Zeynep Bastık yeni şarkılar, cover’lar ve eşlikler dönemini bitirmiş gibi görünse de ‘Zeynep Bastık ve Konukları’ programı bu açığı kapatıyor. Bastık’ın başkalarının şarkılarını, bazen tek başına, bazen de başkalarıyla söylediği meşhur ‘performans kanepesi’nden yola çıkılmış bu formatta...
Program, gücünün büyük bölümünü internet ünlülerinden alan Exxen TV’ye de, şöhretinin müsebbibi cover’dan, eşlikten yana başarılı olan Bastık’a da piyango oldu. Zira sanatçı, performans videolarını YouTube’a da yüklüyor, bir tuşla iki kuş...
Bastık’ın kalbi bugünlerde ilk albümü ‘Zeynodisco’nun heyecanıyla atıyor. Geçen günlerde albümün ilk teklisi olarak ‘Bana Sorma’yı yayımladı.
Teklisi ‘Her Yerde Sen’i 2019’da dinlemiştik. Daha sonra, ‘Uslanmıyor Bu’, ‘Her Mevsim Yazım’, ‘Bir Daha’, ‘Boş Yapma’ ve bir reklam teması olan ‘Kendi Yolumuzda’ gibi şarkılarıyla bizi ilk albümüne hazırlamıştı. Hem de pandemi derdi içindeyken... ‘Dargın’ şarkısında Emir Can İğrek’le, ‘Bırakman Doğru mu’nun ikinci bölümündeyse Anıl Piyancı’yla işbirliği yapmıştı.
Şimdiyse albümünün adından anlaşılacağı üzere kendi tarzında bir ‘disko’nun açılışını yapıyor...
Bastık, ‘Bana Sorma’ için “‘Zeynodisco’nun eğlenceli tarafını temsil eden bir şarkı” diyor. Süreç içinde birçok farklı ruh hali ve duyguyu simgeleyen çeşitli videolar izleyeceksiniz. Albümün görsel dili zengin, bolca dans içeren, standardı yüksek ilk iki videosu için Amerika’dan gelen (Kerimcan Durmaz’ın videosunu da yönetmişti) Ecem Lawton ve koreograf Marvin Brown’u, ayrıca star dansçılarını kutlarım. Duyduğuma göre albümün tamamında dans etmek mümkün olacakmış. Tamamı 21 Mayıs’ta yayımlanacak ‘Zeynodisco’daki parçaların büyük çoğunluğunda söz ve müzik imzası Zeynep Bastık ve Serhat Şensesli’ye ait... ‘Bana Sorma’ iyi başlangıç; dijital kuşağı, disko ortamına çağırması da ayrıca güzel.
MÜZİSYENLİK YOLUNU SEÇTİĞİ İÇİN KENDİSİNİ KUTLAMALI!
Edis’in ‘hibrit’ bir pop yıldızı olduğunu düşünmüşümdür hep. Neden hibrit? Çünkü geleneksel satış mecralarından, anaakım sound’undan geçen; magazin aygıtlarının odağına giren bir star olmasının yanı sıra dijital kuralları gayet iyi bilen, yeni neslin seçimi olmayı da başarmış ve vizyoner bir müzisyen. Dünyadaki kent kökenli popüler sound’ları yakından takip ediyor. Kendi sound’u da bir süredir net şekilde form değiştiriyor. Salgının ilk yılını iki tekliyle geçiren ve bu teklilerden biri olan ‘Nirvana’da Gülşen’le düet yaparken rap’çi Emrah Karakuyu’yla çalışan Edis’i, ikincisinde Bugy’yle yola çıkıp trap’in dibine vururken görüyoruz.
‘Nirvana’ bir geçiş teklisiydi. Edis geçen günlerde ‘Perişan’ımdan sonra yeni albümün ikinci teklisi olan ‘Martılar’ı da paylaştı. ‘Martılar’ın üretimi sırasında yine Emrah Karakuyu’yla çalışan Edis, trap ruhunu koruyarak Latin soslu ve güçlü bir şarkı yapmayı başarmış. Emrah Karakuyu’yu da tebrik ederim, doğru bir elbise dikmiş Edis’e.
Riskli bir sürecin içinde olsa da Edis popülerliğinde bir isim, yaptığı işin arkasında durarak bugün risk almayacak da ne zaman alacak? Takdirle takip ediyorum kendisini, albümü de sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu stratejik dönüşümde payı olduğunu gördüğüm iki önemli isimden söz etmek isterim size. İlki, Ozan Çolakoğlu. Türk popunun anaakımına en usta dokunuşları yapmış bir prodüktör olmakla birlikte aranjör olarak imzasının olduğu bu son işlerle kendisini de dönüştürüyor.
