Şenay Düdek

5 Oda, Ship A Hoy, Atılay Bodrum’da eğlence tavan

27 Temmuz 2011
Efendim geçtiğimiz hafta sonu Bodrum’daydım. Dün döndüm. Minik bir davetti. Bu davet ile ilgili güzel anılarımı cumartesi yazacağım.

Bugün Bodrum’daki eğlenceden, dedikodulardan söz edeceğim. Yılların dostu ve başarılı işletmeci Ali Sayar’ın işlettiği, Türkbükü’nde, 5 Oda Oteli’nde kaldım. Hani şu Sibel Can’ın, çocukları ile kapatıp, tatil yaptığı butik otelde. Otelin sahibi, aynı zamanda modellerini çok beğendiğim, Gizia adlı kadın giyim markasının sahibi, İsmail Kutlu. Şık, şirin, modern, tertemiz bir butik otel. Ali’nin şıklığı, tüm odalara yansımış. Maki’nin hemen yanında. Kocaman bir de iskelesi var. Ayrıca, öğle yemekleri yıkılıyor. Sabah kahvaltısı da muhteşem. Yemek ve butik, catering tasarımlarıyla adını duyuran, Patrizia Ünder mönüyü hazırlamış. Beş çayı için hazırlanan pasta, kurabiye, poğaça çeşitleri yüzünden, yine kilo aldım. Neyse ramazan geliyor. Otelde yer bulmanız olanaksız, ama sabah kahvaltısı ya da öğle yemeği için gidebilirsiniz. Muhteşem iskelesinde de güneşlenebilirsiniz. Asya usulü tavuk salatası, bal hardal soslu cızbız köfte enfes. Bu arada paramla kaldım. Ali yüzde 50 indirim yaptı. Biline. Personel oteli sahiplenmiş. Hepsi genç ve pırıl pırıl. Favorim 5 Oda Otel kısacası.              
Telefon: 0.252 377 62 19...

Tuğçe yeni reklam yüzü

Bu arada otelin sahibi, Gizia’nın da patronu, İsmail Kutlu, magazinel olaylardan kaçıyor. Gizia’nın reklam yüzü, bu sene Tuğçe Kazaz olmuş. Çalışmasından çok mutlularmış. Disiplinliymiş. Yine Sibel Can, son albümü ‘Seyyah’ın, bütün fotoğraf çekimlerinde ve klipte hep Gizia’dan giyinmiş. Keza Superstar Ajda Pekkan da buranın müşterileri arasındaymış. Ama bazı ünlü isimler, program için aldıkları kıyafetleri iade etmedikleri gibi, para da ödememişler. Yazsam olay olur. Neyse gelelim turuma. Otel Türkbükü’nde olunca, iki gün buranın altını, üstüne getirdim. Hoş zaten toplasan, iki kilometrelik bir alanda geçiyor bütün dedikodular ve eğlence. Geçmiş yıllara göre, beachlerden, denize girilen o devasa iskelelerin bir kısmı kaldırılmış. Kalanlarda da o görkem kalmamış. Fakat deniz kıyısında çok şık yerler yapılmış...

Bazı işletmeler saygısız

Bodrum’da güzel anılarım oldu. Fakat beni çileden çıkaran durumlar da. Özellikle bazı işletmelerin yarattığı gürültü kirliliği. Ne uyuttular. Ne de eşimle, dostumla bir sohbet yapabildim. Hatta yazımı bile zor yazdım. O kadar saygısızlar. Sabahın köründe başlıyorlar müziğe, gece yarılarına kadar artırarak devam ediyorlar. Sanki Türkbükü’nün tek hakimi onlar. Bu saygısızlara dilerim ‘bir dur’ diyen çıkar. Çünkü Türkbükü çok pahalı. Bir oda fiyatı 700 ile 850 lira arasında değişiyor. Tatil yapılmaz. İnsana zehir olur. Bilesiniz. Türkbükü’nden, Ortakent’e doğru, farklı bir müşteri grubu var. Burada Oniki Otel ve eğlence yeri, hayli hareketli. Aydın, Figen Sarıdağ, Ömer Yılmaz ve Kaçık Kızlar Show grubu hoş bir şov sergiliyor. Sahipleri Sibel-Erkan Selah... Türkbükü ile artık bütünleşen Zafer Tarlan ve Cemal Yarar’a ait Ship A Hoy ise, yine zirvede. Hani iğne atsanız yere düşmez. Yerli, yabancı jet set, meraklılar, göstermelik görgüsüz sosyete, kaçamak yapanlar, hep orada. Bir de Divan’ın iskelesinde. Tabii çok da kaliteli, yalnızca eğlenmek ya da denize girmek, tatil yapmak için gelenler de çok. Allah var... Ben oradayken Orhan Ağabey (Gencebay) hayat arkadaşı Sevim Emre ve Oya Aydoğan da tatildeydi.

