İttihatçı olacağına Medine’de Şerif Hüseyin’e teslim olmalıymış!
Tarihçiler gerekli cevabı verdi.
Hatta ‘Bilimler Akademisi’ adlı bir kuruluş bu profesöre ödül vermiş, tarihçi Hasip Saygılı bu ödülün geri alınmasını istemişti.
Fahreddin Paşa gibi ders kitaplarında anlatılmayan bir tarihi şahsiyete kamuoyu ve bütün kesimlerin sahip çıkması önemlidir.
Ankara Belediyesi 613. Sokak’a Fahreddin Paşa’nın ismini veriyor.
Ben yerleşik sokak, cadde ve meydan adlarının değişmesine karşıyım ama bunu doğru buluyorum... “613. Sokak” bir tarihi, bir hafızayı yansıtmıyor.
ABDÜLHAMİDCİ-İTTİHATÇI
Muhafazakâr bir TV kanalı,
Evvela, hiçbir Amerika başkanının ülkesini Trump kadar rezil etmediğini belirtmeliyiz. “Keskin sirke küpüne zarar verir” ya, aynen öyle oldu.
Trump talihsiz Kudüs kararını şahsi kibirle almıştı. BM’deki oylamayı da onu bunu tehdit ederek geri çevireceğini sanmıştı.
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, oy kullanacak ülke diplomatlarına ne demişti?
“İsimlerinizi not ediyoruz, Başkan Trump’a vereceğiz!”
Ama 128 devletin oyları “Big Brother”ın suratına tokat gibi indi.
İSRAİL VE HİTLER
İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Danny Danon da “isimleri not ediyoruz” diyerek şöyle konuştu:
“Kral Davud 3.000 yıl önce Kudüs’ü Yahudilerin kenti olarak ilan etti. Tevrat Kudüs’ten 660 kez bahsediyor. İlk İsrail Başbakanı David Ben-Gurion ‘Kudüs İsrail tarihinin ayrılmaz parçasıdır’ demiştir...”
Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır, dünkü açıklamasında 2017’de turist sayısında iyi gelişmeler yaşandığını ama fiyatların çok düşük olduğunu söyledi.
Dahası, “kongre turizmi”nde hiçbir kıpırdama olmadığını, şartlar iyi giderse ancak 2020’den sonra bir kıpırdama olabileceğini de belirtti.
Bu neyin göstergesidir?
KONGRE TURİZMİ?
Büyük ve güçlü uluslararası kuruluşlar uzman bilim insanlarını, yöneticileri davet ederek güvenli ve konforlu otellerde bir hafta-on gün ‘kongre’ yapar. Düzenlemesi birkaç yıl öncesinden yapılır.
Çok iyi para bırakırlar.
Bunlar artık gelmiyor.
Ucuz turist geliyor, pahalı ve üst düzey kongre organizasyonları gelmiyor.
Bin Zayed’in bu sözleri Ortadoğu Araplarında yaygın bilinçaltının dışavurumudur.
Bir bakıma faydalı da oldu: Ortadoğu gerçeğini görmemize katkısı olabilir.
Hatırlayınız, “Ortadoğu bataklığı” kavramına nasıl tepki gösterilmişti?
Yakın tarihimizdeki “Medine müdafaası”nı ve Lozan’daki “kutsal emanetler” tartışmasını hatırlamamız da faydalı olacak.
MEDİNE MÜDAFAASI
Birinci Dünya Savaşı’nda Şerif Hüseyin’in isyanı Haziran 1916’da başladı. Hem İngilizlerle pazarlık ve isyan hazırlıklarının tamamlanması bakımından hem Şerif Hüseyin “Türkler sıcağa dayanamaz” dediği için bu tarih seçilmişti!
Şerif Hüseyin Mekke’deydi, Adana’yı bile içine alan bir Arap imparatorluğu ve Arap hilafeti istiyordu. Osmanlı’yı yıkmak için İngiltere’den bol bol altın almıştı.
Hicaz Demiryolu’nun ucunda bulunan Medine’yi 12. Tümen Kumandanı Fahreddin Paşa savunuyordu. İngiliz destekli Arap bedevilerin saldırılarını defalarca püskürttü.
Dış politikaya böyle bakınca ister istemez alternatifinin karşıt dini bloklaşma olacağı sanılır, heyecan duyulur ama sonuç vermez.
