Sedef Batı

Halka açık tuvaletlerde çocuk kiminle tuvalete girecek?

10 Ocak 2019
Ailece bir alışveriş merkezine ya da kalabalık başka bir yere gittiğinizde tuvalete gitme konusu sorun yaratmazken anne ya da baba tek başına çocuğu ile dışarı çıktığında işte o kafaları karıştıran soru gündeme geliyor? Oğlum/kızım tuvalete kiminle girecek? İşte bu sorunun yanıtını Uzman Klinik Psikolog Göksu Telmaç’tan alıyoruz.

Bir çocuğun halka açık yerlerde girdiği tuvalet ve buna bağlı tutumlar neden önemlidir?

Bezi bıraktıktan sonra çocukların benlik ve cinsiyet algıları da atağa geçer. Genel tuvaletlerin kullanımı da hem mahrem eğitimi hem de hijyen eğitimi açısından önemli bir yer tutar.

Bir anne oğlu ile tek başınaysa ya da baba kızı ile tek başınayken halka açık tuvaleti kullanmak istediğinde nasıl davranmalı?

Bu gerçekten de hassas olunması gereken bir durum çünkü çocuğun cinsel ve kimlik gelişimi açısından ciddi detaylar barındırıyor. Bez bırakma dönemine böyle bir sorunla karşılaşılmıyor ama tuvalet eğitimi sonrası çocuklar kapalı yerlerdeki tuvaletleri kullanıyorlar. Bir çocuk 6 yaşına gelene kadar anne-babası yanında değilken bu tarz yerlerde tek başına tuvaletini yapacak olgunluğa sahip değildir. Bu nedenle 6 yaşına kadar çocuklar anneleri ya da babaları ile birlikte tuvalete girmelidirler.

Peki, kız çocuk babası ile tek başına dışarıdaysa babası ile birlikte mi tuvalete gitmeli yoksa kadınlar tuvaletine tek başına mı gönderilmeli?

6 yaş öncesinde bir kız ya da erkek çocuğun ebeveyni dışarıda beklerken kendi tuvalet ihtiyacını gidermesi mümkün değildir. Böyle bir zorlayıcı deneyim yerine, yanındaki karşı cins ebeveyninin tuvaletine birlikte girmelidir. Kız çocuklarının babalarıyla erkekler tuvaletine girmesi ve burada babasının gözetim ve desteğinde olması en uygun seçenek oluyor.

Yazının Devamını Oku

Babalar da bebeğinin doğum anına tanıklık etmek istiyor

25 Aralık 2018
Son 20-25 yıldır artık babalar da aktif bir şekilde doğum sürecine dahil olsa dahi hala doğumhane önünde dokuz doğuran babalara da rastlamak mümkün. Günümüzde artık baba adaylarının çoğu hastanede eşlerinin yanında olmak istiyorlar. Hatta bu ölümsüz ana tanık olmak isteyen ve eşi ile birlikte doğuma girenlerin sayısı hiç de az değil!

Bebeğin doğum tarihi, hatta cinsiyetini bile bilmeden heyecanla doğumun ne zaman gerçekleşeceğinin beklendiği günlerden elde kameralarla profesyonel doğum çekimlerinin yapıldığı bu günlere kadar çok şey değiştir. Bu nedenle babalar da bu heyecana tanıklık etmek istiyor.

Bebeğin doğumunu beklerken yaşanan heyecanın yanı sıra, bizzat bebeğin doğum anında eşinin yanında olmak, bebeğin göbek kordonunu kesmek, bu mucizevi dakikaları kameradan değil gerçekleşirken seyretmek isteyen babalar doğuma girmeyi tercih ediyorlar.

Eşine kendini güvende hissettirmek

Annenin kendini doğum esnasında güvende hissetmesi çok önemlidir. Güvendiği bir doğum doktorunun olmasının yanı sıra eşinin de yanında olması, elini tutması, onu rahatlatmasını ister.

Heyecanını yatıştırmak

Anne adayı doğum stresi ve heyecanı nedeniyle kendini ifade etmekte, sağlık personeli ile iletişim kurmakta sıkıntı yaşayabilir. Bu gibi durumlarda en iyi yardımcısı tabii ki eşi olacaktır.

