KADIN GÜCÜ KAZANDI
Dua Lipa
Dua Lipa’nın Blessed Madonna’lı remiksleri dahil ‘Future Nostalgia’, Lady Gaga’nın ‘Chromatica’, Kylie Minogue’un ‘DISCO’, Miley Cyrus’ın ‘Plastic Hearts’ ve Ariana Grande’nin ‘Positions’, Alicia Keys (Alicia), Selena Gomez (Rare), Katy Perry (Smile) albümleri karantinadayken dansa davet etti dinleyenleri. 2019 albümüyle Grammy’leri silip süpüren ve 2021 adaylarından Billie Eilish ise ‘Therefore I Am’ teklisiyle bu ekibe dahil oldu. Beyoncé ‘Black Parade’le yine ses getirdi. Taylor Swift pırıltılı pop bir çalışma yerine karanlık, piyano odaklı bir albümle geldi. Ancak ‘Folklore’, kariyerinin en iyi siydi. Yılın son günlerinde yayınlanan ‘Evermore’ ise ‘Folklore’un yedekleri değil, devamıydı. İki deneyimli müzisyen kadın, Roisin Murphy (Roisin Machine) ve Fiona Apple (Fetch The Bolt Cutters) yeni albümleriyle çıtayı çok yükselttiler. HAIM’in ‘Women In Music Pt. III’ albümü yılın en iyilerindendi. BLACKPINK, ‘The Album’de K-Pop yaparak dünyanın en ünlü kız grubu oldu.
ROCK'ÇILARIN DÖNÜŞÜ
Deep Purple
Rock/metal dünyasının eskileri Rolling Stones (Living In A Ghost Town), AC/DC (Power Up), Deep Purple (Whoosh!), Pearl Jam (Gigatone), Ozzy Osbourne (Ordinary Man), The Strokes (The New Abnormal), Sepultura (Quadra), Smashing Pumpkins (Cyr), Bush (The Kingdom), Deftones (Ohms), Coldplay (Everyday Life), Green Day (Father of All), Nine Inch Nails (Ghosts 5-6) albümleriyle ses getirdiler.
HIP-HOP CAMİASINDAN...
Taylor Swift, 2020’ye damga vuran albümlerden ‘Folklore’u temmuzda yayımlamıştı. Sade ve içtenlikli, biraz karanlık ama duygusal ve ilginç hikâyeler anlatan, şarkı yazarlığı seviyesi açısından yüksekti. Küresel anaakımın hedeflerine büyük oranda uygun bir diskografiden sonra Swift’in kendine has ‘alternatif’ bir kulvar yarattığı iş oldu ‘Folklore’... Adı üstünde, Amerikan folkundan yola çıkıyordu ama ‘gotik’ bir tavrı vardı.
Taylor Swift, kariyeri boyunca birçok müzik türünden beslendi. Öte yandan ticari sonuçlar için formüllere başvurarak değil, kendini ararken iyi şarkılar üreterek başarı kazandı. ‘Folklore’u 30’lu yaşlarının başındaki Swift’in başyapıtı olarak görüyordum. Karantina döneminden sanatçı olarak kârlı çıktığını ve yılı böyle kapatacağını düşünüyordum. ‘Folklore’un ‘deluxe’ versiyonunun ardından (‘The Lakes’ adlı ekstra şarkıyla) albümden farklı konseptler üreterek yayımladığı EP’leri ve kasım sonunda kendi yönettiği ‘Folklore: The Long Pond Studio’ belgesel konser filmini paylaştı. Belli ki bu albümle çok sıkı bir bağ kurmuştu ve kopmakta güçlük çekiyordu.
