Taha Akyol

Bu bir ricadır

1 Eylül 2017
ADALET ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Sayın Mahir Ünal’dan hukukla ilgili bir ricada bulunacağım.

Niye Mahir Ünal’dan?

İki sebepten: Kendisinin çok okuyan bir muhafazakâr entelektüel olduğunu, mesela benim de fikri hocam olan merhum Prof. Erol Güngör’ü çok okuduğunu duyuyorum.

İkincisi, CHP’nin yayınladığı Adalet Kurultayı Sonuç Bildirgesi’ne Ünal tepki gösterdi; iktidarın yargıyı yönlendirdiğini söylemenin dış itibarımıza zarar vereceğini, FETÖ’nün ekmeğine yağ süreceğini söyledi.

Ülkenin dış itibarı ile hukuk arasındaki çok yakın münasebeti gören Sayın Ünal’dan değil de kimden ricada bulunacaktım?

CHP’NİN ETKİSİ Mİ?

Türkiye’nin dış politikada yaşamakta olduğu ağır sorunların bir kısmı iktidarın otoriterleşmesi, yargı bağımsızlığının ihlali gibi eleştirilerden kaynaklanıyor.

Bu bakımdan Sayın Ünal’ın teşhisi doğrudur.

Fakat bu konularda Türkiye’ye dışarıdan yöneltilen eleştirilerin sebebi CHP’nin onları etkilemesi değildir.

Yazının Devamını Oku

Anlamak ve coşmak

31 Ağustos 2017
MALAZGİRT Zaferi’nin ve Büyük Taarruz’un başlangıç gününün 26 Ağustos olması, “tarihi anlamak” bakımından iyi bir vesiledir.

Bu sene ikisini de daha bir görkemli kutladık. Ama yine “anlamak” yerine “hamaset” ve hatta “siyaset” ağır bastı.

Mustafa Kemal Paşa’nın, Büyük Taarruz’u Malazgirt Zaferi’ni dikkate alarak 26 Ağustos’ta başlattığı söylendi mesela.

Malazgirt’i kutlarken, Selçuklu devletini kurumlaştıran Vezir Nizamülmülk kimsenin aklına gelmedi. Çünkü Malazgirt’e “anlamak” için bakmaktan ziyade hamaset ve siyasetle bakıldı.

TARİHÇİLİĞİN EVRİMİ

Sorun tarih biliminin evrimiyle ilgilidir. Milli Mücadele liderlerinin zihninde, bizim zihnimizdeki “Malazgirt” kavramı yoktu.

Bırakın klasik Osmanlı tarihçiliğini... 19. yüzyıldaki en büyük tarihçimiz ve devlet adamımız olan Cevdet Paşa’da ve ilk ansiklopedistimiz olan Şemseddin Sami’de bile Alp Arslan’ı okuduğumuzda Anadolu kapılarının Türklere açılması gibi değerlendirmeler göremeyiz.

Ancak tarihi araştırmaları, özellikle Selçuklu tarihi üzerine çalışmalar ve en önemlisi modern anlamdaki “milli tarih” anlayışı geliştikçe, görüldü ki, Malazgirt Zaferi çürümekte olan Bizans’ın Anadolu’daki egemenliğini kırarak Türklerin burayı vatanlaştırmasına yol açmıştır.

ARAŞTIRMA RUHU

Yazının Devamını Oku

Büyük Zafer

30 Ağustos 2017
BUGÜN Türkiye Cumhuriyeti adıyla 780 bin kilometrekare genişliğinde ve 80 milyon nüfuslu bağımsız bir ülke varsa, bu, 30 Ağustos 1922 günü kazanılan “Büyük Zafer” sayesindedir.

Çok iyi planlanıp rasyonel olarak yönetilmeseydi, Venizelos’un deyişiyle “Anadolu platosunda küçük bir devlet” olurduk.