Eşinin isteğini kıramamak

Bazı babalar ise doğum anını an be an yaşamak için pek uygun olmayabilirler. Doğumhane ortamı onları gerebilir veya rahatsızlık hissi uyandırabilir ama yine de eşi istiyor diye doğuma giren baba sayısı da azımsanamayacak kadar fazla…

Yazının Devamını Oku

Bebeğin göbek bağı ne zaman kesilmeli?

21 Aralık 2018
Bebeklerin göbek bağı bilindiği gibi doğumun gerçekleşmesinin hemen ardından kesilir. Ancak bazı uzmanlar göbek bağının doğumdan hemen sonra kesilmemesi gerektiğini savunuyorlar.

GÖBEK BAĞI PLASENTADAN KAN AKIŞI BİTENE KADAR KESİLMEMELİ Mİ?

Doğum sonrası nabız atımı devam eden göbek bağının kesilmesinin doğumun doğal işleyişine aykırı olduğunu, bebeğe ait kanın plasentadan akışının bitmesinin beklenmesi gerektiğinin savunan sağlıkçılar bu noktada farkındalık yaratmak için kampanyalar düzenliyorlar. Bu kişilerden biri de göbek bağının hemen kesilmemesi gerektiği konusunda global çapta kampanya yürüten ebe Amanda Burleigh. Meslekdaşları ve tıp hekimleri onun düşüncelerinin aksini savunsa da bu konuda sayısız araştırma yapılmasına vesile oluyor.

YAPILAN ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

2010’da yayımlanan bir çalışmada bebeklerin kordonlarının zamanından önce kesilmediği zaman 214 gram almış olarak hayata başladıkları gösterilmiştir.

2011’de yapılan başka bir çalışmada ise doğumdan hemen sonra göbeği kesilen bebeklerde demir eksikliğine bağlı aneminin daha yüksek oranlarda görüldüğü tespit edilmiş.

2014 yılında İngiltere’nin Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmellik Enstitüsü (NICE – National Institute for Health and Clinical Excellence) yönerge değişikliğine giderek göbek bağının hemen kesilmesi uygulamasını kaldırılmış. Doğumdan sonra 1-5 dakika arası beklenilip bebeğin plasenta içinde kalan kanı almasını sağlayacak bu düşünce uygulanmaya başlamış.

İngiltere bazında zafer ilan ettiklerini belirten Ebe Amanda şimdi tüm dünyadaki ebe ve doktorların bu yeni kuralları uygulamasını sağlamak istediğini belirtiyor.

Peki bu konuda diğer uzmanlar ne düşünüyor? Gerçekten bebeğin kordonunun erken kesilmemesi mi gerekiyor? Kordonun geç kesilmesinin bebeklere ya da anneye bir zararı var mıdır? İşte merak ettğiğimiz soruların yanıtı…

Doğumdan sonra en önemli faktörün çok fazla zaman geçmeden göbek kordonun kesilmesi gerektiğini savunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökçen Erdoğan, konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu.

“Yapılan her yeni araştırma, bir önceki bilgileri tamamen doğrulayabileceği gibi tamamen sildirebiliyor da. İngiltere’de yapılan bu araştırmada göbek bağının hemen kesilmesi demir eksikliğine yol açarak bebeğin beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceği sonuçları alınmış. Yapılan bazı araştırmalarda ise, göbek kordonunun hemen kesildiği bebeklerde demir eksikliğinin 6 ay boyunca düşük seyrettiğini ortaya koymuş. Oysa Ulusal Sağlık Birimi’nden (NICE) uzmanlar, göbek bağının birkaç dakika daha tutulmasıyla bebeğe yeterli miktarda kan aktarılabileceğini ve bu sayede de demir eksikliği riskinin azaltılabileceğini vurgulamış. Aynı zamanda doğum bitince bebeğin kalp atışlarının normal düzeye ulaştığı gözlendikten 2-5 dakika sonra göbek bağının kesilmesinin tavsiye edileceğini bildirmiş.


Unutulmamalıdır ki, doğumdan sonra en önemli faktör çok fazla zaman geçirmeden göbek kordonun kesilmesidir. Bu da bilimsel çalışmalarda belirtilir. Fakat rutin davranışa girebilmesi için daha çok bilimsel çalışma yapılması gerekmektedir. 

