İlginç değil mi? Çünkü bırakın ödül almış filmi, çok satmış albümü insanlar mezun oldukları okulların diplomalarını bile duvarlarına asıyor.
Şirketteki 10’uncu yıl plaketini bile salonun baş köşesine yerleştiriyor.
Dernekten gelen bağış teşekkürünü, adının geçtiği gazete kupürünü...
Yani şöyle tuhaf bir durum ortaya çıkıyor: İmza gününde imzaladığı kitap o okurun kütüphanesinde en önde ama kitap Zülfü Livaneli’nin kendisinde yok...
Ermişlik, aşmışlık desen değil.
Doymuşluk, mütevazılık desen ona da tam oturmuyor.
İsim bulamadım bu hale.
Altın Portakal’da aldığı “en iyi erkek oyuncu” ödüllerinin yanı sıra en son Bodrum Türk Filmleri Haftası’nda aldığı “yaşam boyu onur ödülü” de bunun somut kanıtları.
Fakat şöyle bir şey oldu...
Kuşkan bu ödül sonrası kendisine soru soran gazeteciye sert bir çıkış yaptı:
“Röportaj yapmıyorum. İşimle ilgili röportaj yapabilirsiniz ancak benimle. Ben 15 yıla yakın zamandır bugünkü şebekler ve maymunlar gibi röportaj derdi olan bir adam değilim.
Ancak bu ödülü almış olmaktan dolayı sizinle sohbet ediyoruz.
Yoksa siz benimle sohbet edemezdiniz.”
Haydaa...
Kendisi röportaj vermiyor olabilir, bu kendi kararı, saygı duymak gerekir.
1. Özel hayatın didik didik edilir...
Evli babası Kenan Tosun’un, Serenay Sarıkaya’nın annesiyle aşk yaşaması sorulduğunda Cansu Tosun çok çarpıcı bir cevap verdi: “Bu mesleği ben seçtim, bana benimle ilgili sorular sorabilirsiniz...”
Ne demekti bu? Ben bu mesleği seçerken özel hayatım dahil, hakkımdaki her şeyin kurcalanacağını biliyordum. Bana benimle ilgili istediğinizi sorun ama yakınlarımı karıştırmayın...”
Böyle işte: Elalem sevgili bulur, gider en güzel tatili yapar ama eğer sen ünlüysen dağdan, tepeden bir paparazzi ne yapar eder, fotoğrafını çeker.
O çekmese civardakiler paylaşır görüntünü. Sadece senin değil, yakınlarının görüntüsünü de.
2. Kılık kıyafetin hep tartışılır...
Daha önce de benzer çok örnek oldu. Volkan Konak’tan tutun Özcan Deniz’e birçok ünlü isim vize alamadıkları için konserlerini iptal etmek zorunda kaldı. Almanya ekip arkadaşlarına vize vermeyince Sumru Yavrucuk, Frankfurt’ta sahneye tek başına çıktı.
Yahu bu nasıl olur?
Bunların hiçbiri mülteci olacak insanlar değil. Kendi ülkelerinde işleri güçleri, malları mülkleri, şanları şöhretleri olan kişiler.
Bütün bunları bırakıp senin ülkende sığınmacı mı olacaklar?
Neyin önlemi bu?
Başvuru evraklarına gelince banka hesaplarına kadar belge istiyorsun bizden. Önündeki bilgisayarda Google mı yok?
Girip Murat Boz, Hadise, Hande Yener yazamıyor musun başvuruyu değerlendirirken?
Türk vatandaşlarına uygulanan bu tecrit aynı zamanda ekonomik bir sömürü.
Belki biliyorsunuz, Paris bir süredir yeni bir tür olduğu iddia edilen tahtakurularının istilası altında.
Önce taşımacılıkta ve özellikle trenlerde ortaya çıkan bu böcekler, sonra sinema salonlarına ve benzeri yerlere de sıçradı.
