Paylaş
Şunu baştan ifade edeyim: Bende demokrasi kültürünün ve bilincinin gelişmesinde üç faktör etkili oldu: Hayat tecrübesi, özgürlük kavramı üzerine yaptığım okumalar ve totaliter modeller hakkında yaptığım araştırmalar.
Bu açıdan Kuzey Kore iyi bir “kitap”tır.
İKİ KORE
Eski Doğu ve Batı Almanya gibi, bugün de Kuzey ve Güney Kore totalitarizmle demokrasinin, kumanda ekonomisiyle piyasa ekonomisinin tipik örnekleridir.
Güney Kore’nin bariz özelliği teknoloji ve demokrasi; bu sayede kişi başına gelir 30 bin dolar!
Yılda 1 milyona yaklaşan bilimsel yayınla dünya sıralamasında 12. sıradadır.
Kuzey Kore ise kapalı toplum; hiçbir istatistikte yok veya en aşağılarda.
Dünyaya gösterdiği tek şey, füzeleri!
Kuzey Kore, hastalıklı bir “güç” tutkusuyla dünyaya meydan okuyor.
Totaliter şartlandırma, dünyaya meydan okumanın verdiği sahte güç coşkusu ve hayatın her alanını kontrol altında tutan totaliter örgütlenme eliyle yoksul kitleler bir “halk” olmaktan çıkarılıp bir “ordu” haline getirilmiş.
MAO DERSLERİ
Mao’nun 1966’daki “kültür devrimi” ideolojik delirmenin çok tipik örneğidir. Tabii ki Mao’nun Çin’inde de eğitim gelişiyor, sosyal farklılaşma oluşuyordu. Mao bunu kendi kişisel otoritesine tehdit saydı. 1966 yılında “Burjuva hastalıklarına, kapitalizm kalıntılarına karşı savaş” ilan etti.
Yaşları 14’le 30 arasında olan, Mao’nun “Kızıl Kitap” adlı broşürüyle büyülenmiş çocuklar öğretmenlere, profesörlere, iyi eğitimli bürokratlara, sanatçılara, kütüphane ve laboratuvarlara saldırdılar. Nitelikli insanları öldürdüler veya tekme tokat “tarlalara” gönderdiler; “masa başında oturmasınlar, emeğin değerini öğrensinler” diye!
Demokrasi gençlerin kişiliklerini geliştirmeyi gerektirir. Totaliter yapılar ise kişiliklerini arama çağındaki gençleri ideolojik mangalar haline getirir.
1976’da Mao öldü, yerine geçen reformist Deng Xiopind “Kedinin rengi değil fareyi yakalaması önemlidir” sloganıyla 1978’den itibaren “dört modernleşme” programına başladı: Tarımda, sanayide, bilim ve teknolojide, savunmada...
İDEOLOJİDEN REFORMA
Aşağıdaki grafikte, Çin’de kişi başına gelirin ideolojik delirme döneminde nasıl yerlerde süründüğü, 80’lerden itibarense hızlanarak yükseldiği görülüyor.
Deng’in “modernleşme” kavramı ve bunu somut uygulama alanlarına yöneltmesi bile ideolojik delilikten pratik rasyonalizme yönelmeyi yansıtır.
Çin bugün komünisttir, bunu otoriter disiplin sağlamak için yürütüyor. Ama Kishore Mahbubani’nin yazdığı gibi, dünyayı gezen milyonlarca Çinli, “Bu özgürlükler niye bizde yok?” diye sorguluyor.
Böyle bir çağda Kuzey Kore füze yapıyor ve “emperyalizme” karşı “3.5 milyon kişi gönüllü olarak orduya katılmak” için başvuruyor; öğrenciler okulu bırakıp kışlalar önünde kuyruğa giriyor!
Elbette Amerika eleştirilebilir. Trump’ın bilinen kışkırtıcı konuşmaları eleştirilmelidir de...
Fakat totaliter rejimlerin kitleleri nasıl delirtebildiğini çağımızda Kuzey Kore örneğinde gözlemlemek gerekir.
Çağımızda bilim, özgürlük, çoğulculuk, hukuk ve demokrasiden başka milletler için güvenli gelişme yolu yoktur.
Paylaş