Hazırlayan: Sedef Batı

BEBEK TAHMİNİ DOĞUM TARİHİ

Doğum sonrası nabız atımı devam eden göbek bağının kesilmesinin doğumun doğal işleyişine aykırı olduğunu, bebeğe ait kanın plasentadan akışının bitmesinin beklenmesi gerektiğinin savunan sağlıkçılar bu noktada farkındalık yaratmak için kampanyalar düzenliyorlar. Bu kişilerden biri de göbek bağının hemen kesilmemesi gerektiği konusunda global çapta kampanya yürüten ebe Amanda Burleigh. Meslekdaşları ve tıp hekimleri onun düşüncelerinin aksini savunsa da bu konuda sayısız araştırma yapılmasına vesile oluyor.

2010’da yayımlanan bir çalışmada bebeklerin kordonlarının zamanından önce kesilmediği zaman 214 gram almış olarak hayata başladıkları gösterilmiştir.

2011’de yapılan başka bir çalışmada ise doğumdan hemen sonra göbeği kesilen bebeklerde demir eksikliğine bağlı aneminin daha yüksek oranlarda görüldüğü tespit edilmiş.

2014 yılında İngiltere’nin Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmellik Enstitüsü (NICE – National Institute for Health and Clinical Excellence) yönerge değişikliğine giderek göbek bağının hemen kesilmesi uygulamasını kaldırılmış. Doğumdan sonra 1-5 dakika arası beklenilip bebeğin plasenta içinde kalan kanı almasını sağlayacak bu düşünce uygulanmaya başlamış.

İngiltere bazında zafer ilan ettiklerini belirten Ebe Amanda şimdi tüm dünyadaki ebe ve doktorların bu yeni kuralları uygulamasını sağlamak istediğini belirtiyor.

Peki bu konuda diğer uzmanlar ne düşünüyor? Gerçekten bebeğin kordonunun erken kesilmemesi mi gerekiyor? Kordonun geç kesilmesinin bebeklere ya da anneye bir zararı var mıdır? İşte merak ettğiğimiz soruların yanıtı…

Doğumdan sonra en önemli faktörün çok fazla zaman geçmeden göbek kordonun kesilmesi gerektiğini savunan Kadın Hastalıkları ve

Yazının Devamını Oku

Evliliğin ilk yıllarında neden çiftler kilo alır?

15 Aralık 2018
Evlendikten sonra çiftlerde kilo alımı sıklıkla gözlenen bir durumdur. Yapılan araştırmalar obezitenin sosyal tetikleyici nedenleri arasında evliliğe de yer vermekte. Özellikle kadınlarda erkeklere göre evlendikten sonra kilo artışı daha fazla görünmekte. Peki neden çiftler evlendikten sonra kilo alıyorlar? Diyetisyen Elvan Odabaşı sorularımızı yanıtlıyor.

Yapılan birçok araştırma çiftlerin evlenince kilo aldığını ortaya koyuyor. Neden evliliğin ilk yıllarda çiftler kilo sorunu yaşanıyor? 

Evlilik iki farklı beslenme davranışının hem de 2 farklı floranın evlenmesi anlamına geliyor. Cinsel organ çevresindeki floranın paylaşımı bireylerin hem yeme davranışlarını hem de sağlık durumlarının birbirine benzemesine neden olmaktadır.

Yapılan çalışmalar ilk 5 yıl içerisinde çiftlerin ortak bir floraya ulaştığını göstermektedir. Eğer ki tatlı seven bir partneriniz var ise siz de zamanla onun kadar tatlı sevebilir ya da tam tersi partnerinizin tatlıya olan ilgisini azaltabilirsiniz. Açıkçası güçlü olan flora baskın olacak unutmayın. Diğer taraftan yeme davranışınızın ortak bir dil yakalaması çiftlerin uyumu için oldukça önemli. Açıkçası bu süreç de tartının ibresini yukarıya doğru çıkarabiliyor. Çiftlerin birbirlerini ve konuklarını keyifli sofralar ile ağırlaması kilo artışına neden olabiliyor. Çiftlerin yoğun iş temposunda çalışıyor olmaları da ne yazık ki akşam yemeklerinin yüksek kalorili, besleyici değeri düşük, yağ ve şeker içeriği yüksek hızlı tüketilebilen doyurucu kabileyeti düşük yemekler ile beslenmelerine neden olabiliyor. 

Cinsel ilişki sonrası iştah artışından dolayı mı çiftler daha çok yeme eğiliminde oluyor?