Özen göstererek dinleyin
2020’yi geride bırakmamıza sayılı gün kalmışken Swift büyük bir sürpriz yaparak doğum gününde ‘Evermore’ adlı bir albüm daha yayımladı. Önce ‘Folklore’ albümüne giremeyen, ‘B Yüzü’ diye tabir ettiğimiz ya da yedek şarkılardan oluşan bir albüm olduğunu düşündüm. Ancak dinledikçe ‘Evermore’un ‘Folklore’un kız kardeşi olduğunu söyleyen Swift’in ne kastettiğini anladım. Aynı şemsiyenin altına girebilecek sound ve güçte o kadar çok hikâye ve şarkı biriktirmişti ki...
‘Evermore’un çıkışını 2021’e erteleyebilirdi ancak yapmadı. Çünkü 13 yaşından beri 31’inci yaş günüyle ilgili hayaller kuruyordu. 13; uğurlu sayısı olduğu için tersten uğuruna inandığı 31’inci yaşını 13 Aralık’ta ‘Evermore’la taçlandırmayı uygun gördü. Tahmin edebileceğiniz üzere albüm ‘Folklore’ gibi Swift ile Jack Antonoff ve The National’dan Aaron Dessner ortak imzasını taşıyor. ‘Evermore’u sonradan bir remiksini de yayımladığı ‘Willow’; ‘Gold Rush’; HAIM eşliğiyle ‘No Body, No Crime’; The National eşliğiyle ‘Coney Island’ ve Bon Iver eşliğiyle albüme adını veren şarkıyı ilk sıraya alıp 15 şarkıya ayrı ayrı özen göstererek dinleyin. Bana sorarsanız ‘Folklore’dan da iyi.
ŞARKI YAZARKEN SORUN YAŞAMIYOR
Birden fazla sanat alanında ürün verirken tarzı, müzisyen kimliği, şarkıları, sound’u ve yorumuyla ortağı Can Saban’la oluşturdukları pop-rock kulvarının hakkını veriyor Can Bonomo. ‘Ruhum Bela’ albümü sonrası ilk tekli olan ‘Sen Bunları Duyma’ ile martta başladığı 2020 serisine melodik yanı güçlü şarkılarla devam edeceğini temmuzda yayımladığı ‘Güneş’ teklisiyle belli etmişti. Ve yıl biterken 2020’nin üçüncü ve son teklisi ‘Yine Karşılaşırsak’la karşılaştık. Görüyoruz ki güçlü melodiler ve iyi sözler yazma konusunda büyük sıkıntı yaşamayan müzisyen bu anlamda gönlünden geçen sound’u daha olgun bir bakış açısıyla hayata geçirip tarzının altını çiziyor. Şunu da belirtmek isterim, ‘Yine Karşılaşırsak’ orta tempolu ve etkili bir nakarata sahip ‘Türk pop-rock’ bir şarkı olarak benim gelecek Can Bonomo albümüyle ilgili beklentilerimi ilk iki tekliden daha net simgeliyor.
Bir süre önce ‘Mood Ring’i (daha önce bir Japonya baskısında yer alan) yayımlayan Britney Spears, 2016 tarihli albümü ‘Glory’ye girmeyen ancak ilgiye değer şarkısı ‘Swimming In The Stars’ı 39’uncu yaş günü olan 2 Aralık’ta hem kendine hem de hayranlarına hediye etti. Şarkının 45’lik plak formatıysa
4 Aralık’ta ve özel bir sunumla ‘Urban Outfits’ mağazalarından hayranlara ulaştı. Spears, doğum günü için sevgilisi Sam Asghari’yle Hawaii’ye uçtu. Kendisi aşk tatilinin tadını çıkarırken sözlerinde ‘Haydi gidelim/Yıldızlar arasında yüzelim bu gece/Dünya bizim’ dediği ‘Swimming In The Stars’a genel olarak pırıltılı bir ‘synth’ atmosferi hâkim. Spears’ın nerede duysanız ayırt edeceğiniz güçlü vokali ve parçanın yumuşak akan düzenlemesini, nakaratını seveceğinizi sanıyorum.
Dün yayımlanan 2020 model ‘Glory’ delüks versiyon albümde yer alan ve Spears’a, çağdaşı ünlü boyband Backstreet Boys’un eşlik ettiği ‘Matches’a da dikkat.
