‘UZUN SEZON’ YALAN OLDU
Sezonun geç başlaması, iklim değişikliği, pandemiyi yaz-kış Güney’de geçirenler gibi nedenlerle bu yıl yazın kasıma kadar uzayacağı öngörülüyordu, yalan oldu! Yüz yüze eğitimin yeniden başlamasıyla kiralanan evler boşaltıldı, şehirlere ‘kesin dönüş’ yapıldı.
FISILTI GAZETESİ
Hazırlıkları son anda yapan mekânların kendini duyurmak için ne fenomen çağırmaya ne de medya ağırlamaya bütçe ve vakitleri vardı. Bu da bir çeşit fırsat eşitliği yarattı. Tavsiyeler kulaktan kulağa, fısıltı gazetesiyle yayıldı.
KLASİKLER AVANTAJLI ÇIKTI
Tanıtım az olunca ünlüler ve meftunları bildikleri yerleri tercih etti: Çeşme’de Momo Beach, Before Sunset, Sommer Klein, Asma Yaprağı, Ferdi Baba... Bodrum’da Maça Kızı, Mimoza, Sess, Barlar Sokağı, Yalıkavak Marina...
Aleyna Tilki 2 yıldır zor bir dönem geçirdiğini, o yüzden pek bir şey üretmediğini açıkladı sosyal medyadan:
“Ürettiysem de zorlanarak ürettim. Kimseyle pek bir şey paylaşmak içimden gelmeyerek paylaştım her şeyi. Aleyna geri dönecek, söz.”
Hepi topu 5 senelik şarkıcı... Ne zaman geldi, ne zaman gitti de geri dönecek, onu çok anlayamadım.
Daha düne kadar “Dünya starı olacağım” diyen o değil miydi?
Hem sonra ayıp değil mi?
2 yıldır yaptığı sözleşmeler, oynadığı diziler, reklamlar, yüzü olduğu markalar var.
Şimdi bunları “içinden gelmeyerek” mi yaptığını söylüyor?
Öğrencisini cezalandırmak için eteğini kaldırıp poposuna şaplak attığını anlatan Prof. Dr. Celal Şengör hakkında İTÜ soruşturma başlattı.
“Bunun bir cinsel taciz olduğunu düşünmüyorum. Asla bunda bir anormallik görmüyorum.
Bana gösterilen tepkilerin birçoğunu da abartılı buluyorum” diyen Şengör’ün istifa edip yurtdışına gideceği söylentisi başladı.
Peki Prof. Şengör gerçekten ülkeyi terk eder mi? Giderse nereye gider?
ABD’ye mi?
Çünkü orada Ulusal Bilimler Akademisi ve Amerikan Felsefe Topluluğu üyesi.
Rusya’ya mı?
Bülent Ersoy, Mustafa Keser ve Yıldız Tilbe’yi buluşturan “Benzemez Kimse Bize” programı yayına girdiği andan itibaren sosyal medyanın gündemine oturdu.
Bu üç isim yan yana gelince ortaya 90’lar vari bir şenlik çıkacağı aşikârdı ama bu kadarı da beklenmiyordu.
Bir kere Bülent Ersoy, biraz Safiye Soyman biraz da Seda Sayan olarak çıktı ekrana.
Yüzünde nasıl bir değişiklik yapmışsa zaman zaman kendinden çok bu iki ismi andırıyordu.
Arada konuşmaları da “flulaşınca” içkili olup olmadığı tartışılmaya başladı.
Hatta bu konu sosyal medyadan programa da taşındı; Diva “Bir yudum bile içmedim, içsem söylerim” açıklaması yaptı.
Şahidi de Yıldız Tilbe:
◊ Ablanızda da sizde de... Nereden bu kaşın-gözün temeli: Annenizin Selanik genleri mi, babanızın Çerkes kökenleri mi?
- Babamızın Çerkes genleri.
◊ Sizce hangisi daha avantajlı: Zengin ve çirkin doğmak mı, fakir ve güzel doğmak mı?