Cinsel ilişki sonrasında harcanan enerji ile kan şekeri düşebilir ve bu durum özellikle karbonhidratlı gıdalara yönelimi artırabilir. Bu noktada doğru bilinen bir yanlışı düzeltmekte de fayda var: “Cinsel ilişki sonrası iştah artmaz.” Yapılan yeni araştırmalar, seks sırasında salgılanan oksitosin hormonunun iştahı azalttığını ve yeme miktarını olumlu etkilediğini göstermektedir. Lütfen düşen kan şekeriniz için küçük bir atıştırmalık ile yetinin ve oksitosin hormonunuzun keyfini çıkarın.

“Nasıl olsa evlendik” mantığı ile kilolar çok önemsenmiyor mu?

“Evlendiğimizde şu kilodaydık ama şimdi bu kilodayız, birbirimizi bu kilolarımız ile de seviyoruz” diyerek lütfen artan kiloları sevgi mazereti ile kamufle etmeyin. Sağlıklı bir beden sağlıklı bir evlilik için ideal kilonuzda kalmaya özen gösterin. Bu özeni birbirinize de göstermeye gayret edin ve asla beden imajınız ile ilgili birbirinize kırıcı cümleler kullanmayın.

Yazının Devamını Oku

Soğuk havalarda evde çocuklarla yapılacak aktiviteler

14 Aralık 2018
Havalar iyice soğumaya başladı. Sıcak havalarda olduğu gibi çocukları alıp yürüyüşe çıkamıyor, parka götüremiyoruz. Kış aylarında ev içinde daha fazla zaman geçirmek zorunda kalan çocukları TV’ye, akıllı telefonlara, tabletlere mahkum etmek istemiyorsanız evde oynayarak yaratıcı aktivitelerle sizinle birlikte kaliteli zaman geçirmesini sağlayabilirsiniz. "İyi ama ben nasıl oynayacağımı bilmiyorum ki" diyorsanız önerilerimize kulak verin.

MÜZİK ALETİ YAPIN

Evde kolayca bulacağınız malzemelerle davul, gitar marakas gibi aletleri yapabilirsiniz. Böylece hem el becerilerini geliştirecek, hem ritim duygusunu geliştirecek hem de keyifli zaman geçireceksiniz.

ŞARKI SÖYLEYİN VE DANS EDİN

Çocuğunuzun en sevdiği şarkıyı açın ve birlikte doyasıya dans edin. İsterseniz bildiğiniz dans figürlerini ona da öğretin. Kimbilir belki de gelecekte çok ünlü olacak bir dansçı sizin evinizin içinde…

EVCİLİK OYNAYIN

Çocukların hayal gücünü geliştiren muhteşem bir oyundur. Sizi anlatmak istediği bazı şeyleri bu oyun sayesinde öğrenebilirsiniz. Çocukların kendilerini en iyi ifade ettiği evcilik oyunundan siz de çok keyif alacaksınız emin olun.

BİRLİKTE YEMEK YAPIN

Ortalık batar kaygısını bir kenara bırakın ve çocuğunuzla birlikte mutfağa girmekten korkmayın. Birlikte en sevdiği keki yapabilir ya da akşam yemeğini birlikte pişirebilirsiniz. Bunu yaparken meyve ve sebzelerin isimlerini öğretebilir, faydalarından bahsedebilirsiniz.

ODASINI SERGİ SALONUNA ÇEVİRİN

Odasına bir pano asın ya da duvarlarına boydan boya ip gerin. Bugüne kadar yaptığı ve sakladığınız çalışmaları bu ipe asın. Bir sergi geziyormuş gibi yaptıklarını titizlikle inceleyin ve hakkında yorum yapın. Bu onun motivasyonunu artıracak ve çok hoşuna gidecektir.

ESKİ ZAMAN OYUNLARINDAN OYNAYIN

Bizim bildiğimiz ama yeni jenerasyonun bilmediği oyunları ona öğretin. Teknoloji bağımlılığından kurtulmak için tüm aile bireylerine iyi gelecek.

İsim-hayvan-bitki, saklambaç, körebe, sıcak-soğuk, SOS gibi oyunları onlara da öğretin ve ailece evde vakit geçirmenin keyfini çıkarın.

