Taha Akyol

Bu coğrafyada

5 Aralık 2017
TÜRKİYE Batı ile ciddi sorunlar yaşıyor, dost bulmakta zorlanıyor.

Başbakan Binali Yıldırım 16 Haziran 2016’da okuduğu hükümet programında “Bölgede ve dünyada dostlarını artıran, düşmanlarını azaltan bir dış politika” vurgusu yapmıştı. Doğru bir prensipti, kamuoyunda da iyimser bir beklenti yaratmıştı.

Fakat bir buçuk yıl geçti, tek olumlu gelişme Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Ağustos’taki Moskova ziyaretiyle Türk-Rus ilişkilerinin düzelmesi oldu.

Avrupa, Amerika ve Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerde sorunlar arttı.

Teşhisi doğru koymak gerekir. Dünya bize düşman da Türkiye’ye bir “kuşatma” mı uygulanıyor, yoksa Türkiye “yalnızlaşma” riskiyle karşı karşıya mı?

RUSYA VE YPG

Elbette Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Rusya’nın demokrasi ve hukuk devleti gibi bir derdi olmadığı için Rus basınında, parlamentosunda, çeşitli kurumlarında Türkiye’ye bu yönde eleştiriler yok.

Ama PKK’yı terör örgütü saymamakta direnen Rusya da aynı Rusya’dır.

Bir AB ülkesi PKK’nın terör örgütü olmadığını söylese AİHM kararlarını önlerine koyarsınız.

Yazının Devamını Oku

Başka yol yok mu?

4 Aralık 2017
ZARRAB davası konusunda Ankara yani iktidar farklı bir yol izleyemez mi? Türkiye’nin lehine sonuç verecek başka bir yol yok mu?

Tabii kastettiğim, Zarrab’ın artık “tanık” olduğu, “Amerika Hakan Atilla’ya karşı” adını alan davadır.

İktidar bu soruşturmayı Türkiye’ye karşı Amerikan devletinin bir komplosu olarak gördü. Obama zamanında Joe Biden’la yapılan görüşmelerde, ondan sonra Trump’la yapılan görüşmelerde bu soruşturmanın kapatılmasını istedi.

Ankara iki defa nota verdi, Zarrab’ın durumunu sordu. Zarrab’ı öven eski beyanları burada tekrarlamıyorum.

Şimdi ise Zarrab hakkında “casusluk” suçlamasıyla soruşturma açıldı.

DÜNYANIN İLGİSİ

Ankara’nın bu politikasının olumlu bir sonuç vermediği apaçık ortada.

Tam aksine etki yarattı, işte Soli Özel’in yazdığı gibi, normal şartlarda büyük Amerikan medyasının pek ilgisini çekmeyecek olan davaya Türkiye’nin ısrarla bu konuyu en üst düzeyde gündeme getirmesinin de bir sonucu olarak tüm projektörler çevrilmiş bulunuyor. (Haber Türk, 29 Kasım)

Soli Özel uzman bir isimdir, yazdıklarını ciddiye almak, üzerinde düşünmek gerekir.

Yazının Devamını Oku

Yargı ne yapar?

2 Aralık 2017
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddiaları konusunda son sözü yargının söyleyeceğini yazdığımda iki taraftan eleştiriler geldi.

- Bir kesim diyordu ki, olay ahlakidir, hukuki değil; yargının yapacağı bir şey yok; yargı bunları aklar...

- Öbür kesim diyordu ki, bu bir kumpastır, son sözü yargı söyler diyerek ciddi bir olay gibi gösteriyorsun, işi ‘mahkemelik’ yapıyorsun.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında tazminattan başka “ceza davaları da açacağız” dedi. Başbakan Yıldırım da “elindeki bilgi ve belgeleri zaman geçirmeden savcılığa iletmesini istedik, tıs çıkmadı” diye konuştu.

Dün belgeleri savcılığa verdiler, basına dağıttılar.

Vermeseydiler bile Ankara Başsavcılığı zaten belgeleri istemişti; doğrusu da buydu.

Evet, işte iki gün önce yazdığım gibi “son sözü yargı söyleyecek”.

‘ETKİLİ SORUŞTURMA’

Savcı neyi araştıracak? Önce belgeler sahte mi, gerçek mi, diye araştıracak.

Yazının Devamını Oku

‘İnce sanat’

1 Aralık 2017
AMERİKA’da Ermeni tasarıları gündeme geldiğinde Türkiye’nin lehinde tavır alan Amerikan kurumları, mesela Pentagon bugün niye hâlâ PYD’ye silah vermeye devam ediyor.

Üstelik Trump “Artık silah vermeyeceğiz” dediği halde!

NTV’nin 24 Eylül 2000 günlü haberi aynen şöyleydi:

“ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Temsilciler Meclisi liderlerine gönderdiği önemli mektupta, sözde Ermeni soykırımı tasarısının Temsilciler Meclisi’nce kabul edilmemesi yolundaki talebini kesin bir dille iletti.”

Aynı Pentagon bugün, Ermeni tasarısından çok daha ciddi bir tehdit olan PYD’ye ağır silahlar vermeye devam ediyor!

Peki, Obama’nın ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaptığını ve Meclis’teki konuşmasında Türkiye lehine söylediklerini hatırlıyor musunuz?

AJANLAR, CASUSLAR

Avrupa Parlamentosu’nda 10 Aralık 2004’te Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması için oylama yapılmıştı. 407 üye ellerinde Türk bayraklarıyla “evet” diyordu, “hayır” diyenler 262’de kalmıştı.

Avrupa basınında Türkiye’ye övgüler çıkıyor, Türkiye’ye yabancı sermaye akımı başlıyordu.

