Paylaş
Bizde çiftler esmer erkek ve (yapay da olsa) sarışın kadından oluşur ya genelde... Onlar tam tersiydi. Esmer güzeli Hande Erçel ile “boncuk sarı” Murat Dalkılıç’tan bahsediyorum. O yüzden bu farklı çifti herkes başka yakıştırıyordu birbirine.
Evlensinler diye beklerken ayrıldılar.
Olabilir, her ikisine de yeni hayatlarında mutluluklar.
Bu ayrılığın sebebi olarak Hande Erçel’in çocuk istememesi gösterildi. Murat Dalkılıç çocuk istiyormuş; Hande Erçel, “3 sene sonra” diyormuş.
En azından resmi açıklama bu yönde: “Severek ayrıldılar, bla bla bla...”
Fakat günümüzde ünlü ayrılıkları bir PR paketi olarak, açıklanacak gerekçe üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılarak falan sunulabildiği için, bana nasıl desem...
Biraz suni geldi.
İnsan çocuğu 3 sene sonra olacak diye âşık olduğu kadından ayrılır mı hiç? 3 sene nedir ki?
Ne insanlar var çocuk sahibi olabilmek için senelerce denemedikleri tedavi kalmıyor.
Hadi diyelim ki Murat Dalkılıç “çocuk da çocuk” diye delirdi, hiç sabrı yok.
Zaten hemen birini bulsa, evlenmesi 1 sene, çocuğun dünyaya gelmesi 1 sene, kafadan gitti 2 sene...
Hesap tutmuyor.
Üstelik bu açıklama Murat’ı, yarın öbür gün çocuğu olmuyor diye eşinden boşanabilecek erkek pozisyonuna sokuyor.
Bu beklenmeyen ayrılığın perde arkasıyla ilgili her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Elimizde bir belge, bilgi olmadığı için de sadece akıl yürütebiliyoruz: Acaba bu ayrılıkta Hande Erçel’in yeni rol arkadaşı Kerem Bürsin’in etkisi var mı? Son yıllarda Türk dizilerinde görülmemiş uzunluktaki öpüşme sahnelerinin rolü oldu mu?
Hatırlayacaksınız, o sahneler set dışına sızdırıldığı için yapım şirketi bir çalışanının işine son vermişti.
Bakalım hep birlikte göreceğiz.
Şu an için eldeki tek somut veri şu: Eğer bu bir yanlış anlama ve kıskançlık meselesiyse ve arada hâlâ aşk varsa hiçbir şey için geç değil. Ne barışmak, ne evlilik ne de çocuk için.
Sanat için evlilik mi evlilik için sanat mı?
Şarkıcı Deha Bilimiler, dünkü Kelebek’te Tülay Demir Oktay’a verdiği röportajda ilginç bir iddia ortaya attı:
“Bence bütün sanatçıların evli olması gerek. Ben evli olmasaydım ne olurdu? Sahne sonunda birileriyle program yapmak zorunda kalırdım. Ama ailen olduğunda mekândan çıkar çıkmaz evine gidiyorsun. Bir düzenin var. Düzeni olan şarkıcıların da bu piyasadaki ömrü uzuyor.”
Deha Bilimiler’e hiç katılmıyorum.
Bir sanatçının devamlılığı, medeni durumundan çok, azmi, disiplini ve yaratıcı yönünü geliştirecek ortamı kendisine sağlamasıyla daha ilgili.
Yoksa Türkiye’nin en uzun ömürlü sanat hayatını sürdüren Ajda Pekkan’ı nereye koyacağız?
AÇIK HAVA TIMARHANESİNDE BUGÜN
Bir kadının alenen namusuna küfrediliyor ahali de ıslık kıyamet alkışlıyor.
Fenomen Murat Övüç, son kadın cinayetleri gündeminde ortaya çıkan “Kadın erkeğin bir adım gerisinde olmalı. Yerini bilmeli” sözlerinden dolayı çok eleştirildi.
En sert yanıtlardan biri de Yeşim Salkım’dan geldi. Murat Övüç sahne aldığı bir beach’te Yeşim Salkım’ı diline doladı ve kendisi için size, bana, buraya yakışmayacak bir tabir kullandı.
İşin tuhaf tarafı, kimse çıkıp “Sen ne diyorsun” demiyor, orayı terk etmiyor, aksine ıslık kıyamet alkışlıyor. Çoğu da kadın.
Murat Övüç elbette ki bunun hesabını mahkemeye verecek. Ama zannetmesin ki orada alkış tutanlar kendisini haklı, Yeşim Salkım’ı haksız buldukları için alkışlıyor.
Tezahürat yapılan kavganın, küfrün ta kendisine.
Emin olsun ki aynı kitlenin karşısına Yeşim Salkım çıkıp kendisine küfretse o da aynı alkışı alacaktı.
0-6 yaş zekâsı Türk tipi eğlence anlayışı işte.
Ödenen onca vize harcı ne olacak?
Salgında gözden kaçan ayrıntılardan biri de vizeler için ödenen harçlar.
Türklere uygulanan tek taraflı vize politikası yüzünden bir ton harç ödüyoruz. Salgında sınırlar kapandığı, hiçbir uçuş yapılamadığı için süreler doldu, heba oldu gitti milli servet.
Böyle bir seyahat planınız varsa salgın bitince yine bir o kadar vize ücreti ödemek zorundasınız.
Acaba uluslararası hukukta bizden kaynaklanmayan bu zararın telafisi gibi bir hak yok mudur?
Hesaplar devletten!
İngiltere’de devlet, yeme-içme sektörüne destek olmak için haftanın bazı günlerinde restoranlarda hesapların yarısını ödeme kararı aldı.
Yani lokantaya gittiniz, 10 sterlin’lik yemek mi yediniz? İşletme size yüzde 50 indirim uygulayacak, 5 sterlin ödeyeceksiniz. Sonra kalan 5 sterlin’i de devletten tahsil edecek.
“Ne güzel değil mi, keşke bizde de olsa” diyecek oldum, sonra aklıma faizleri düşürülen konut kredilerinde ne yaptığımız geldi.
Satılık konutlara hemen ertesi gün faiz düşüşü kadar zam yaptı birçok kişi.
Birçok restoranda da eminim aynısı olur.
Önce yemeklere zam yapılır, sonra tüketici indirim olmadan ödeyeceği kadar hesap öder yine.
Paylaş