar kaptı.
İyi bir gazetecilik yaptılar.
Ondan da önemlisi bu ülkenin insanlarının vatan sevgisini, şehitlerine olan vefa borcunu göstermesine fırsat verdiler.
Vatan için canlarını veren şehitlerimizin geride bıraktıklarına sahip çıkmak hepimiz için zorunlu bir görevdir.
Halkımızın gösterdiği ilgi ve duyarlılık göz yaşartacak kadar soylu bir davranıştır.
Bu millete de bu yakışır.
Şehitlerimiz mezarlarında rahat ve huzur içinde uyusunlar.
Geride bıraktıkları eşleri, çocukları, anaları, babaları, yakınları bizlere emanettir.
Hepimiz biliyoruz ki onlar, bizler için, vatan için öldüler.
Onlara ne yapsak azdır.
Çünkü vatan her şeydir.
Yazının Devamını Oku 15 Ekim 2007
TOM Lantos 26 yıldır ABD Temsilciler Meclisi üyesi...Aynı zamanda Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı... Yahudi kökenli, saygın bir politikacı.
Daha da önemlisi yıllardan beri Ermeni soykırım tasarılarının Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilmesini engelleyen bir Türk dostu.
Ama biz onu küstürdük.
Ve Tom Lantos son oylamada Ermeni soykırımı için "Evet" dedi.
Peki neden?
AKP hükümeti Hamas liderini Ankara’ya davet edip yere göğe koyamadı ya...
Hükümetin bu tutumu Lantos’u kırdı.
Ermeni soykırım tasarısının reddi için parmağını bile oynatmadı.
Daha da ötesi sıra kendisine gelince de "Evet" dedi.
* * *
Hiç kuşkunuz olmasın, Ermeni soykırım tasarısı Temsilciler Meclisi’nden de geçecek.
Dost bildiğiniz bir ülkenin parlamentosunun sizin tarihinizi yargılamaya, millet olarak sizi "soykırımcı" olarak mahkûm etmeye hakkı olamaz.
Bu yapılırsa düşmanlık olur.
Sorun şurada:
Hükümet Amerika ile ilişkileri dengeli olarak götüremedi.
Bitmiş, tükenmiş Bush yönetimiyle o kadar içli dışlı olundu ki Türkiye, Demokratlar’ın şimşeklerini çekti.
Siz iktidar olarak Demokratlar’ı yok sayarsanız, onlar da iftira miftira olmasına bakmadan sizi yok sayıp ülkenizi mahkûm eder.
* * *
Bush yönetiminin soykırım tasarısını engelleyecek güçten yoksun olduğu görülemedi. Bu da büyük bir hataydı.
Washington şimdi çaresizlik içinde Türkiye’ye baskı yapıp Ankara’nın misilleme yapmasını önlemeye çalışıyor.
Gönderdikleri Dışişleri ve Savunma bakan yardımcıları aracılığıyla Türkiye’ye gözdağı veriyorlar:
"Sakın Irak’a girmeyin. Sizi görüp İran da girer. Sakın İncirlik Üssü’nü kapatmayın, ortak çıkarlarımız zarar görür."
Yine tehditle karışık aynı oyamaya taktikleri.
* * *
Türkiye önce bütün dünyaya, Irak’a işgal için girmeyeceğini, terör örgütünün eylem gücünü kırmak için harekát yapacağını kesin bir dille açıklamalıdır.
Diplomatlarımız Amerika’ya, AB ülkelerine, Rusya’ya ve komşu ülkelere sınır ötesi harekátın amaçlarını anlatmalıdır.
Terör örgütüne lojistik destek veren ülkeler uyarılmalı, teröristlerin para kaynaklarının kesilmesi sağlanmalıdır.
Türkiye terörü bitirme konusundaki kararlığını bütün dünyaya duyurmalıdır.
Hükümet, sınır ötesi harekátın bütün sorumluluğunu üzerine aldığını ve güvenlik güçlerinin arkasında olduğunu göstermelidir.
Ülke bütün dinamikleriyle birlik, beraberlik içinde hareket etmelidir.
Ancak o zaman PKK’ya karşı başarı kazanılabilir.
Eğer terör örgütünün eylem gücü kırılırsa bölge halkı da rahat bir nefes alır.
Sonra da zaman geçirilmeden sosyal, ekonomik önlemler devreye sokulmalıdır.
Bir de böyle davul zurna çalarak yapılan bir operasyondan kesinlikle sonuç alınamayacağı bilinmelidir.
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2007
AMERİKA bizim dostumuz mu?Artık değil...<br><br>Peki, Amerika bizim stratejik müttefikimiz mi? Artık değil...
Bundan sonra Türkiye’deki Amerikan düşmanlığının doruğa tırmanması önlenebilir mi?
Kesinlikle hayır.
Başbakan istediği kadar "Kontrollü bir tepki göstereceğiz" desin.
Bundan sonra bu iş kontrol filan tutmaz.
Siz "Dost!" olduğunuz bir ülkeyi tarihini yargılayıp mahkûm ederseniz...
