Siyasallaşmadığını düşünenlerin oranı yüzde 30, bu konuda fikri olmayanların oranı yüzde 19.4.
Bu bulgular yargıya güvende iyileşme olduğu izlenimini yaratabilir. “Yerlerde sürünüyor” deniliyordu, toplumun en az yüzde 30’u yargının siyasallaşmadığı görüşünde...
Biraz ‘analiz’ edelim mi?
Abdülhamid hayranlığı Mehmet Âkif’e düşmanlık yaratıyormuş; Âkif Abdülhamid’i eleştirdiği için.
Bu nasıl korkunç bir fanatizm?
İkinci Meşrutiyet döneminde büyük âlim ve düşünürlerini gördüğümüz İslamcılık akımının, bugün siyasi tarafgirlik yüzünden düştüğü seviyeyi görüyor musunuz?
Düzeyli bir İslamcı dergi olan Sebilürreşad’da Fatih Bayhan, Anadolu izlenimlerini kaleme aldı. TRT’deki “Payitaht” dizisinin “Abdülhamid sevgisi inşa ettiğini”, fakat Abdülhamid’i eleştirdiği için Mehmet Âkif’e karşı bir nefretin de oluşmaya başladığını şöyle anlattı:
Lozan’da Yunanistan’dan Anadolu’da yaptığı tahribat ve katliam için tazminat istemiştik. Fakat “Yunanistan’ın ödeme gücü yok” denilince İsmet Paşa vazgeçmiş, milyonlarca altını Yunanistan’a bağışlamıştı.
Böyle diyor.
Peki bu doğru mu?
Evet tazminat istedik, İsmet Paşa sonunda vazgeçti.
Fakat gerçek bundan ibaret midir?
ZİHNİYET MESELESİ
Mesele fevkalade önemli bir zihniyet sorununu yansıtıyor: Filin neresinden tutarsanız, tuttuğunuz yer gerçektir ama ona göre fil tanımı yapmak yanlıştır!
Muhafazakârların bir kısmı, karmaşık gerçekliği araştırmadan, siyasi propaganda için işlerine gelen birkaç olayı seçip ona göre
Yedi yıldır Suriye politikasını “Esad gitsin” üzerine bina eden Ankara bu esnekliği gösterebilir mi, açıkçası, bu virajı alabilir mi?
Bu virajı almalı...
Yanlış olan Suriye’de Esad gitsin derken bunu esnek bir siyasetten öteye, sert bir ideoloji haline getirmekti.
Geldiğimiz nokta sudur: Suriye sınırında komşumuz Esad mı olsun, yoksa ister özerk ister bölgesel deyin, YPG yani PKK mı olsun?!
ŞAM’LA İTTİFAK!
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, CNN Türk’te “Fırat’ın doğusu”nun ne kadar karmaşık bir “siyasi sorun” olduğunu anlatırken, burada Türkiye’nin “Şam ve Rusya ile beraber hareket etmesi” gerektiğini söyledi.
Sordum, “Türkiye Şam‘la ittifak yapmalı” mı diyorsunuz?... Cevabı: “Elbette... Hatta Şam sınıra çıkmalıdır.”
Evet, gelinen nokta budur, doğrusu budur.
Harekât ilerledikçe daha büyük zorlukların üstesinden gelmek de gerekecek.
İlker Başbuğ’a göre, Zeytin Dalı operasyonu önceki Fırat Kalkanı’ndan “çok daha zor” şartlarda başarılacak.
Zeytin Dalı operasyonunda, dün itibarıyla, Hatay ve Gaziantep sınırının 7-8 km ötesinde 7 tepe ele geçirilmiş bulunuyor. Bunların birleşmesi ve yenilerin kazanılmasıyla, Afrin şehrini kuşatan güvenli şerit oluşturulacak.
Başbakan Yıldırım bunu “130 km uzunluğunda 25-30 km derinliğinde güvenli şerit” diyerek tanımladı.
Bu tamamlandıktan sonra YPG’nin asıl yığınak yaptığı Afrin şehrine sıra gelecek, yani ikinci aşama...
AFRİN ŞEHRİ
Fırat Kalkanı harekâtı nispeten düz bir arazide 145 günde tamamlanmış ve DAİŞ’in elindeki El Bab kontrol altına alınmıştı.
Şimdi Zeytin Dalı daha engebeli, görece dağlık ve ormanlık bir arazide cereyan ediyor. Onun için ilk hedef tepeleri ele geçirmek oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump’ın yaptığı görüşmeyi Beyaz Saray’ın olumsuz vurgularla açıklaması, buna karşılık Beştepe‘nin düzeltme ihtiyacı duyması diplomasi hayatında pek görülen bir olay değildir. Beyaz Saray’ın yaptığı ayıptır.
Bu konudaki haberi okudunuz.
Amerika’dan bazen olumlu haberler geliyor, “Türkiye’nin güvenlik ihtiyacını anlıyoruz, Rusya aramızı açmaya çalışıyor” diyorlar... Olumsuz haberler geliyor, “Afrin’de istikrarsızlık yaratıyorsunuz, askerlerimiz karşı karşıya gelebilir” diyorlar.
Kendi içinde parçalı fakat genel bir kimlik hassasiyeti oluştu.
Kürt hareketinde zamanla silahlı ve totaliter unsurlar mı, halen maalesef çok cılız olan demokratik ve meşruiyetçi unsurlar mı ağır basacak?
Bu sualin halen meçhul olan cevabı uzun vadede bütün Ortadoğu’yu etkileyecektir.
Hiç şüphesiz, ‘büyük devletler’in Ortadoğu hesaplarında bu faktör önemli bir yer tutuyor.
Hiçbirinde ‘fetih dili’ yok.
Yakarız, kırarız demiyorlar.
Çünkü harekât elbette bir askeri güç meselesidir fakat bundan ibaret değildir. Harekâtın amaçlarını ve aşamalarını siyaset belirleyecektir ve tabii siyasi şartlara göre belirleyecektir.
TEMEL KAVRAMLAR
Devlet adına yapılan açıklamalarda vurgulanan kavramları, dünkü Güvenlik Zirvesi bildirisinde görebiliriz. Bildiride “Özgür Suriye Ordusu unsurları ve onlara destek veren Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait birlikler” denilmesinin altını çizmek gerekir. Ankara sürekli olarak “Özgür Suriye Ordusu” kavramını vurguluyor; bunun anlamı, harekâtın dışarıdan bir istila olmayıp Suriyeli unsurlara dayanan bir güvenlik operasyonu olmasıdır.
Aynı bildiride vurgulanan diğer kavramlar:
“Suriye’nin toprak bütünlüğü, terörist unsurlarla sivil halkı ayırt etmek, izlediğimiz politikanın haklılığı uluslararası topluma her düzeyde anlatmak...”
Harekâtın bir etnik gruba karşı değil,