Yazının Devamını Oku

Son sözü hukuk söyler

30 Kasım 2017
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu iddialar, kendisi için de iktidar için de ciddi bir ağırlığa sahip.

Fos çıkarsa Kılıçdaroğlu ve partisi itibar kaybedecektir.

Böyle değil de yasadışı parasal ilişkilerin “belgesi” olduğu kanıtlanırsa o zaman iktidar itibar kaybedecektir.

Her iki ihtimalin de hukuki sonuçları olur.

Böyle durumlarda bir hukukçu peşinen “sahte” diyemez, peşinen “delil” de diyemez. Siyasiler diledikleri gibi konuşabilir ama hukukçunun konuşabilmesi için elinde “hukuken geçerli” bilgiler olmalıdır. Bu aşamada bunlar yok.

Bu bilgiler adli soruşturmayla ortaya çıkabilir.

Cumhurbaşkanı hakaret davası açtı, o davada da bu konular araştırılacaktır.

CHP’nin bu belgeleri savcılığa vermemesini yadırgıyorum, belki Meclis araştırması açtırmak için böyle yapıyorlar ama her halde savcılığın ihbar sayıp soruşturma açması gerekir. 

SAHTE Mİ, NORMAL Mİ?

Yazının Devamını Oku

‘Beyefendi istiyor’

29 Kasım 2017
CUMHURBAŞKANI Erdoğan çok önemli bir soruna değindi; kendi adının kullanılarak bürokraside iş yapılmasından yakındı.

“Beyefendi böyle istiyor veya Cumhurbaşkanımız böyle istiyor veya Külliye böyle istiyor” diyerek davranılması...

Evet, “kamu yönetimi” teorilerinde belirtildiği gibi, bu yapılarda yanlış işler yaptırılabileceği gibi “Acaba ne der?” çekingenliğiyle bürokraside bir durgunluk da ortaya çıkar. Cumhurbaşkanı’nın şu sözü böyle bir tespittir:

“Bakan bakanlığını tıkayacak, siyasetçi teşkilatı tıkayacak ondan sonra da suçu bizim üstümüze atacak. Yok öyle yağma, herkes görevini yapacak.”

HERKES GÖREVİNİ YAPACAK

Elbette doğrusu “herkesin görevini yapması”dır fakat somut olaylarda “görev”in neyi gerektirdiği konusunda tereddütler ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda sorumluluk üstlenip en yakın amirin karar vermesi gerekir.

Öyle olmayıp “en üst”ten işaret bekleme ihtiyacı duyulursa veya “beyefendi böyle istiyor” söylentileri olursa doğacak tereddütler “bürokratik durgunluğa” yol açar.

Ankara’yı iyi tanıyan değerli yazar Kemal Öztürk bir yıl önce bürokrasinin durumunu şöyle yazmıştı:

“Gözler hep Cumhurbaşkanı’nda, her şeyi ondan istiyorlar.”

Yazının Devamını Oku

Kapıları açmak

28 Kasım 2017
MISIR’da Ravza Camisi’nde DAEŞ’in yaptığı barbarca katliam için Türkiye 24 saat milli yas ilan etti.

Çok bozuk olan Mısır’la ilişkileri düzeltme yönünde bir jest olsa gerek.

Ankara yas ilan etmekle doğru bir hareket yaptı. Temmuz 2013’te Mısır’da seçilmiş hükümete karşı askeri darbe olduğunda Türkiye’nin bunu protesto etmesi “haklı” idi, fakat bunu miting meydanlarına varıncaya kadar sürekli bir kampanyaya dönüştürmesi ve uluslararası platformlarda da bunu sürdürmesi “rasyonel” değildi.

Şimdi inşallah bu yas ilanı ilişkilerin gelişmesi için bir vesile olur.

SURİYE POLİTİKASI

Nisan 2011’de halk ayaklanmasının başlamasından itibaren hükümet, yine dikta rejimini “protesto” etmenin ötesinde, miting meydanlarına kadar “Esed gitsin” kampanyası yürüttü.

Bunu talep etmek başka, bunu kampanyaya dönüştürmek ve buna kilitlenmek başkadır. Rusya’nın müdahalesiyle Esad askeri ve diplomatik olarak güçlendi.

Putin’e “sayenizde” diyerek teşekkür edip duruyor zaten.

22 Kasım’daki Soçi zirvesinde Esad’ın konumu bir bakıma tescil edildi.

Yazının Devamını Oku

‘İslam adına’

27 Kasım 2017
PAKİSTAN İslam Cumhuriyeti’nin Feyzabad kentinde “Lebbeyk Ya Resulallah Hareketi” adlı İslamcı bir grup günlerdir oturma eylemi yaparak şehirlerarası trafiği de aksatıyordu.

8 bin güvenlik görevlisi müdahale etti; çatışma çıktı, bir ölü, çok sayıda yaralı var.

Olay yerel fakat içerdiği sorunlar fevkalade önemli.

NEYLE UĞRAŞIYORLAR?

Evvela bu hareketin ismi... Kâbe tavaf edilirken Allah için yapılan toplu duadan uyarlanmıştır.

Soru bir: Böyle ‘din adına’ hareket edenler de nihayet insanlar değil mi? Nice yanlışın üstü mistik bir örtüyle kapatılmış olmuyor mu?!

FETÖ neydi?

Pakistan Seçim Kanunu’na göre seçmenler, dahil oldukları kategorinin belirlenmesi için resmi makam önünde şöyle yemin ediyordu: “Hz. Muhammed’in son peygamber olduğuna tam yemin ederim.”

5 Ekim’de yapılan kanun değişikliğiyle bu şöyle değiştirildi:

Yazının Devamını Oku