Peki Trump buraya nasıl geldi ve bu bizi niçin ilgilendirmeli?
İÇERİDE YETKİSİZ AMA...
Önce “Neden ABD seçimlerini önemsemeliyiz?” sorusuna bir yanıt vereyim. Amerikan yönetim sistemi güçler arası denge ve denetim üzerine kurulu. Başkanın yetkisini ciddi oranda meclis ve yargı sınırlıyor. Bu anayasal çerçeveye federal yapının verdiği gücün yerelde toplanması gerçeği de eklenince karşınıza bizim alıştığımız standartlara göre muhtar yetkisinde bir başkan çıkıyor. Öyle ya eğitim, iç güvenlik, temel vergiler gibi gündelik hayatın temelini oluşturan tüm hususları yerel yönetimler belirliyor. ABD Başkanı’nın bu alanlarda hiçbir yetkisi yok. “Peki nerede yetkisi var?” derseniz, yanıtı net: Savunma ve dış politika! O nedenle ABD Başkanı, New Yorklulardan çok Bağdatlıların hayatına müdahale edebiliyor. Yine o nedenle Trump’ın iç politikaya dair söylediklerinden çok dış politikaya dair söylediklerine kulak vermek gerekiyor. Ortadoğu politikasını “Bombalayacağım, boru hatlarını, rafinerileri, hepsini bombalayacağım!” diye özetleyen bir başkan adayı var.
TRUMP’IN YÜKSELİŞİ NASIL OLDU?
Trump’ın başkan adaylığına giden süreçte nasıl bu noktaya geldiği herkesin anlamaya çalıştığı bir soru.
Geçen gün Twitter’de gördüm bu uyarıyı. Koşan kadın Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Hanım. Hayalleri için koşuyor. Oğlunun hayalleri için...
KARALAR BAĞLAYIP YAS TUTMUYOR!
Dünyada olup bitenlere, ülkenin gündemine bakınca bu umut kıran zamanda herkesin bu koşan kadından öğreneceği bir ders var. Genç evladı feci bir cinayete kurban giden ve bunu videoda izleyen bir anneden söz ediyoruz. Ama o anne kendi deyimiyle “Karalar bağlayıp yas tutmuyor, oğlunun hayallerinin peşinde koşuyor!” Öğretmen olup gençler yetiştiremeyen oğlunun hayallerini Ali İsmail Korkmaz Vakfı ile yaşatıyor. Vakıf bu sene 52 öğrenciye dört yıllık yüksek öğrenim bursu veriyor. Hayalleri daha yüksek şimdi, bu sayıyı 1000’e çıkartmak ve daha çok öğrenciye derman olabilmek
“VAKFIN ÇIKIŞ NOKTASI ALİ İSMAİL’İN ÖLÜM ŞEKLİ DEĞİL, ONUN YAŞAM ŞEKLİ!”
Aslında yol doğru! Model okullara ihtiyacımız var!
Proje okullar tartışmasını başlatan yönetmelik 1 Eylül 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanmış. Bu yönetmelikle sayıları 155’i bulan okul “proje okulu” olarak belirleniyor. Yönetmeliği okuyunca aslında seçilen yolun doğru bir yol olduğunu görüyoruz. Çünkü proje okullar kurmak yoluyla reform yapılması inovasyona dayalı yeni ve başarılı modeller geliştirme girişimi çok doğru bir adım. Yukarıdaki yönetmelikte bir reform için olmazsa olmaz olan “model okul” uygulamalarından izler var. İzler var diyorum çünkü ötesi yok. Ama ötesi yok. İsterseniz tek tek anlatayım.
İyi bir reform tüm bileşenlerin katılımıyla ortaya konur! Proje okul uygulamasına günlerdir itiraz eden bu 155 okul öğrencisi, velisi ve öğretmenlerinin tepkilerinden yeni reformun bu bileşenlere hiçbir şekilde danışılmadan yapıldığını görüyoruz. Bu okulların mezunları, bu okulları destekleyen vakıflar velakin okulla uzaktan yakından alâkası olan herkes reforma bir şekilde itiraz ediyor. Okul dediğiniz kurum yaşayan bir varlık, ortak bir iklimdir. Öğretmen, öğrenci ve mezunlar o iklimin olmazsa olmaz unsuru...Onlara danışmadan, onları sürece dahil etmeden hiçbir değişiklik hedefine ulaşamaz. Reformun bu ilk ayağı belli ki her zaman olduğu gibi atlanmış. Çünkü bizde bir kural vardır: Ankara’da oturan bir kişi milyonlarca insanın hayatına onlara danışmadan yön verebilir. Öğretmenler kim? Öğrenciler ne bilecek?!