Aynı kesimin Avrupa Birliği’ni “Hıristiyan Kulübü” veya 16 Nisan referandumu sırasında “Haçlı ittifakı” diye nitelemesi de benzer bir bakıştır.
Böyle bakınca birçok iktisadi, jeopolitik, siyasi faktör gözden kaçıyor. Siyaset de hamaseti bol ama isabeti az bir mecraya sürükleniyor.
KUDÜS OYLAMASI
Kudüs konusunda Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylama, siyasi gerçekleri daha bir analitik gözle görmemize yardımcı olabilir.
Trump’ın akıldışı kararının geçersizliği için verilen önergeyi ABD tek başına veto etti. Buna karşılık 4’ü daimi üye, 10’u geçici üye toplam 14 devlet Trump’ın kararının geçersiz sayılması yönünde kabul oyu kullandı.
Reuters ajansı haberi “Amerika izole oldu” diye verdi.
Amerika ve İsrail’i sinirlendiren 10 ülke şunlar: İngiltere, Fransa, İtalya, İsveç, Çin, Rusya, Uruguay, Bolivya, Etiyopya, Japonya, Kazakistan, Senegal, Ukrayna ve Mısır.
Hele de annelerin evlat acısı.
Pazar günü Yılmazların evine taziyeye gittim. Cenazede kalabalıktan Yılmazlara yaklaşamadım, belki de iyi oldu çünkü yıllar öncesinden, mutluluk ve ikbal dönemlerinden tanıdığım bu iki insanı, böylesine üzgün, böylesine bitkin görmek kolay değil.
Sonu felce doğru giden bu amansız hastalığı yaşarken sevgili Yavuz’un ne kadar acı çektiğini tahmin ediyorum.
38 yaşında ve hayatı başarılarla dolu gencecik bir insanın yolunu kesen karamsarlık ve kapkara umutsuzluk... Daha fazla dayanamadı demek ki.
Allah rahmet eylesin.
İntihar hiç tasvip edilemez, kalanlara da büyük acı veriyor.
AMANSIZ HASTALIK
Sanırım bir yıl önceydi, karşılaştığımızda Yılmaz, oğlu Yavuz’un hastalığından bahsetmiş,
CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun sorusu üzerine, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu yazılı cevabında şöyle diyor:
“Basın özgürlüğü indeksleri Batı merkezli kuruluşlar tarafından hazırlanmakta ve basın özgürlüğü kavramı Batı merkezli ele alınmakta olup, ülkelerin içinde bulunduğu durum ve koşulları göz ardı etmektedir.”
AK Parti kurulurken, AB reformlarını yaparken böyle demiyordu.
Şimdi ne dersiniz; Rusya, Şanghay Beşlisi ve birkaç Ortadoğu ülkesi ile birlikte biz de bir “özgürlük indeksi” hazırlayalım mı?!
EVRENSEL İNSAN HAKLARI
Basın özgürlüğü kavramını Batılı ölçülerle ele almayacaksak neye göre tanımlayacağız?
Türkiye “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”ni imzalamadı mı?
Türkiye bu uluslararası sözleşmeye uymayan
Bildiride Doğu Kudüs, Filistin devletinin başkenti ilan edildi. Artık hiçbir Arap ülkesi bunun aksine davranamaz.
Amerika ve İsrail, başta Suudi Arabistan olmak üzere bazı Arap ülkelerini kullanarak Ortadoğu’da bir “yandaş blok” oluşturuyordu. Artık Suud ve uyduları da Kudüs konusunda açıkça ters bir tavra giremez.
Fakat başarının bu kadarı yetersizdir, etkin bir diplomasiye ihtiyaç vardır.
Bildiride bir tür “yaptırım” olarak Güvenlik Konseyi’ne çağrı yapılıyor. Fakat İsrail’in hoşuna gitmeyecek bir karar tasarısını konseyde Amerika veto edecektir. Rusya’nın da ne yapacağı belli olmaz. Nitekim Moskova Kudüs konusunda “Türkiye ile görüşlerimiz örtüşmüyor” diye açıklama yaptı!
Bildiride konseyden daha önemli başka bir yoldan bahsediliyor: BM Genel Kurulu’na gitmek.
DİPLOMASİ İHTİYACI
BM Genel Kurulu’nun 3 Kasım 1950 tarihli 377 Sayılı Kararı’na göre, “milletlerarası barış ve güvenliğin sağlanmasında Güvenlik Konseyi başarısız olursa”, sorun Genel Kurul’a götürülebilir.
Genel Kurul ne yapabilir?