ESKİNİN YENİSİ
‘Yüzünü doğuya çevirmiş psikedelik rock’ın harika çocukları’ diye nitelememize sebep olacak güçte bir grup King Gizzard & The Lizard Wizard. Açıkçası ‘K.G.’nin yerinde sayan bir albüm olduğunu söylemek istemem. Öte yandan pek yeni bir şey söyleyemeyen, Ortadoğu coğrafyasında gereğinden fazla dolaşan ama hayranları mutlu edecek bir albüm bu.
ŞARKININ HAKKINI VERMİŞ
Jennifer Lopez, geçen yıl French Montana ile yayımladığı ‘Medicine’ teklisi ve remiksleri sonrası Dayvi ve Victor Cardenas’la ‘Baila Commigo’yu çıkarmıştı. Sanatçı karantina selamınıysa bu yıl haziranda, ’99 tarihli hit şarkısı ‘If You Had My Love’ın remiksiyle verdi.
Ancak Lopez açısından 2020’nin en kayda değer işi kuşkusuz Maluma’yla yaptığı iki şarkı ‘Pa’Ti’ ve ‘Lonely’ oldu. Bu şarkılar salgın koşulları izin verirse 2021’in mayısında vizyona girecek ‘Marry Me’ (Evlen Benimle) filminde paylaşılacak. Bobby Crosby’nin aynı adlı çizgi romanından uyarlanan ve Kat Coiro’nun yönettiği romantik komedide Maluma ve Jennifer Lopez dışında Owen Wilson da rol alıyor. J-Lo, filmden kareleri sosyal medya hesaplarında paylaşmaya başladı. Latin müziğini kitlesel hale getirerek 80’lerin ortasından beri gündemde kalmayı başarmış Lopez, son dönemde üç-dört yıllık aralıklarla albüm yapmaktaydı. Son albümü ‘A.K.A.’in üzerinden altı yıl geçtiğini ve şu sıralar yeni albüm için çalıştığını da söyleyeyim. Geçen günlerde sosyal medyadan ‘pek yakında’ kıvamında bir fotoğraf da paylaştı kendisi. OneRepublic’in Ryan Tedder’ıyla görünen Lopez, ‘Çok az kaldı’ dedi. Ancak prodüktör ve şarkı yazarı Tedder’le bir düetten mi yoksa birlikte çalıştıkları yeni albümden mi söz ettiği anlaşılamadı.
Beklenen albümle ilgili en önemli gösterge olduğunu düşündüğüm yeni tekliyeyse geçen günlerde kavuştuk. ‘In The Morning’ sizi dinler dinlemez yakalayan bir hit adayı. Kapağındaki 51’lik Jennifer Lopez’in estetik ve nü fotoğrafıyla sosyal medyayı konuşturmayı da başardı. Sözün kısası Lopez büyük sürprizlere hazırlanıyor sanki.
‘In The Morning’in çıkışını Maluma ile sergiledikleri sahne şovu sonrası Amerikan Müzik Ödülleri’ni takiben açıklayan Lopez, 10 Aralık’ta da ‘Müzikte Kadınlar’ etkinliğinde ‘İkon Ödülü’nü alacak. Zaten kendisiyle ilgili tartışılmayacak bir gerçek varsa o da ikonluğu kanımca. Meraklısı için not: Şarkının ‘Beni sevdiğini sabahları da söyle, sadece vücudumu istediğin akşam saatlerinde değil’ sözleri, evrensel bir erkek cinsi eleştirisi olabilir.
KENDİ YOLUNDA EMİN ADIMLAR ATIYOR
Gökhan Türkmen’in büyük hit’ler yaratabilmiş bir popüler müzik sanatçısı oluşu bir yana kendisini Gökhan Türkmen yapan bazı kıymetli özellikleri var. Piyasa beklentilerine kulak tıkayıp kendi inandığı müziği yapmak bunlardan en önemlisi. Son albüme de adını veren ‘romantik’ duruşu; yarattığı akustik pop-rock sound’u; cazla flört eden hali, Fransızca şarkı yapmaktan çekinmeyişini de sayabiliriz bu özellikler arasında.