Mavi Otel, Hocanın Yeri, Atılay

Cemal ve ortakları, bu yıl Mavi Otel’in işletmesini de almışlar. Bu arada Ship A Hoy bünyesinde, harika kapalı bir gece kulübü de yapmışlar. İskelesi de şık olmuş. Ship A Hoy’ un mönüsü ise, zenginleşmiş. Benim yıllardır favori yerlerimden, Atılay Beytorun’un sahibi olduğu, Atılay Balık’ta işler maşallah büyümüş. Bir de Atılay eski pansiyonu, butik otele döndürmüş. Manzara harika. Mezeler, balığın ve deniz mahsullerinin her çeşidi, taze ve lezzetli. İlk gece Ali ve can dostlarımdan İsmail Akaya ile gittim. Ahtopot naturel ızgara, soslu somon füme, torik lakerda, soya soslu levrek, kabak çiçeği dolması süperdi. Bir de Atılay’ın kendi adını verdiği, bir irmik helvası var, yemeden final olmaz. ? Telefon: 0.252 377 50 95. Yine özellikle çiğ börek, mantı, gözleme ve köy kahvaltısının değişmeyen adreslerinden ve de beachlerinden Yakamoz, Günay Demirkol’un yeri, yıllardır başarısını korumuş...

Yazının Devamını Oku

Çeşme’nin son starları Emre Ergani ve 7800

24 Temmuz 2011
Cumartesi, Çeşme Amfi Tiyatro’da, Uluslararası Güzellik Yarışması vardı.

Benim de olduğum juride, sevgili Siren Ertan ile bir ara, yan yana oturduk ve dertleştik. Kocası, İstanbullu başarılı iş adamı, Gökhan Çarmıklı’nın, Çeşme için yaptığı yatırımlar, yabana atılır cinsden değil. Benim o kadar param olsa, bu yatırımları yaparken, kimse kızmasın ama iyice düşünürüm. Çünkü bu güne değin, Gökhan’a o kadar çok engel çıkarıldı ve o kadar çok, bazı kişiler yordular ki, helal olsun yılmadı. Dünyaca bir marka olabilecek nitelikte 7800. Gittim, gördüm, gezdim. Hatta bir ara Gökhan ile pazarlık yapıp, bir daire bile alacaktım. O nedenle iyi biliyorum. Neyse, benim bildiğim tam beş yıldan fazla burayla uğraşıyor genç iş adamı. Sonunda bu yıl, 7800 patladı ve de İstanbullu işletmeci, Emre Ergani ile starlığını ilan etti.

Tepeden, tırnağa yenilendi

İstanbul’un, gerçekten başarılı işletmecilerinden biri olan, sevgili arkadaşım Emre Ergani ile daha sonra lafladık. Emre, Bodrum’da da beş işletmesi olmasına rağmen, haftanın neredeyse beş günü Çeşme’de. Bu sene, 7800 gündüzleri beach ve restoran olarak isleyecek. St Tropez, Mykonos tarzında, gec ve uzun öğle yemeklerini takip eden, farklı tarzda, yerli ve yabancı canlı performanslarla ise beach eğencesi devam edecek. Gece ise, Kenan Baylan’ın hazırladığı mönüsü ile 7801 adı altında hizmet verecek, restoran- bar devreye girecek. Otel isletmesi, patron Gökhan Çarmıklı tarafından devam ettirilen 7800, Mimar Ebru Günay tarafindan yenilenmiş. Restoran, beach ve bar ekibinde, İstanbul’dan tanıdığımız, başarılı isimler var. Bunlar Emre Ergani’nin yıllardır birlikte çalıştığı isimler zaten. Fahri Caglayan,Yusuf Davidas gibi... İzmir’den ise özellikle İzmir elitlerinin, çok yakından tanıdığı isimler işin başında, Ergani ile birlikte. Erhan Görucüoğlu ve Can Akgerman gibi...

Alaçatı’da Biber

Yine bir Emre Ergani markası olan ve İstanbulluların çok yakından bildiği Biber ise Alaçatı’da. Gectiğimiz yıllarda Tipsy ismiyle, Esra Özkan tarafindan isletilen mekan, bu yaz Biber Bar olarak hizmet veriyor. Esra Özkan ise isletmeyi, yıllardır Etiler Şamdan ile bütünleşen Selma Şeşbeş gibi hayli deneyimli bir İzmirli ile paylaşıyor. Dekorasyonu, Mustafa Denizli’nin damadı, Abdullah Burnaz tarafından yapılan, Alaçatı Biber, İstanbul Biber Bar’ın ruhuna uygun...Biber’in de mönüsü, yine Executive Şef Kenan Baylan tarafından hazırlanmış. Tapaslar, Akdeniz mutfağı ağırlıkta...

