Tolga Akyıldız

Shakira, Kolombiyalı köklerine geri döndü

3 Haziran 2017
Dünya starı Shakira, Latin Amerika köklerine, yani onu Shakira yapan ilk günlerine döndü. İşte ‘El Dorado’ albümü bunun sonucu olarak ortaya çıktı. ‘El Dorado’, kimseye bir şey ispat etmek zorunda olmayan bir kadının kendini özgür hissetmesi, özgüvenini yeniden kazanarak gönlünden geçenle barışmasının albümüdür.

90’ların sonunda patlama yapan Latin pop kategorisinde Shakira’yı dünya çapında üne kavuşturan albümü ‘Laundry Service’in başarısı üzerinden 15 yıl geçti. O arada boş durmadı Shakira. İngiltere, Amerika ve Avustralya listelerinde 1 numara olan tek Güney Amerikalı kendisidir. Evinde; Grammy, Billboard ödülleri vardır. Toplam satışları dijital hariç 150 milyon kopyayı aşmıştır. Ancak ‘The Voice’taki (O Ses) vokal koçluğu, Dünya Kupası için yaptığı ‘Waka Waka’nın neredeyse uluslararası bir marş haline gelmesi, İspanyol futbolcu Gerard Piqué ile tanışıp çocuk sahibi olması derken önemli kafa karışıklıkları yaşamaya başladı. 2014 yılında çıkardığı ve kendi adını taşıyan albümü liste başarısına odaklı formülüne rağmen pek başarılı olmamıştı.

İnsan, anne ve şarkı yazarı Shakira’lar çatışma halindeydi içinde. ‘Belki de emekli olmalıyım’ diye düşündü ama Piqué’nin tokat gibi cevabı gecikmedi: ‘İnsan ancak söyleyecek bir sözü kalmadığında emekli olabilir. Senin söyleyeceklerin bitmedi!” Bunun üzerine Shakira yapılması gerekeni yaptı ve Kolombiyalı köklerine döndü. 

13 parçadan sadece üçü İngilizce (ki onun da biri yarı İspanyolca). Albümü, milenyumun ilk yıllarına göndermeli baladlar, yani Shakira’ya özgü yetişkin Latin pop diyerek özetlemek mümkün.

İçinde Rihanna, Beyoncé, Wyclef Jean gibi dev isimler geçmiyor ama Nicky Jam, Black M, Carlos Vives, Prince Royce ve Maluma eşliklerinin bu albümün ruhuna müzikal katkısı da büyük olmuş. ‘Me Enamoré’, ‘When a Woman’, ‘Comme moi’, ‘Chantaje’ ve ‘La Bicicleta’ya dikkat edin. Müzikal olarak daha Latin bir çerçeveye sıkışmış gibi gözükse de albüm farklı ruh hallerini ustalıkla kavrıyor ve bir bütünlük arz ediyor.

‘ZAMANSIZ AŞK’LAR BU YAZI KURTARIR

Yazının Devamını Oku

‘Bir üst lige çıkmak’ isteyen iki dişli rakip

27 Mayıs 2017
Selena Gomez ve Miley Cyrus, aynı jenerasyondan iki güçlü figür. Birbirlerine rakip gösteriliyorlar ama asıl yarışları kendileriyle. Ve ikisinin de hedefi aynı; ‘bir üst lig’...

SELENA GOMEZ’İN BUNA İHTİYACI VARDI

Selena Gomez’le epeydir mesai halindeyiz. Bu süre zarfında iyi şarkılara imza attı ancak bizi şaşırtmayı hiç başaramadı. Vasat değildi ama kendi başyapıtına da bir türlü kavuşamadı. Rakipleriyle kıyasladığımızda gerek trend öncüsü gerek kalıcı olma adayı olarak çok iddialı değildi. Bir şeyler yapması gerekiyordu.

Bu yıl yaptığı bir diğer iş (Kygo ile birlikte) olan ‘It Ain’t Me’ zaten kendi kulvarında çoktan kopup gitmiş bir radyo hiti. ‘Bad Liar’; ‘It Ain’t Me’nin akustik hissine sahip değil belki ama -prodüksiyon tarafından tamamen kontrol altında üretilmiş de olsa- şarkı olarak dikkat çekici. Gerek 70’lerin önemli şarkısı ‘Psycho Killer’ın (Talking Heads) basgitar yürüyüşü üzerine kurulu olması gerekse Selena Gomez’in bir ‘TOP 40’ markası haline gelmesi açısından alınan risk itibariyle önemli. Buna değmiş mi? Bence evet. Çünkü böyle tuhaf düzenleme çabalarından samimi ve nokta atışı sonuçlar doğabiliyor. Buna ihtiyacı vardı Gomez’in.