İlk bakışta ‘sabun köpüğü pop’ gibi görünen ancak kadın vokallerinin içindeki rock/metal enerjisiyle şahlanan şarkıların sayısı arttıkça benim umutlarım artıyor. Bu bağlamda, hem tarz hem de sound ve şarkılarıyla bendeki yeri ayrı olan Miley Cyrus’ın bir diğer cesur ve yenilikçi kadın Dua Lipa ile bir araya gelişiyse büyük ikramiye gibi oldu!
Miley Cyrus’ın son albümü ‘Plastic Hearts’ın ilk teklisi ‘Midnight Sky’ için beklediğimize değmişti. 1980’lerin pop-rock şarkılarını disko ortamıyla harmanlayıp özlediğimiz kadın vokallerin nostaljisini yaşatmıştı. Joan Jett, Debbie Harry gibi isimlere selam duruyor, Stevie Nicks’in ‘Edge Of Seventeen’inden alıntı yapıyor, sonra 72’sindeki Nicks’in de eşlik ettiği bir remiks yayımlıyordu.
‘Slide Away’de biten ilişkinin hicranını yaşayıp dövünen kadın ‘Midnight Sky’da özgürlük bayrağını açmıştı. İşte o bayrağı dalgalandırmak üzere Dua Lipa ile ‘Prisoner’ı yaptılar diyebiliriz kısa yoldan.
Bir nevi ‘ısıran’ pop
Şarkının videosunda iki kadın punk-rock solisti rolündeki müzisyenler şarkının punk zeminine oturmuş sert 80’ler diskosu kıvamlı sound’unu destekliyor. Bir nevi ‘ısıran’ pop! Görsel dilde de ‘Thelma ve Louise’ filminin havasını yakalamayı başarmışlar. ‘Plastic Hearts’ın bütününde gözlemlendiği üzere (daha önce konserlerinde icra edip yayımladığı Blondie cover’ı ‘Heart Of Glass’, The Cranberries cover’ı ‘Zombie’ gibi şarkıların varlığıyla) 2020’lerin popüler ve rocker ‘kötü kızı’ olmaya en yakın kadının Miley Cyrus olduğu apaçık. Daha önce Metallica, Nine Inch Nails, Pearl Jam gibi grupların şarkılarını söylediğini, hatta bir Metallica cover albüm hazırlığında olduğunu da unutmayalım tabii.
‘Plastic Hearts’ albümünün alameti farikası diyebileceğimiz ‘Prisoner’ kendi duygularının pususuna düşüp bir ilişkiye hapsolmuş özgür kadınlardan söz ediyor. Videodaysa şarkıyı tüm eski sevgililerine adayıp ufak bir küfür sallamaktan da geri durmuyorlar. Dua Lipa, ‘Future Nostalgia’daki şıkır şıkır vokalini bu şarkıya transfer etmeyi başarmış. Bunu yaparken de Miley Cyrus’tan rol çalmamış. Aralarındaki enerjinin ‘suç ortaklığı’ enerjisi olduğu, şarkının her halinden belli. İkili bu dengeyi gözettiği bir albüm yapsa ayrıca dinlenir ama siz yine de Miley Cyrus’ın ‘Plastic Hearts’ına odaklanıp 15 parçalık bir ziyafet çekin.
Kalben ile yeni teklisi üzerine konuştum ve yeni bir eşiğe geldiğini hemen anladım. Artık kendini daha özgürce ifade etmek istiyor. Dijital dünyanın zaten sunduğu bu olanağın yanı sıra pandeminin sonucu olarak yaşadığımız, en çok da sanatsal üretim yapan insanların ezberini bozan yeni dönem herkes için yeni kararlar anlamına geliyor.