Ana-kızın başarısı

Hafta sonu Ilıca Oteli’nde kaldım. Çok da rahat ettim. Kuaförüm Misk Şerife’ye giderken, çok şık ve sıcak bir café-bistro gördüm. Faruk Aydoğdu’yu da işin başında görünce de durdum. Faruk, buranın müdürü olmuş. Sheraton kavşağında. Dekorda beyaz, mor ve lila renkler hakim. Bir anne- kız başarmışlar. Gülçe Aktaş hayli genç. Güne oldukça doyurucu serpme kır kahvaltısıyla başlıyorlar. Omlet, sandviç, tost, krep çeşitleriyle zenginleştirdiklerini, sıcak-soğuk salatalar, makarnalar, İtalyan ve Meksika mutfağının spesiyalleri, mönünün ana hatları. Ayrıca meşhur Rumeli dondurmaları ve sakızlı muhallebisi, çeşitli sütlü tatlılar ve leziz günlük pastalar ile kısa sürede tatilcilerin gözdesi olmuşlar. Akşam yemekleri slow müzik eşliğinde ve mum ışığı altında, hayli keyifli ve romantik. Cafe&Bistro Ortanca kaçmaz.

KafePi’ de boş yok

Yazının Devamını Oku

Nurgül-Mehmet aşkında işte bilinmeyen gerçekler

23 Temmuz 2011
Günlerdir gazeteler, son dönemde, sanat dünyasının, en başarılı oyuncularından, Nurgül Yeşilçay ile İzmirli başarılı işletmeci ve genç iş adamı Mehmet Özener arasındaki, aşkdan söz ediyor.

Her ne kadar güzel sanatçı, bu aşkı yalanlayıp, yaşanmamış kabul ediyorsa da , işin aslı öyle değil. Evet gerçekten aralarında bir birliktelik olmadı. Amma günlerce ve de binlerce insanın önünde, çok duygusal bir ilişki yaşandı. Üstelik de bu ilşkiden ilk haberi olanlardan biriyim. Çünkü yakın bir dostum, olayın en yakın tanıklarından. Marrakech’de, bu ikilinin bir birlerine olan duygusal yakınlaşmasını, öpüşüp, koklaşmalarını bana gecenin bir saatinda mesajla bildirdi. O an cep telefonuyla, fotoğraflarını da çekebileceğini söyledi. Ama ben, kendime böyle bir olayı yakıştıramadım. Ertesi gün Memo’yu aradım. Tam 25 yıldır yakından tanıdığım ve de delikanlılığından, dürüstlüğünden asla şüphe etmediğim, hayatına giren hemen hemen tüm aşklarını da bildiğim Mehmet Özener, “Bir ilişki yok. Duygusallık var. Ama ne olur yazma” dedi. Ben de yazmadım...

Kıskaçlık mı? Başka nedenler mi?

Sanatına hayran olduğum Nurgül Yeşilçay ile, dostum Mehmet Özener’in aşkı, bir gün sonra medyada patladı. Ben de Memo’yu arayıp, “Ben yazmadım amma yazan yazdı” dedim. Aslında yazıp, yazmamak pek umrum değildi. Çünkü elimden geldiğince, bu tarz magazinel haberlerden, kendimi korumaya çalışıyorum. Uzatmayayım, Mehmet tüm samimiyetiyle, “Çok güzel bir ilişki başlayabilir. Harika bir insan. Ama işin devamı, boyutu ve sonu hakkında bir fikir yürütemem” dedi. Onu da yazmadım. Fakat ne zaman ki, Nurgül’ün basın danışmanı Gülistan, ortalığı karıştırınca ve de Nurgül inkar edince, bu yazıyı yazmaya karar verdim ve Memo ile bir daha konuştum. Çok üzgün. “Binlerce insanın, gözünün önünde gerçekleşenleri inkar etmesi kendine kalmış. Ne derse doğrudur” dedi. Kimilerine göre de, bu duygusallığı bitiren, Memo’nun kıskançlıkları oldu. Ha bu arada da, işin doğrusunu, benden öğrenin. Kıskançlık değil. Yalnızca benim bildiğim ve de mezara kadar götüreceğim bir neden, beraberliği başlamadan bitirdi. Yorum siz okurun...    

