Yerli turistin gözdesi Marmaris, Bodrum, Fethiye, Çeşme, Ayvalık, Foça, Kuşadası, Didim, Dikili, Urla, Seferihisar, Karaburun gibi turizm merkezlerine bayram nedeniyle Türkiye’nin dört bir yanından akın oldu.
Bu bayram 2 milyon kişinin tatile çıktığı tahmin ediliyor. Bu sayının ekonomiye yansıması ise 8 ile 10 milyar TL’lik ticari hareket olarak hesaplanıyor. Bayramda yerli turistin tercihi ağırlıklı Ege olduğu için 10 milyar liralık bayram pastasında aslan payı bu bölgeye düşecek.
50 SEKTÖRE HAYAT VERİYOR
Turizm sektörü gıdadan ulaşıma, tekstilden enerjiye 50’den fazla sektöre hayat veriyor. Milyonlarca kişi tatil süresince akaryakıttan hediyelik eşyaya, yumurtadan havluya hemen her ürünün tüketimini yaptıkları için gittikleri yerlerde ciddi bir ekonomi yaratıyor. En önemlisi ise sektörün istihdama yaptığı katkı. Pandemi döneminde turizm sektöründe yüz binlerce kişi işsiz kalmıştı. İki yıllık kapanma döneminde 1 milyondan fazla sigortalı çalışanın bulunduğu sektörde pek çok kişi başka işlere yönelmişti. Bunların bir bölümü sektöre geri dönmedikleri için cafeler, restoranlar, oteller zaman, zaman eleman sıkıntısı çekebiliyor.
HEDEF 45 MİLYON TURİST
Türkiye bu yıl nüfusunun yarısından fazla, 45 milyon turist bekliyor. Turizmden hedeflenen gelir ise 35 milyar dolar. Önümüzdeki dönemde bölgedeki gerilim azalır, savaş rüzgarları “Nükleer silahlar kullanılacak” gibi endişelerle çok ters esmezse hedeflerin yakalanması mümkün. Savaşsız, barış dolu bir bayram dileğiyle.
----
Şimdiye kadar çoktan tezgahları doldurması gereken enginarlar yeni boy göstermeye başladı. Fiyatlar ise hayli yüksek, tanesi ortalama 8 lira. Halbuki geçen yıl 5 tanesi 10 liraya alıyorduk. Fiyat fazla, ürün az olursa festivalin keyfi kaçar. Yine de henüz umudu kesmeyelim. Belki festival için saklanıp henüz kesilmediğinden enginarlar ortaya çıkmamıştır. Bakarsınız bu hafta sonu karaciğerin dostu, pek çok hastalığa deva, geçmişte sadece asillerin yiyebildiği soylu bitki tezgahları şenlendirir, enginar bayramı başlar.
Milyonlar risk altında ama
SON AFAD raporuna göre İzmir’de hareket halinde 13 fay hattı olduğu ve her an 7 büyüklüğünde deprem yaşanabileceği açıklandı. Daha da vahimi, yapıların yüzde 70’inin depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu da 700 bin konutun dönüştürülmesi anlamına geliyor.
700 bin konut en az 2.5-3 milyon insan demek. Bir başka anlatımla, milyonlarca İzmirlinin hayatı pamuk ipliğine bağlı. İstatistiklere göre vakti gelmiş, her an kırılabilecek fayların üzerindeki riskli konutlarda oturanların yaşamını kurtarabilmek için kaybedecek zaman yok.
Ama her nedense dönüşüm için atılan her adım mutlaka mahkemelik oluyor. Aylar, yıllar kaybediliyor. Daha önce bu köşede dile getirdim. Eli kulağında olan büyük depreme hazırlık için zamana karşı yarış vermek gerek. Hayati olmayan konuların mahkemelere götürülerek aylar, yıllar kaybettirilmesi Gültepe’den Karşıyaka’ya milyonlarca İzmirlinin hayatıyla oynamak demektir.