Kendi babası ve tüm babalara...
Kalben artık şarkılarını bir müzik yapım şirketiyle değil bizzat yayımlama kararı almış. Şirketinin adı: Hoş Bir Seda. Hoş olan Seda Hanım, Kalben’in rahmetli anneciği. Şarkının kapak fotoğrafında Seda Hanım’ın çektiği bir ‘baba-kız’ fotoğrafı var. Kalben, ‘bu kubbede baki kalacak hoş sada’ya da böylece selam duruyor. “Annemin adı Seda olduğu için, onunla hatıra üretmeye devam etmenin bir yolu olarak bağımsızlığa dair adımlarımda sesinin olmasını istedim” diyor.
‘Perişahı’nın Kızı’ formu ve düzenlemesiyle farklı. Kalben’in ‘ozan kadın’ özelliğini öne çıkararak türküye yakın bir üslupla okunmuş, ticari açıdan kaygısız yani özgürce yapılmış. Yapılırken de hissedilmiş... Şarkıda Kalben’e divanıyla İsmail Elgün eşlik ediyor.
Türkiye’nin kadın meselelerine ilişkin hassasiyetini gerektiğinde aktivist bir tavırla ifade eden Kalben, şarkısında bir ‘baba/otorite’ figürü olarak üstün konumlanmış kişi ve kurumların açtığı yaralar ve kadın cinayetleri gerçeğiyle baş etme halinden ilham alıyor. Erkek egemen bir toplumda kadın ruhu, bedeni ve aklı üzerinde kurulan baskıları bir baba-kız ilişkisi üzerinden anlatıyor. Başta kendi babası, tüm babalara mektup yazıyor.
Özgürlükten söz etmişken Kalben’in bundan sonra kaydedeceği teklisi, sözleri tamamen İngilizce yazılmış ‘Hey Stella’ olacak. Parçanın düzenlemesi henüz bitmemiş ama geçen günlerde Youtube’daki İpek Atcan’ın sunduğu ‘Sesini Aç’ programında ilk kez canlı olarak okudu şarkıyı. ‘Hey Stella’nın Kalben’in ağzından hikâyesiyse şöyle: “Şarkı aynı ağaçtan yapılmış bir gitar ve tekneden söz ediyor. Gitar tekneye âşık oluyor ama birlikte olmaları imkânsız. Satılabilir herhangi bir değere; maddeye, eşyaya, başarıya bağımlı olan birine âşık olmanın imkânsızlığını anlatmaya çalıştım.”
Dilerim bir sürü dilde şarkı söyleriz
Nick Cave; nasıl sadece Avustralya’ya değil yerküreye ait bir kültürel hazineyse Kylie Minogue da aynen öyle. Ancak hazine olma durumunu sürdürülebilir kılma açısından Minogue’un işi biraz daha zor. Cave için, müzik endüstrisi trendleri zerre kadar önemli değil mesela. Hatta kendisinin hazine olma nedeni bu trendlerden uzak durmasıyla ilgili. Kylie ise yaşı ilerlerken o denli özgür değil. Beni etkileyen en son albümü ‘Aphrodite’ın üzerinden 10 yıl kadar geçmişken arada yaptığı country gezmesi ‘Golden’ gibi işleri görmezden geliyordum.
Onun da hazineye sahip çıkmak için yapması gerekenin, özündeki disko divasına dönerek yeni nesil şarkılar üretmesi olacağına inanıyordum. Geçen günlerde ‘Disco’ albümünün ilk iki teklisi olma özelliğini taşıyan ‘Say Something’ ve ‘Magic’ sonrası Kylie’nin kayıt sürecinde olduğu karantina günlerinde iç dünyasına daldığı ve oradaki cevheri çıkardığını hemen anladım. Bu cevher; dünyanın içinden geçtiği karanlık dönemle Kylie usulü baş ederken diğer yandan sanatçının kariyerine yeni bir ivme kazandırabilirdi. Ticari sonuçlarını bilemem ancak ‘Disco’ albümünün bu ihtiyaca net bir yanıt verdiğini sevinerek görüyorum.