İkinci isimse Rıza Okçu. Okçu, Ezhel’in müzik menajeri. Mabel Matiz’in ‘Toy’una DJ Artz’la dokunmuştu, şimdi Edis şarkılarına da A&R (sanatçı ve repertuvarı bir araya getiren) olarak dokunmuş. Diğer bir deyişle işin içine uygulayıcı-yapımcı gibi girerek sanatçı- şarkı-hedeflenen sound üçgenini oluşturan kişi o. ‘Martılar’ın kısa sürede kazandığı başarılar da bu ekibin yeni sürprizlerinin habercisi.
HEP BÖYLE KAL LANA!
35 yaşındaki Lana Del Rey’in 10 yıllık müzik kariyerini özetlemeye çalışayım... ‘Video Games’ adlı şarkısı karşıma çıktığında fevkalade gizemli, kendine has bir müzisyenle karşı karşıya olduğumu anlamıştım. Şarkı bir yandan heyecan uyandırırken diğer yandan huzur vaat eden bir duygu yaratmıştı bende.
Dolu Kadehi Ters Tut, 2015’in sonunda ilk albümü yayımlayınca ‘Tuhaf isimli, yeni nesil gruplardan biri’ diye düşünmüştüm. Albümün adı da ‘Polonya’nın Başı Dertte’ olunca önyargım pekişmişti. Ancak sonradan fikrim değişti. İlk kez 2013 ve 2014’te dinleyip beğendiğim Yüzyüzeyken Konuşuruz’un ‘Evdekilere Selam’ ve Adamlar’ın ‘Eski Dostum Tankla Gelmiş’ albümlerinden sonra 2015 tarihli Son Feci Bisiklet albümü ‘Vesaire’ ile birlikte radarıma girdiler.
Yeni nesil gruplardan beğendiğim birçok isim vardı ancak bir tutum ortaklığı içinde gördüğüm ve dijital dinleme/izleme platform algoritmalarının pek sevdiği bu dört grup yerlerini hep korudu benim için. 2012’de yayımladıkları ilk albümleri ‘Full Faça’ ile onlara yol açtığını düşündüğüm Büyük Ev Ablukada’ya da selam yolluyorum.
DKTT
Dolu Kadehi
Ters Tut
DKTTmusic
ŞARKI YAZARLIĞI BECERİSİ...
Türkiye ziyaretinde 70’lerin Anadolu popundan etkilenen Hollandalı basgitarist Jasper Verhulst ülkesine döndüğünde kararını vermişti: Gitarist Ben Rider ve davulcu Nic Mauskovic’le birlikte Türk solist arayışına girdiler. Merve Daşdemir ve Erdinç Ecevit Yıldız’da karar kıldılar. Gruba en son perküsyoncu Gino Groenevald katıldı ve sonra yeni davulcu Daniel Smienk oldu. Solist Daşdemir, Türkler için ‘altın günü’nün önemini açıkladı. Amsterdam merkezli Anadolu pop ve Türk saykodelik folk grubu Altın Gün böylece kuruldu.
‘Goca Dünya’ şarkıları onları geniş kitlelerle tanıştırdı. Derken ilk albüm ‘On’ ve ikincisi ‘Gece’ geldi. Şimdi grup üçüncü albümleri ‘Yol’ ile türkü dağarcığına yeni şarkılar katıyor. ‘Yol’ da tıpkı Grammy adayı olan ‘Gece’ gibi bizim toprağın geleneğini çağdaş zemine taşırken 80’lerin Avrupa’sının synth pop’una, hatta 70’lere gönderme yapıyor.
Şarkı listesinden ‘Esmerim Güzelim’, ‘Sevda Olmasaydı’, ‘Kara Toprak’, ‘Arda Boyları’, ‘Bulunur mu’, ‘Ordu’nun Dereleri’ ve ‘Yüce Dağ Başında’nın öne çıkacağını umuyorum.
Altın Gün; Hollanda, İtalya, Fransa, Danimarka, İsveç, Fransa ve Almanya’da birçok konser verip festivallerde yer aldı, Tame Impala ile turne yaptı. Bizim dışımızda, söyledikleri Türkçe şarkılardan tek kelime anlamayan ancak gruba hayran bir kitle oluşturmayı başardı. Yeni albüm üzerine Erdinç Ecevit Yıldız ile görüntülü konuştuk...
