Paylaş
Göksel’in geçen günlerde yayımladığı (yıl sonunda çıkacak yeni albümünün habercisi olan) teklisi ‘Tam da Şu An’ı dinlerken bir yandan sosyal medya yorumlarını okuyordum. Yeri gelmişken bu ‘dijital müziksever’ tipini özetlemek isterim. Bazıları var ki dinlemeden ‘beğen’ butonuna basıyor. Tabii tam tersi de mevcut; “Ne kadar beğenmezsem o denli ‘cool’ olurum” diye düşünen çok. Göksel’in şarkısı üzerinden gidecek olursak; şarkıdan ya da videodan çok “Göksel’in eteğinin arkasındaki potluk fermuardan mı değil mi”; “Bu videoda Göksel, Zara’ya benziyor mu benzemiyor mu”, “2018’de Eurovision’a bu şarkıyla katılsak mı” gibi ‘derin’ konuların yanı sıra genel bir müzik cehaleti söz konusu... Örneğin bu şarkının eski albümden mi yoksa yeni bir şarkı mı olduğunu araştırma ihtiyacı duymadıkları gibi, Göksel’in vokaline uygulanan ‘lambalı radyo/eski plak’ efektini de ‘Ses bozuk’ şeklinde özetleyebiliyorlar. Destekleyebileceğim müzik dışı yorumlar arasında bir tek ‘Göksel şahane kilo vermiş ve harika görünüyor’ mevcut. Tebrik ederiz.
İYİ ŞARKI BİRİKTİRİYOR
Yeni şarkıdan biz söz edelim o halde... Şarkıyı dinledikçe, ruhu hüzünlü, hissiyatı eğlenceli parçadaki ‘Ozan Çolakoğlu etkisi’ni de anlayacaksınız. Bir şarkı yazarı ve düzenlemeler noktasında ne istediğini bilen biri olarak Göksel’in; bu işin matematiğini tarzından ödün vermeden çözebiliyor olması en olumlu yönü. Göksel’e özel bir ‘hit şarkı’ tarifi var ki en zoru da bunu başarmak galiba.
Lafa ‘Bizim zamanımızda...’ diye başlamak yaşlılık belirtisi de olsa mecbur kalıyor insan. Çünkü YouTube ve genel olarak dijital müzik dünyası, tüketici davranışı üzerinde keskin bir etki yarattı.
Bir sunum şekli olarak albümle, o albümün emekçileriyle, diskografiyle; yani müziğin kendisiyle değil yoğurdun kaymağıyla, bedava konserle ve eğlenceyle ilgilenen, oturduğu yerden ‘sallayan’ bir neslimiz var artık. Müziği de kâğıt mendil tüketir gibi tüketiyorlar.
Göksel’se1997’de ‘Sabır’la başladığı solo kariyerindeki yenilikçi tavrını gerçek duygu ve iyi şarkı biriktirerek başarıyla sürdürüyor. Yani yeni albümünü merakla bekliyoruz.
TÜTSÜLENMİŞ BİR SESTEN SİNATRA DİNLEMEK
Bob Dylan; 2015’te ‘Shadows in the Night’ albümünü yayımlayıp Sinatra’nın okuduğu şarkılar külliyatına dalış yaptığında ustalıkla kotarılmış bir iş, ancak tek seferlik bir heves gibi gördük ve yanıldık. Hemen bir yıl sonra Amerika’nın ‘Büyük Şarkı Kitabı’ndaki şarkı yazarları ve Sinatra bağlantısını koparmadan ‘Fallen Angels’la aynen devam etti. Neticede bir devam albümüdür; sonuncudur dedik ve bir daha yanıldık. Dylan bu kez daha önce hiç okumadığı 30 Sinatra parçası ve 3 CD’lik yeni albümü ‘Triplicate’le çıktı karşımıza... İşin ilginç yanı; Broadway müzikalleri ve Sinatra şarkıları arasında yaptığı bu gezme ‘Dylanesk’ dokunuşu sayesinde uzadıkça başarılı sonuç vermeye devam ediyor. Sinatra’lı son üç albüm; 60’ların ortasında yaptığı ‘Bringing It All Back Home’, ‘Highway 61 Revisited’, ‘Blonde on Blonde’ gibi diskografisinin mihenk taşı albümlerden daha az değerli değil müzikal açıdan. Birçok müzik eleştirmeni bunda hemfikir.
Dylan, her ne kadar şarkı sözleriyle Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş olsa da şarkı söylemek için iyi bir yorum da gerektiğini biliyor. O tütsülenmiş, hayatın taşlı yollarında yıpranmış sesiyle yumuşacık değil belki ama hakkını vererek Sinatra söyleyebilmesi bundan.
Paylaş