Taşımacılık Bakanlığı bu sorunu Yaz Olimpiyatları’ndan önce çözmek için büyük bir operasyona hazırlanıyor.
Demek ki sadece kamuya açık yerler değil, lüks otellere de yayılmış tahtakuruları.
“İpucu vereyim, tahtakuruları” yazdığı bir paylaşım yapan Lima, dünya basını gibi bizde de haber oldu.
Hiç bilmediğimiz bir haliyle içini döktü Dermancıoğlu.
Büyük sevgileri olmadığını, bir hayat arkadaşı bulamadığını, yalnızca kendiyle anlaşabildiğini anlattı hüzünlü bir şekilde.
O kadar etkileyici bir program olmuş ki, onunla birlikte siz de üzülüyorsunuz bu itiraflara.
Konu döndü dolaştı, çektiği komik videolara, çılgın çılgın danslarına geldi Esra’nın.
“Ben deli değilim” dedi ünlü oyuncu: “Canım isterse şimdi burada kafamdan aşağı su döküp, ‘Saçlarım böyle daha iyi oldu’ diyebilirim. Benimkiler çok spontan, çok saniyelik şeyler ama... Ben deli değilim.”
Yok be Esra, sen delisin. Ve sana çok yakışıyor hayatla bu baş etme biçimin.
Ve kötü bir şey de değil bence delilik. Mesela aptal olmakla aynı şey değil.
23 Eylül 2022 ile 1 Ekim 2023 arasında, yani 1 yıldır şarkıcılar şarkılarını söyledi, oyuncular rollerini oynadı, sunucu ve televizyoncular hünerlerini sergiledi. Şimdi hangilerinin en iyi olduğunu seçmek için söz sizde.
Türkiye’nin televizyon, eğlence ve müzik dünyasındaki en iyilerinin belirlendiği sürprizlerle dolu Pantene Altın Kelebek Ödülleri için bu yılın aday kategorileri açıklandı.
Hürriyet ve Pantene iş birliğiyle, bu yıl 49’uncusu düzenlenecek Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni için ilk oylama başladı, www.pantenealtinkelebekodulleri.com adresi üzerinden sürüyor.
Siz de oyunuzu kullanıp bu yıl performansını, şarkılarını, programlarını beğendiğiniz kişileri zirveye taşıyabilirsiniz.
Çok fazla film gösterimi yapılan, kırmızı halıların, büyük kortejlerin, ünlü akınının olduğu bir festival değil bu.
Daha çok yapımcı, yönetmen gibi işin mutfağındaki uzmanların bir araya geldiği, sektörün sorunlarının, çözüm önerilerinin tartışıldığı, firmaların bu sezon gösterime girecek yapımları tanıttığı bir etkinlik.
Ama ünlü simalar da yok değildi tabii aralarında: Ali Poyrazoğlu, Fikret Kuşkan, Suzan Kardeş, Sera Tokdemir, Murat Şeker, Mustafa Uslu, Güven Kıraç, Müfit Can Saçıntı, Açelya Elmas... Festivalde bir konu dikkatimi çekti, size de danışmak isterim: Mars Dağıtım’ın tanıtımını yaptığı, bu cuma vizyona girecek “Roza”. Bir aşiret filmi.
Genç bir kızın hayatını anlatıyor. 3 milyonluk nüfusuyla Türkiye’nin en büyüğü olan İzol aşiretini konu alıyor.
İzollar, Şanlıurfa’dan Erzurum’a kadar 15 ile yayılmış şekilde yaşıyorlar. İstanbul gibi büyük şehirlere yerleşmiş önemli bir nüfusları da var muhtemelen.
“Roza” filmiyse bu aşiret hakkında kitaplar yazan Hamit İzol’un aynı isimli çok satan romanından uyarlanmış.
Yazar, soyadından da anlaşılacağı üzere, aşiretin bir üyesi. Töre cinayeti gibi kavramları tartışmasıyla tanınıyor.