Paylaş
Demet Akalın, “Gelinim Mutfakta” programında Okan Kurt’tan nasıl evlilik teklifi aldığını anlattı. Çok tatlı, insanı gülümseten bir hikâye.
Bir gün Okan Bey’le kavga ediyorlar, Demet Akalın kendini sokağa atıyor, o gece sabaha kadar beş mekân geziyor.
“Müzikten başım çatlıyordu” diyor ama belli ki o baş ağrısında tek pay müziğin değil.
Her neyse... Sabah Okan Bey kapıya dayanıyor.
Kavgalılar ya, Demet Akalın kapıyı yarım açıyor, içeri almayacak adamı.
Okan Bey “Açsana bir şey söyleyeceğim” diyor. “Dışarıdan söyle” cevabını alınca “Ama ilk kez duyacağın bir şey” diyerek merak uyandırıyor.
Merakına yenilen Demet Akalın, Okan Kurt’u içeri alıyor ama hâlâ “gidici” muamelesi yapıp koltuğun ucuna oturtuyor.
Okan Kurt bakıyor, bakıyor ve “Evlenelim mi?” diye soruyor.
Ne çiçek, ne yüzük, hiçbir şey yok. Demet Akalın “Böyle mi evlilik teklif ediyorsun?” diye soruyor.
Okan Bey işe gidiyor, Demet Akalın 45 dakikada mekân ve gelinlik ayarlıyor; sosyal medyadan da şöyle duyuruyor evleneceğini: “Cuma cuma evlilik teklifi almak... Ne bileyim ben...”
Onlar erdi muradına biz çıktık kerevetine: O gün bugündür de ekonomik sıkıntılar dışında başka mevzularını duymadık.
Bu şirin hikâyeden bize düşen sadece kerevet değil elbette. Kıssadan hisselerimiz de var:
◊ Bazen küçük tartışmalar, kavgalar karşımızdakinin değerini daha iyi anlamamıza neden olabiliyor. Okan Bey vakasında olduğu gibi, insanın aklını başına sabahın köründe getirebiliyor.
◊ Öfkeli bir kadının kızgınlığı, o mevzu hakkında özür dileyerek değil, ortamı tamamen değiştirecek yeni bir gündemle değişebiliyor. Evet, bu bir kumar ama bazen “rölans” demek, “sür” çekmek kumarda olmasa bile en azından aşkta kazanmanıza yarayabiliyor.
◊ Biriyle ilgili ciddi düşünceleriniz varsa yüzüğü hep cepte hazır tutmak iyi fikir... Teklifi ne zaman, nerede yapmanız gerekeceği hiç belli olmuyor.
◊ Kabul etsin ya da etmesin, çoğu kadın evlilik teklifi almaktan onore oluyor ve n’apıyor ediyor, bunu sosyal medyada (öncelikle hemcinslerine) duyurmaktan keyif alıyor.
◊ Evlilik teklif ederken ille de Cedi Osman ya da Mohammed Alsaloussi gibi diz çökmek gerekmiyor. Bazen koltuğun ucundaki süklüm püklüm bir adam da kadınlara romantik gelebiliyor.
◊ Aylarca süren, hem evlenen çifti hem yakınlarını mahvedip bitiren hazırlıklar o kadar da abartılacak bir şey değilmiş, gönül istedikten sonra 45 dakikada salon da buluyor, gelinlik de...
Tolga Karel iyi ki gitmiş
Türkiye’de yaptığı her şeyi geride bırakıp ABD’ye yerleşen Tolga Karel azmetti, tırmaladı, TIR şoförlüğü yaptı ama en sonunda istediği hayatı kurdu.
Ailesiyle birlikte Florida’daki 320 bin dolarlık yeni evine taşınan Karel, pandemiden dolayı ülkede fiyatların aşırı artmasından şikâyetçi:
“Yüzde 30’a varan enflasyon rakamları konuşuluyor. Greencard’ı olan birçok Türk arkadaşım memlekete geri dönmek için adımlar atıyor ve bu konuda onlara hak veriyorum.”
Ver, hobi olarak sen yine hak ver tabii Tolga ama Türkiye de bıraktığınız Türkiye değil, enflasyon sadece Amerika’yı vurmuyor.
PANDEMİ GÜNLÜĞÜ
Ne güzel günlermiş!
Aşı bulundu, çocuklar gibi sevindik. İlk bulunduğunda kıttı ama bir şekilde 80 milyon aşıyı tedarik edebilirsek korona illetinden kurtulabilecektik.
O vakitler henüz ne aşı karşıtları çıkmış ne de böyle şeyler olabileceğine en ufak bir tahminimiz mevcut.
Ne varyanttan haberimiz vardı, ne deltadan, ne mu’dan.
Gün gün sayıyorduk:
Şu kadar kişi aşıladık, kurtuluşa kaldı şu kadar...
Ne güzel, ne umutlu günlermiş.
Sonradan dank etti ki tek aşı yetmiyor, ikincisi, üçüncüsü hatta dördüncüsünü olmak lazım. Eğer beşinciyi falan istemezlerse tabii.
Üstelik beşte beş yapsan bile tam garantisi yok, virüsün türlü türlü yeni çeşitleri, onların da çeşit çeşit huyları var.
Biz virüse bir vurdukça o bize iki geçiriyor. Sayılar falan tekrar patladı.
Alacağın olsun be korona, ömrümüzden temiz 2 seneyi yedin!
Daha da fazlasını kaptırmazsak tabii...
Bir bitsen de şu günlüğü sonsuza dek kapatsam.
Paylaş