- Fakir ve güzel doğmak.
◊ Eyüpsultan’daki memur ailesi... Kız kardeşlerden büyük olmak mı, küçük olmak mı daha avantajlıydı?
- Küçük olmak her zaman avantajlı. Ben de onu kullanabildiğim kadar kullandım tabii.
◊
Ege’nin şirin yerleşimi Urla, baharda yaptığı enginar ve ot festivallerine bir yenisini ekledi. Geçen yıl pandemi nedeniyle son dakikada iptal edilen Urla Gastronomi ve Caz Festivali’nin ikincisi bu sene 13 Eylül’de İsmet Saz, Ahmet Güzelyağdöken gibi ünlü şeflerin hazırladığı menüler, üretici ve tüketicileri buluşturan gıda pazarları, paneller ve atölyelerle başladı, yarın akşama kadar da devam edecek...
İzmirliler, Sultanlar Vadisi’ne düğün fotoğrafı çektirmek için gidiyor.
Caz konserleri ilçe merkezinin hemen dışındaki Sultanlar Vadisi’nde. İzmirlilerin düğün fotoğrafı çektirmek için ilk adreslerinden olan bu doğa harikası alanda dün Karsu, Çağrı Sertel ve Dolunay Obruk sahneye çıktı; bugün BaBaZuLa, Jülide Özçelik gibi grup ve sanatçılar, yarınsa Birsen Tezer, Jehan Barbur, Möe ve Kites konserleri var.
Eğer İzmir’deyseniz ya da yolunuz geçecekse bu lokum gibi eylül günlerinde doğanın, tarihin, yemek ve müziğin keyfine varabileceğiniz özel bir seçenek...
Meraklılarına bir de nokta atışı adres: Kepler Bistro. Urla’daki onlarca butik restoran ve kafenin arasından yemekleri ama özellikle de kokteylleriyle sıyrılıyor.
Demet Akalın, “Gelinim Mutfakta” programında Okan Kurt’tan nasıl evlilik teklifi aldığını anlattı. Çok tatlı, insanı gülümseten bir hikâye.
Bir gün Okan Bey’le kavga ediyorlar, Demet Akalın kendini sokağa atıyor, o gece sabaha kadar beş mekân geziyor.
“Müzikten başım çatlıyordu” diyor ama belli ki o baş ağrısında tek pay müziğin değil.
Her neyse... Sabah Okan Bey kapıya dayanıyor.
Kavgalılar ya, Demet Akalın kapıyı yarım açıyor, içeri almayacak adamı.
Okan Bey “Açsana bir şey söyleyeceğim” diyor. “Dışarıdan söyle” cevabını alınca “Ama ilk kez duyacağın bir şey” diyerek merak uyandırıyor.
Merakına yenilen Demet Akalın, Okan Kurt’u içeri alıyor ama hâlâ “gidici” muamelesi yapıp koltuğun ucuna oturtuyor.
Geçen gün Instagram üzerinden bir firma ulaştı. Reklamı olmasın diye ismini vermiyorum. Zaten firma ya da bireysel olarak piyasada bu tür işler yapan başkaları da çok. Ama ilk kez bu kadar detaylı, her ayrıntısı düşünülmüş, bir teklifle karşılaştım.
Sadece takipçi değil, beğeni ve izlenme de sağlıyorlar.
Şöyle diyordu teklif sahibi:
“Efendim, hesabınızın daha çok büyümesine yardımcı olabiliriz. Tamamen organik Türk takipçi, beğeni ve izlenmeyle işinizi büyütebilir, ‘Keşfet’te yerinizi alabilirsiniz. Dilerseniz fiyat listemizi iletelim...”
“Yollayın tabii” dedim.
Altı sayfalık bir katalog gönderdiler.
İsterseniz sadece Türk takipçi, isterseniz Türk-yabancı karışık takipçi sağlıyorlar. Hepsinin fiyatı farklı. Mesela daha inandırıcı görünsün diye sadece Türk takipçi isterseniz fiyat daha yüksek.