Bir çalışma yerleri yok Fakat madalyaları çok

2007, Fox TV’de yayınlanan, “1.Dilek Tut” yarışmasında tanıdım, Nilay Tezsay’ı. Ben de yarışmanın jürisindeydim. “Yabani hayvanlar için rehabilitasyon merkezi yaptırmak” dileğiyle katılmıştı. Ardından, 2008 24 Temmuz’da, Malta’da düzenlenen, ‘5th International Golden Cross Singing Festival’de, ülkemiz adına yarışarak, Grand Prix ödülünü kazandı. Şu anda, sadece kadın müzisyenlerden oluşan, funk, R&B, pop, rock, etnik, emprovizasyon türlerini harmanlayan, özel proje grubu olan, 333Band grubunun solistliğini yapıyor. Ayrıca 2010 yılından beri de, Boğaziçi Caz Korosu’nda korist. Bu büyük ekibin, organizatörü ve grup lideri de. Koronun, Çin’e gidebilmesi için, sponsorlarla irtibatı sağladı. Çin’in Shaoxing şehrinde düzenlenen, 6.Dünya Koro Olimpiyatları’nda, Koro Çağdaş Müzik ve Oda Korosu kategorilerinde, Boğaziçi Caz Korosu, Dünya 2.si ve Caz Korosu kategorilerinde, Dünya 3.sü olarak, 3 Altın Diploma aldı. Tüm bu koşturma ve başarıda, ben Nilay’ı bir abla ve gazeteci olarak hep takip edip, destek oldum.

Ödüle doymuyorlar

Nilay iki gün once arayarak, Boğaziçi Caz Korosu’nun, Avusturya’nın Graz şehrinde, ‘1. Dünya Koro Şampi-yonası’nda, Çağdaş Müzik ve Folklör Kate-gorisi’nde, 2. kez Dünya Şampiyonluğu, Karma Koro kategorisinde, Dünya 2.ciliği kazanıldıklarını söyledi. Durun bitmedi. Ayrıca, Grand Prix kategorisinde yarışmaya hak kazanmışlar. Bu yarışmalardan da 2 şer Altın Madalya kazanılarak, toplam 5 Altın Madalya ile yurda dönmüşler. Mutlu oldum. Sizlerinde bilmesini istedim. Fakat tüm bu ödülleri kazanırken, çok büyük zorluklar yaşamışlar. Onlara inanalar arasında, ulaşım sponsoru olarak Pegasus’a ve Finansbank’a çok teşekkür ediyor. Fakat bundan sonrasında, en büyük eksikliklerinin bir çalışma yeri olmaması, olduğunu söylüyor. Nilay, “Lütfen bu koronun elinden sonsuza dek tutulsun. Bize çalışmamız için bir yer tahsis edilsin. Çünkü bu koro, Dünya’da Türkiye’nin tanıtılmasına sebeptir” diyor. Bilginize...


Yazının Devamını Oku

Çeşme Festivali’nin mimarı çok acı gerçekleri açıkladı

20 Temmuz 2011
Bu röportajı, sevgili arkadaşım Erol Yaraş ile yapmayı ben istedim.

Çünkü bu yıl, Çeşme’ye ve dolaylı yolla İzmir’e, bana göre büyük katkısı olacağını düşündüğüm, Çeşme Festivali yapılmıyor. Nedenlerini biliyordum. Amma sizlerin de bilmesi gerektiğine inandım. İçimi açıtan gerçeklerden, dilerim utananlar çıkar. Yazık. Hem de çok yazık... Buyurun...
- Çeşme festivali kaç yıldır oluyor ve bu güne değin kaç belediye başkanı tanık?
Geçtiğimiz yıl 21.si düzenlenen Çeşme Festivali, hatırladığım kadarıyla 82 yada 83 yılında start aldı .Festivali başlatan dönemin Belediye Başkanı Nuri Ertan’dı. Faik Tütüncüoğlu ile Nuri Ertan’nın görev süreçlerinde, festival devam etti. Yani festival 2 belediye başkanı döneminde yapıldı.
- Festivale nasıl karar verildi ve yola çıkarken amaç neydi? Ulaşıldı mı?
Esasında 80’li yıllarda, ilk yola çıkılırken, etkinlik bir şarkı yarışmasını bünyesinde barındırmıyordu. İlk olarak dönemin Güney Deniz Saha Komutanı Işık Biren Paşa; Çeşme Deniz Şenlikleri’ni başlattı. O yıllarda amaç; Çeşme’yi öne çıkarmak, bilinirliğini arttırmak, denizi, havası, termaliyle farklılığını ortaya çıkarmaktı. Arkasından bu konsepte “uluslararası şarkı yarışması” unsuru eklendi. Hedef, Çeşme’yi, Akdeniz’de Cannes, San Remo’dan sonra 3. nokta yapmaktı. Zira o yıllarda, San Remo etkin ve çok bilinen bir müzik yarışmasıydı. Ama ulaşamadık. Çünkü Çeşme’nin yerel halkının ve İzmir’i yönetenlerin ilgisizliği, bizde hayal kırıklığı yarattı.
- Kurumsal anlamda Ege, İzmir ve İzmirlilerden destek verenler, köstek olanlar kimlerdi?
İlk yola çıktımız zamanlarda, İzmir’in önde gelen kanaat önderleri ve gönüllüleri; Toprağı bol olsun, Marika Corsini’nin yanı sıra, Ergun Göksan, Ziya Algar, Manisalı ailesi şu anda hatırlayamadığım isimlerden de özür diliyorum, gönüllü olarak bu işe baş koydular. Üniversite-lise öğrenicisi genç kızlar, genç erkekler festival de gönüllü oldular. İnsanlar kendi özel arabalarını tahsis ederek, adeta imece usulüyle, çalıştılar. Bu etkinliğe, kurumsal anlamda, en önemli desteği verecek olan merci, tabi ki İzmir Valiliği’ydi. Fakat ne yazık ki hiçbir dönemde, Çeşme İzmir Valiliği’nden gerekli desteği görmedi. Fakat, Sayın Işınsu Kestelli VOB olarak yanımızda oldular. Sun Express, Tüprag, Ege Koop, Safkar’a teşekkürler. Yalnız bu destekler tamamen dostluktan geldi. Burada üzüntü yaratan nokta; İzmir’in vergi rekortmenlerinin, yazlarını Çeşme’de geçirenlerin, hatta bir belediye başkanının dediği gibi çöpünü, pisliğini Çeşme’de bırakanların hiçbir katkılarının olmadığını görmek insanı üzüyor.

