Mehmet Âkif'e düşman olmak

ARTIK bu kadarına pes denilir!

Haberin Devamı

Abdülhamid hayranlığı Mehmet Âkif’e düşmanlık yaratıyormuş; Âkif Abdülhamid’i eleştirdiği için.

Bu nasıl korkunç bir fanatizm?

İkinci Meşrutiyet döneminde büyük âlim ve düşünürlerini gördüğümüz İslamcılık akımının, bugün siyasi tarafgirlik yüzünden düştüğü seviyeyi görüyor musunuz?

Düzeyli bir İslamcı dergi olan Sebilürreşad’da Fatih Bayhan, Anadolu izlenimlerini kaleme aldı. TRT’deki “Payitaht” dizisinin “Abdülhamid sevgisi inşa ettiğini”, fakat Abdülhamid’i eleştirdiği için Mehmet Âkif’e karşı bir nefretin de oluşmaya başladığını şöyle anlattı:

“Genç dimağların zihnini karıştırıp ‘Mehmet Âkif nefreti inşa’ ettiklerine şahit olduk, üzüldük.”


BU HAKLIYSA O HAİN!
Görüyor musunuz gelinen noktayı? Abdülhamid hayranlığıyla Mehmet Âkif’e bile “nefret”le bakanlar tarihe ve bugün toplumdaki değişik fikir ve siyaset akımlarına nasıl bakarlar?

Nasıl “tek millet” oluruz nefretlerle parçalanarak?

Nasıl bir zihin hastalığı, nasıl bir psikolojik saplantıdır bu?

Albert Camus, “Başkaldıran İnsan” adlı muhteşem eserinde, bu ideolojik bağnazlığı, bu psikolojik saplantıyı anlatırken, Rus anarşizminin babalarından Pisarev’in şu cümlesini aktarır:

“Darwin haklı olduğuna göre Lamarck haindir!”

İsimleri değiştirin, aynı hastalığın değişik toplumlarda değişik siyasi ve ideoojik idollerle ortaya çıktığını görürsünüz!


HÜRRİYET DÜŞÜNCESİ
Mehmet Âkif’in savunulmaya ihtiyacı yoktur. Güce ve idollere bağımlılığın siyasi tarihimizde hayli etkili olmasına rağmen, Âkif yüksek ahlak ve bağımsız kişilik abidesidir.

Yüksek ahlak ve bağımsız kişilik!

Bu değerleri anlatmak gerekirken bir dizinin etkilerini görüyor musunuz; tabii yatkın olduğumuzdan!

Abdülhamid’e sadece Jön Türkler değil, Said Nursi ve Elmalılı Hamdi Efendi dahil hemen bütün İslamcılar da muhalifti.

Onların istibdat eleştirisi, hürriyet fikrinin gelişmesi için yararlı oldu.

Dağılmakta olan devleti yönetebilmek için Abdülhamid’in itaate, muhaliflerin ise görüşlerini anlatmak için hürriyete ihtiyaçları vardı.

Atatürk dönemi dahil, tarihi bir de bu gözle okumak lazım.

Hayatın kendisi gibi tarih de asla ak-kara değildir. Siyasetteki “bizler, onlar” kutuplaşmasının bizi hayata ve tarihe bakarken körleştirmesine izin vermeyelim.

Üstelik, meşru zemindeki muhalefet hareketlerini hain sayarak yahut nefret ederek özgürlük fikri gelişir mi?


KUT’ÜL AMARE ZAFERİ
TRT’nin yeni dizisi “Mehmetçik, Kut’ül Amare” dizisi hakkında bir değerlendirme yapmak için erken.

İnşallah “Payitaht” gibi olmaz, tarihi gerçeklere saygılı olur.

Bu diziyi izleyenlere hatırlatmak isterim: Birinci Dünya Savaşı’nın bütün cephelerinde ve iki zaferimiz olan Çanakkale ile Kut’ül Amare’de kahraman kumandanlarımızın hemen tamamı İttihatçıydı.

Abdülhamid’e karşı gelmişlerdi.

Hatta Kut’ül Amare’de bize zafer kazandıran “Kut Kahramanı” Halil Paşa, Abdülhamid’e suikast yapacaktı, bunu Talat Paşa önlemişti; İstanbul’da kargaşa çıkar endişesiyle.

Kut zaferini ve yakın tarihimizi merak edenler Halil Paşa’nın anılarını mutlaka okumalıdır. Taylan Sorgun tarafından “Bitmeyen Savaş” adıyla yayımlandı, 7. baskısı Kaynak Yayınları’ndan çıktı.

Halil Paşa’nın şahsında bir neslin özelliklerini ve Milli Mücadele’deki hizmetlerini de göreceksiniz.

Netice: Tarih dizilerden öğrenilmez! Akademik tarihçilik disipliniyle yapılan araştırmalardan öğrenilir.

Yazarın Tüm Yazıları