Leman Sam, Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalında kumasıyla aynı evde yaşadığını anlattı.
Aslında tam böyle denemez, daha karmaşık bir durum.
Videodaki o bölümü defalarca dinledim, anladığım şu:
Şimdi Leman Hanım, eşi Selim Sam tarafından aldatılmaya başlıyor.
Yıllar önce tabii.
Leman Hanım o sırada zaten boşanmak istiyor.
Ama eşi, bu ilişki üçgeni devam etsin istiyor.
Gineli şarkıcı Mori Kante’nin 1987’de yayımladığı ‘Yeke Yeke’ şarkısı Afrikalı bir sanatçının o güne kadarki en yüksek satış rakamına ulaşmıştı. Bütün dünya gençleri gibi biz de kasetçalarları başa sara sara ezberlemiştik zor sözlerini: “Bi sounkouroun lou la donkégna, aaaa, aa...” 35 yıl sonra Taksim’in göbeğinde tekrar duyacağım hiç aklıma gelmezdi.
Kemerli duvarlar, dev tanrıça heykeli, yukarıdan sarkan hasır avizeler, küpler, tropik bitkiler ve kulağınızda Mori Kante. Tepenizde Intercontinental Oteli yükselmese kendinizi çok rahat Zanzibar’da falan sanabilirsiniz Ginza’da.
Geçen hafta eski People’ın yerine açıldı. Pandemiden dolayı bahçe ve açık alan genişletilmiş. İçeride, kapalı alandaysa müzik kısıtlamasından sonra faaliyete başlayacak X Room adında 300 kişilik bir after kulübü olacak. 1.00’de açılıp 5.00’te kapanacak.
1.5 TONLUK HEYKEL
TLC kanalında denk geldikçe takılıp kaldığım bir program var:
“Emlak Avcıları”.
Dünyanın çeşitli yerlerinde bazen 500 bin, bazen milyon dolara ev arayan insanları konuk ediyorlar.
Konuklar da emlakçıların kendilerine sunduğu seçenekler arasından en sonunda bir evde karar kılıyorlar.
Parası çok ama ne evler, ne malikaneler, ne mahalleler, nasıl manzaralar, nasıl sahiller...
O kadar param var da ev mi arıyorum? Değil tabii.
Ama izlemesi, hayal kurması bile keyifli.
Kendinizi “Ben olsam havuzluyu değil, manzaralıyı tercih ederdim” ya da “Plaja sıfır olan, şehir merkezindekinden daha iyiydi” falan derken buluyorsunuz.
Haluk Levent önümüzdeki yılın 26 Kasım’ında yurtdışına yerleşeceğini açıkladı.
Yangın, sel, deprem...
O kadar alışmıştık ki onu ve kurucusu olduğu AHBAP üyelerini her felakette ülkenin her köşesinde görmeye...
Haberi duyan herkes gibi, bende de bir şok etkisi, bir “omuz düşüklüğü” yaratmadı desem yalan olur. Artık müzik yapmak ve kendine zaman ayırmak istiyormuş.
Yıllardır hayali olan yurtdışında sentezler yapmak, müzikal arayışlarda bulunmak...
AHBAP’daki görevini de başka bir arkadaşına devredecek. Bir yanıyla haklı. Daha önce de depremzedelere yardım etmiş, çevre konularında faaliyetler göstermişti ama AHBAP’ın kurulmasıyla birlikte, son 6 yılda neredeyse bütün mesaisini bu işlere ayırdı. Koşuşturmada kendi konserini unutmuşluğu var.
Bir müzik insanı olarak artık asıl meşgalesine dönmek istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Artık müzik direktörü bile isyanlardaymış. En çok nereye yerleşeceğini merak ettim: Bir Avrupa ülkesi mi? Ya da ABD?
Her neresi olursa olsun, kendisi için verimli olacağına eminim. Oradan yeni fikirler, yeni teknikler, yeni şarkılarla döneceğine de.
