Paylaş
Ne şanslıyım: Yeryüzünde en beğendiğim yer kendi ülkemde, elimin altında: Dalyan-İztuzu Plajı. Ya dünyanın öbür ucunda olsaydı?
Bütün kış aşeriyorum; çektiğim fotoğraflara, videolara bakıp hasretimi dindirmeye çalışıyorum, yaz olur olmaz ilk fırsatta kavuşuyoruz.
Bu sene malum nedenlerle vuslat biraz gecikti ama vakit nihayet geldi, çattı.
Sadece kendim gitmiyorum; eşim, dostum, sevgilim... Kolundan tuttuğum gibi Dalyan’da buluyoruz kendimizi.
Fahri konsolosu gibiyim; hangi ortamda, hangi platformda bir imkan bulsam ballandıra ballandıra güzelliğini anlatıyorum.
Gazete, dergi sayfalarına da defalarca yazdım, her fırsatta orada yapılabilecekleri, o yılki yenilikleri duyuruyorum.
Bir yere sadece trend olduğu için gidip gelmek ayrı şey; gerçekten ait hissettiğiniz için sahiplenmek ayrı.
Trendler değişiyor; dün Türkbükü, bugün Yalıkavak, yarın belki başka bir yer...
Ama insanın kendini göbekten bağlı hissettiği, hiç değişmeyecek bir “yazlık memleket”i de olmalı.
Pandemideki önemi
Dalyan-İztuzu’nu bu yaz her zamankinden özel kılan bir yan var: Salgın ve sosyal mesafe gerekliliği.
Popüler beldelerdeki dip dibe, üst üste plajların yanında, 4.5 kilometre uzunluğundaki İztuzu Plajı sosyal mesafenin anavatanı gibi.
Akşam 8’den sabah 8’e kadar insan ziyaretine kapalı olan, civarında hiçbir yerleşim olmayan bu kumsalda başkalarıyla aranıza fersah fersah mesafe koyabilirsiniz.
Hatta öyle ki bir caretta caretta’ya karşılaşma olasılığınız, bir insan görme ihtimalinizden daha fazla.
Zaten sahilin çeşitli yerlerinde çevre gönüllüleri tarafından etrafı işaretlenmiş caretta yuvaları göreceksiniz. Aman basmamaya, zarar vermemeye dikkat edin.
Plajın akşamları kapalı olmasının nedeni de bu: Kaplumbağaların gece rahatça karaya çıkıp yuva yapabilmesi için bir önlem.
Eğer yeterince uslu bir çocuk olursanız gündüz denizde yüzerken belki biriyle karşılaşabilirsiniz.
Ben bir kere bir tanesiyle yan yana yüzmüştüm.
Yumurta mı kaplumbağadan, kaplumbağa mı yumurtadan bilmiyorum.
Hayatta en sevdiğim üç hayvandan birinin deniz kaplumbağası olması nasıl bir tesadüf?
Milyonlarca yıldır yanılmıyorlar
Evet, sadece ben değil, kaplumbağalar da ağızlarının tadını biliyor... Yumurtlamak için milyonlarca yıldır hiç şaşmadan bu sahili tercih ediyorlar.
İki dağ silsilesinin arasında ince-uzun, kumdan bir yarımada burası.
Yarım adanın iç tarafı göl.
Yani tatlı su.
Dış tarafı deniz. Yani tuzlu su.
Deniz tarafı ne kadar giderseniz gidin en fazla belinize kadar geliyor ve dalgalı. Suyu sıcak.
Göl tarafı çarşaf gibi durgun ama bir adımda derinleşiyor. Suyu serin.
Yani denizden çıkıp göle, gölden çıkıp denize atlayabiliyorsunuz.
Kumdan yarımadanın ucunda daracık bir kanal var.
O kanalda gölün tatlı suyuyla denizin tuzlu suyu birbirine karışıyor.
Paranız cebinizde kalsın
Buraya ormanın içinden Gökbel Köyü yolundan ulaşabileceğiniz gibi, Dalyan merkezden kalkan teknelerle de gidebiliyorsunuz.
Tekneler, Dalyan beldesini ortadan ikiye bölen nehir üzerinden yaklaşık 40 dakikada ulaşıyor. Nehrin oluşturduğu deltada sazlıkların arasındaki daracık kanallardan geçiyor.
Sağlı sollu şirin mi şirin restoranlar, oteller... Tepeden de kaya mezarları size selam çakıyor. Adamlar bu güzellikleri yüzlerce yıl tepeden seyredebilmek için istirahatgâhlarını buraya yapmışlar.
Bakın yine kendimi tutamadım, Dalyan güzellemesine başladım.
Ama anlatmakla olmaz. Bir kerecik olsun direksiyonunuzu popüler yerlere değil de buraya kırıverin. Kendiniz görün.
Hem fuzuli harcadığınız paralarınız da cebinizde kalsın.
Paylaş