Paylaş
Yılları daha hızlı eskitmeye başladığımdan beri birçok şeye farklı gözle bakıyorum.
Özellikle bir yemekçi olarak, sebze ve meyvelere bakışım değişti. Neredeyse onlarla sohbet edecek kadar canlı olduklarını düşünüyorum artık.
Bazen domatese bakıp şöyle söylemek geçiyor içimden: “Sevgili domates, sanki o eski tadın tuzun yok, seni çok bozduk.” Pırasayla sohbetimi ise şöyle hayal ediyorum: “En çok da sana üzülüyorum. Kim bilir nasıl bir tohum kullanıyorlar ki adeta ota çevirdiler seni.”
Şaka bir yana, bütün sebzelerin ve meyvelerin sahtesi yapıldı sanki.
Havuçlar odun gibi, tadı tuzu yok; lahana pişerken eskisi gibi kokusu evi sarmıyor, üstelik bir türlü pişmek bilmiyor.
Patlıcana gelince... Eskiden neredeyse çiğ yediğimiz bu sebze, şimdi neredeyse yalnızca kızartıldığında lezzetli.
NEDEN BU KADAR KARAMSARIM?
Nerede o eski Göksulu Ankara armudu, Adem kellesi Urfa narı, çıtırık hünnap? Hele çileğin hali harap; genç irisi ya da yapışık ikiz çilekler yiyoruz bugünlerde.
Peki nerede o eski minik sakız kabakları, yağlı marullar, kütür kütür Çengelköy hıyarları? Osmanlı’nın cennet meyvesi rezaki üzümü, horoz karası neredeler şimdi?
Erzincan’ın cimin üzümünü, Gümüşhane’nin hacıhamza armudunu, Iğdır’ın apligos kayısısını yediğim günleri sevgi ve özlemle anıyorum.
Neyse ki Amasya elmamız, Akşehir beyaz kirazımız, Nazilli lop incirimiz, Konya kıl biberimiz hâlâ direnmekte bu gittikçe kirlenen dünyaya.
Beni bu kadar karamsar yapan şeylerden biri de Osmanlı’nın 17. yüzyıl yeme-içme kültürüne dair çok önemli bilgiler edindiğim Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi oldu.
Anadolu coğrafyasında o dönem yetişen yüzlerce çeşit meyvenin varlığı, Osmanlı yemek kültüründe meyvelerin vazgeçilmez yeri, yüzlerce çeşit meyvenin kurutularak kış için saklanması, o zamanlar beslenme alışkanlığımızın ne kadar sağlıklı olduğunun göstergesiymiş.
Meyveye verdiği önemi efsane, şiir, manilerle anlatmaya çalışan atalarımız, eminim bugün geldiğimiz duruma çok üzülürlerdi.
Artık meyvemizi bile gönül rahatlığıyla yiyemiyoruz. Aklımızda hep aynı sorular: Hormonlu mu, GDO’lu mu, organik mi...
Paylaş