[fotogaleri=3489,1385,1300]

Evde kolayca bulacağınız malzemelerle davul, gitar marakas gibi aletleri yapabilirsiniz. Böylece hem el becerilerini geliştirecek, hem ritim duygusunu geliştirecek hem de keyifli zaman geçireceksiniz.

Çocuğunuzun en sevdiği şarkıyı açın ve birlikte doyasıya dans edin. İsterseniz bildiğiniz dans figürlerini ona da öğretin. Kimbilir belki de gelecekte çok ünlü olacak bir dansçı sizin evinizin içinde…

Çocukların hayal gücünü geliştiren muhteşem bir oyundur. Sizi anlatmak istediği bazı şeyleri bu oyun sayesinde öğrenebilirsiniz. Çocukların kendilerini en iyi ifade ettiği evcilik oyunundan siz de çok keyif alacaksınız emin olun.

Yazının Devamını Oku

Ev yapımı cips nasıl yapılır?

10 Eylül 2018
Çocuğunu marketteki cips reyonlarından bir türlü koparamayan annelerin çok hoşuna gidecek bir tarif...

Annem çocukluğumuzdan itibaren hazır gıdaların ne kadar sağlıksız olduğunu, doğal olan ürünlerin ömrümüzü uzattığını aşıladı bize. Her çocuk gibi kola içmek istediğimizde erik şırası içirirdi, çikolata canımız çektiğinde hurma yedirirdi, yani kısacası ne zaman canımız abur cubur çekse illa ki ona alternatif bir şey bulurdu.

Bence başarılı bir çalışma yapmış ki kolayı ve çikolatayı hala çok sevmem, hazır gıdalardan pek hazzetmem. Beni tanıyanlar şimdi "Amma da güzel beslenmişsin belli" diyecekler eminim ama işin o kısımlarına en azından bu yazıda hiç girmeyelim. O konudan yazı dizisi yaparım ben önümüzdeki haftalarda :))

Yani demek istiyorum ki çocuklar istenilirse çok güzel şekillendirilebiliniyor aslında onun parmağında şuursuzca dönmek yerine.

İştahsız olan ve saatlerce yemek yedirmek için peşinden koştuğunuz ya da bir türlü abur cubur yeme alışkanlığından vazgeçiremediğiniz çocuğunuzu eğitmek sizin elinizde.  Belki biraz uğraşırsınız ama sonunda başarıya ulaştığınızı gördüğünüzde her şeye değdiğini göreceksiniz. Yeter ki sabırlı olun ve istikrarlı davranın.

Neyse, çoluk çocuk konularında bu kadar ahkam kesmeyim ben yine. Hoş karşılanmıyor genelde, "çok biliyorsan doğur da kendi çocuğunda uygula tüm bildiklerini" diyorlar. Buraya da hiç girmeyelim, sonra da girmeyelim ama :)

Ben bugün çocuğunu marketteki cips reyonlarından bir türlü koparamayan annelere gelin çocuğunuzla birlikte cipsinizi kendiniz yapın diyeceğim ve hemen tarife başlıyorum.

  

Yazının Devamını Oku

Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat!

19 Ağustos 2018
Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş ile hem hamilelik ve annelik serüvenini hem de vakıf olarak yaptıkları çalışmaları konuştuk.

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kimdir Begüm Mutuş?

Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya ve Metalurji Fakültesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezunum. Kariyerimin büyük bölümünü gıda ve içecek sektöründe araştırma – geliştirme, kamu ve bilimsel ilişkiler ve sürdürülebilirlik alanlarındaki faaliyetlerin yönetiminde geçirdim. 2007 yılında Yıldız Holding’e katılarak Kamu ve Bilimsel İlişkiler, Sürdürülebilirlik Platformu Direktörlüğü görevini yürüttüm. 2014 yılından bu yana Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü olarak görevimi sürdürüyorum.

Çok yoğun bir iş kadını ve 3 çocuklu bir anne olarak çocuklarınızla kaliteli zaman geçirmek için neler yapıyorsunuz?

Özellikle hafta sonları açık havada vakit geçirmeye özen gösteriyoruz, yürüyüşe çıkıyor, oyun oynuyoruz. Birlikte seyahate çıkmaktan, yeni yerler keşfetmekten büyük keyif alıyoruz. Evdeysek birlikte mutfakta zaman geçirmekten hoşlanıyoruz. Kimi zaman basit yemekler, kek, salata gibi yiyecekleri birlikte hazırlıyoruz. Mutlaka ve mutlaka televizyonu kapatıp sohbet ediyoruz. Onları dinleyip ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya çalışıyorum.

