Fibromiyalji sendromu; kas iskelet sisteminde kronik yaygın ağrı, ağrıya duyarlılıkta artış, kaslarda hassas noktaların varlığı ile karakterize bir yumuşak doku romatizmasıdır. Toplumda görülme sıklığı yüzde 5 olarak bilinen fibromiyalji sendromu hakkında Acıbadem Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nural Aydın’la konuştuk.
* Öncelikle fibromiyalji nedir? Biraz açıklayabilir misiniz?
Özellikle boyun sırt ve bel bölgesi olmak üzere yoğun kas ağrıları, kronik yorgunluk, uyku bozukluğu ile seyreden ve sık görülen bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 10 kat daha fazla görülen fibromiyalji sendromu, özellikle 38-58 yaşları arasında ortaya çıkar. Her beş hastadan dördünde uyku bozukluğu bulunur. Fibromiyalji hastalarında çoğu kez enerji çok azalmıştır. Bu hastaların çalışma hayatlarındaki performansları düşmüştür. Geceleri uyku problemleri vardır, gün içinde çok yorgun görünürken ara ara uyukladıkları gözlenir. Hayatlarından bezecek kadar kas spazmları ve şiddetli ense boyun, sırt ve bel ağrıları vardır. Yaşam kaliteleri ileri derecede azalmıştır. Hastalar kendilerini hep yorgun olarak hissettikleri gibi hastalıklarını her an “Çok yorgunum”, “Her yerim ağrıyor” diyerek ifade ederler.
* Bir hasta fibromiyalji olup olmadığını nasıl anlayabilir?
Fibromiyaljinin kesin teşhisinde kullanılan herhangi bir tanı testi yoktur. Tanısı klinik takip ve muayene ile konulabilir. Ağrı kronik, yaygın ve simetriktir. En sık omurga boyunca, bel sırt ve boyun bölgelerinde görülür. Yorgunluk hissi hastalar tarafından “Bitkinim, hiç enerjim yok, her zaman yorgunum, elimi kaldıracak halim yok” gibi cümlelerle anlatılır. Genellikle tüm gün süren bir bitkinlik hissi, gündelik işleri yapmada güçlük ve halsizlik söz konusudur.
GECELERİ SIK UYANMA, SABAHLARI YORGUN KALKMA
* Gece rahat uyuyamamak da fibromiyaljiden kaynaklanabilir mi?
Menisküsler her sağlıklı dizde 2 adet (bir dış ve bir de iç menisküs) bulunur. Menisküslerin görevi diz eklemini oluşturan uyluk kemiği ve kaval kemiği arasındaki yükü azaltmaktır. Yani diğer bir deyişle kemikler arasında bir yastık ya da arabanın amortisörü gibi yükü yumuşatır ve dağıtır.İşte bu eklemde rahatsızlık olduğu zaman hareket kabiliyetinde zorluk meydana gelir. Menisküs yırtıkları ve tedavisiyle ilgili sizlerden gelen sorular doğrultusunda bu hafta Ankara Memorial Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Hakan Özsoy ile konuştuk.
- Öncelikle menisküs yırtıklarının sebepleri nelerdir?
- Menisküs yırtıkları spor yaparken dizin burkulması ya da dönmesi ile ya da çömelme sırasında dizin zorlanması ile oluşabilir. Spor yaralanmalarında dizdeki diğer yapıların (çapraz bağlar gibi) yırtıkları da eşlik edebilir. Diğer yandan yaş ilerledikçe (70 yaş ve üzerinde) menisküsler de direncini yitirir ve günlük aktiviteler sırasında çok zorlanma olmadan da yırtılabilir.
- Menisküs yırtığı olan bir kişinin ne tür şikayetleri olur?
- Menisküs yırtığı olan bir bireydeki temel şikayet dizde ağrıdır. Ağrı daha çok çömelir kalkarken, spor yaparken ve hızlı yürüme ya da koşu sırasında ortaya çıkar. Ağrı ile birlikte eklemde şişme olabilir. Diğer yandan dizde takılma ya da kilitlenme (dizin aniden takılıp kalması) da görülebilir. Dizde harekette kısıtlılık olabilir. Eğer menisküs yırtığı ile birlikte çapraz bağ yırtığı da varsa dizde dönme ya da boşa gelme şikayetleri görülebilir.