OECD tarafından açıklanan bu resmi veri eğer bugün önlem almazsak gelecekte bizi bekleyen sefaletin en somut göstergesi. Bir şey yapmalı ama ne?
OECD ŞAMPİYONUYUZ!
Aslında sorunu biliyoruz. Resmi istatistiklere göre 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 30’u ne okulda, ne bir kursta ne de bir işte. Türkiye bu oranla OECD ülkeleri içinde gençlerine en az yatırım yapan ülke.
SORUNU AĞIRLAŞTIRAN FAKTÖR: GENÇ NÜFUS ORANI!
Sorunun yanıtını Amerika’da aramak beyhude. Yanıt sende bende, yani evrensel insani zaafiyetlerimizde. Anlatayım.
TEZATLARIN ADAYI!
Amerikan sağı için evlilik en yüce kurum ama Trump ABD tarihinde birden çok kez evlenip boşanan ilk siyasetçi. Seçilirse 3 evliliği ile rekora imza atacak! Amerikan sağı için kürtaj yasağı temel varoluş koşulu ama Trump yıllarca bu yasağa karşı çıkmış biri. Bu tezatlar listesini uzatmayayım.
AMERİKAN SAĞI TRUMP’A MECBUR DEĞİLDİ!
İçeride sıkıntı yok!
Türkiye halkı şu gerçeği kabullendi: Gözü iktidar hırsıyla sarhoş bir grup zorla ülkenin geleceğine yön vermeye yeltenmiş ve bu uğurda yüzlerce masum insanın canına kastetmişti. Bu saatten sonraysa hal5 birbirimize 15 Temmuz nutukları çekmenin bir alemi yok. İçeride artık şu nokta net: 15 Temmuz başarısız bir darbe girişimidir! Yapılması gereken artık dışarıya 15 Temmuz gerçeğinin anlatılması.
Dışarıda kafalar karışık!
Darbe girişimi konusunda ülke sınırlarının ötesindeki algıya baktığımızda bambaşka bir manzara ile karşılaşıyoruz. Hâlâ olup bitenin bir mizansen olduğunu iddia eden var. Hâlâ gecenin küçük bir kaza olduğunu düşünen çok. Bu negatif algının oluşmasında darbe ile ilgisi olmayan kişi ve kesimlerin darbecilerle aynı torbaya konulması önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla dışarıdaki algının değişmesinin yolu içeriden geçiyor.
Biliyorum “Bu da nereden çıktı?” diyeceksiniz ama güven yoksa toplum da yok. Sabah kalkıyorsunuz, ekmek alırken fırıncıya, arabaya binerken şoföre, iş yaparken çalışma arkadaşlarına güvenerek hayatı idame ettiriyorsunuz. Çözülen toplumalara bakın, çok uzağa değil yanı başımızdaki parçalanmış ülkelere bakın...Yugoslavya’dan Irak’a oradan Suriye’ye gidin... Komşunun komşudan şüphe ettiği yerden bir millet çıkmıyor!
ÜLKE OLARAK OLDUKÇA ZOR BİR DÖNEMEÇTEN GEÇİYORUZ
İçeride 15 Temmuz’la ortaya çıkan FETÖ soruşturmaları, giderek artan PKK terörü, son yıllarda vurdum duymaz bir şekilde seyrettiğimiz IŞİD vahşeti. Bunların üstüne artık bizim de bir oyuncu olarak arenaya çıktığımız Suriye bataklığı. Türkiye bu kadar farklı tehditlerle aynı anda başa çıkabilmek için iyi hazırlık yapmış bir ülke değil. Çünkü daha ortada bütün bu sorunlar oluşma aşamasında bile birbirimizi güvenimiz yoktu bizim.
TÜRKİYE’NİN GÜVEN KARNESİ
Bizim okulların açılmasından 5 gün önce yayınlandığı halde bu kritik rapor maalesef sadece bir gazetenin ilk sayfasında yer bulabildi (Birgün Gazetesi). Oysa ülkede yaşayan her dört kişiden birinin okula gittiği ve resmi verilere ulaşmanın neredeyse imkansız olduğu bir ülkede eğitimi gerçekten dert etseydik bu rapor günlerce tartışılırdı.
“OECD EĞİTİME BAKIŞ 2016 RAPORU” NEDEN ÖNEMLİ?
OECD bizim de üye olup bütçeden para aktardığımız bir ekonomik kalkınma örgütü. Sıradan bir “think tank” değil, yayınladığı tüm raporlar resmi verilere dayanıyor. O nedenle her yıl okullar açılmadan açıklanan Eğitime Bakış Raporu bir nevi karne olarak otorite kabul ediliyor. Okulların açıldığı hafta bu verileri konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?
TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNİN KARNESİ