Yazının Devamını Oku

Lavanta’nın yeni markası Antika

17 Temmuz 2011
İzmirli iki başarılı iş kadını. Melda Durgunoğlu ve Fatoş Çırpıcı... Tam sekiz yıl önce Lavanta adlı bir marka yarattılar.

Önce Çeşme Alaçatı’da, daha sonra da İstanbul ve İzmir’de. Yetmedi bir de yemek atölyesi kurdular. Gurme ve yemek yapmaya meraklı olan İzmirliler için. Lavanta, özellikle elit kesimin, değişmez bir markası oldu. Çünkü hakkını verdiler. Giden bir daha gitti. Davetler, organizasyonlar ve özel gecelerin değişmez adresi oldu. Bu yıl ise daha çok İzmirliye iş ve de farklı bir konsept yaratmak için Antika’yı açtılar. Lavanta-Antika. 700 metrekarelik bir alanda. Dev zeytin ağaçlarının altında. Bir türlü kopamadıkları, Çeşme Alaçatı’da... Çamlık yol kavşağında...

Öncelikle kadınlara

Hafta arası, İzmirli erkekler, genelde işte olurlar. Kadınlar ise yazlıklarında. İşte bu ince ayrıntıyı düşünmüş, Fatoş ve Melda. Kadın, kadına buluşup mangal yapabilecekleri, özel günler için partiler düzenleyebilecekleri, ev rahatlığı ve şıklığında bir yer yaratmışlar. İkili açış amaçlarını şöyle özetliyor;
“ Alaçatı’nın kalabalığına girmek istemeyen ve köy içinde park sorunu yaşayanlara, hemen Alaçatı’nın yanı başında, ama oranın telaşından uzak bir vaha sunmak istedik. Biz Alaçatı’ya ilk gelenlerdeniz. Bu yıl 8. yılımız. Alaçatı, ana cadde üzerindeki mekanımız, Lavanta’nın artıları ve eksilerini değerlendirerek, belli bir yaşın üzerindeki müşterilerimizin, köy içinin trafiğe kapalı olmasından ötürü, mekana geliş sorunları yaşamaları, böyle bir alternatife gittik. Özellikle de hafta ortası, Çeşme’de kalan hanımlar, denizden çıktıkları an yemek derdi olsun istemedik. Çoluk-çocuk Antika’ya koşsunlar diye, daha da hesaplı bu yeri yaptık.”

Köy kahvaltısı

Antika’da her şey ferah ve geniş. Otopark sorunu yok. Etrafında yapılanma yok. Asırlık zeytin ağaçları içinde. Ama uzakta da değil, merkeze kısa bir yürüyüş mesafesinde. Köy kahvaltısına, kendi muhteşem lezzetlerini de katmışlar. İzmirlilere özgü pişi, adına “long” dedikleri, peynirli bir çeşitleri var ki of. Bir de Melda’nın, sevgili babasının tarifleri ile yapılan Pancake, enginarlısı, otlusu... Hiçbir yerde yiyemezsiniz. Bir de çay saatinde. Bakın hanımlar bu sizler için ideal. Çıkın, çıkın, toplanın gidin. Kekler, börekler, mozaik pasta... Teknelere özel paket servisleri de var.  Akşamları da mevsimin en gözde ve taze malzemelerinden 4-5 çeşit meze yapıyorlar. Bu mezeler, gelen her masaya sunuluyor. Kendi yarattıkları 3 çeşit salata ile. Arkasından mis gibi mangal sefası. Bakır kaplar içinde. Balıktan sıkılanlar için harika bir alternatif. Ballı ve soslu tavuk kanat, taze otlu köfte, arpacık soğan ve mantarlı kuzu çöp şiş, Frankfurter, 200 gramlık spesiyal Hamburger (arzu edilirse bacon ve Cheddar eşliğinde). Yazarken imrendim. Ha canınız balık isterse o da var. Üstelik şişte ananaslı karides harika. Ama asıl tam bir parti mekanı. Tüm organizasyonlar için on numara. Siz isteyin, onlar ekip halinde yapmaya hazır.... En iyi müzik de bonus.
Telefon: 0 232 716 68 92 ve 0531 677 12 19


Yazının Devamını Oku

Çamlı Köyü’nde Karia Holliday Villas

16 Temmuz 2011
Hala yeni kitabımla savaş halindeyim. Bu kez roman. Ciddi iki yıldır uğraşıyorum. O nedenle de fazla roman okumamaya çalışıyorum. Etki altında kalmamak için.