700 MİLYON HANE İZLEDİ
Yarışları TV ekranlarından yaklaşık 700 milyon hane ya da tahmini 3 milyar kişi izledi. Bisikletçilerin geçtiği yerlerde görüntüleri ekrana gelen Efes antik tiyatronun ihtişamının, Alaçatı’nın sıcaklığının, Urla’dan Çanakkale’ye Ege’nin lacivertinin izleyicileri müthiş etkilediğine eminim. Bana bile çok iyi bildiğim yerler helikopterlerden yapılan çekimlerde çok farklı ve güzel göründü. Çekim ekipleri çok profesyonel oldukları için hiç akla gelmedik yerleri çok çarpıcı görüntülerle ekranlara getirdiler. Örneğin Urla’da Şehitlik Tepesindeki Türk bayrağını merkeze alarak körfezin muhteşem görüntülerini verirken İzmir’in değerine değer kattılar. Arjantin’den Yeni Zelanda’ya dünyanın dört bir yanından 160 sporcunun katıldığı yarışları yerli yabancı 100 medya mensubu izledi. Bir hafta boyunca canlı yayın ve bantlardan tekrar, tekrar verilen yarışlar özellikle Ege Bölgesi için milyon dolarlara bedel bir tanıtım oldu. Eminim ki bugüne kadar Türkiye’ye gelmeyi hiç düşünmeyenler bile ekranlarda gördüklerinden sonra Ege’yi mutlaka programlarına alacaktır.
-------
Uyuşturucuda
heden birinci
BİR sabah Urla İskele yolunda giderken yayaların pek kullanmadığı yolun kenarında sallana sallana yürüyen bir insan silueti gördüm. Ne olur olmaz diyerek yavaşladım. Yaya, öğrenci görünümlü bir genç kızdı. Yüzü sararmış, gözleri baygın, rüyada gider gibi bir hali vardı. Büyük bir ihtimalle uyuşturucu etkisi altındaydı. Karşıdan gelen bir polis arabası sanırım genç kızla ilgilendi.
.
66 MİLYON YIL ÖNCE
Hatırlamakta yarar var. Bundan 66 milyon yıl önce 12 km. çapında bir astreoit çarptıktan birkaç dakika sonra yeşil ve canlı gezegenimiz sessizliğe bürünmüştü. Başta dinozorlar olmak üzere bitki ve hayvan türlerinin yüzde 75’inden fazlası yok olmuş her türlü canlılık belirtisi kaybolmuştu. Saatte 50 bin kilometre hızla Meksika’nın Yucatan Yarımada’sına çarpan astreotin Hiroşima’ya atılan otom bombasının 7 milyar katı güçte bir patlama etkisi yarattığı hesaplanıyor. Çarpmanın etkisiyle deniz kıyıları 10 şiddetinde depremle sarsılırken Meksika Körfezi’nde 100 ile 300 metre yüksekliğinde tsunami dalgaları oluşmuş, binlerce kilometrekarelik ormanlık alanlar yerle bir olmuş, gökten yağan tonlarca kaya geride kalan tüm canlıları yok etmişti.
GÜNEŞ IŞINLARI ULAŞAMADI
Yangınlardan çıkan dumanlar, göğe yükselen parçacıklarla birleşip güneş ışınlarını engelleyince dünyamız soğuk ve karanlık uzun bir döneme girmişti. Yangından doğrudan etkilenmeyen yerlerde, aşırı sıcaklar hayvanların besin kaynaklarını yok etti, asit yağmurları suları zehirledi. Daha da kötüsü, gökyüzündeki toz bulutları güneş ışınlarını engellediğinden bitkiler fotosentez yapamaz hale geldi, besin zincirleri zarar gördü. Öncelikle dinozor gibi büyük hayvanlar açlıktan öldü. Fosil verileri, rakundan büyük canlıların ortadan kalktığını gösteriyor. Küçük canlılar ise hem sayıları daha fazla, hem de az yiyip, hızlı çoğalıp yeni şartlara kolay uyum gösterdiklerinden hayatta kalmayı başardı.
