Paylaş
Daha önce de benzer çok örnek oldu. Volkan Konak’tan tutun Özcan Deniz’e birçok ünlü isim vize alamadıkları için konserlerini iptal etmek zorunda kaldı. Almanya ekip arkadaşlarına vize vermeyince Sumru Yavrucuk, Frankfurt’ta sahneye tek başına çıktı.
Yahu bu nasıl olur?
Bunların hiçbiri mülteci olacak insanlar değil. Kendi ülkelerinde işleri güçleri, malları mülkleri, şanları şöhretleri olan kişiler.
Bütün bunları bırakıp senin ülkende sığınmacı mı olacaklar?
Neyin önlemi bu?
Başvuru evraklarına gelince banka hesaplarına kadar belge istiyorsun bizden. Önündeki bilgisayarda Google mı yok?
Girip Murat Boz, Hadise, Hande Yener yazamıyor musun başvuruyu değerlendirirken?
Türk vatandaşlarına uygulanan bu tecrit aynı zamanda ekonomik bir sömürü. Vize alamayınca paranızı da geri vermiyorlar.
“Deli Dumrul” hesabı, geçenden 5 akçe, geçmeyenden 10 akçe... “Aynısını biz de onlara yapalım” diyeceğim, yapamayız, turizm ülkesiyiz.
Rakiplerimiz durumu hemen aleyhimize çevirir.
Elin kolun bağlı, öyle kalakalıyorsun.
“Ülkeye girmesi uygun bulunmayan kişi” aşağılaması da cabası.
Çamlak çömlek patladı
Mehmet Ali Erbil evlenme teklif ettiği 40 yaş küçük sevgilisiyle ayrılmış. Bunun bir kazan-kazan ilişkisi olduğu en başından belliydi.
Genç hanım bu sayede bütün Türkiye’ye adını duyurmuş oldu, Erbil de “âşık ve evlenmek isteyen adam” olarak önceki vukuatlarının üstüne sünger çekmiş oldu.
Gelin görün ki genç hanım beklenenden açgözlü çıktı, takıların, arabanın üstüne ev de istemiş.
Erbil de olmaz demiş. Sonrasında kahvaltı yaparken fotoğraf çektirmişler.
Şimdilik sular durulmuş gibi.
Ama sorular dolu:
Bu kadar âşıktıysanız daha ilk günden evin, arabanın derdine niye düştünüz?
E hani 30 yaşında bir erkeğin veremeyeceklerini verebiliyordu Mali?
Kendini bile aştı
Ahsen Eroğlu, 2 yıl önceki Pantene Altın Kelebek’te “Yıldızı Parlayanlar” ödülü almıştı.
Ne kadar isabetli bir seçim, hakikaten de yıldızı parlamış.
Cem Yılmaz’ın son filmi “Do Not Disturb”de göz dolduruyor, hem fiziği hem de yeteneğiyle.
Filmi beğenen kadar sevmeyen de çok.
Başıma bir şey gelmeyecekse adımı “beğenenler”, hatta “bayılanlar” altına yazmak istiyorum.
Derdi “Cem’e gülmek” olanların beklentisini karşılamadığı açık “Do Not Disturb”ün.
O tarz bir film hiç değil .
Bir “AROG” makarası yok; kabul.
Bir “Yahşi Batı” fantezisi de yaşatmıyor; eyvallah.
Hatta bir “Hokkabaz” sıcaklığı da bulamıyorsunuz; amenna.
Ama başka çok artısı var.
Bir kere cinden, gulyabaniden azade bir gerilim iklimi var ki bizim pek de becerikli olduğumuz bir alan değildir, malum.
Sonra ekonomik bir başarı da var.
Şarkıcı Nil’in klipleri gibi film.
Çok ucuza harika bir olaylar örgüsü izliyorsunuz.
Aynı sokaktaki iki-üç mekân arasında.
Ama asıl mesele Cem Yılmaz’ın oyunculuğu bence.
Belki sevdiğimiz bir komedyenden ince ince vazgeçiyoruz ama hiç fark ettirmeden yeni bir Şener Şen sahibi oluyoruz.
Anasına bak, oğlunu al
4 yıllık ilişkisi sürpriz bir şekilde bittikten sonra, sevgilisi Alina Boz koştur koştur işletmeci Umut Evirgen ile aşk yaşamaya başladı, hatta evlilik kararı aldı.
Mithat Can Özer ise Portekiz’de inzivaya çekildi, karavanda çekilmiş fotoğrafları düştü önümüze.
Böyle aslanlar gibi, tek tabanca acısını yaşayan adamlara hayranlık duyuyorum.
Rus asıllı sevgilisi Sofia’dan ayrılan Taro Emir Tekin de böyle.
“Aşk acısı çekiyorum. Sofia’yı unutamadım, hâlâ bocalıyorum. Bende büyük bir yara bıraktı” demişti ilişkisi için.
Birinin annesi Sezen Aksu, öbürünün annesi ve anneannesi Şevval ile Leman Sam.
Galiba bu “olgun erkek” profilini ailedeki güçlü kadınlar ortaya çıkarıyor.
Paylaş