'Eh Baba’nın yarattığı ivmeyle hem Türkiye hem de Avrupa’dan dinlenmeye başlayan Murda’nın bu yıl yayımladığı albümü ‘Doğa’da; Ezhel’le ‘Pırlanta’, Zeynep Bastık ve Idaly’yle ‘Güneş’ şarkıları öne çıktı. Dijital dinleme rakamlarında da patlama yaşadı. Ezhel’le ortaklığı geçen yıl ‘Boynumdaki Chain’, ‘Aya’ gibi şarkılarla ses getirmişti.
‘Doğa’ albümü Murda markasını iyice parlattı. Yine Ezhel’le tekli olarak yayımladıkları ‘Bi Sonraki Hayatımda Gel’ ise noktayı koydu. Spotify listelerinin en çok dinlenen ikilisi unvanını sonuna kadar hak ettiler. Spotify rakamlarına göre bu şarkıyla 2020 yazının en çok dinlenen şarkıları arasında 2 numaraya oturan Ezhel ve Murda aynı listenin ilk 20’sinde ‘Aya’ ve ‘Made In Turkey’ adlı teklileriyle de yer aldılar.Ayrıca Murda, SFB eşliğiyle yaptığı ‘Napıyon Lan’ adlı şarkısıyla aynı listedeydi. Diğer bir deyişle Ezhel ve Murda’nın bir araya gelmesi Ezhel’in gücüne güç katarken Murda’ya Ezhel’siz ulaşmakta zorlanabileceği bir şöhretin kapısını araladı.
Bir tarihte, ikamet ettiği Amsterdam’dan Ezhel’e mesaj atan Murda akabinde kendisiyle bir araya geldi ve birlikte çalışmaya başladılar. Yarattıkları farkın temelinde rap’in yükselen bir değer olmasının ötesinde hem Türkiye hem Avrupa hem de Latin kökenli ülkeler bazında popüler olan bir sound’u bizden unsurlarla zenginleştirmeleri yatıyor. Bu sound’a reggaetone ve trap’in Türk ezgileri ve Latin sosuyla yoğrulması diyebiliriz. Bunda Ezhel’in reggae ve Latin beat’lere yakınlığının, albümün prodüktörleri Bugy ve DJ Artz’ın, en önemlisi güçlü Ezhel-Murda etkileşiminin etkisi büyük.
27 dakika bile sürmüyor
Ezhel ve Murda’nın bu sinerjiyi geliştirmek için atmaları gereken bir adım daha kalmıştı... Son tekli ‘Made In Turkey’ ile aynı adını taşıyan ortak albüm sonunda yayımlandı. Ezhel ve Murda dışında sadece bir parçada (Cümle Âlem) Kalibwoy eşliği mevcut.
‘Anadolu Flex’e de dikkat edin. Albüm dört tanesini önceden tekli olarak dinlediğimiz dokuz parçadan oluşuyor ve toplamı 27 dakika bile sürmüyor. Ama bütünü sorarsanız ‘nokta atışı’ derim; Ezhel - Murda kuvvetlerinin dünyaya açılan kapısı bile olabilir ‘Made In Turkey’.
Mr. Besk tarafından yapılan kapak görselinde Türk halısı içinde grafitti ile kaplı bir Türkiye haritası var. Aynen Ezhel ve Murda’nın kesişim kümesi gibi...
Meraklısına Not: Yedi yıl kadar önce Murda (O zamanki adıyla Murda Turk) Ceza ile Hollanda turnesi sırasında bağlantı kurmuş, birlikte bir şarkı yapmışlardı. Trap’siz, Latin sossuz ve yarı Türkçe old school tadında rap olan ‘Be On De Kıjk’ adlı şarkıyı ısrarla tavsiye ederim; YouTube’da bulabilirsiniz.
Pharrell Williams’ın yaptığı bir işi değerlendirirken, daha önce başardıklarına bakarak “Mutlaka altı dolu, hedefi belli, müzikal düzeyi yüksek, her koşulda olumlu mesaj içeren bir iştir” diyebilirsiniz. Jay Z gibi diğer bir devle işbirliği halinde ürettikleri sürpriz tekli de yanıltmıyor.
‘Entrepreneur’ün (Girişimci) zamanlaması, ‘Black Lives Matter’ hareketiyle ilgiliymiş gibi gözükse de ABD’deki ırksal eşitsizliğin tarihsel boyutu ve geleceğine daha geniş bir perspektiften bakıyor. Pharrell Williams ve Jay Z; ‘Entrepreneur’de sosyal girişimler dâhil birçok alanda insanlık yararına önemli adımlar atıp başarı kazanan siyahileri öne çıkarıyor. Şarkıyla aynı anda yayınlanan videoda altyazılı hikâyeleriyle yer alan Issa Rae, Tyler, The Creator, Robert Hartwell ve geçen yıl silahlı saldırı sonucu ölen Nipsey Hussle en dikkat çekici olanları.
Bu bizim birbirimize ve ninelerimize borcumuz
Bu güçlü şarkı için ‘The New American Revolution (Yeni Amerikan Devrimi)’ adlı özel bir sayı hazırlayan Time Dergisi, Williams’tan, Osaka, Kenya Barris, Imara Jones, Tyler, The Creator ve Angela Davis gibi siyahi girişimcilerle özel röportajlar yapmasını istedi. Williams diyor ki: “Bu bizim birbirimize olduğu kadar, ninelerimize de borcumuz. Her siyahi girişim binlerce yeni ilham demek. ‘Renkli’ doğanların girişimci olmalarının önünde sistemsel engeller var. Bunları ancak birbirimizden ilham alarak aşmak mümkün.” Time dergisinin dediği gibi; ‘Entrepreneur’, siyahi tutku ve adanmışlığın kutlama töreni…
Deniz Tekin’in genç yaşında ve evde tek başına çalıp söylediği şarkılarını internet yardımıyla geniş kitlelere ulaştırmayı başarmasının üzerinden epey zaman geçti. Kendisi bu arada büyüdü. Büyürken de onu var eden mayayı beslemeyi, düşse de kalkmayı, kendi yolunu bulmayı ihmal etmedi. İlk günden bugüne Deniz Tekin şarkıları; kurgusu, vokal üslubu ve sahibinin stiliyle ayrıştı.
Üç yıl önceki ‘Kozakuluçka’ albümünden sonra uzun aralarla ‘Hep Oturup Bekledim’, ‘Çözülmez’ ve ‘Yıldızlar’ adlı üç şarkı yayınladı. ‘Yıldızlar’ın üzerinden 10 ay kadar geçmişti ki Deniz Tekin ‘Uyanmalıyım’ ve ‘Güneşe Doğru’ adlı iki yeni şarkıyla çıkageldi.
Miley Cyrus, geçen yıl ‘She Is Coming’i yayımladığında bunun bir EP üçlemesinin ilk ayağı olduğunu ve bu üçlemenin yeni Cyrus albümü ‘She Is Miley Cyrus’a temel oluşturacağını biliyorduk. Ancak öyle olmadı. Bu EP’nin ardından ‘Mother’s Daughter’ın remiksleri sonrası sadece ‘Slide Away’ teklisi yayımlandı. Tabii ‘Charlie’nin Melekleri’ filmi için Arina Grande ve Lana Del Rey’le bir araya gelerek yayımladığı ‘Don’t Call Me Angel’ı saymazsak...
Bu noktadan sonra araya salgın ve karantina günleri girdi. Cyrus yeni teklisi ‘Midnight Sky’ı da ancak yayımlayabildi, ‘She Is Coming’ EP’sine gönderme yaparak sosyal medyadan “Bu kez gerçekten geliyorum!” demeyi de ihmal etmedi. Öncelikle şunu söylemek gerek: ‘Midnight Sky’ için beklediğimize değdi! Özellikle 1970’ler sonu ve 1980’ler boyunca yapılan pop-rock şarkıların, genel disko ambiyansının, parmak ısırtacak kadın vokallerin nostaljisini sevenlerdenseniz neden böyle söylediğimi daha iyi anlarsınız. Anaakım trendler açısından provokatif işlere imza atan, farklı sound’lar (pop, rock, hiphop, country) arasında gezinmeyi seven Cyrus bu şarkıdaki vokal üslubuyla idolü olduklarını belirttiği Stevie Nicks, Joan Jett, Debbie Harry gibi efsanelere selam çakıyor. Hatta ‘Midnight Sky’da Stevie Nicks’in ‘Edge Of Seventeen’inden bir alıntı da var.
Gelelim sözlere... Bir yıl önceki teklisi ‘Slide Away’de bitirdiği uzun süreli ilişkinin acısını yaşayan, adeta ağıt yakan bir genç kadın vardı. ‘Midnight Sky’daysa her şeyin üstesinden gelmiş; tek başına ayakta olduğunun, kendisini kimselere ait hissetmediğinin mesajını veren bir Miley Cyrus var. Şarkı sözleri özgürlük bildirgesi gibi...
Miley Cyrus’ın ilk yönetmenlik deneyimini yaşadığı videodaysa sözlerin ana fikri ve sound 1970’li yılların sonunda moda olan isyankâr cazibe mevcut. Bu durum Cyrus’ın yeni bir estetik tutumun işaretlerini verdiğini de düşündürebilir yeni albüm öncesinde.
Diğer bir deyişle, ‘Midnight Sky’da 1980’lerden etkilenen disco synth pop ve rock’n roll bir vokal üslubu karması yakalamayı başarmış Cyrus. Yazarlarından biri olduğu şarkı pırıl pırıl prodüksiyonuyla 2020’lerin beklentisini de karşılayacak sanki... Şarkının başarısından da anlayacağımız gibi Miley Cyrus bir yandan öngörülmezlik özelliğini korurken diğer yandan müzikal anlamda çok hayırlı bir yöne doğru evriliyor, çıtasını yükseltiyor. Albüm için beklentiyi arttırıyor.
YİĞİDE HAKKINI VERMEK İSTERİM
Murat Boz, bu yıl önce ‘Can Kenarım’ adında ve eski normale ait bir aşk baladı yayımladı. Parçası hayranları ve radyolarca sevildi, desteklendi. Ardından gelen teklisi ‘Kalben’ yaz ayları için düşünülmüş ve bana göre hem Murat Boz diskografisi hem de anaakım açısından taş üstüne taş koymayan bir şarkıydı ne yazık ki.
Grammy ödül töreninden dört büyük kategoride ödül almış genç bir kadın olarak dönmüştü evine. Büyük bir başarı... İçinde en büyük arenaların olduğu turne anlaşmalarını çoktan imzalamıştı. Yetmedi, bir James Bond filmi için tema müziği kaydeden en genç müzisyen oldu. Bu yıl ve sonrakilerin ‘Billie Eilish yılları’ olacağına kesin gözüyle bakabiliriz.
Eilish’in karantinada pek sesi soluğu çıkmadı. Sadece Global One World-Together At Home etkinliğinde çevrimiçi olarak gördük kendisini. Ancak yeni teklisini dinlediğimizde karantinayı boş geçirmediğini anlıyoruz.
Mutluluk ve huzur peşinde
‘My Future’ dünyanın eve kapandığı dönemde yazılmış şarkılarından biri ve gerisi gelecek. Sound olarak ‘Every-thing I Wanted’ ve James Bond teması ‘No Time To Die’ın devamı niteliğinde... Depresif baladlardan değil, umutlu. Bir aşk şarkısı değil; düşünceli, kaygılı bir ruh haliyle yazılsa da gelecek günlerle şimdiden yaşanan bir aşktan söz ediyor. Belki nereye gittiğimizi bilmeden yürüdüğümüz o yolda, mutluluk ve huzur peşinde Eilish. Ayrıca bir müzisyen olarak sesi için farklı vokal olasılıkları deniyor. Bu da bizi çok mutlu edip yeni albüm heyecanımızı arttırıyor.
‘My Future’ın Avustralyalı animasyon sanatçısı Andrew Onorato tarafından kotarılan videosu da aynı ruhu yansıtıyor. Kızımız ormanda yağmur altında, üzgün ve kaygılıyken; ay ışığına, bir örümcek ağına, ağaç yapraklarından süzülen su damlacıklarına bakıp içlenirken yeni ve güzel bir gün doğuyor ve uyanan doğa kendisini sarıp sarmalıyor. Hatta göklere çıkarıyor. Parçanın temposunun arttığı bölüm animasyondaki gündoğumuyla simgeleniyor. ‘My Future’ın yayımlandığı gün MTV Video Müzik Ödülleri’nde altı dalda aday gösterildi Billie Eilish. Daha fazlasını söylemeye gerek var mı?
DÜETLERLE YENİ BİR YOLA GİRDİCeyl’an Ertem, 2015’ten beri ‘Duyuyor musun?’ adlı bir YouTube programı yapıyor ve müzisyen dostlarını ağırlıyor.
Bugüne dek Nükhet Duru, Cihan Mürtezaoğlu, Sena Şener, Lara Di Lara, Jehan Barbur gibi isimler konuk oldu programa. Ertem son dönemde Melike Şahin’le enfes yorumladıkları Sertab Erener’in Sezen Aksu’ya ait ‘Seyrüsefer’ şarkısından sonra Duygu Soylu’yla yine programda birlikte söyledikleri ‘Orman’ı da tekli olarak yayımladı.
Ece Seçkin, 20’li yaşlarının başından itibaren anaakım pop için 15’i aşkın hit üretti. Kendisiyle birlikte enerjisini de büyütmeyi başardı. Şimdi Türk pop müzik piyasasında önemli başarı ve deneyim sahibi bir genç kadın ve artık farklı sound’larla anılmaya cesaret ediyor.
Başarısında büyük pay sahibi aranjörü Ozan Doğulu ile dünya pop trendlerini takip ederek Türk anaakım çerçevesinin dışına çıkıyorlar. Gayet de iyi yapıyorlar.
Seçkin’in geçen yıl Rozz Kalliope ile yaptığı ‘Benjamins 3’ adlı teklisi Türkçe rap ortamlarına bomba gibi düştüğü gibi yaklaşık 15 milyonluk dinlemeye ulaşarak kendisinin Spotify’daki ‘Adeyyo’, ‘Dibi Dibine’, ‘Geçmiş Zaman’ gibi şarkılarını geride bıraktı. Bilmiyorum, Ece Hanım buradan ne gibi bir mesaj çıkarıyor kendine...
‘Acayip İyi’ ise hem şarkı hem de Murad Küçük tarafından çekilen videosuyla dikkat çekici. Ece Seçkin bu şarkının çıkışını videoyu hak ettiği gibi çekebilmek adına normalleşme sonrasına bırakmıştı, doğru bir karar. 13 Haziran’dan itibaren Instagram ve TikTok üzerinden şarkı adını etiket yaparak gerçekleştirilen ‘dans challenge’ının da ilgi uyandırdığını eklemem gerek.
‘Acayip İyi’nin düzenleme matematiği bizim hareketli yaz şarkısı şablonundan bir miktar taşıyor. Ancak dinledikçe zihne yerleşip tekrar dinleme isteği yaratıyor.
Spotify verilerine göre Maroon 5’ın haftalık 46 milyon dinlemesi var. 2014 tarihli ‘V’ albümünden ‘Sugar’ın dinleme sayısı 1 milyarı aşmış durumda. 2019’da yaptıkları ‘Memories’ teklisiyse 850 milyona yaklaştı.
2002 tarihli başyapıt albümleri ‘Songs About Jane’deki özgün sound ve ‘She Will Be Loved’, ‘Harder To Breathe’, ‘This Love’ gibi çok güçlü şarkılar Maroon 5’a hızlı bir şöhret, radyo ve listelerde büyük bir rotasyon başarısı getirmişti. ‘Nobody’s Love’a kadar yaptığı ‘Memories’, ‘Girls Like You’ ve ‘What Lovers Do’ gibi hitlerde bu başarıyı tekrarladığını net biçimde görüyoruz. Hatta ‘Nobody’s Love’ da bu başarıyı sürdüreceğini kısa sürede ulaştığı yaklaşık 14 milyonluk dinleme rakamıyla kanıtlıyor.
Artık K-Pop’a bir alttür gibi davranmak haksızlık. Sadece Asya ve Ortadoğu’da değil, ABD ve Avrupa’da da ticari olmayı başarıp müzik listelerinin ilk 10’unda yer bulan, rekor satış rakamlarına ulaşan, önemli ödüller ve adaylıklar alan K-Pop grupları var. K-Pop’a dünya popunun ‘yeni normali’ demek, hatta başındaki ‘K’ harfini kaldırmak da mümkün. Zira odasının kapısına ‘Yetişkinler Giremez’ tabelası asan ergenleri derinden etkiliyorlar.
Kuşkusuz K-Pop’un bu kadar popüler olmasında BTS’in payı büyük. BLACKPINK, EXO gibi daha birçok popüler gruptan söz edilebilse de BTS’in başarıları ve öncülüğü olmasa K-Pop’un dünya pop trendlerine damga vurması söz konusu olmayabilirdi.
İki yeni şarkı
BTS dünya çapındaki büyük başarısını rap, R&B, trap hatta zaman zaman Latin ve rock esintilerini harmanlayarak oluşturduğu düzenlemeleri, dans koreografileri ve ihtişamlı videoları hatta sınırları ustalıkla belirlenmiş bir popülerlik formülüyle kazansa da sözlerde ağırlıklı olarak Korece ve Japoncayı kullanıyor oluşu onları benzersiz kılıyor.
‘Map Of The Soul 7’ albümünü şubatta Korece sözlerle yayımlayan grup geçen günlerde, iki yıllık ara sonrasında, tamamı Japonca bir albüm daha yayımladı. Albümün adı ‘Map Of The Soul 7: The Journey’... BTS’in eski hitlerinden seçme şarkılar ve daha önemlisi Japonca iki adet sıfır şarkı içeriyor: ‘Stay Gold’ ve ‘Your Eyes Can Tell’.Yüksek tempolu albüm geliyor
Öte yandan BTS, az sayıda şarkıda, genel olarak şarkı isimlerinde ve birkaç şarkı sözünde kullandığı İngilizceye daha fazla göz kırpıyor. 21 Ağustos’ta yüksek tempolu ve İngilizce bir tekli yayımlayacaklar. Bu tekli sonrasıysa yeni albüm gelecek. Grup ‘Bulletproof Boy Scouts’un (Kurşun Geçirmez İzciler) kısaltması olarak kullanılan BTS’e bir açılım daha getirdi: ‘Beyond The Scene (Sahnenin Ötesinde). Yani küresel mesaj vermeye devam ediyorlar.
Bakalım İngilizce sözlü şarkıların devamı (ya da albümler) gelecek mi? BTS’in belki de pandemi koşullarından en az etkilenen grup olduğunu söylemek mümkün. Hatta kendisinin bir çeşit pandemi olduğunu da...
Faruk Sabancı’yla bundan üç yıl önce Sabrina Signs’la yaptığı ‘Home’ teklisi yayımlandığında tanıştım. Sabancı soyadını gururla taşıdığını, iş hayatını sevdiğini ancak müzikten vazgeçmeyeceğini söyledi. Bir DJ/prodüktör olarak yaptığı işleri dinlediğimde bunun sıradan bir heves olmadığını anlayıp daha fazlasını yapacağına inandım. O günlerde sadece uluslararası işler yapmak vardı hedefinde. Armin Van Buuren, Tiesto, David Guetta gibi dans camiasının önemli isimleriyle bağlantı kurmuştu bile. Tarkan ve Ajda Pekkan’ı kıramadığı için yaptığı remiksleriyse istisna olarak görüyordu.Sagopa Kajmer (solda) ve Faruk Sabancı.
Zaman içinde Türkçe rap’e yaklaşmaya başladı. Geçen yıl ağustosta ‘Mekânın Sahibi’ adlı şarkısıyla olay yaratan Norm Ender’e çok güzel bir dans remiksi yaptı. Şimdi de rap camiasının kıdemli ismi Sagopa Kajmer’le yaptığı ortak çalışmayla çıkageldi. Ancak bu, bir rap şarkısını remikslemekten çok daha büyük bir adım. Sagopa Kajmer, geçen yıl ‘Avutsun Bahaneler’, ‘Toz Taneleri’ ve ‘Neyse’ ile ilgi görmüştü. Bu yıl Patron’la yaptıkları ‘Siyah’ da gördüğü ilgiyi hak etti. Ancak Faruk Sabancı’nın altyapılarıyla (bir anlamda düzenlemesiyle) Sagopa’nın sözlerinin buluşması ve besteye attıkları ortak imza ikisi için de ayrı ayrı yeni bir dönemin habercisi. ‘Bu Sen Değilsin’ belirgin bir sinerji yaratmış ve iyi sonuç vermiş.
Bu olumlu sonuç hem Sagopa Kajmer gibi 20 küsur yıllık kariyeri olan bir rap müzisyenin farklı stillere yelken açmasına hem de Faruk Sabancı’nın iç pazara dönük prodüksiyonlarının artmasına vesile olabilir.
Zeynep Bastık şahane cover’ların kadını olmayı başarıp AçıkHava Tiyatrosu’nu da doldurduktan sonra kendi şarkılarıyla gümbür gümbür geliyor. Daha önemlisi, 2019’da yayımladığı teklisi ‘Her Yerde Sen’de işaretlerini verdiği ‘Zeynep Bastık sound’unun da altını çiziyor. Belki bu yılın şarkılarından ‘Çukur’a fazla ısınamadım ancak Sezen Aksu’nun söylenmemiş bir eseri olarak Bastık çerçevesine cuk oturan ‘Uslanmıyor Bu’ ve bir önceki şarkı ‘Her Mevsim Yazım’ gibi bu etkiyi güçlendiren bir şarkı olmuş diyebilirim ‘Bir Daha’ için. ‘Her Mevsim Yazım’la birlikte düşe kalka geçirdiğimiz yaz aylarındaki sosyal mesafe efkârımızı dağıtacak sıcak, samimi ve güçlü bir şarkı.
Büyük Ev Ablukada proje olarak samimiyet ve kendiliğindenlik üzerine kurulu başladı ve öyle devam etti. Grubun bir diğer önemli başarısı da ilk dönem hayranlarıyla sürekli artan genç hayranlarını buluşturmak oldu. Kitleleri bu şekilde büyüdü. Bugün hiç kimsenin grubun haklı şöhretini solistlerden Bartu Küçükçağlayan’ın televizyon ya da internet şöhretine bağlama cüreti gösterebileceğini sanmıyorum.
Büyük Ev Ablukada adından da anlaşıldığı gibi albümde kendi kurguladıkları efsaneye; ‘Hoşçakal Kadar’, ‘Ne Var Ne Yok’, ‘Boşluk’, ‘Bi Hıçkırık Gibi’ adlı şarkıları üzerinden bir boyut daha katmak üzere yola çıkmış ve bunu başarmış. En önemli nokta şu: Bu şarkıların ilk halleri samimiydi, bu halleri de öyle olmuş. İddiasız ve evde takılırmışçasına daha elektronik ve naif üslupla oluşturdukları bu ‘yeniden yapım’lara önyargısız yaklaşırsanız ilgili şarkılarla aşk tazelemeniz mümkün.
Rolling Stones’un birkaç yıl önce üzerinde çalışmaya başlayıp COVID-19 döneminde yayımladığı yeni şarkısı ‘Living In A Ghost Town’; Mick Jagger’ın sözlere yaptığı küçük bir müdahaleyle zamanın ruhunu yakalamıştı. İyi bir şarkının görmesi gereken ilgiyi gördü.
Grubun uzun süredir yepyeni bir albüm için çalıştığını biliyorduk ve bu şarkı umutları arttırmıştı. Ancak grup ters köşe yaptı ve genişletilmiş bir yeniden basım albüm projesini öne aldı.
1973 tarihli ‘Goats Head Soup’, diğer Stones albümleri arasında hak ettiği ilgiyi görememişti. Grup bu albümün yeniden basımını koleksiyonleri mutlu edecek şekilde genişletmeye karar verdi. 4 Eylül’de kavuşacağımız çalışmada üç ‘yenimsi’ şarkı da var. Yeni demiyorum çünkü ilgili şarkılar 40 yıl önce kaydedilmiş ancak hiç yayımlanmamış...
‘Criss Cross’ bunlardan ilki, diğer ikisi ‘All The Rage’ ve ‘Scarlett’ adlarını taşıyor. ‘Scarlett’te gitarları Led Zeppelin’in efsanevi kurucusu Jimmy Page’in çaldığını özellikle belirteyim.
Bunlarla da bitmiyor... Dört CD ve plaklardan oluşan pakette yine 1973 tarihli ‘The Brussels Affair’ adlı az bulunur konser albümü 15 parçasıyla yer alacak. Yeni üç şarkı dışında ‘Goats Head Soup’taki 7 şarkının alternatif miks ve enstrümantal versiyonlarına da kavuşacağız. 100 sayfalık kitapçık ve üç turne posteri de cabası...
‘Goats Head Soup’un yeniden basımından yayımlanan yenimsi ilk tekli ‘Criss Cross’, Stones’un 1970’lerdeki funky ve rock’n roll hallerine güzel bir örnek. Parçanın James Blake ve Madonna videolarından tanıdığımız Diana Kunst tarafından yönetilen videosunu da gözden kaçırmayın.
Alicia Keys’in duygularını dizginleyemediği, büyük bir hüzünle piyanosunun başına oturup içimize dokunan sesiyle bir anda güçlü bir balad yarattığını hayal ettim ‘Perfect Way To Die’ı dinlediğimde. Bunda şarkı sözlerinin; oğlunu polis şiddeti sonucu kaybetmiş bir annenin gözüyle yazılmış oluşu ve siyah hayatları değersiz gören ırkçı sistemi açıkyüreklilikle eleştirmesinin de etkisi büyük.
Keys, parçayla ilgili olarak şöyle diyor: “… Daha önce müziğin, bu denli güçlü bir çağrısına tanık olmamıştım.