Sıtkı Şükürer

Ramazan herkesindir

4 Haziran 2017
BU yıl Ramazan laik kesimde “sönük” geçiyor.

Oysa 10 yıl öncesi bambaşka bir heyecan vardı.
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı.
Askeri vesayete direnen iktidar eşzamanlı kendileriyle ilgili tedirginlikleri azaltmak için çaba gösteriyordu.
Açıkça, gerek uluslararası toplum, gerekse ülkenin tüm demokratları nezdinde çok büyük “avans” elde etmişlerdi.
Bu pozitif iklim herkesi etkiliyordu.
İnsanlar birbirlerinin değerlerine içtenlikle sahipleniyor, farklılıkların ortak bir kültür zenginliği olarak yaşanmasına çaba gösteriyorlardı.
Şimdi, bu hoşgörünün toplum genelinde kan kaybettiği gözleniyor.

Yazının Devamını Oku

Trump idoldür

29 Mayıs 2017
ABD’de ana gündem maddesi “Trump”.

Müesses düzen Trump’ı hiç istemedi.
Şimdilerde onu görevden almaya çabalıyor.
Becerebilirler mi?
Zannetmiyoruz. Zira Trump ilk örnek değil.
1700’li yıllardan itibaren, 1. Sanayi Devrimi ile serbest piyasa mekanizmasının yüceltildiği ve bu esasa göre oluşturulan ahlak ve hukuk normlarının toplumsal değerler manzumesine dönüştürülerek kitlelere zerk edildiği bir 300 yıl yaşanmıştır.
Bu mitos; herkesin önünün açık olduğu, çalışkanlığın, dürüstlüğün, girişimciliğin mutlaka ödüllendirileceği bir düzen vaat ediyordu.
Bunun bir “koca yalan” olduğu giderek anlaşıldı.

Yazının Devamını Oku

Zamanın ruhu radikallerden yana

21 Mayıs 2017
FRANSIZ seçimlerini Macron kazandı. Irkçı Le’pen karşısında ikinci turda yüzde 66 oranına ulaşan sağduyulu ittifak “şimdilik” tehlikeyi bertaraf etti.Burada kullandığımız “şimdilik” kelimesi önemli.

Zira Fransa’da “gidişat” iyi değil...

Tunç Soyer, biliyorsunuz Seferihisar ilçesinin Belediye Başkanı.
Tunç Bey, sıradan siyasetçilerden farklı niteliklere sahip bir entelektüeldir. Bu nedenle; kente, partiye, ülkeye lider arayanların hep “radarında” olmuştur.
Sayın Başkan’la geçenlerde bir araya geldiğimizde, Macron’un seçimi kazanmasını kalıcı bir zafer olarak değerlendirmenin yanlışlığına işaret ediyordu.
Sanki, biraz ABD, biraz Hollanda, Avusturya, bir çalım da Türkiye’yi ima ederek, milliyetçi muhafazakar oyların önlenemez yükselişinin benzer şekilde Fransa’yı da etkisi altına aldığını belirtiyor ve halkından yüzde 34’e yakın oy alan ırkçı partinin önünün kesilmesinin kolay olmayacağını ifade ediyordu.
Başkan; Le’pen gibilerin 1970’lerde yüzde 1’in altında oy alırken, son seçimde ışığı gördüklerini ve “mazbut sağ popülist parti” rolüne bürünmek için kolları sıvamaya başladıklarını belirtiyor.
Siyaset oyunu, üç aşağı beş yukarı dünyanın her yerinden benzer esaslara göre oynanıyor.

Yazının Devamını Oku

Patron

14 Mayıs 2017
BÜYÜK şirketlerde “patron” konumlu bir “pozisyondur”...

Her büyük organizasyon bir takım kademelerle şekillenmek zorundadır.

Bu çerçevede, kritik konularda daima bir nihai karar vericinin varlığına gerek vardır.
Aktif konumunda kalmayı tercih eden “patron” daha ötesine talip olmamalıdır.
Bu makamı yönetim şemasının bir parçası olarak görmek, onu değersiz kılmak değildir.
Aksine bu konum “en kritik post”tur.
Bu sebepten, işletmenin menfaatleri gereği “açık yıpranmaya” karşı dikkatli bir şekilde korunmalıdır.
Patron’nun “adil” bir imajının olması iyidir.