Son günlerde, üç aylar nedeniyle de H.İbrahim Acıpayamlı’nın ‘Peygamberimizin Hayatı’ ile Kutsal Dalai Lama ve Howard C.Cutler’in ‘Mutluluk Sanatı’ adlı kitaplarını okuyorum. Bu kitaplardan, sevgili dostum Ali Sayar’a söz ettim. Bana, “Seni öyle bir yere götüreceğim ki, Kutsal Dalai Lama’yı bırakacaksın. Çünkü ruhun sükunet bulacak. Mutluluğu yakalayacaksın” dedi. Merak ettim. Hafta arası, Bodrum’dan İzmir’e geldi. Soluğu Çamlı Köyü’nde, Karia Holliday Villas’da aldık. Zaten Çamlı Köy’ü biliyordum. Ama burayı ilk kez gördüm. Ali, Bodrum’da, ‘Beş Oda Hotel’ , ‘My Pavyon’, ‘Piyasa’ olmak üzere beş ayrı yerin işletmesinden sorumlu. Nefes aldığı tek yer burasıymış. Marmaris’e gelirken, 10 km kala sağa döndüğünüzde, Çamlı Köy’e geliyorsunuz. Ve harika bir yer, Karia Holiday Villas..
Kuş sesleri ile uyanma
Sahipleri Semra Özdoğru ve oğlu Emin Özdoğru. Aylık, haftalık, 10 günlük kiralanan villalar, Mimar Julia Taşkın tarafından dizayn edilmiş. Her villanın, kendine ait müstakil yüzme havuzu ve bahçesi var. Villalar, kalabalık bir ailenin rahatlıkla kalabileceği büyüklükte. Hatta iki aile de birleşip kalabilir. 4 yatak odası, 3 banyo, 1 mutfak ve 1 salon var. Marmaris Çamlı Köyü’nde... Marmaris’e 10 km, Gökova merkezine 8 km, Dalaman Havaalanına 45 km uzaklıkta. Yakın çevresinde Çınar, Azmakbaşı  ve Saklıgöl Restoranlar var. Çamlı Köyü’nün yerel limanından, Kleopatra plajının bulunduğu, Sedir Adası’na, yerel gezi tekneleri ile seferler de 15 dakikada bir yapılıyor. Sabah orman içinde kuş sesleriyle uyanıyorsunuz. Köyün fırınından özel ekmek alıp, evin bahçesinde, nefis bir kahvaltıyla başladığınız güne, 15 dakika mesafede, deniz kenarına inip, tamamen doğal ve bakir plajda denize girmeyle devam edebilirsiniz. Akşamüstü bahçe keyfi... Akşam, çevredeki küçük, salaş, sevimli restoranlarda rakı-balık, ayağınıza kadar gelen ördekler ve sessizlik. Gerçekten, ruhunuz için güzel bir kaçış noktası  Karia Holiday Villas.
Telefon; 0252 495 80 42 / 0532 218 14 16

Bir kitap: İzmir Gourmet Guide-2

İzmir için ilk ve tek olan, 344 sayfalık, yeme-içme ve eğlence rehberi, İzmir Gourmet Guide-2 çıktı. Bence bütün İzmirlilerin, kütüphanesinde olması gerek. Güncellenmiş 1400 mekan seçeneğiyle İzmirli’ lere, yerli ve yabancı turistlere, lezzetli alternatifler sunuyor.Mandal Ajans tarafından hazırlanan, İzmir Gourmet Guide, Türkçe & İngilizce seçeneğiyle, yıllık bir yayın. Her yıl, Haziran ayında, yeni sayısıyla piyasa çıkıyor. Kitabın satısı Türkiye çapında, Yaysat Bayileri, D&R ve seçkin kitap evleri olmak üzere, yaklaşık 300 noktada yapılıyor. Her sayıda, geleneksel hale gelecek olan, ‘Bir Adım Öne Çıkanlar’ bölümüyle, 9 kişilik seçici kurul, 12 farklı kategoride, 36 ayrı mekan önerisinde bulunmuş.