BU ŞARKI MİLEY CYRUS’IN GİTMESİ GEREKEN YOLU AYDINLATIYOR

Pop starlık dediğimiz mevki uzun bir yolculuğa alınan bilet olduğundan kendini tekrar etme şansın yok. Ergen idolü, atarlı kız, skandallar prensesi, hiperseksüel dışavurumcu, twerk teşnesi haller de bir yere kadar. Geri dönüp tekrar Hannah Montana olamayacağına göre Miley Cyrus’ın bir şeyler yapması gerektiği ortada.

Yazının Devamını Oku

Gerçek duyguların ürünü taş gibi bir hit

20 Mayıs 2017
Göksel’in iki yıl aradan sonra yayımladığı teklisi ‘Tam da Şu An’, düşük tempolu olmasına karşın bu yazın hit adayı. Sanatçı, Sezen Aksu ekolünden aldığı ilhamla şarkı sözlerinde nokta atışı yapıyor.

Göksel’in geçen günlerde yayımladığı (yıl sonunda çıkacak yeni albümünün habercisi olan) teklisi ‘Tam da Şu An’ı dinlerken bir yandan sosyal medya yorumlarını okuyordum. Yeri gelmişken bu ‘dijital müziksever’ tipini özetlemek isterim. Bazıları var ki dinlemeden ‘beğen’ butonuna basıyor. Tabii tam tersi de mevcut; “Ne kadar beğenmezsem o denli ‘cool’ olurum” diye düşünen çok. Göksel’in şarkısı üzerinden gidecek olursak; şarkıdan ya da videodan çok “Göksel’in eteğinin arkasındaki potluk fermuardan mı değil mi”; “Bu videoda Göksel, Zara’ya benziyor mu benzemiyor mu”, “2018’de Eurovision’a bu şarkıyla katılsak mı” gibi ‘derin’ konuların yanı sıra genel bir müzik cehaleti söz konusu... Örneğin bu şarkının eski albümden mi yoksa yeni bir şarkı mı olduğunu araştırma ihtiyacı duymadıkları gibi, Göksel’in vokaline uygulanan ‘lambalı radyo/eski plak’ efektini de ‘Ses bozuk’ şeklinde özetleyebiliyorlar. Destekleyebileceğim müzik dışı yorumlar arasında bir tek ‘Göksel şahane kilo vermiş ve harika görünüyor’ mevcut. Tebrik ederiz.

İYİ ŞARKI BİRİKTİRİYOR

Yeni şarkıdan biz söz edelim o halde... Şarkıyı dinledikçe, ruhu hüzünlü, hissiyatı eğlenceli parçadaki ‘Ozan Çolakoğlu etkisi’ni de anlayacaksınız. Bir şarkı yazarı ve düzenlemeler noktasında ne istediğini bilen biri olarak Göksel’in; bu işin matematiğini tarzından ödün vermeden çözebiliyor olması en olumlu yönü. Göksel’e özel bir ‘hit şarkı’ tarifi var ki en zoru da bunu başarmak galiba.

Lafa ‘Bizim zamanımızda...’ diye başlamak yaşlılık belirtisi de olsa mecbur kalıyor insan. Çünkü YouTube ve genel olarak dijital müzik dünyası, tüketici davranışı üzerinde keskin bir etki yarattı.

Bir sunum şekli olarak albümle, o albümün emekçileriyle, diskografiyle; yani müziğin kendisiyle değil yoğurdun kaymağıyla, bedava konserle ve eğlenceyle ilgilenen, oturduğu yerden ‘sallayan’ bir neslimiz var artık. Müziği de kâğıt mendil tüketir gibi tüketiyorlar.

Göksel’se1997’de ‘Sabır’la başladığı solo kariyerindeki yenilikçi tavrını gerçek duygu ve iyi şarkı biriktirerek başarıyla sürdürüyor.

Yazının Devamını Oku

Arabeskin hakkını veren albüm

13 Mayıs 2017
Levent Yüksel, ‘Hayatıma Dokunan Şarkılar’da Burhan Bayar, Orhan Gencebay ve Rıfat Şallıel’e ait, Orhan ve Müslüm Baba’nın, İbrahim Tatlıses’in okuduğu klasiklere kendi üslubuyla hayat vermeyi başarmış. Batı müziği armonisini çok iyi bilen bir müzisyen, usta bir basgitarist ve stüdyo adamı olmasına rağmen bu şarkıların hayatına dokunduğunu itiraf da etmiş, ne güzel...