Yazının Devamını Oku

Kendimizi abartmayalım

7 Mayıs 2017
İNSANLARDA İzmirlilere yönelik, istihza ile karışık bir bakış açısı gelişiyor. Bu durumun bir adım sonrası “kafa bulma”dır.

Yani, “dikkat” diyoruz.

Efendim, simite “gevrek”, domatese “domat” demek; şaşılası, aklı başından alıcı, müthiş bir ayrıcalık falan değildir.
​Tamam, İzmirliyiz, Ege’de yaşıyoruz, mutluyuz, kendimizi özel hissediyoruz.
​Ama bu hissiyatı apayrı bir “zümreyiz” seviyesine yükseltmemizin de bir alemi yok.
​Burası “Özgürlükler Ülkesi” de diğer yerler sanki hepten karanlıklar içinde mi?
Dört milyon İzmirli bir yana, kalan 75 milyon diğer yana mıdır?
​Yaşam sevinci, demokrasi, sadece bizim mi iliklerimize işlemiştir?

Yazının Devamını Oku

Ölçüsüz tepki

30 Nisan 2017
REFERANDUM sonuçlandıktan sonra Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Selim Yaşar “Evet”i destekleyici açıklamalar yaptı. Hatta yüksek oranda “Hayır” oyu çıktığı için Karşıyaka Spor Kulübü’ne yönelik sponsorluk harcamalarının gözden geçirebileceğini ima etti.

Tepkiler artınca yanlış anlaşıldığını ifade edip özürler diledi.

Ama kimi çevreler bir türlü tatmin olmadı.
Garip bir “linç” kültürü ile holdingin ürünlerine yönelik top yekün boykot çağrıları örgütlemeye çalıştılar.
Hani, demokratik tepki herkesin anasının ak sütü kadar helaldir.
Ama hedef, tüm Yaşar çalışanlarını ve İzmir ekonomisini tehdit eder boyutu gelince işin tadı kaçıyor.
İşte, tam bu aşamada sivil toplumculuğun duayen ismi Uğur Yüce, “Kentimiz İzmir Derneği” adına düşüncelerimize tercüman olan bir mesaj yayınladı.
Sayın Yüce’ye aynen iştirak ediyoruz. Hatta, kişilerin siyasi tercihlerini açıklamalarına neden bu kadar sert tepki verildiğini de anlamakta zorluk çektiğimizi ifade etmek istiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Tesettürlü torunlar

23 Nisan 2017
BU referandum sıradan bir oylama değildi.

Belki de 150 yıllık “batılılaşma” macerasının en kritik üç-beş tarihinden biriydi.

Dışa açılma, zenginleşme, dünyaya entegre olma, demokrasiyi yaygınlaştırma derken, Özal hatta Menderes’le başlayan süreç, neticede tüm bu beklentileri ikinci plana alan bir başka türlü “otoriterleşmeye” dönüştü.
ABD, başlangıçta “çok sesli” bir Türkiye’yi desteklemişti.
Ancak 1 Mart tezkeresinde yaşadığı sorunlar, hayati meselelerinde tek muhatap arayışına yönlendirdi onları.
Bugün 16 Nisan Türkiye’sinden en fazla ABD mutludur.
Avrupa, hiç şüphesiz demokratik bir Türkiye’yi çok daha tehlikesiz bulur ve desteklerdi.
Ama bu “sevgi” bizi AB üyesi yapacak boyutta değildi.

Yazının Devamını Oku

Ekonomi notları

16 Nisan 2017
FAİZ aldı başını gidiyor.

Yüksek mevduatlara %14’leri aşan faiz veriliyor.

Ancak Merkez Bankası, hala gecelik borç verme faizini %9,25, haftalık repo faizini %8’lerde tutuyor.
Tutuyor da faizler buralarda mı teşekkül ediyor.
Tabii ki etmiyor, koca Merkez Bankası işlemlerinde Geç Likidite Penceresi denilen ve hesaplarını saat 16.00’ya kadar kapatamayan bankalar için öngörülmüş cezai mahiyetteki %11,75 oranını kullanıyor.
12 Ocak’tan beri reel faiz bu. Merkez Bankası, bankalara verdiği borcun %95’inde geç likidite penceresi faizini kullanıyor, diğer faizleri ise hiç kullanmıyor, ihale açmıyor adeta “paslandırıyor”.
Böyle saçma sapan bir sistem dünyada yok.
Her gece değişen “dalgalı faiz”imiz ile Merkez Bankamız literatüre katkı yapıyor.

Yazının Devamını Oku