DiKKAT!: 40 güzel yarışacak Çeşme şenlenecek

Çarşamba günü yazdım. Gazeteye telefonlar gelmiş. Bana da mailler. Bu akşam Çeşme Amfitiyatro’da yapılacak Miss Excluve Of The world-Uluslarası Güzellik Yarışması ile ilgili. En çok da sorulan, biletleri nereden alacakları. Efendim Biletix’den... Yarışmaya bir birinden güzel tam 40 ülkenin kızları katıldı. Bu kızlar, bir haftadır Swissotel Grand Efes’de kampdaydı. Yarışmacılar özel hocalar tarafından çalıştırıldı. Günlerdir, Ertan Kayıtken tarafından hazırlanan, kıyafetlerin provası yapıldı. Bu akşam artık kıyamet kopacak. Çeşme şenlenecek. Yalnız 40 güzel yok tabi. Sahnelerin başarılı bir ismi Hande Yener, bestelerin efendisi Sinan Akçıl, gençlerin sevgilisi Atiye ve Sultans Of Anatolia.

Yazının Devamını Oku

İzmir aşkı uğruna 100 bin lira çöpe

13 Temmuz 2011
Evet yanlış anlamadınız. Ama bu 100 binleri çöpe atan ne bir sanayici, ne de işadamı. Onların yanında bence gariban. Fakat şöhretli bir gariban.

Üstelik de, ve de bu şöhreti, alnının akı ile kazanmış bir modacı... İzmir ile ilgili, her güzel etkinlikte olan, elinden geleni yaptığı gibi, bırakın para kazanmayı, üstelik cebinden harcayan bir kahraman o bence. Ertan Kayıtken’den söz ediyorum. 16 Temmuz 2011 tarihinde, 4000 kişilik Çeşme Amfitiyatro’da Miss Exclusive of The World, Uluslararası Güzellik Yarışması düzenlenecek. Yarışmaya, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, kendi ülke ve uluslararası yarışmalarda, derece almış 40 ülke güzeli katılacak. İşte bu güzellerin kıyafetlerini, Ertan hazırlıyor. Düğünlerin yoğun olduğu ve tam para kazanacağı şu günlerde, Ertan atölyesini bu işe kapattı...
40 güzele, 40 kıyafetErtan bir kıyafeti kumaşı, dikişi dahil, iki ila üç bin liraya dikiyor. Buna kişilere yaptığı imaj danışmanlığı dahil. Yani bu durumda, 40 güzele dikeceği kıyafetler için, ‘100 bin lirayı çöpe atıyor’ demek, gerçekten doğru. Ertan’a, “Niçin böyle bir fedakarlık yapıyorsun?” diye sordum. Aldığım yanıta şaşırmadım. Tam da tahmin ettiğim gibi. Buyrun;
“Şenay’cığım. İzmir niye kalkınmıyor? Biliyor musun? Kimse elini taşın altına koymak istemiyor. Sen her zaman söylüyorsun, yazıyorsun. Eğer İzmirli bankalarına, otellerine, gazetelerine, başarılı insanına sahip çıksaydı, böyle mi olurdu? İzmirli gençler, en iyi okullarda okuyor. Fakat çalışma olanağı yok. Ben bu işten tek kuruş para almıyorum. Ama dünyanın dört bir yanından gelen güzeller, yabancı basın, bu güzel olayı dünyaya duyuracak. Turizm açısından hoş bir görünüm ve kazanç. Ne yapalım. Varsın kazanmayayım, varsın büyük bir hovardalık yapayım”
Ünlüler konukBu arada, ülke güzelleri, 8 Temmuz’dan itibaren, Swissotel Grand Efes’de kampa girdiler. Bu süreçte, Ege’nin tarihi ve kültürel yerlerini görecekler. Türk konukseverliğinin mükemmeliyetçiliğini, yanlarında taşıyarak ülkelerine dönecekler. Final gecesi bu arada, ünlü konuklar da sahne alacak. Michaela De La Cour, Hande Yener, Sinan Akçıl, Atiye canlı performans sergileyecekler.  Yarışmanın finali ise, 16 Temmuz’da canlı olarak, Kral TV’den yayınlanacak. Bu yarışma için bir yıldır, sıkı bir hazırlık yaptığını ve kusursuz olması için çalıştığını söyleyen, Organizatör Çağrı Tortop, “Çok heyecanlıyım. Alnımızın akı ile çıkacağız. İzmir ve İzmirliler benim hayatım kadar önemli“ dedi. Türkiye’yi temsilen, Açelya Kartal katılacak bu arada. Jüride ise, Siren Ertan, Tülin Şahin, Ertan Kayıtken ve pek çok ünlü isim olacak. Son anda bir işim çıkmazsa, İzmir ve de Ertan’ın dostluğu için, prensiplerimi çiğneyip, ben de jüride olacağım. Biletler: Biletix’te.