Ülkemizde her yıl binlerce çift vajinismus sorunu ile jinekologların kapısını çalar. Vajinismus; cinsel ilişkide kadının vajina kaslarının istemsiz şekilde kasılması ve sonuç olarak cinsel ilişkinin gerçekleşememesi veya şiddetli ağrı beraberinde gerçekleşmesi durumudur. Çeşitli şekillerde ve belirtilerle kendini gösteren bu önemli sorunu, Jinekolog Op. Dr. Süleyman Eserdağ ile konuştuk.
- Vajinismus ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
- Vajinismus; cinsel ilişkide kadının yaşadığı yoğun kaygıya bağlı vajina kaslarının istemsiz şekilde kasılması ve bu nedenle cinsel ilişkinin gerçekleşememesi veya oldukça zor, ağrılı şekilde gerçekleşmesi şeklinde kendisini gösteren bir cinsel sorun. Vajinismus sorunu yaşayanlar çiftler arasında 20-30 yıllık evli olanlar dahi var. Uzun süreli evliliğe rağmen halen bakire olan vajinismus kadını ve eşinin sahip olduğu bu cinsel sorun tüm hayatı karartabilecek düzeyde. Bilimsel yöntemler günümüzde bu sorunu kısa sürede tedavi edilebiliyor
- Peki bu sorun bir hastalık olarak kabul edilmeli mi?
- Elbette. İlk bilimsel tanımı yaklaşık 150 yıl kadar önce Dr. Sims tarafından yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü de (DSÖ) bu sorunu tanımlıyor. Gerçekten de vajinismus hastalarının çoğu cinsel ilişki sırasında yaşadıkları aşırı korkuya bağlı kendilerini o denli kasıyorlar ki, cinsel birleşme genelde hiçbir şekilde mümkün olamıyor. Vajinismus hastaları ilişkinin ilk safhası olan ‘ön sevişme’ sırasında oldukça rahat ve haz dolu anlar yaşayabiliyor. Sorun, cinsel birleşme anında ani bir şekilde ortaya çıkıyor. İlişki korkusu yaşayan kadın, birleşme anı geldiğinde kaslarını güçlü bir şekilde kasıyor. Kasılmalar; PC ve pelvik kasların yanı sıra bel, kalça, sırt, bacak, boyun, hatta çene kaslarına kadar yayılabiliyor.
ABARTILI HİKAYELER EKİLİ OLUYOR
- Vajinismusun sebepleri nelerdir?
Hayatınızda birkaç küçük değişiklik yaparak bu sorundan kurtulabilirsiniz. Sevgili okurlar, bu hafta konumuz duruş bozukluklarından kaynaklanan sırt ve omuz ağrıları. Otururken, çalışırken, ayaktayken nasıl durduğunuza hiç dikkat ettiniz mi? Geçmek bilmeyen sırt ağrıları, zamansız yaşanan kramplar genellikle duruş bozukluğundan kaynaklanabiliyor. Bu nedenle daha çocukluk çağındayken doğru duruşu öğrenmek gerekiyor. Bu önemli konuyu Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Tural Ahmad’la konuştuk.
- Omurganın yapısı ve öneminden bahsedermisiniz?
- Omurganın doğal yapısında yandan bakıldığında boyun ve belde ters yönde, sırtta ise hafif kamburumsu olmak üzere 3 önemli eğriliğe sahip olduğunu görürüz. Önden bakıldığında ise tamamen dümdüzdür. Bu yapısı sayesinde omurga, yük taşıyabilir.
- Doğru duruş nasıl olmalıdır?Önden ya da yandan bakınca baş, gövde ve ayak diziliminin gözü rahatsız etmediği pozisyon, doğru duruştur.
- Peki duruş bozukluğu nedenleri nelerdir?Bilgisayar çağı, duruş bozukluğunun en önemli nedenlerinden biri. Eğer sekiz saat yerinizden kalkmadan, bilgisayara bakarak çalışıyorsanız, duruşunuzun bozulmamasına olanak yok! Öte yandan, psikolojik durum da duruşu etkileyen nedenler arasında yer alıyor. Depresyon ya da stres hallerinde, kişinin omuzları düşüyor, duruşu bozuluyor.
ERKEN YAŞLARDA SPORA BAŞLANMALI
- Duruş bozukluklarını gidermek ve bu ağrılardan kurtulmak için neler yapmak gerekir?
Bir çeşit psikolojik rahatsızlık olarak kabul edilen panik atak, çoğu zaman diğer fiziksel hastalıklarla karıştırılmakta ve bu nedenle tanısı gecikmektedir. En önemli belirtileri arasında çarpıntı, ağız kuruluğu, boğuluyormuş hissi bulunan çağımız hastalığını, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hakan Kumbasar ile konuştuk.