Hem de bunu fanatik Ermeni diasporasının hazırladığı yalanlara dayanan iftiralarla dolu bir metni kabul ederek yaparsanız...
Evlatlarını kalleşçe attıkları pusularla, oraya buraya sinsice döşedikleri mayınlarla şehit eden, kentlerde bombalar patlatarak masum insanları öldüren teröristlere karşı Türkiye’nin elini kolunu bağlarsanız...
Terör örgütünü barındıran, ona yardım eden Kuzey Irak’taki Kürt aşiretlerine kol kanat gererseniz...
Türk toplumu artık sizi dost olarak görmez.
* * *
Kongre Dış İlişkiler Komitesi’nin kararından sonra bir de verilen akıllar yok mu?
Bunlar Türk insanını daha da öfkelendiriyor, isyan ettiriyor.
"Karara çok üzüldük. Siz bizim dünyadaki en önemli müttefikimizsiniz.
Ama sakın misilleme yapmaya kalkmayın."
Hem bizi dünyaya soykırım yapan ülke olarak ilan edeceksiniz...
Sonra da dönüp "Sakın bir çılgınlık yapmayın. Sesinizi çıkarmayın, bize bağlı kalın" diyeceksiniz.
Hayhay... Acaba başka bir emriniz var mı?
Amerika çocuk mu kandırıyor?
Kimse masal anlatmasın.
Washington isteseydi bu tasarının komiteden geçmesini engellerdi.
* * *
PKK konusunda verdikleri sözlerin bir tekini bile tutmadılar.
Gepgenç evlatlarımızın şehit olmasında onların da büyük sorumluluğu var.
Yıllardan beri Türkiye’yi, "Siz sakın müdahale etmeyin, PKK’yı biz halledeceğiz" dediler.
Parmaklarını kıpırdatmadılar.
Teröristlerin üzerinde çıkan Amerikan silahlarının hesabını bile vermediler.
* * *
Biliyorum hepimizin ağzını bıçak açmıyor.
Olaylar canımızı sıkıyor, bizi bunaltıyor, isyan ettiriyor.
Bu arada Başbakan Erdoğan için 51.7 milyon dolara, yani 67 milyon YTL’ye yeni bir uçak alınacağını okuyoruz.
Hoppala...
Benim bildiğim Başbakanlığın uçakları var. Bunlarla maaile dünyanın her tarafına gidiyorlar.
Örneğin, son olarak Washington’da Allah uzun ve mutlu ömürler versin Amerikan vatandaşı olarak dünyaya gelen torunu da görmeye gittiler.
Biz zengin bir ülke değiliz. Durumumuzu borçla harçla idare ediyoruz.
Halkımız sağ olsun! AKP’nin verdiği yardım paketleriyle, kömürle, harçlıklarla ayakta durmaya çalışıyor.
Ama kraldan fazla kralcılar, Başbakan’a yağcılık olsun diye yeni ve lüks bir uçak alıyorlar.
Başbakan bu uçağın alımını mutlaka durdurmalı.
Tabii takdir kendilerinindir.
Yazının Devamını Oku 12 Ekim 2007
GERİLE gerile sinirlerin boşaldığı, sabırların taştığı anlar vardır. Böyle anlarda toplumların öfkesi nerede, nasıl patlar kestirilemez.
Bugün Türkiye bu travmayı yaşıyor.
Daha şehitlerimizin acısı içinde kıvranırken Amerika’nın ikinci darbesiyle sarsıldık.
Şu aşamada toplum olarak soğukkanlılığımızı yitirmemeliyiz.
Türkiye üzerinde saygısızca ve kalleşçe oyunlar oynanıyor.
Kimse, bu pis oyunu örtbas etmek için derin felsefeye, bin dereden su getirmeye kalkmasın.
Her şey açık...
Senaryo, Türk toplumunu zıvanadan çıkarmak için kurgulanmış.
* * *
İktidarın teröre karşı bu kadar çaresizlik içinde kalmaması gerekirdi.
Olayların tırmanmasına, toplumu isyan ettirecek noktaya gelmesine izin verilmemeliydi.
Yazan, çizen, düşünen insanlar iktidarı sürekli uyardılar.
Ama sorumlular sadece üzüldüklerini söylemekle ve hamasi nutuklar atmakla işi geçiştirmeye çalıştılar.
Kuşkusuz onlar da üzüldü.
Ama ülkeyi yönetenler için üzülmek yetmez.
Çünkü onlar toplumun huzurundan, hakkından hukukundan, güvenliğinden, dirliğinden, birliğinden düzeninden sorumludurlar.
* * *
Gidip önlerinde el pençe durdukları, bağlılık yeminleri ettikleri Amerika onları ciddiye bile almadı.
Ermeni tasarısı, Ermeni izleyicilerin alkışlarıyla kabul edildi.
Hiç kuşkunuz olmasın, Temsilciler Meclisi de büyük bir çoğunlukla soykırımı kabul edecek.
AKP hem terör hem de Ermeni sorunuyla baş edemedi.
* * *
Yıllarca bölgede PKK teröristlerine karşı kelle koltukta savaşmış bir komutanla, evlatlarımızın şehit edilmelerinin hemen ardından konuştum.