◊ Yeni albümde de bizim anonim ezgiler ve Türkçe sözlerle Avrupa ve Amerika’da ilerlemeyi sürdürüyorsunuz. Altın Gün bestelerinden oluşan ya da İngilizce bir albüm planlıyor musunuz?
Şimdilik İngilizce albüm yapma planımız yok. Ancak diğer solistimiz Merve Daşdemir’in besteleriyle bir EP yapma düşüncemiz var. Bu müjdeyi de buradan vereyim.
◊
Yaklaşık üç yıl önce ‘Müzikte Üçüncü Yeni Kadınları’ başlıklı yazım için Melike Şahin’le bir röportaj yapmıştım. ‘Tutuşmuş Beraber’, ‘Deli Kan’, ‘Beni Yalnız Koma’, ‘Sevmek Suçsa Suçluyum’, ‘Bi Fırlatsam’, ‘Arapina’ gibi iyi şarkılarından sınırlı bir kitle haberdardı henüz. Şahin’e yeterince ünlü olamamış olmakla ilgili duygularını sorduğumda “Dinleyicilerimin bazısı daha çok insana ulaşmamı, bazısı gizli kalmamı, bazısı da popülaritenin beni bozacağını düşünüyor. Genellikle de keşfetmekte geç kaldıklarına üzülüyorlar. İyi işin er ya da geç alıcısına ulaşacağından eminim; içim çok rahat” şeklinde yanıtlamıştı. Hakkı vardı, iyi şarkılar mutlaka muhatabını buluyordu. Aradan geçen sürede yine şarkılar yazıp söyledi, onu sevenlerin sayısı arttı, artık albümünü beklemekteydik. O röportajda adının ‘Merhem’ olacağını söylediği albümü için “Ben yaralarıma şarkı yazıp söyleyerek merhem buldum. Merhem, bambaşka kapılar açacak. Acının içinden geçerek bir yol bulacağız. Bir süre bekleyeceksiniz ama değecek” diyordu Melike Şahin.
Bugün, 10 şarkılık ilk albümü baştan sona ve defalarca dinledikten sonra yanılmadığını görüyorum. Solo kariyeri artık ‘taze’ değil. Hatta kendisi pişmiş ve samimi haliyle hem şarkı yazarı hem de harika bir vokal olarak ‘Merhem’in hakkını vermiş. Tamamı iyi şarkılardan oluşan ‘Merhem’ albümü mutlaka geniş bir kitleye ulaşacak ve beklediğimize de değmiş.
Albümün tamamının sözlerini yazan, birçok bestesine imza atan, sanat yönetmenliğini ve müzikal prodüktörlüğünü üstlenen Şahin yalnız değil; yaratıcı bir beyin takımının parçası… Mabel Matiz, Sabi Saltıel, Uri Brauner Kinrot, Can Güngör, Emre Malikler, Elif Dikeç ve Dijf Sanders’ın dokunuşları bütünlüklü bir sound çıkarmış ortaya. İyi şarkılara doğru düzenleme yapıldığında bazen Yeşilçam, bazen Onno Tunç tarzı keyboard’ların, yaylıların yarattığı büyü, elektrobağlamanın önerdiği coşku tadından yenmiyor. Akustik şarkılarıysa sakin birer limana dönüşüyor… 70’lerden 90’lara Akdeniz gezmelerine çıkan ‘Merhem’de gayet dişil ve rock’n roll bir enerjiyle, elektroarabesk altyapıyı modernle birleştiriyor. Netice? Kalifiye pop!
Henüz dinlemediyseniz, ocakta yayımlanan ilk teklisi ‘Uykumun Boynunu Bükme’den başlayıp Mabel Matiz şarkısı olduğunu belli eden ‘Nasır’la devam edin. Arkasından ‘Hepsi Geçti’, diğer 7 şarkıya açılan kapınız olacaktır. Melike Şahin, ilk günden beri samimi şarkılar, sade videolarla güzel hikâyeler anlatıyor. Ne mutlu ona ki dinleyici kitlesi bu albümle gitgide büyüyor. Spotify’daki aylık dinleyicilerinin de YouTube izlenmelerinin de sayısı hızla artmakta.