◊ 1 Temmuz, Yengeç kadını... Hangisi daha zor: Ev hayatına düşkün olup çalışmak mı, zaman zaman kendinizi ifade etmekte güçlük çekmeniz mi?
- Zaman zaman kendimi ifade etmekte güçlük çekmek daha zor galiba. (Gülüyor)
◊ Çamlıca Kız Lisesi mezunusunuz. O yıllardanen çok neyi özlüyorsunuz:
Kız kıza şamatayı mı, tasasız, kaygısız günleri mi?
- Ya en çok o tasasız, kaygısız günleri özlüyorum aslında.
◊ Kariyerinizde hangisidaha önemli: Kendi şarkınızla Pop Show 95’te birinci olmak mı, 1997’de Yıldız Tilbe’nin “Hiç Kimse Değilim”iyle ilk albümünüzü yayınlamanız mı?
- Tabii ki Pop Show 95’te birinci olmam.
Teknenin isminin neden ‘Yaralı Ceylan’ olduğunu ben de merak ettim. Meğer Bahattin Kaptan’ın bir arkadaşı varmış. En büyük hayali bu isimde bir tekne sahibi olmakmış. Askerde şehit düşünce kaptan onun bu isteğini yaşatmak istemiş.
Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi belde merkezinden civar koylara günübirlik tekne turu yapan çok... Ama böylesi yok: Yaralı Ceylan. Hikâyesi 1969’da başlıyor. Kaptan Bahattin Taşdibi o zamanlar Bodrumlu genç bir balıkçı. Teknesi küçük mü küçük: 7 metre. İkişer-üçer kişi, turistleri balık avı turlarına götürmeye başlıyor. İşte günübirlik turlar da böylece ortaya çıkıyor.
Bahattin Kaptan “Bu işi ben başlattım. O zamanlar yabancı turist hiç yok. Hep yerli turistlerle...” diye anlatıyor. Yolcu sayısı arttıkça tekneyi de büyütmeye başlamış. 7 metreden; önce 10.5, sonra 12, sonra 22 ve şimdi en son 27.5 metrelik teknesiyle sefere çıkıyor. Hatta 1986’da 12 metrelik teknenin açılışını (ilk turunu) Zeki Müren yapmış.
O zamandan bu zamana kimler binmemiş ki o tekneye! “En son geçen sene Ajda Pekkan arkadaşları için kapattı. Hangi birini sayayım ki, aklına hangi ünlü gelirse...” diye anlatıyor Bahattin Kaptan. Acun Ilıcalı da iki kez ‘Var mısın Yok musun’ ekibiyle gezmiş.
İSTEYENE BALIK, İSTEYENE VEGAN
Hepimiz toplandık, Kibariye’yi reklam yapmakla suçluyoruz.
Neymiş efendim, kocası onu aldatmadığı halde aldattı haberlerine ses çıkarmamış.
Konuyu sündürerek gündemde kalmış, bu sayede konserler, programlar almış.
İyi, güzel de “Kocam beni aldattı” diye ortaya çıkan Kibariye değil ki.
Magazin medyası olarak bir hata yaptık, bambaşka birini Kibariye’nin eşi sandık, olmayan haberi “Ali Küçükbalçık yakalandı” diye herkese duyurduk.
Haberi biz doğrulatacağımıza şimdi “Niye yalanlamadın?” diye Kibariye ve eşinden hesap soruyoruz.
Salı günü, 12.30, Eminönü’deki Boğaz Hattı iskelesi... Kadın-erkek, yerli-yabancı, çoluk çocuk 100’e yakın insan sıcağın altında bekleyiş içinde. Derken Sarayburnu tarafından bütün sürreelliğiyle ‘Le Vapeur Magique’ (Sihirli Vapur) beliriyor denizde.
Sürreel çünkü geçen yüzyıldan kalmış gibi. ‘Gibi’ değil aslında, zaten geçen yüzyıldan kalma.
Suya ilk kez 1976’da indi, adını Kıbrıs şehidi gazeteci Adem Yavuz’dan aldı, yıllarca İstanbul’un iki yakası arasında milyonlarca yolcu taşıdı.