Bu çağrıya kulak verin

Arkadaşlığından büyük keyif aldığım, kalitesi, insanlığı ve doktorluğu tartışılmaz bir isim Tayfur Yağcı. Tayfur yazımı yazdığım sırada, öfke ve ağlamaklı aradı. Gittikçe betonlaşan İzmir’i ve de son zamanlarda, Karşıyaka’daki yanlış yapılaşmanın yarattığı, görüntü kirliliğinden söz etti. Ben de mail atmasını rica ettim. Üstelik olayın fotoğraflı kanıtı da var. Tayfur’un anlattıklarına kulak verin. Buyurun;
 Sevgili Dostum;

Yazının Devamını Oku

Eğlence sonunda start aldı Çeşme Bodrum’a fark attı

9 Temmuz 2011
Benim Köyüm Alaçatı. Tatil beldem Çeşme. Ha bu yıl kaç kez gideceğime gelince, ayıp olmasın diye üç-dört kez ancak. Zaten evi de kiraya verdim. Hoş satıyorum da... Otel konforu bana daha uygun.

Neyse bu kez soluksuz bir tur attım. Bana göre Çeşme, Bodruma fark atacak. Eğlence start aldı. Plajlar, gece kulüpleri, barlar ve restoranlar. Çooook yeni yerler açıldı. Bu günlük Marina’dan başlayıp, şöyle bir tur atacağım. Ama çok yakında, sevgili Emre Ergani ve 7800’den, artık Alaçatı’da bir klasik olan Lavanta’dan, yeni açılan kahvaltı ve brunch bahçelerinden, dedikodulardan söz edeceğim...

Marina hareketlendi

Çeşme’yi, yerli ve yabancı yat sahipleri için çekim merkezi haline getiren, Çeşme Marina, bu yıl daha da canlandırılacak. 14 milyon dolara mal olduğu iddia edilen Marina’da, bu yıl iventler, etkinlikler artacak. Türkiye’nin önde gelen yatırımcılarından, IC İbrahim Çeçen Holding ve dünya marinacılık sektöründe, köklü bir geçmişe sahip, Camper& Nicholsons Marinas İnternational ortaklığında kurulan, marinada pek çok işletme var. Port Balık, Tuval, Furun, Kumrucu Şevki, Room Marine, Mado, Sir Winston House, Rouge gibi... Geçen yaz, 12 ay boyunca açık kalan Marina Rouge, Çeşme Marina’nın tam ortasında, denizle iç içe... Çok şık bir Cafe & Restoran. Geçen yaz gördüğü yoğun ilgi nedeniyle, bu yaz kapasitesini arttırdı. Marina Rouge ayrıca, leziz yemekleri ve uygun fiyat politikasıyla da göze çarpıyor. Kışın Alsancak’ta, Rox Bar’ı da işleten, Rouge’un ortakları, Murat Alpiskender ve Ümit Özgünter, Çeşme’de açmayı düşündükleri, Rox Bar için de hala mekan arayışı içindeler. İzmir’in önemli yiyecek ve içecek markaları, bu yılda iddialılar. Yalnız bütün kış, buradaki esnafın büyük çoğunluğu, tabiri caiz ise kan ağladı. O nedenle bu sene ramazan da var. Bir de Çeşme’de sezon kısa. Bence Marina’nın kışı da düşünülmeli. Hatta burası, özellikle Amerika’da olduğu gibi bir outlet cenneti haline getirilmeli.

Kalite Sole Mare

Çeşme’de yedi yıldır, adeta eğlencenin başkenti gibi, eğlenceyi zirveye taşıyan,  Sole&Mare Beach&Club, bu sezon baştan aşağı yenilenmiş. İşletme sahibi Selim Kaptan, İzmir elitlerinin çok sevdiği ve başarılı bulduğu bir isim. Geçen yıl İzmir’in favori restoranlarından olan ve yine kendi bünyelerinde yer alan Mia-Casa Restoranı, Alsancak ve Alaçatı’ dan sonra, 3. şubesi ile Sole&Mare’nin içinde. 150 kişilik kapasiteli. Cumartesi günleri, perküsyoncu Erkut eşliğinde beach partiler devam. Ayrıca voleybol ve futbol sahaları da yenilenmiş.

Bir klasik Paparazzi

27 yıldır, Çeşme Ayayorgi koyunda hizmet veren, Bülent-Özlem Gülcen çiftinin sahibi olduğu Paparazzi artık bir klasik. Beach club ve restoran olarak hizmet veren Paparazzi, bu yılda oldukça iddialı. İşletme Müdürü Ersin Bombatepe, 3 bin kişilik kapasiteli kulübün, haftanın 7 günü açık olduğunu ve her pazar gecesi de, Grup Yol’un sahne alacağını söyledi. Restoranın dekoru yenilenmiş bu arada. Mönü İtalyan ve Dünya mutfaklarından oluşuyor. Yemek de de oldukça iddialılar. Özellikle peynir soslu dil şiş, morel mantarlı bonfile ve fener balığı ızgarası favori çeşitler.

Müziğin adresi Babylon

Yazının Devamını Oku