ALBÜMDEN ÖNCE YOLA GELMİŞ
Çalışmanın adının neden ‘Korkutucu Saatler 2’ olduğunu açıklayarak başlayalım: Drake son dönemi kendi kataloğundan medet uman kimi ‘temcit pilavları’ ve demo albüm güzellemesiyle geçirdi. Bu ticari bakışını yadırgamamakla birlikte bir bomba patlatmak üzere olduğunu da biliyorduk. Bu yılın başında yayımlanması planlanan ancak çıkışı ertelenen yeni albümü ‘Certified Lover Boy’a kavuşmamıza birkaç ay kaldığını tahmin ediyorum. Drake ‘Scary Hours’ adlı EP’msi teklinin ilkini 2018’de ‘Scorpion’ albümü öncesi yayımlamıştı. Bir nevi heyecanlı bir geri sayım... Bunu Drake gelenekseli olan bir ‘ön imza’ olarak kodlayabilirsiniz.
Aleyna Tilki’nin vizyon sahibi olduğuna kendisi henüz 17 yaşındayken karar vermiştim. Bir konser teklifinin astronomik kaşesini şu gerekçeyle geri çevirmişti: “18 yaşımı doldurana kadar biletli konser yapmayı düşünmüyorum. Sadece ücretsiz halk konserlerine çıkacağım. 18 olduktan sonra da ilk konserimi kendim organize edeceğim.” Öyle de yaptı.
Emrah Karaduman’ın yamacındaki günlerinden sonra Ersay Üner ve Ozan Çolakoğlu’nun ‘Sen Olsan Bari’siyle yakaladığı ‘teen pop’ çizgisi bir zirveydi ama orada kalmak zordu. Zaman zaman bocalasa da zeki bir genç kadın olduğundan deneyim edinip yoluna devam etti. YouTube’da kazandığı parlak başarılarla yurtdışında dikkatleri üzerine çekti. Hatta Amerika’lara kadar gidip bazı önemli müzisyen ve prodüktörlerin kapılarını zorladı.
Araya bir başka hayali olan müzikal gençlik dizisindeki başrol girse de Exxen TV’deki ‘Bu Benim Masalım’ nedeniyle yurtdışı projesini ertelemedi ve ilk İngilizce teklisi ‘Retrograde’i yayımladı. Bu, bitmiş olan İngilizce albümün habercisiydi.
Altın değerindeki imzalar
Aleyna için bu büyük bir adım. Eninde sonunda hedefine ulaşacağına yürekten inanıyorum. Dünyada star olmuş akranlarından eksiği yok, fazlası var. Kriterleri ortaya koyarak şarkıyı inceleyelim isterim.
İşi tamamen yabancılara teslim etmekle doğru yapmış. Sözlerde Dua Lipa (Ve Grammy adayı olmuş Sarah Hudson), bestede Diplo imzası altın değerinde. Dua Lipa hayranları Aleyna’yı destekleyecektir. Şarkı da zaten belirgin biçimde Dua Lipa kıvamında. Prodüktör ve besteci King Henry deseniz Beyoncé’yle, Justin Bieber’la çalışmış biri. Ortak prodüktör ve İngilizce vokal koçluğunu üstlenen Lorna Blackwood da ondan aşağı kalır bir isim değil. İngilizcesi yeterli olmayan Aleyna’ya büyük fayda sağlamış. Masabaşında vokalle biraz fazla oynandığını düşünsem de sözler, beste, prodüksiyon açısından Aleyna sınıfını geçiyor.
Hadise geçen yıl ‘Aşka Kapandım’ın öncüsü olarak ‘Küçük Bir Yol’ adlı füzesini yolladı. Füze diyorum çünkü hem ateşlenme sırasında hem de devamında büyük başarı gösterdi şarkı... Düzenlemesiyle de Türkiye anaakım pop sound’una sıkışmak yerine dünya pop standartlarına yaklaşmayı tercih etmişti.
Bana sorarsanız Hadise’nin bundan böyle ‘eller havaya’ çerçevesinin ötesinde bir vizyonla düşünmesi gerekiyor. Popüler müziğin dünya birikiminden haberdar, yabancı dilde layıkıyla şarkı söyleyebilen Hadise, yerellik meselesini çoktan halletti. Pandemi sonrası ilk hedefi evrensel olsun, temennim bu kendisi için. Güçlü nakarata sahip ‘Küçük Bir Yol’, ustaca ve bütünlük içinde kotarılmış bir balat olarak bana Hadise’nin dijital pop dünyasında sınır ötesi başarıya erişme şansı en yüksek isimlerden olduğunu düşündürmüştü. Şimdi iki yeni şarkı da içeren yeni teklisini dinlerken tekrar altını çizmek isterim, Hadise doğru yolda...