Levent Yüksel’in arabesk klasiklerini yorumladığı albümünün adını görünce ağzımdan şu cümle çıkıverdi; ‘Hangimizin hayatına dokunmadı ki arabesk...’ Bu ülkede doğup büyüyen birinin arabeske ‘tu kaka’ demesi ne kadar samimi olabilir? Hadi arabeski Arap müziği ya da belirli bir sosyal sınıfın acılarından bahseden bir tür zanneden elitist cehaleti geçtim; Türk popüler müziğinin kalbindeki arabesk kodları da mı okuyamıyorsunuz? İnsanın kendi gerçeğiyle mücadele etmesi ne beyhude çaba...

Yine de itirazınız var diyelim; Müslüm Baba’nın ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ albümünde okuduğu Bob Dylan, David Bowie, Rainbow, Leonard Cohen, Björk, Serge Gainsbourg, Garbage şarkılarını Müslüm Gürses şarkısı gibi sevdiğinizde ya da Kenan Doğulu, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Fikret Kızılok, Teoman, Tarkan şarkılarına Müslüm Gürses yorumuyla bir başka hislendiğinizde de mi uyanmadınız mevzuya?

Bu noktadan hareketle Levent Yüksel arabesk söylemiş diye şaşırmanın hiç âlemi yok. Batı müziği armonisini çok iyi bilen bir müzisyen; usta bir basgitarist ve stüdyo adamı olmasına rağmen bu şarkıların hayatına dokunduğunu itiraf da etmiş, ne güzel... Zaten bir zamanlar ‘Zalim’i dinleyip de Levent Yüksel’in bir vokal olarak arabeskle kurduğu güzel bağı idrak etmediyseniz diyecek bir şeyim yok size...

BURHAN BAYAR’DAN GEÇER NOT

Bu işi becermiş mi Levent Yüksel? Belli ki çok uğraşmış ama ‘Kaderimin Oyunu’, ‘Yalan’, ‘Hor Görme’, ‘Yalnızım Dostlarım’, ‘Mutlu Ol Yeter’, ‘Bir Kulunu Çok Sevdim’, ‘Beni Böyle Sev’, ‘Sus’, ‘Yorgun Gözler’, ‘İtirazım Var’ gibi Burhan Bayar, Orhan Gencebay ve Rıfat Şallıel’e ait; Orhan ve Müslüm Baba’nın, İbrahim Tatlıses’in okuduğu klasiklere kendi üslubuyla hayat vermeyi başarmış. Hem şarkıların orijinal düzenlemeleriyle oynamayışı hem de orkestrayı tam ‘hücum tadında’ kaydetmesi itibariyle çok doğru yapmış. Albüm için bir vokal koçu gibi çalışan ve kolay beğenmediğini bildiğim Burhan Bayar’dan da geçer not almış, bize laf düşmez zaten.

Baktığınızda ‘arabesk’ film senaryosu gibi bir hayatı olmuş Levent Yüksel’in. Anneannesi ve üvey büyükbabası tarafından büyütülüp onları ana, baba bellemiş.

Yazının Devamını Oku

Yeni dalgayla anaakımın buluştuğu yerde

6 Mayıs 2017
Gayda İstanbul, Kardeş Türküler ve Ayşegül Kolivar’la çalıştı. Temiz, sakin bir vokali var; melankolik ama umutlu. Yeni dönem kadın sesler arasında dikkat çeken bir isim Ezgi Aktan.

ezgi Aktan, bir yandan Sofar İstanbul, Groovypedia gibi alternatif platformlardaki ‘yeni dalga’ performanslarıyla, diğer yandan Jehan Barbur destekli çıkardığı ilk albümü ‘İyi ki’ ile anaakım kulvarında çıkış yaptı. Bu çıkış, ödül törenlerinin ‘En İyi Çıkış Yapan’ kategorisindeki gibi değil; ticariden ziyade kendi müzikal meselesine dair oldu.

Buna karşın ‘Küsmedim’ gibi son dönemde dinlediğim en iyi şarkılardan birine sahip olması, arkasından gelen ‘Bekliyorum Ben’, ‘Kuşlar’, ‘Bundan İbaret’ gibi parçalarının da sayesinde albüm kendine güzel bir konum belirledi. Bu konumu, üslup açısından eleştirmeye kalksanız en fazla “Jehan Barbur’a benziyor” diyebilirsiniz.

Ezgi Aktan’ın albümü ‘Bekliyorum Ben’, ‘Kuşlar’, ‘Bundan İbaret’ gibi parçalarının da sayesinde kendine güzel bir konum belirledi.