- Öncelikle panik atağı tanımlar mısınız?
- Panik atağı, gerçekte bir tehdit olmamasına karşın ani başlangıçlı yoğun korku ve kaygıya eşlik eden fiziksel tepkilerin ortaya çıktığı bir çeşit nöbettir. Genellikle 15-20 dakika sürer ve kendiliğinden sonlanır. Kişiler için çok rahatsız edici olabilir. Şiddetli korkuya, fiziksel semptomlar da eşlik ettiğinden kişi kalp krizi ya da felç geçiriyor olduğunu düşünebilir ya da aklını kaybetme korkusu yaşayabilir. Halk arasındaki yaygın kanının aksine panik atak herhangi bir tetikleyici durum yokken beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar. Ağır stres genel olarak panik ataklara yatkınlık yaratabilir.
- Panik atak sırasında görülen fiziksel ve psikolojik semptomlar nelerdir?
- Çarpıntı, terleme, ağız kuruluğu, ateş basması, boğulma hissi, kontrolün kaybolduğu ya da aklını yitireceği düşüncesi, göğüs ağrısı ve kalp krizi geçiriyor olduğu düşüncesi, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı gibi çok sayıda fiziksel ve psikolojik belirti gözlenebilir.
- Peki panik atak hastalık mıdır?- Panik atakları, bir çok kişi yaşamında bir ya da iki kez yaşayabilir. Bu durumda tedavi gerekmeyebilir. Ancak, panik atakların sık tekrarlaması durumunda, panik bozukluk olarak adlandırılan bir psikiyatrik hastalık tanısı konulabilir.
- Panik bozukluğunun görülme sıklığı ve risk faktörleri nedir?
Gün ışığı renklerin daha doğal görünmesini sağlar, kişide mutluluk hissi uyandırır. Ancak doğrudan ve aşırı gelen gün ışığı da rahatsız edici olabilir.
Sevgili okurlar, bu hafta yaşam alanlarının doğru aydınlatılması ve göz sağlığını konu edindik. Mekanlar, içinde yaşayan insanlarla birlikte yaşar. Bir yaşam veya iş ortamı tasarlanırken, hem fiziksel, hem de ruhsal olarak insanların ihtiyaçları göz önünde bulundurulur. Aydınlatma bir mekanı tamamlayan en önemli unsurlardan biridir. Yaşanacak alanı tamamlar. Aydınlatmanın bunun yanında insan ruh ve göz sağlığı üzerinde de olumlu veya olumsuz etkileri olabilir. Hafta boyunca sizlerden gelen sorular doğrultusunda Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. U. Emrah Altıparmak’la yaşadığımız mekanların göz sağlığımıza zarar vermeden nasıl tasarlanabileceğini konuştuk.
- Öncelikle iyi aydınlatma nedir?
- İyi aydınlatma, bireyin yazılı veya basılı dokümanları rahatsız olmadan okuyabileceği ışık seviyesini ifade eder. Bunun altında kalan ışık seviyeleri çalışmayı güçleştirerek zorluk yaratır. Baş ve boyun ağrısı, gözlerde batma ve yanma gibi sorunlara sebep olabilir. Bundan daha parlak ışık seviyesi ise gözde kamaşma, parıldama, kontrast ayırmada güçlük ve yorgunluk gibi sıkıntılara neden olur.
IŞIĞI DOLAYLI YANSITIN
- Peki ortam aydınlatması tasarlanırken nelere dikkat edilmelidir?
- Ortam aydınlatması yapılırken öncelikle gün ışığından yararlanılmalı. Gün ışığı renklerin daha doğal görünmesini sağlar, kişide mutluluk hissi uyandırır. Ancak doğrudan ve aşırı gelen gün ışığı da rahatsız edici olabilir. Bu tarz ışığı engellemek için camlar filtre ile kaplanabilir veya tül perde gibi araçlar kullanılabilir. Doğrudan gelen aşırı parlak gün ışığı da rahatsız edici olabilir. Gün ışığının yetersiz olduğu mekanlarda veya kış ayları gibi günlerin kısaldığı zamanlarda elektriksel aydınlatma araçları kullanılır. Bunlar arasında ampuller, floresan, led veya halojen ışıklar vardır. Kalabalık çalışılan veya ofis benzeri iş ortamlarında genel olarak her yere eşit miktarda ışık veren tavan aydınlatmaları tercih edilmelidir. Buradaki amaç çalışılan mekanın her noktasının, benzer ışık sıcaklığı ve parlaklığı ile aydınlatılmasıdır. Bu bakımdan tercih edilebilecek bir aydınlatma biçimi, ışığın doğrudan değil de tavana veya duvara yansıdığı dolaylı aydınlatmadır. Bu tarz sistemler ile kamaşma ve gölge oluşması gibi istenmeyen etkiler en alt düzeyde tutulabilir. Çünkü kamaşma ve gölge gözleri yorar. Floresan gibi özellikle soğuk ışık tonlarının kullanıldığı ortamlarda, parıldamayı azaltmak için başka yöntemler de kullanılabilir. Işığın önüne konabilen kafes veya filtreler bu tür araçlar arasındadır.