‘Olsun’, ‘Küçük Bir Yol’da olduğu gibi bir Devrim Karaoğlu beste ve düzenlemesi olarak gayet başarılı. Şarkı sözlerinin altındaki ortak imzadaysa Karaoğlu’nun yanı sıra Yıldız Tilbe var. Hadise-Devrim Karaoğlu takım oyununun da son derece randımanlı olduğunu düşünüyorum. Hadise’nin türküyle, nağmeyle olduğu kadar R&B’yle de yoğrulmuş özünü alıp Batı standartlarında yeni ve Türk bir pop formülüne dönüştürmesini zevkle izliyorum. Gitar ve yaylılarla oluşturulan katmanları ve şarkı yazarlığını tebrik ediyorum. Şarkı sözlerindeki değişimi olumlu buluyorum.
Hep ilk 20’ye giriyor
‘Küçük Bir Yol’un videosu YouTube’da, 24 saat dolmadan 2 milyon, 3’üncü gününde 5 milyon izlenmeye ulaşmış; Dünya Trend Videolar sıralamasında da ilk 20’ye girmişti. ‘Aşka Kapandım’ın ilk videosuysa yine Şenol Korkmaz tarafından ‘Olsun’a çekildi. Hadise’nin ‘samimi cazibe’sine odaklı, retro makinelere meraklı ve yakışıklı sevgili olarak bir erkek başrol de içeren video, YouTube görevinin altından başarıyla kalkacaktır. Bu yazı yazılırken video 5 günde 2.4 milyon izlenmeye ulaştı bile. Aynı olumlu öngörüyü ‘Sen Hiç Yorulma’ için de yapabilirim. Çünkü o da son derece güçlü bir şarkı...
10 YILDA 18 HIT
Pop yıldızı Sia, yükselen satış grafiği, liste başarıları, ödülleri, sanatsal kaygıları bir yana, neresinden bakarsanız bakın iyi bir müzisyen. Kariyerinin tüm dönemlerinde kolayca fark edebildiğimiz bir kendine haslığa sahip. Bu nedenle eleştirirken bağlamı unutmamalı; bütünün içindeki yeri ve Sia’nın niyetini hesaba katmalıyız.
Sia, ilk kez bir film yazıp yönetmenliğini yaptı. ‘MUSIC’, çok inandığı bir film oldu. Hatta Altın Küre’de, başrolündeki Kate Hudson’a ‘Bir Müzikal veya Komedide En İyi Kadın Oyuncu’, filme de ‘En İyi Film’ adaylığını getirdi. “Cesur bir Sia projesiydi ve otoritelerden tam not aldı” şeklinde bağlamak isterdim konuyu. Ancak ne yazık ki filmin senaryosuna dair tartışmalar, sosyal medya linçleri, ağır sinema eleştirileri Sia Furler’ın yakasını bırakmadı. Sebebi, ‘Music’te ‘otizm’ üzerinden anlattığı hikâyeydi. Özetle bağımlılıktan kurtulmuş eski bir uyuşturucu satıcısı, otizmli bir kızın bakımını üstleniyor ve bir mücadeleye girişiyor. Ancak otizm çevreleri Sia’nın yaklaşımını problemli bularak isyan etti.
Twitter hesabını kapattı
Sia bir sosyal medya lincine maruz kaldı. Hatta sonunda “Kabul ediyorum, yanlış insanların hikâyelerini dinledim; daha derinlemesine araştırmalıydım ve tüm sorumluluğu üstleniyorum” diyerek Twitter hesabını kapattı üstelik.
Soundtrack albümün en büyük dezavantajı filme düşen gölge. Ama bir müzik albümü olarak baktığımda idare ettiğini söyleyebilirim. Bir film müziği seçkisini bağlamından koparıp nasıl sevebileceğimiz ayrı bir tartışma konusu da olsa, ‘Music’ bir albüm olarak Sia’nın geçtiği tüm müzikal evrelerden izler taşıyan konsept bir yapıt ve yerden yere vurulacak bir iş değil. Hatta içinde kimi parlak müzik fikirleri taşıyor da diyebiliriz. Ama vasatın az üstünde konumlanıyor.
Sadece, filmden ilham almış sekiz şarkıyı dinlemek size bir şey ifade eder mi bilmiyorum ancak David Guetta’lı ‘Floating Through Space’ ile başlayabilirsiniz. Filmi dijital ortamda izleyebilmek için siamusic.net adresindeki Türkiye bölümünü takipte olun.