DİNAZORLAR ÖLDÜ İNSAN DOĞDU
Astreod çarpıncaya kadar dünyanın hakimi olan dinozorların ortadan kalkması, yeni canlılar için fırsat yarattı. Memeliler yaygınlaşmaya başladı. Bilim insanları “66 milyon yıl önce dünyaya bir asteroit düşüp o yıkımı yaratmasaydı evrim çok farklı gelişebilir, insan ortaya çıkmayabilirdi” diyor. Son 30 yılda dünyada 178 milyon hektar orman yok oldu. Her yıl 15 milyar ağaç kesiliyor yerine sadece 5 milyar ağaç dikiliyor. Ağaçlık bölgelerin, tarım alanlarının yerinde artık beton ormanları yükseliyor. Ormanlar, tarım alanları olmazsa canlılar yaşamlarını sürdüremez. Dünyayı astreoit çarpmışa çeviren insanoğlu hatasını anladı ama hala önlem almakta hala gecikiyor. Halbuki 20- 30 yılda dünyayı eski haline döndürmenin mümkün olduğunu söylüyor bilim adamları. Ama tam küresel ısınma dünyanın birinci sorunu haline gelmişken Rusya- Ukrayna savaşı çıkıyor ve belki iklim kriziyle mücadele için harcanacak kaynaklar silahlanmaya harcanmaya başlıyor. Halbuki yaklaşmakta olan felaket nükleer savaştan bile yıkıcı, bütün insanlığı yok edecek kadar büyük. Yazık olacak çocuklarımıza, torunlarımıza. Gelecek nesiller büyüklerini hiç affetmeyecek.
Her şey e-devletten telefonuma gelen bir mesajla başladı. Aracıma 880 TL tutarında trafik cezası kesildiği bildiriliyordu. Şaşırdım. Çok yavaş araç kullanır, trafik kurallarına azami uyar, yanlış yerlere park etmem. 40 yılı aşkın sürücülük yaşamımda belki birkaç cezam olmuştu ama son 10-15 yılda hiç cezam yoktu. Merakla cezanın neden kesildiğini sorguladım. Karşıma yılda 1-2 kez yolumun düştüğü Seferihisar çıktı. Ama ceza tutanağında belirtilen Atatürk Caddesi’nde hiç anormal bir durum yaşamamıştım. Araçta yanımda ve trafik konusunda çok titiz olan eşime sorduğumda o da hiçbir şey hatırlayamadı. Sorgulama tutanağında cezanın 74/B maddesinden verildiği yazıyordu. İlgili maddeye baktığımda yayaların geçiş üstünlüğünü ihlal ettiğim gerekçesiyle cezanın verildiğini anladım. Ama cezanın hangi belgeye dayanılarak kesildiği yazmıyordu.
SEFERİHİSAR’DA YAŞANANLAR
“Fahri müfettiş mi acaba?” diye düşünüp üşenmedim Seferihisar İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Görevli polis, kamera olduğunu ve bir memurun kayıtları inceleyerek ceza kestiğini söyledi. Ancak benim kamera kayıtlarını görebilmem için sulh ceza hakimliğine gidip dava açmam gerekiyormuş. Kameranın olduğu nokta yol yapımı da olduğu için en fazla 10-15 kilometre hızla gidilebilen 5-6 metre genişliğinde bir yer. Benden önce yola inen bir yayayı görüp yol vermemem mümkün değildi.
KAMERA KAYDI EZİYET
Türkiye’ye 2019’da 51 milyon turist geldiğini hatırlarsak gelecek yıllarda Ege’ye 10 milyon ziyaretçi sürpriz olmayacak. 2019’da İzmir’e 1 milyon, Muğla’ya 2.5 milyon turist gelmişti. Bu durumda Ege’ye 6–7 milyon turist daha geleceğini düşünebiliriz. İzmir, yatak sayısının azlığı, Avrupa’ya doğrudan uçak seferlerinin eksikliği ve sezonun 3-4 ayla sınırlanması gibi nedenlerle turizmden hak ettiği payı alamıyor. Bakan Ersoy bu proje ile 12 ay turizm olacağı ve İzmir’in tüm dünyaya direkt uçuşlarla bağlanacağı bilgisini verdi. Yeni yapılacak 200 otelde 55 bin yatağın daha hizmete gireceğini düşünürsek 10 milyon turistin Ege için hayal olmadığını görebiliriz.