“Büyük zafer” sağlayan üç faktör vardır:

- Vatanseverlik ve kahramanlık ruhu.

- Rasyonel planlama ve rasyonel organizasyon.

-Bolşeviklerin ve İslam dünyasının desteğini alabilen, Fransa ve İtalya’yı İngiltere’den ayırabilen rasyonel diplomasi.

KAHRAMANLIK VE AKIL

Milli ordu İzmir’e doğru yürürken, muhafazakâr Tevhid-i Efkâr gazetesi “Gazi ve Kaahir (kahredici) Başkumandanımızın Son Beyannamesinden” başlığıyla yayınladığı haberde Mustafa Kemal Paşa’yı bir tepeden savaş meydanına ve İzmir ufuklarına bakarken resmetmişti.

Yazının Devamını Oku

Malazgirt zaferi

19 Ağustos 2017
ŞAİR ve düşünür Yahya Kemal, Malazgirt Zaferi’ni “vatanımızın temeli olan bir muzafferiyet” olarak tanımlamıştı.

“Kudsiyetinin hududu olmayan bir hadise” diyerek nitelemişti.

Gerçekten vatanımızın temellerinin 1071’de atılması da, sekiz buçuk asır sonra 1922’de kurtulması da “26 Ağustos” tarihine tesadüf etmişti.

Aradaki dokuz asır bizi yoğurdu, pişirdi, bugün var etti.

SULTAN ALP ARSLAN

Büyük kumandan ve devlet adamı Sultan Alp Arslan Malazgirt’ten önce Halep’teydi. Bizans İmparatoru Romen Diogen’in İran’a girmek üzere 200 bin kişilik orduyla yürüdüğünü öğrenince Anadolu’ya yöneldi.

Bugün emsalsiz Selçuklu anıt mezarlarını barındıran Ahlat’a geldi.

İki ordu Malazgirt Ovası’nda karşılaştı.

Sadece Türk tarihçiler değil, Runciman ve Claude Cahen gibi uzman Batılı tarihçiler de belirtir. Bizans ordusunda, o çağın imparatorluk orduları gibi, her kavimden toplanmış askerler vardı. Türkçe konuşan ve Şaman inancına mensup Uz (Oğuz) ve Peçenek süvarileri de bulunuyordu.

Yazının Devamını Oku

Metal yorgunluğu

18 Ağustos 2017
İKTİDAR partisindeki sorunlar yakın zamana kadar ‘eleştirel’ çevrelerde ifade edilirdi. Bağımsız muhafazakâr kalemler de yazardı.

Fakat partinin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan Trabzon gezisindeki konuşmalarıyla bu sorunları net olarak belirtti. “Metal yorgunluğu” dedi. Defalarca “tevazu” ve “kibirden sakınma” vurgusu yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti teşkilatına “Bu hırsızı nereden buldunuz dedirtmemek lazım” diye seslenmesi vurgularının en önemlisidir ve sorunların ulaştığı boyutları yansıtmaktadır.

Aslında bu uyarılar, gerçekte yaşanmakta olan sorunlara göre hafif ifadelerdir. Nitekim teşkilatlarda geniş çaplı değişiklik yapılacak olması problemin boyutlarını yansıtıyor.

Tamam da temel sorun teşkilatlar mı?

OLUMSUZ DEĞİŞİM

Partinin başlangıçtaki tevazu ruhunu yansıtan yumuşak ve reformist dilinin yerini zamanla güç dili ve güç uygulamaları aldı. Temeldeki sorun budur.

AK Parti’nin eski bakanlarından Nihat Ergün iki yıl önce çıkan “Adım Adım Siyaset” kitabında “Partiler bir süre sonra parti olmaktan çıkıyor, siyasi cemaate veya siyasi şirkete dönüşüyorlar” diye yazmış, partisinin “fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğini” belirtmişti.