Öte yandan ikinci albümü ‘Gece’yi dinlediğimde bu tür bir eleştiriyi ciddiye almış olabileceğini görüyorum Ezgi’nin. Öyle ki ilk albümünden apar topar uzaklaşmaya çalışıyor gibi geldi. “Çok farklı bir iş çıkarmış” demiyorum ama kendini doğru ifade etmekle ilgili bir telaşa kapıldığı kesin. Artısı şu; müzikal açıdan baktığımızda olumlu bir adım atmış. Ticari açıdansa lokomotif şarkı sıkıntısı çekiyor. “Şart mıdır” diye soracak olursanız bence değildir. Tabii, bedelini sabrederek ödemek kaydıyla. ‘Gece’yi dinlerken ‘Kapanın Elinde Kalıyorum’, ‘Bambaşka’ ve ‘Ah Sevgilim’e öncelik tanıyabilirsiniz. Dijitalde şimdilik sadece Apple Music ve iTunes’da.

HOUSEKEEPER PODCAST CONTEST 2017 BAŞVURULARI BAŞLADI!

Yazının Devamını Oku

Yaz geliyor; kesin bilgi

28 Nisan 2017
Yazın gelişinin iki habercisi var: İlki, yaz hit’i olmaya aday şarkılar; ikincisi de yoğunlaşan dondurma reklamları... Kenan Doğulu’nun bir dondurma firması için yaptığı ‘İlk Adımı Sen At’, iddialı bir hit adayı.

Dondurma markalarından biri -Cornetto-; genç müşterinin kalbine giden yolun müzikten geçtiğini, bunun için de markaya özel hit’ler yaratmanın en kestirmesi olacağını keşfetmişti. Hatırlatayım; Yalın’la yaptıkları uzun soluklu çalışmada üretilen jingle/hit video’lar YouTube’da toplam 157 milyon kez tıklandı.  Hangi parçalardı bunlar? ‘Yeniden’, ‘Keyfi Yolunda Aşkı Sonunda’, ‘Benimki’, ‘Aşk Diye’ ve ‘King For One Day’... Bir Yalın şarkısı olan ve Güliz Ayla’nın seslendirdiği  ‘İlk Öpücük Benden Olsun’u da eklemek isterseniz bir 25 milyon tıklama da oradan var. Yani neresinden baksanız başarılı işler.

Firma bu kez Kenan Doğulu’yla anlaştı. Kısaca “Aşkta bugünün işini yarına bırakma” diyen ‘İlk Adımı Sen At’ adlı Kenan Doğulu parçası şüphesiz iddialı bir hit adayı. Aslen jingle’ken reklamdan bağımsız olarak hit adayı bir şarkı yazmak zor iş. Ama Kenan Doğulu şanına yakışır bir iş çıkarmış. Daha giriş bölümünden dinleyeni avcunun içine alan ‘İlk Adımı Sen At’ dinledikçe kulağınıza yerleşiyor. Baştan savma ve ezber tazeleyerek yapılan işlerden farklı olarak Doğulu; bu işi de ‘Kenan gibi’ kotarmış. Kendi şarkılarını bambaşka yorumladığı ‘İhtimaller’ gibi şapka çıkartılacak sürprizleri; desteklediği ‘Tahribad-ı İsyan’ gibi ters köşe projelerinden anlaşıldığı üzere Kenan Doğulu farklı bir adam. Müzikle yatıp kalkıyor ama müzikten kazandığının üstüne yatmıyor; mümkün mertebe müziğe yatırıyor. Dinleyin demeyeceğim; biliyorum ki isteseniz de istemeseniz de dinleyeceksiniz. Hit böyle bir şey zaten... Siz istemediniz diyelim; ilk adımı o atıyor.

YAŞLARI KEMALE ERDİ AMA...

Modern anlamda ilk ‘boy band’ kabul edilen New Kids on the Block (NKOTB) bir 90’lar simgesidir. Şimdi yaşları kemale ermiş halleri ve beş parçalık EP’leri ‘Thankful’ ile 12 Mayıs’ta yeniden sahnede olacaklar. Bugüne kadar 80 milyon albüm satmış olan grup; Kuzey Amerika’yı Paula Abdul ve Boyz II Men’le birlikte turlamaya hazırlanıyor. Birbirine geri vokal yapıp senkronize dans eden orta yaşlı beş erkekten ‘boy band’ zor ama EP’den çıkan ilk tekli ‘One More Night’ disko ruhu ve nakarat melodisiyle umut veriyor.

