Paylaş
İktidardan parti propagandası içermeyen, kültürel bir soruna sakin bir dille işaret eden konuşma duymayı özlemişim.
Öncelikle şunu kendimize sormalıyız: Meramımızı anlattıktan sonra, dilin düzgün ve zengin olup olmamasının ne önemi var?!
PISA sınavlarının önemi yok diyebiliyorsak, Türkçenin düzgün ya da bozuk, zengin ya da kısır olmasının da önemi yok diyebiliriz!
Toplumumuzda yüksek edebi zevkler, yüksek sanat zevki, dilimizde ifade zenginliği, incelik ve ahenk olmasın diyebilir miyiz?
PISA SINAVLARI
PISA sınavlarında öğrencilerin matematik ve fen yetenekleri ölçülüyor. Fakat öğrencilerin kendi dillerinde yazılmış metinleri okuduklarında ne kadar anladıkları da ölçülüyor.
Aynı metni Türkçe okuyan bir Türk öğrencinin “anlama” puanı 428’dir; OECD ortalamasının altında, 51. sıradayız.
Aynı metni Çince okuyan bir Çinli öğrencinin ”anlama” puanı 494’tür... Güney Koreli öğrencinin Korece metni anlama puanı 517’dir! Yerleri 10’lu sıralardır.
Kendi dillerindeki bir metni kavrayışları güçlü olduğu için matematik ve fen konularını da iyi kavrıyorlar.
Sebep genetik, ırk falan mı?
Bu konuda Prof. Dr. İskender Öksüz’ün “Alt Akıl, Aptallar ve Diktatörler” adlı kitabını mutlaka okumak gerekir: Zekâların eğitim ve sosyal ortama göre nasıl değiştiğini gösteriyor, bunun siyasi ve ekonomik sonuçlarını da anlatıyor.
Irk meselesi değil; eğitim ve sosyal çevre meselesi.
Hamaset çözüm olmuyor; zihinleri açmıyor, duyguları kabartıyor.
KAVRAM ZENGİNLİĞİ
Düzgün konuşma için edebi zevkin gelmiş olması lazım. Sözgelişi, Halid Ziya ve Refik Halid gibi... Halide Edip, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Sait Faik, Mustafa Kutlu gibi dil ustalarımızı okumadan edebi zevk gelişir mi?
Zihnimizde kavram zenginliğini geliştirmenin tek yolu okuyarak yeni kavramlar öğrenmektir.
“Benim anlayacağım şekilde anlat” dediğimizde, yerimizde sayıyoruz demektir.
Anlayacağımız seviyeden yani düzeyden başlayıp yukarılara doğru yeni kavramları özümsemek şarttır, kavrayışımızı geliştirmek için. “Seviye yani düzey” diye kasten yazdım. “Düzey” bize “seviye”yi unutturursa “seviye” kelimesini kullanarak yazılmış bütün eserlerin cahilliğine kendimizi mahkûm ederiz.
Onun için ben bazen “özgürlük” desem de “hürriyet” kelimesini kullanmaya özen gösteriyorum.
Zira “hürriyet” kelimesini unutmak, Namık Kemal’i büsbütün unutmak olur!
Namık Kemal’le birlikte tarihi unuturuz, kuvvetler ayrılığını unuturuz, eleştirel düşünmeyi unuturuz...
EVLAT VE ÇOCUK
Dilin zenginliği ve ahengi konusunda bir şuna bakın:
“Ey Türk istikbalinin evladı!”
Bir de şuna bakın:
“Ey Türk geleceğinin çocuğu!”
Değil tarihi metinler, romanlarda bile sadeleştiriyoruz diye çok vahim kavram ve üslup katliamları yapılıyor.
Dil şovenizmine de sokak dilinin basitliğine de kapılmadan dilde devamlılığa, birikime, yüksek değerleri ve ince ayrıntıları ifade edebilecek kavram zenginliğine çok dikkat etmeliyiz. Kavram dağarcığımız zayıf, ayrıntılara dikkatimiz yetersiz olduğu için, neticede, PISA sınavlarında dünya ortalamasının altında kalıyoruz!
Bu yüzden mesela “orta gelir tuzağı”nı aşamıyoruz.
Halbuki ancak zihinlerimizi açarak, zihinlerimizde kavram zenginliği ve muhakeme cevvaliyeti yaratarak başarılı olabiliriz.
Bu meseleleri bütün samimiyetimle Sayın Başbakan’ın dikkatlerine takdim etmek istedim.
Paylaş