Eğitimi dert etmiyorsanız, söylenmeyeceksiniz!

Geçen hafta OECD yıllık eğitim karnesi sayılan raporunu 5 kıtada yapılan basın toplantılarıyla açıkladı.

Haberin Devamı


Bizim okulların açılmasından 5 gün önce yayınlandığı halde bu kritik rapor maalesef sadece bir gazetenin ilk sayfasında yer bulabildi (Birgün Gazetesi). Oysa ülkede yaşayan her dört kişiden birinin okula gittiği ve resmi verilere ulaşmanın neredeyse imkansız olduğu bir ülkede eğitimi gerçekten dert etseydik bu rapor günlerce tartışılırdı.

 

“OECD EĞİTİME BAKIŞ 2016 RAPORU” NEDEN ÖNEMLİ?

 

OECD bizim de üye olup bütçeden para aktardığımız bir ekonomik kalkınma örgütü. Sıradan bir “think tank” değil, yayınladığı tüm raporlar resmi verilere dayanıyor. O nedenle her yıl okullar açılmadan açıklanan Eğitime Bakış Raporu bir nevi karne olarak otorite kabul ediliyor. Okulların açıldığı hafta bu verileri konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?

 

Haberin Devamı

TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNİN KARNESİ

 

Toplam  510 sayfalık raporu şuradan ücretsiz olarak indirebilir  ve tüm verilerin Excel dosyalarına varana kadar ek analiz yapabilirsiniz. Tabii eğitimi dert ediyor, veriye dayalı reforma inanıyorsanız. Ben raporda önemli gördüğüm iki noktanın altını çizeceğim şimdilik.

 

BÜTÇEDEN AYRILAN PAY ARTIYOR AMA ÖĞRENCİ BAŞI HARCAMADA HÂLÂ SON SIRALARDAYIZ!

 

OECD raporunda bize dair en iyi gösterge, eğitime ayrılan kaynak artış oranında zirvede olmamız. Aşağıdaki tabloda da göreceğiniz gibi son 5 yılda en çok kaynak arttıran ülkeyiz. Türkiye bütçeden eğitime ayırdığı pay itibariyle OECD ortalaması olan %5.2’ye çok yaklaşmış durumda. Umut veren bir gelişme gerçekten. 

 

Eğitimi dert etmiyorsanız, söylenmeyeceksiniz

 

KAYNAK ARTIYOR AMA BAŞARI YERİNDE SAYIYOR!

Haberin Devamı


Kaynak bu kadar artınca insan merak ediyor “Peki sonuç ne?” diye. Elbette kendi içimizde geçmişe göre iyi olduğumuz alanlar çok ama OECD ülkeleri ile aramızdaki farkı kapatma asıl gösterge zira global bir ekonomide kendinizle değil dünya ile yarışıyorsunuz. O manada daha evvel detaylıca paylaştığım verilere bakınca yerimizde saydığımız aşikar. Kaynak artıyor ama dünya ile aramızdaki mesafe azalmıyor.

 

KAYNAK ARTIŞI YETERLİ DEĞİL!

 

Aslında kaynak artışı verisi tek başına anlamlı değil zira önemli olan kişi başı öğrenciye yapılan harcama. O manada verilere tekrar baktığımızda karşımıza şu durum çıkıyor: “Türkiye OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az para harcayan ikinci ülke.” Türkiye gibi nüfus artışı ve genç nüfus oranı OECD ortalamasının çok üstünde olan bir ülke eğer doğan çocuklarına dünya ile rekabet edecek becerileri kazandırmak istiyorsa OECD ortalamasının çok üstünde bir kaynağı eğitime ayırmak zorunda. Yani yüzde 5 harcama, öğrenci oranı bizden düşük ülkeler için yetiyor olabilir ama bizim aradaki farkı kapatmak için daha büyük kaynağa ihtiyacımız var. Yapılması gereken belli bir dönem OECD ortalamasının çok üstünde eğitime kaynak ayırmak. Finlandiya’nın eğitimde başarısının kökeninde 1990’larda diğer bütçe kalemlerini kısıp eğitim bütçesini iki katına çıkartmak gerçeği yatıyor. Hiçbir mucize kendi başına ortaya çıkmıyor.

 

Haberin Devamı

BİNA YA DA BİLGİSAYAR DEĞİL, ÖĞRETMEN!

 

Tabii para her şey değil. Çünkü eğitim araştırmalarının ortaya çıkarttığı tartışmasız gerçek şu: Eğitimde başarıyı belirleyen temel girdi öğretmen kalitesidir. Ne devasa binalar ne de ileri teknolojiyle donanmış sınıflar başarıyı garanti ediyor. Önemli olan mesleğine tutkuyla bağlanmış, kıymet verilen öğretmenlerden oluşan bir kadro kurmak. Bu anlamda bana umut veren bir veri var OECD raporunda: Türkiye öğretmen kadrosu en genç ikinci ülke! Bu kendi başına bir avantaj değil ama ciddi bir potansiyel. Bilginin ve bilgiye ulaşma yönteminin bu kadar hızla değiştiği bir dünyada yeni yetişmiş genç öğretmen kadrosu doğru yönlendirmeyle çok ciddi bir reformun dinamosu olabilir. İstersek tabii. 

 

Haberin Devamı

Eğitimi dert etmiyorsanız, söylenmeyeceksiniz

 

VERİYE DAYALI SİSTEMATİK REFORM!


OECD raporunu bir yazıda aktarmak zor ama şu kadarını söyleyeyim. Aklınıza gelen bir gösterge seçin. İster okul öncesi eğitime katılım, ister fen, matematik, okuduğunu anlama becerisi. Fark etmiyor, hangi sıralamaya baksanız Türkiye’yi son sıralarda görüyorsunuz. Elbette Türkiye’de seçkin okullara giden çok küçük bir azınlık dünyanın her yerinden daha iyi eğitim alıyor ama ülke bazına vurduğumuzda bu iyi örnekler devede kulak bile değil.

Özetle, bugün açılan okullara gelen 19 milyon çocuğumuza dünya ile rekabet edebilecekleri becerileri kazandırmaktan çok uzak bir eğitim sistemimiz var. Eğitimde acil olarak yapılması gereken siyasetin günlük akışına değil, veriye dayalı bir reform programı üzerinde toplumsal uzlaşı aramak. Ama görünen o ki bunu dert eden pek yok. Olsaydı bu hafta boyunca önümüze gelen verileri tartışır, “Çocuklarımızı dünya ile rekabete nasıl daha iyi bir şekilde hazırlarız?” sorusuna hep beraber yanıt arardık.

Haberin Devamı

Not: Bu satırları yazarken Tarık Akan’ın ölüm haberi geldi. Hayatımızda hep varolacakmış gibi duran insanlardan biri daha gitti. Filmleri, fotoğraf albümüydü çocukluğumuzun. Sonradan öğrendim Hababam Sınıfı’nın tembel öğrencisinin gerçek hayatta çalışkan bir eğitimci olduğunu. Taş Mektep o unuttuğumuz mahalle okulu geleneğini sürdüren nadir kurumlardan biri. Çok yaşayacak, muhakkak. Hoşça kal mahallenin en güzel abisi!

Yazarın Tüm Yazıları