- Işığın yönü nasıl olmalıdır?
Sevgili okurlar, bu hafta konumuz tekrarlayan majör depresyon. Bu önemli konuyu Ankara Bilted Kliniği’nden, Klinik Psikolog Dr. Ahmet Vahdi Türker ile konuştuk.
Öncelikle her üzüntü hali depresyon mudur?
Her birimiz hayatımızın herhangi bir anında üzücü bir şeyler yaşayabiliriz. Buna karşılık insanların tepkileri birbirinden oldukça farklı düzeylerde ortaya çıkmaktadır. Eğer bu böyle olmasaydı, hayat da ihtimaldir ki gereksiz ve anlamsız olacaktı. İyi ve kötü, sevinçli ve hüzünlü günler hayatımızı geçirdiğimiz anlara beraberce aittir.Umutsuz, cesaretsiz, sıkıntılı ve üzgün olduğumuz gün ve saatleri herkes bilir ve yaşamıştır. Ancak normal şartlar altında bizler bu şartlardan çabucak ve tıbbi ve teröpotik bir yardım almaksızın kurtuluruz. Bu tür durumları depresyon olarak tanımlamayız, günlük hayatımızın bir uzantısı olarak düşünürüz.
Peki depresyon nedir?
Eğer üzüntü ve sıkıntılar, arkadaşsızlık ve yalnızlık duygusu, kendini çaresiz ve işe yaramaz hissetme hali, taşınamayacak kadar ağır ve uzun süreli devam ederse bu duruma depresyon diyebiliriz. Depresyon kişinin hayat kalitesini düşürdüğü gibi, normal hayat akışını bozar ve günlük hayatını büyük ölçüde etkiler.
DÖRT HAFTADAN UZUN SÜRÜYOR
Majör depresyon nedir? Farklı depresyon türleri var mıdır?
Hangi sebeple olursa olsun dökülmüş olan kaşlar, sakal ve bıyık yeniden oluşturabildiği gibi, mevcut yapısı da değişebilmekte, ayrıca estetik formda kalıcı olarak yeniden oluşturabilmektedir. Hafta boyunca sizlerden gelen sorular doğrultusunda Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzman, Medikal Estetik Hekimi Dr. Jale Şenyurt ile konuştuk.
- Öncelikle kaş ekimi ile başlayalım, kimlere yapılabilir?
- Kaş ekimi bu işlemin gerçekleştirilmesine engel bir sağlık problemi olmayan erkek ya da kadın tüm bireylere güvenli bir şekilde uygulanabilir. Bu işlemle her ne sebeple olursa olsun tamamen dökülmüş kaşlar yeniden oluşturulabilir ya da mevcut kaşların şekli ve kalınlığı, yoğunluğu istediğimiz şekilde değiştirilebilir.
- Kaş ekimi kimler tarafından yapmalıdır?
- Kaş ekimi mutlaka saç ekimi ve Fue(Follıkuler Uniter Extraction=Tek tek ekim yapılması) konusunda deneyimli bir estetik cerrahi uzmanı ve ekibi tarafından yapılmalıdır.
- Peki kaş ekimi nasıl yapılır ve ne kadar sürer?
- Kaş ekimi tıpkı saç ekimi gibi lokal anestezi altında yapılır. Saç köklerinin alınacağı 8-10 cm uzunluğunda 1-2 cm genişliğinde bir alan traş edilir. Kökler bu alandan FUE yöntemiyle tek tek alınarak hazırlanır. Kişinin isteklerine göre planlanmış ve çizimi yapılmış olan kaş bölgesinde uygun açılarda hazırlanan kanallara kökler teker teker yerleştirilir. İki taraflı tam kaş ekimi yaklaşık 1,5-2 saat sürerken, kısmi kaş kayıplarında yapılacak kaş ekimi yaklaşık 1 saat kadar sürmektedir. İşlemden sonra kişi normal günlük hayatına hiçbir kısıtlama olmaksızın dönebilmektedir.