Bu disko modern ve olgun
Birlikte dans edebileceğimiz gelecek günlere atfen yazılmış şarkıları; temeli 70 ve 80’lere dayalı; ‘modern ve olgun disko’ diyebileceğimiz sound’uyla derin bir nefes aldırıp dünya dertlerini kısa süreli de olsa unutmamızı sağlayacak bir albüm olmuş.
Kylie’nin pozitif dalgalar yayan samimi ve ölçülü ‘Disco’su hem disko kraliçeliğini sürdürmesine hem de kariyerinin bu döneminde haklı bir başarı kazanmasına vesile olacak gibi.
Karantinanın ilk döneminde müzisyenlerin uzaktan eşliklerle cover’lar kaydetmek ya da sosyal medyadan ev tipi performanslarla öne çıkmak gibi seçimleri oldu. Ancak Grande, Justin Bieber’la mayısta yayımlanan teklileri ‘Stuck With U’da yepyeni bir şarkıya imza atıp 10 günde 40 milyon civarı izlenmeye ulaştı YouTube’da. ‘Kapıyı kilitle ve anahtarı dışarı fırlat; sadece ikimiz kalalım!’ diyen bu aşk şarkısı zamanın ruhunu yakalamıştı.
Aynı dönemde Lady Gaga’nın ‘Chromatica’ adlı enfes geri dönüş albümünde ‘Rain On Me’ adlı lokomotif şarkıya eşlik eden Grande; dört yıl önce Manchester konserindeki bombalı saldırıda hayranlarının ölümüne tanık olmuş; bir yıl sonrasında eski eşi ve ortağını kaybetmişti. Bu nedenle Lady Gaga’nın travmatik hayatıyla bu ortaklık üzerinden kurduğu duygusal bağ iyi sonuç verdi. Birlikte ‘Hayat karanlıktan doğar’ dediler. Şarkı yazın kendinden söz ettiren işlerinden biri oldu.
Grande’nin yeni albümünün çıkış şarkısı ‘Positions’ ise seçim iklimindeki ABD’de, sanatçının Donald Trump’a karşı duruşunu da netleştirdi. Sadece kadın olmanın bile Trump’a karşı durmak için yeterli olduğunu söylüyor gibiydi Ariana Grande. Herhangi bir kadının mevcut yönetimden çok daha başarılı olacağını vurguluyordu albümde.
Sound olaraksa Lady Gaga’yla yaptıkları ‘Rain On Me’den daha sade, melodik anlamda güçlü bir R&B-pop örneği olan ‘Positions’, bir diğer ‘kadın muhalif’ şarkıcı olan Demi Lovato’ya ait ‘Commender In Chief’le birlikte Beyaz Saray’ın tozunu attırdı.
Grande’nin üç yıl içindeki üçüncü, toplamda altıncı stüdyo kaydı olma özelliğine sahip ve ilk teklisiyle aynı adı taşıyan albümünün geneline baktığımızda ne görüyoruz? En genel tanımıyla son 10 yılının özetini yapmış Grande. İçinde onu hem bugünlere taşıyarak var eden müzikal unsurlar mevcut hem de geleceğin Grande’sinin ne yöne evrileceğine dair tüyolar... Hafiften ‘funky’ bir albüm olan ‘Sweetener’dan daha tutarlı, ‘Thank You, Next’ten ise daha az dağınık bir albüm. Ariana Grande’nin kendini ispatlamasını gereksiz kılan şöhretinden bekleneceği üzere her yönüyle profesyonel bir pop-R&B yapıtı. Bütünü dinlediğinizde belirli bölümlerinde ilginizi yükseltip belirli bölümlerde sizi dingin bırakan; başka bir işle meşgulken de ilginizi yüksek tutacak tek bir şarkı gibi.
İç huzurunu arıyor