Hamilelik dönemlerinizde beslenmeniz konusunda en çok nelere dikkat ettiniz?

Her şeyden önce “iki kişilik” yemedim. Besin çeşitliliğine dikkat ederek yeterli ve dengeli beslendim. Ara öğünlerde süt, yoğurt, kuru yemiş, meyve, tahıllı ekmekle beyaz peynirli tost gibi yiyecekleri tercih ettim. Ana öğünlerimin birinde mutlaka tavuk, et ya da balık tüketmeye özen gösterdim.

Lohusalık depresyonu yaşadınız mı? Bebekli yaşama adapte olmaya çalışırken en çok hangi konularda sıkıntı yaşadınız?

Hayır, lohusalık depresyonu yaşamadım. Özellikle uykusuzluk anlamında sıkıntılarım oldu ama bu yeni düzene de kısa sürede uyum sağladım.

Yazının Devamını Oku

Sivrisinekler yazın çocuklarınızın keyfini kaçırmasın

17 Ağustos 2018
Çocukları sivrisinek ve böcek ısırıklarına karşı koruyabilir miyiz?

Sivrisinekleri, böcek ısırıklarını dert etmeden çocuklarınızla birlikte yazın tadını doyasıya çıkarın.

Yaz aylarında çocuklar doğa ile iç içe olmak, maceradan maceraya koşmak, doyasıya eğlenmek ister. Bu aylarda artan sivrisinek ve böcek ısırıkları çocukların, dolayısıyla da tüm ailenin keyfini kaçırabilir. Hem sivrisinek ve böcek sokmalarına karşı alınması gereken önlemleri hem de sonrasında yapılması gerekenleri Dermatolog Yasemin Fatih Amato’ya sorduk.

ÇOCUKLARI SİVRİSİNEK VE BÖCEK ISIRIKLARINA KARŞI KORUYABİLİR MİYİZ?

Yaz ayları, insanların dışarıda daha çok vakit geçirdiği, giysilerin daha ince olduğu bir dönemdir. İşte böyle bir durumda sivrisinek, böcek, 

arı, kene ve bunlar gibi pek çok böcek türü tüm aile bireylerini rahatsız edebilir. Bu tarz böcekler soktukları zaman özellikle çocuklarda hem alerjik reaksiyona sebep olabilir hem de çocukların vücuduna mikrop bulaştırabilirler. Sinek ve böcek ısırıklarından çocukları korumak adına onların dışarıda oynamalarını kısıtlamak ya da sarıp sarmalamak çocukların hareket özgürlüğünü kısıtlar. Onların özgürlüğünü kısıtlamadan hem dışarıda oynarken hem de ev içerisinde birtakım önlemler alabilirsiniz.

Sivrisinek ısırıkları ve böcek sokmalarından kaçınmak için yapılması gerekenler:

Dışarıda alınacak önlemler

• Böcek ve sineklerden korunmada ilk yapılması gereken, çocuklara kapalı ayakkabılar giydirilmesidir. Kapalı ayakkabı sayesinde çocuğunuzun hareket özgürlüğünü kısıtlamadan ayaklarını sivrisinek ve böcek ısırıklarına karşı korumuş olursunuz.

• Çocuğunuza dışarıda oynarken parlak ve renkli kıyafetler giydirmekten kaçının.

• Yeşilliği bol olan bölgelerde çok sayıda sinek olabileceğinden uzun ama ince giysileri tercih edin.

• Hem kendinize hem de çocuğunuza kolonya, parfüm gibi kokuları fazla sürmemeye özen gösterin, ağır parfümlü şampuan veya kozmetikleri kullanmaktan kaçının. Bu tarz kokular böcek ve sinekleri vücudunuza daha çok çeker.

• Park ya da pikniğe gittiğinizde yiyeceklerinizin üstünü örtün. Üzeri açık bırakılmış yiyecek ve içecekleri çocuğunuza vermemelisiniz. Üzerine konmuş bir sinek veya böcek besinin mikroplanmasına neden olabilir.

• Böcek ve sivrisineklere karşı bitkisel temelli, kimyasal olmayan ürünler tercih etmelisiniz.