Başbakan Davutoğlu da konuşmalarında

Yazının Devamını Oku

Başbakan haklı

17 Ağustos 2017
BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ın sosyal medyada yaygınlaşan özensiz ve çarpık dil hakkındaki yakınmaları haklıdır; dinlediğimde ferahladım, “Oh” dedim.

İktidardan parti propagandası içermeyen, kültürel bir soruna sakin bir dille işaret eden konuşma duymayı özlemişim.

Öncelikle şunu kendimize sormalıyız: Meramımızı anlattıktan sonra, dilin düzgün ve zengin olup olmamasının ne önemi var?!

PISA sınavlarının önemi yok diyebiliyorsak, Türkçenin düzgün ya da bozuk, zengin ya da kısır olmasının da önemi yok diyebiliriz!

Toplumumuzda yüksek edebi zevkler, yüksek sanat zevki, dilimizde ifade zenginliği, incelik ve ahenk olmasın diyebilir miyiz?

PISA SINAVLARI

PISA sınavlarında öğrencilerin matematik ve fen yetenekleri ölçülüyor. Fakat öğrencilerin kendi dillerinde yazılmış metinleri okuduklarında ne kadar anladıkları da ölçülüyor.

Aynı metni Türkçe okuyan bir Türk öğrencinin “anlama” puanı 428’dir; OECD ortalamasının altında, 51. sıradayız.

Aynı metni Çince okuyan bir Çinli öğrencinin

Yazının Devamını Oku

16 yıl iktidar

16 Ağustos 2017
ADALET ve Kalkınma Partisi 16 yıldır rakipsiz iktidardır fakat 2019 yılına endişeyle bakıyor. Partinin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan “yüzde 50+1” hatırlatması yaparak “İşimiz kolay değil” diyor.

Dürüst bir analiz için şu iki alana bakmak lazım:

- 16 yıl iktidarda kalmasını ve bugün de her şeye rağmen en güçlü parti olmasını sağlayan faktörler.

- Metal yorgunluğu gibi kavramlarla çok yumuşatılarak ifade edilen ciddi sorunlar.

İDEOLOJİ VE EKONOMİ

AK Parti’nin gücü uzun “şehirleşme” sürecinde geniş muhafazakâr kesimlerin özlemlerini temsil etmesinden geliyor.

- Değerler alanında sürekli dini referanslarla siyaset yapılıyor, 1930’lardaki baskılar sürekli hatırlatılıyor.

- İktisadi alanda okul, hastane, yol, ulaştırma gibi kamu hizmetleri gerçekten geliştirildi. Büyük projelerden ilçe belediyelerine kadar geniş bir ekonomik sektör söz konusudur.

Nitekim İhale Kanunu’nda on altı yılda 120’ye yakın değişiklik yapılarak

Yazının Devamını Oku

İdeolojik delirme halleri

15 Ağustos 2017
KUZEY Kore’de yaşananlar totaliter toplumun ne menem bir şey olduğunu anlamak bakımından önemlidir.

Şunu baştan ifade edeyim: Bende demokrasi kültürünün ve bilincinin gelişmesinde üç faktör etkili oldu: Hayat tecrübesi, özgürlük kavramı üzerine yaptığım okumalar ve totaliter modeller hakkında yaptığım araştırmalar.

Bu açıdan Kuzey Kore iyi bir “kitap”tır.

İKİ KORE

Eski Doğu ve Batı Almanya gibi, bugün de Kuzey ve Güney Kore totalitarizmle demokrasinin, kumanda ekonomisiyle piyasa ekonomisinin tipik örnekleridir.

Güney Kore’nin bariz özelliği teknoloji ve demokrasi; bu sayede kişi başına gelir 30 bin dolar!

Yılda 1 milyona yaklaşan bilimsel yayınla dünya sıralamasında 12. sıradadır.

Kuzey Kore ise kapalı toplum; hiçbir istatistikte yok veya en aşağılarda.

Dünyaya gösterdiği tek şey, füzeleri!

Yazının Devamını Oku