Yazının Devamını Oku

Gücünü Karadeniz’den alan ezgiler

22 Nisan 2017
Karadeniz müziğini doğru icra edebilmek için bölgenin kültürünü çok iyi bilmek ve derin bir birikim gerekiyor. Ezgi Eyüboğlu’nun karakteristik vokali ve Erman Seven’in düzenlemeleri, gücünü Karadeniz’in müzik mirasından alan kaliteli bir pop albümü çıkarmış ortaya.

Karadeniz müziğinden söz ediyorsak öncelikle şunun altını çizmeliyiz... Üç gitar akoru öğrenenin söylediği türkülerden, yaptığı albümlerden ibaret değil. Sokak müzisyeni olmanın kolay yolu da Karadeniz’den okumak değil, önce müzisyen olabilmek lazım bunu yapabilmek için. Bölgenin kültürü, müziği çok daha derin bir birikim ve yetenek gerektiriyor doğru icra edebilmek için.

Bu hissiyatla dinlediğim Ezgi Eyüboğlu albümü ‘Naçizane’ övgüyü hak ediyor. Hem deneyimli hem eğitimli olan Eyüboğlu’nun karakteristik vokali ve Erman Seven düzenlemeleri, gücünü Karadeniz’in müzik mirasından alan kaliteli bir pop albümü çıkarmış ortaya.

Daha önce Kazım Koyuncu, Marsis ve Şevval Sam yorumlarını dinlediğimiz ‘Ha Bu Ander Sevdaluk’ ve klip parçası ‘Yâr Kalsaydun’la başlayıp dokuz parçayı da keyifle dinleyeceksiniz.

DÜNYA MÜZİĞİ TADINI YAKALADI

Hemen her türden yorumlarıyla, grubuyla ve yıllarını verdiği sahnelerdeki samimi ve güçlü performansıyla bir efsanedir Soner Olgun. Ruhu rock’çı gibidir. Hissiyatı çok seslidir. Bu albümde de farklı yörelerden dokuz türkümüzü; iki Azeri, bir de Kırım türküsüyle birlikte yorumlamış. Ve bana sorarsanız ‘Dünya Müziği’ tadını gerçekten yakalamış. Serinin devamı gelecek. 

Yazının Devamını Oku

Deep Purple’dan hoş sürpriz

15 Nisan 2017
İngiliz rock efsanesi Deep Purple 2013’te 19’uncu stüdyo albümleri ‘Now What?!’ı çıkardığında; grup elemanları ve hayranları dahil hiç kimse böyle büyük bir başarı beklemiyordu.

'Now What?!’ birçok Avrupa ülkesinde 1 numaraya kadar yükseldi, ödüller aldı. Kısacası dört yıl önce bize 50 yılı bulan müzik kariyerlerinin kolay kolay noktalanmayacağını net bir başarıyla kanıtladılar.

Şimdi olaya başka bir açıdan bakalım... Geçen hafta yayımlanan ‘inFinite’ adlı 20’nci stüdyo albümleri adı itibariyle Deep Purple’ın sonsuza kadar var olacağına dair bir işaret gibi görünse de önümüzdeki ay başlayacakları turnenin adını ‘The Long Goodbye Tour (Uzun Veda Turnesi)’ koymaları bir miktar kafa karıştırıyor. Bana sorarsanız; ‘Now What?!’ ve az sonra söz edeceğim ‘inFinite’ gibi iki başarılı albümden sonra sağlık durumları izin verdikçe albüm yapmaya devam edecekler. Öte yandan bu tip turnelere ‘son turne’, ‘veda turnesi’ gibi isimler vermenin ticari bir karşılığı oluyor elbette. Onu düşünmüş de olabilirler; gerçekten “Yaşlar ilerledi, artık turne yapmayalım, yoruluyoruz” demiş de...

Yetmişler sound’unun dışında hissi derinlikli, daha ‘prog’; blues temellerinden progresif semalara yükselen bir albüm. Albümün deluxe versiyonuyla birlikte iTunes ve Apple Music’te 4 ekstra şarkı daha (Toplamda 14 şarkı) var. Ian Paice, Ian Gillan, Roger Glover, Steve Morse ve Don Airey’li kadro taş gibi işler yapmaya devam ediyor. Biz yine de Deep Purple okulundan çıkıp Rainbow’u kuran Ritchie Blackmore’a, Whitesnake efsanesini yaratan David Coverdale’e; Joe Lynn Turner’a, Joe Satriani’ye, yakın geçmişte kaybettiğimiz Jon Lord’a saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmeyelim.

 

Yazının Devamını Oku