Evde ve evin çevresinde alınacak önlemler

• Sinek ve böceğin bol olduğu bir bölgede yaşıyorsanız, çocuğunuzun yatağı üzerine cibinlik yaptırın.

• Evinizin camlarına sineklik taktırın.

• Agresif böcekleri soğutmak ve pasifleştirmek için klima veya fan kullanabilirsiniz.

• Evinizin balkonunda ya da pencere kenarlarında arı yuvalarını profesyonel olarak ve mümkün olan en kısa süre içinde temizletin.

SİNEK YA DA BÖCEK ISIRDIĞINDA NE YAPILMASI GEREKİR?

İstenilmeyen bir durum olsa da yazın çocuklarınızı böcek, sinek ya da haşerelerin ısırması normaldir. Bu ısırıkların büyük çoğunluğu doğal yoldan iyileşecektir ancak özellikle küçük bebekler ve çocuklar sivrisinek ya da böcek ısırdıktan sonra oluşan kaşıntı/yanma nedeniyle huzursuz olabilir ve keyifleri kaçabilir. Peki, sinek ısırması ya da böcek sokması sonrasında ne yapmak gerekiyor?

• Öncelikle çocuğunuzu hangi tür haşere ya da sineğin ısırdığını anlamaya çalışın.

• Böcek ısırıkları ve sokmalarının kabarık, kaşıntılı şişlikleri gittikçe daha rahatsız edici olabilir ama bu semptomlar vücudun böcekler tarafından enjekte edilen kimyasallara karşı koruyucu yanıtıdır ve normaldir.

• Açık havadaysanız muhtemelen sivrisinek, karınca vb. haşereler tarafından ısırılma ihtimaliniz yüksektir. Hangi böceğin ısırdığını tespit etmek, tedaviyi doğru uygulamak açısından önemlidir. Isırığın nasıl göründüğüne ve semptomlara bakın. Bu gözlem böceğin türünü tespit etmenize yardımcı olacaktır.

• Eğer sivrisinek soktuysa ilk olarak ısırılan yeri su ve sabunla iyice yıkamak gerekir.

• Sinek ve böcek sokmalarına karşı içeriği kimyasal olmayan, parfüm ve ilaç içermeyen ürünleri kullanabilirsiniz. Bu ürünler kaşıntıyı rahatlatırken, serinletici ve rahatlatıcı etki de gösterecektir.

• Böcek sokması sonrasında kaşınma/yanma gibi semptomları azaltan jeller anında etki gösterir. Bu kremler hem kaşınmanın sebep olduğu rahatsızlığı hafifletecek hem de kaşıntıyı önleyeceklerdir. Böylece çocuğunuzun o bölgeyi kaşımasını ve mikrop kapma ihtimalini azaltmış olursunuz.

• Sürünce hemen kuruyan, vücuda bulaşmayan ürünler tercih ettiğinizde çocuklarınızın eğlencesi yarım kalmayacak ve doğanın tadını doyasıya çıkaracaklardır.

Sivrisinekleri, böcek ısırıklarını dert etmeden çocuklarınızla birlikte yazın tadını doyasıya çıkarın.

Yaz aylarında çocuklar doğa ile iç içe olmak, maceradan maceraya koşmak, doyasıya eğlenmek ister. Bu aylarda artan sivrisinek ve böcek ısırıkları çocukların, dolayısıyla da tüm ailenin keyfini kaçırabilir. Hem sivrisinek ve böcek sokmalarına karşı alınması gereken önlemleri hem de sonrasında yapılması gerekenleri Dermatolog Yasemin Fatih Amato’ya sorduk.

Yaz ayları, insanların dışarıda daha çok vakit geçirdiği, giysilerin daha ince olduğu bir dönemdir. İşte böyle bir durumda sivrisinek, böcek, 

arı, kene ve bunlar gibi pek çok böcek türü tüm aile bireylerini rahatsız edebilir. Bu tarz böcekler soktukları zaman özellikle çocuklarda hem alerjik reaksiyona sebep olabilir hem de çocukların vücuduna mikrop bulaştırabilirler. Sinek ve böcek ısırıklarından çocukları korumak adına onların dışarıda oynamalarını kısıtlamak ya da sarıp sarmalamak çocukların hareket özgürlüğünü kısıtlar. Onların özgürlüğünü kısıtlamadan hem dışarıda oynarken hem de ev içerisinde birtakım önlemler alabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku