Paylaş
Peki Trump buraya nasıl geldi ve bu bizi niçin ilgilendirmeli?
İÇERİDE YETKİSİZ AMA...
Önce “Neden ABD seçimlerini önemsemeliyiz?” sorusuna bir yanıt vereyim. Amerikan yönetim sistemi güçler arası denge ve denetim üzerine kurulu. Başkanın yetkisini ciddi oranda meclis ve yargı sınırlıyor. Bu anayasal çerçeveye federal yapının verdiği gücün yerelde toplanması gerçeği de eklenince karşınıza bizim alıştığımız standartlara göre muhtar yetkisinde bir başkan çıkıyor. Öyle ya eğitim, iç güvenlik, temel vergiler gibi gündelik hayatın temelini oluşturan tüm hususları yerel yönetimler belirliyor. ABD Başkanı’nın bu alanlarda hiçbir yetkisi yok. “Peki nerede yetkisi var?” derseniz, yanıtı net: Savunma ve dış politika! O nedenle ABD Başkanı, New Yorklulardan çok Bağdatlıların hayatına müdahale edebiliyor. Yine o nedenle Trump’ın iç politikaya dair söylediklerinden çok dış politikaya dair söylediklerine kulak vermek gerekiyor. Ortadoğu politikasını “Bombalayacağım, boru hatlarını, rafinerileri, hepsini bombalayacağım!” diye özetleyen bir başkan adayı var.
TRUMP’IN YÜKSELİŞİ NASIL OLDU?
Trump’ın başkan adaylığına giden süreçte nasıl bu noktaya geldiği herkesin anlamaya çalıştığı bir soru. Daha evvel yazdığım gibi Trump’ın sırrı terör ve ekonomik belirsizlik ortamında huzur arayan seçmene kendisini bir kurtarıcı olarak sunmasında saklı. Trump kuralcı bir otoriter baba figürü olarak her derde basit bir çözüm öneriyor. IŞİD terörü ve Ortadoğu’dan gelen bombalamalardan ürken seçmene “Başkan olursam Müslümanlar tam ve kesin bir yasak koyacağım” diyor. İslamofobinin had safhaya ulaştığı aşırı sağ kesimde bu vaad büyük destek görüyor. Yine aynı şekilde çoğunluğu yitirmekten korkan beyaz seçmene “Sınıra duvar öreceğim.” diyor. Yabancı düşmanlığının had safhada olduğu ırkçı kesimlerde bu söylem büyük bir yankı buluyor.
TRUMP’I DÜŞÜREN MEKANİZMA: KAPIŞMA!
Trump bütün çabasına rağmen seçim dönemi boyunca pek çok defosu olan ve seçmenler tarafından başından beri pek sevilmeyen Clinton gibi bir adayı bile henüz yakalayabilmiş değil. Aşağıdaki grafikte her iki adayın başkan seçilme olasılığı var. 100 üzerinden olasılık hesabı bu, oy oranı değil. Nate Silver’in yaptığı anketlere dayalı bu grafiğe dikkatlice bakarsanız Trump’ın yalnızca kendi tabanına konuştuğu dönemlerde yükseldiğini ama canlı yayında Clinton ile yan yana durduğu dönemlerde düştüğünü göreceksiniz.
TARTIŞMALAR OLMASA TRUMP AÇIK ARA BAŞKANDI!
Malum ABD başkanları her seçim öncesi bir bağımsız komisyon tarafından tüm televizyonlarda yayınlanan üç ayrı tartışmaya katılıyor. Her biri ayrı bir formatta 90 dakikalık bu kapışmayı tüm kanallar canlı olarak yayınlıyor. Trump-Clinton’ın katıldığı ilk kapışmayı bu sene rekor sayıda seçmen, tam 81 milyon kişi TV’den canlı olarak izledi. Pek çok seçmenin de internet ve başka kanallardan sonradan izlediğini varsayarsak 125 milyon olan sandığa giden seçmenlerin neredeyse tamamı izlemiş diyebiliriz bu tartışmayı. Yukarıdaki grafikte Ekim (October) başından itibaren Trump’ın hızla düşüp, Clinton’ın yükselmesinin tek nedeni işte bu tartışmalar. Tartışmalar bittiğinde Trump’ın seçilme olasılığı neredeyse yüzde 10 seviyesine düşmüştü.
PEKİ TRUMP NEDEN HÂLÂ BU KADAR OY ALIYOR?
Yukarıdaki grafikte son haftalarda Trump’ın kazanma şansının yüzde 10’lardan tekrar yüzde 35’e çıktığını görebiliyoruz. Bunun nedeni Trump’ın son haftalarda tekrar sağ tabana geri dönmesi. ABD seçimlerinin temel matematiksel kuralı iki parti oylarının neredeyse eşit dağılımı. Tabana oynayan kazanıyor ve seçim sonucunu ortada duran ve gidişata göre oy veren birkaç puan belirliyor. Özellikle sağ seçmen burnunu tutarak da olsa partisinin gösterdiği adayın kim olduğuna bakmadan oy verebiliyor. Trump’ın bunca skandala rağmen başkan adaylığına bu kadar yakın olmasının nedeni işte bu sorup sorgulamadan partizanca oy veren kesimi çok iyi harekete geçiriyor olması.
KARMAŞIK MODERN HAYAT OTORİTER LİDER ARAYIŞINI TETİKLİYOR!
Amerikan seçimleri bir kere daha gösterdi ki korkutulan seçmen otoriter lidere sığınıyor. Toplumda var olan İslamofobi ve azınlık düşmanlığı kurtarıcı görülen Trump’ın tüm defolarını örtmeye yetiyor.
Paylaş