ÜÇ ÜNİVERSİTE KURULACAK
Toplam 45 bin dönüm alanda 15 milyar dolarlık yatırımla yapılacak ve 100 bin kişiye iş imkanı sağlayacak projenin detayları arasında dolaştıkça hayli cazip planlar görülüyor. Örneğin gastronomi köyüne bir gastronomi üniversitesi kurulacak. Bu üniversitede akademisyenler, işletmeler ve alaylı aşçılar bölgenin mutfak kültürü üzerine araştırmalar yapıp Ege mutfak kültürünü dünya gastronomisinin gündemine taşıyacak. Sanat köyünde ise dünya çapında kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak olan bir sahne sanatları ve kongre merkezi olacak. Yine bu köyde mimarlık ve güzel sanatlar üniversitesi, dev bir kütüphane ve Ege’nin en büyük müzesi de olacak.
200 DÖNÜM FİLM PLATOSU
Yerli ve yabancı sanatçıların konaklayacağı, sanat galerilerinde bir araya geleceği sanat köyünde film platosu da olacak. Tam 200 dönüm üzerine kurulacak bu film platosuyla Çeşme, dünya ve Türkiye sinema sektörüne üretimden tanıtım ve dağıtıma kadar her alanda hizmet verecek. Sanat köyüne Ege ve Akdeniz’in simgesi bir amfitiyatro da yapılacak.
Sağlıklı ve iyi yaşam köyü, büyük şehir yaşamından uzaklaşıp ruhunu dinlendirmek isteyenleri Ege’ye özgü şifa ve sağlık ritüelleri ile ağırlayacak. Rüzgâr köyü de dünya sörfçülerinin vazgeçilmez destinasyonu olacak. Üç üniversiteden biri ise çevre, iklim ve sürdürülebilir bir dünya için araştırma ve eğitim yapaçak. Green school ise orta öğrenim çocuklarına doğayı ve ekosistemi bilinçli bir şekilde sahiplenebilecekleri bir eğitim sunacak.
2025’TE HAYATA GEÇECEK
MARMARA’NIN İKİ YAKASI BİRLEŞTİ
İzmir-İstanbul Otoyolu’nun Ege Bölgesi’nin kaderini nasıl değiştirdiğini yaşayarak görüyoruz.
Şimdi ise İzmir’i karadan Avrupa sınırına Edirne’ye kadar yakınlaştıran, Trakya ve Marmara’nın batısını komşu kapısı yapan proje devreye girdi.
Böylece Bursa–Balıkesir-İzmir arasında oluşmaya başlayan Türkiye’nin yeni sanayi aksı daha da genişleyecek.
Artık Kınalı-Çanakkale-Balıkesir Otoyolu koridorunun Savaştepe’de İzmir-İstanbul Otoyolu’na bağlanılmasıyla Marmara Denizi’nin iki yakası bir araya gelecek.
Bir ucu İzmir’e, öbür ucu İstanbul’a çıkacak.
REFAH VE ZENGİNLİK GELECEK
“Abi ben üniversite mezunuyum ama bak kasiyerlik yapıyorum” dedi.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Turizm Bölümü mezunuymuş.
Babası benzin istasyonunda pompacılık, annesi evlerde temizlik yaparak çocuklarını üniversitede okutmuş.
Genç delikanlı, “Sonuçta geldiğimiz nokta aynı. Babam akaryakıt istasyonunda pompacılığa devam, ben üniversite mezunu kasiyer. O zaman neden bu kadar emek harcadık, ailem neden bu kadar masraf yaptı?” dedi.
Henüz 25 yaşında olduğunu, önce pandemi, şimdi savaş nedeniyle turizm sektöründe önünü göremediğini söyleyen genç, “Artık çevremdeki küçüklere ‘Üniversiteye gitmeyin’ tavsiyesinde bulunuyorum” diyerek çaresizliğini dile getirdi.
YENİ ARAP BAHARI UYARISI