Komutanın ağzını bıçak açmıyordu, "Terörle mücadelede siyasi kararlılık yok. Bu olmayınca başarı kazanılamaz" dedi.
Sonra şöyle devam etti:
"PKK’nın beli 93-94-95 yıllarında verilen olağanüstü mücadeleyle kırıldı. Ondan sonra örgüt toparlanamadı, giderek eridi. 2000-2001 yıllarına gelindiğinde ise eylem koyamayacak kadar küçüldü.
Peki sonra ne oldu?
İş ciddi tutulmadı, örgüte yeniden toparlanma fırsatı verildi. Bugün bunun faturaları ödeniyor.
Bu dönemde ne yazık ki siyasi kararlılık gösterilemedi."
* * *
Peki çare nedir?
Komutanın önerisi şu:
"15-20 bin gönüllü seçeceksiniz. Bunları 6-8 ay özel eğitimden geçireceksiniz. Ondan sonra bölgeye yerleşerek onların yöntemiyle savaşacaksınız. İki yaz mevsimi içinde bu iş bitirilir."
Evet onların yöntemini uygulamak!
Komutanın verdiği bilgiye göre örgütün belinin kırıldığı 3 yıllık dönemde, birlikler tıpkı teröristler gibi dağlarda yaşadılar ve onları perişan ettiler.
Bu yapılırken siyasi, sosyal ve ekonomik önlemler de aynı kararlılıkla yürütülmelidir.
Türkiye bunu başarmak zorundadır.
Siyasi kararsızlık dönemleri, bir ülkenin düşmanları için en iyi fırsatlardır.
Yazının Devamını Oku 10 Ekim 2007
YİNE kalleş pusu...Yine karanlıklar içinden atılan bombalar, sıkılan kurşunlar... Ve kan revan içinde kalan Mehmetçikler...
Çaresizlik içinde yanan, kanayan yüreklerimiz...
Boşlukta kalan aklımız, beynimiz...
Sonra al bayrağa sarılmış sıra sıra tabutlar...
Bitmez tükenmez "Kanları yerde kalmayacak. Hainler hak ettikleri karşılığı eninde sonunda görecekler" nutukları...
Tabutlara sarılıp ağlayan eşler, çocuklar, analar-babalar, kardeşler...
Yine aynı yürek paralayıcı tablolar...
* * *
Meslek yaşamımda kim bilir kaç kez yaşadım ben bu acıları?
Kim bilir kaç kez elimdeki kaleme duygularımı istediğim gibi dile getiremediği için lanet okudum?
Böyle acıları, insanın isyanını anlatmaya kalem de bazen çaresiz kalıyor.
Dünyanın hiçbir ülkesi başına sarılan böyle bir belayı kabul etmez.
* * *
Terör örgütü hem dışırıdan hem içerden destekleniyor.
Sınır ötesinde barınıyor, eğitim görüyor.
Sonra da elini kolunu sallaya sallaya topraklarımıza girip eylem yapıyor.
Askerimizi, polisimizi, halkımızı öldürüyor.
Kentlerimizi bombalıyor, sonra da çekip gidiyor.
Türkiye hainlere derslerini verebilmek için sıcak takip yapamıyor.
Çünkü Amerika Türkiye’nin elini kolunu bağlıyor.
Hangi ülke buna tahammül edebilir?
* * *
Türkiye dünyaya Kuzey Irak’a neden girmek istediğini bir türlü anlatamadı.
Politikacılar bu konuda etkili olamadılar.
Siyasi kararlılık olmadan PKK terörünü önleyemeyiz.
Sadece silahlı mücadele ile terör bitirilemez.
Bu gerçeği 25 yıldır yaşıyoruz.
Diplomasi, sosyal ve ekonomik önlemler mutlaka etkin bir şekilde devreye sokulmalıdır.
Yöre halkını kazanmadan, onları PKK baskısından kurtarmadan bu mücadele bitmez.
* * *
Bugün yurtiçinde ve dışında 5 bin terörist olduğu biliniyor.
Bunların gıda, giyim, silah, mermi gereksinimlerini düşünün.
Çok ciddi bir lojistik destek olmadan böyle bir terör örgütü değil eylem yapmak, yerinden bile kımıldayamaz.
Amerika hálá kendi ordusuna ait silahların terör örgütünün eline nasıl geçtiğini belirleyemedi.
Washington Türkiye’yi oyalayıp duruyor:
"Aman sen sakın Kuzey Irak’a girme... PKK’yı ben halledeceğim."
Bırakın halletmeyi, kendi askerine verdiği silahların bile terör örgütünün eline geçmesini engelleyemiyor.
Amerika’nın tek düşüncesi var.
Kuzey Irak’ta devlet kurdurmayı planladığı Kürtleri gücendirmemek.
* * *
Amerika bilsin ki Türkiye’yi kaybediyor.
Türkiye’de Washington’a duyulan nefret giderek büyüyor.
Türk halkı artık şehitlerinin dökülen kanlarının sorumlusunun Amerika olduğunu biliyor.
Yazının Devamını Oku