Rıza Özel

Bir başka mülteci algısı

21 Mart 2019
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, 34 yıldır düzenlediği Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nın sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı.

Spor Toto Yılın Basın Fotoğrafları 2019’da, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun desteği ile düzenlenen özel bir kategori dikkat çekti: “Misafir-Mülteclik.” Hürriyet Gazetesi’nin foto muhabiri Murat Şaka, “Misafir-Mülteclik” kategorisinde birinciliği kazanırken aynı kategorinin seri dalında da üçüncü oldu. Medyaya çoğu kez yansıyan acı dolu hikâyelerden farklı olarak Şaka’nın ödül alan mülteci fotoğraflarında gülen yüzler ve umut var.



YENİ NESLİN BAŞARILI GÖZLERİNDEN

Aynı kurumda çalışmaktan mutluluk duyduğum genç meslektaşım Murat Şaka, başarılı bir foto muhabiri. Şaka’nın bu yıl ki başarısı aslında mülteci konusundaki ilk ödülü de değil. Türkiye’de yaşayan Afrika kökenli kadınlarla ilgili bir fotoğrafıyla da 2015 yılında Yılın Günlük Yaşam Fotoğrafı ödülünü kazanmıştı. Murat Şaka’yla mülteci gerçeğine bakışını ve ödül alan karelerinin hikâyesini konuştuk.

Yazının Devamını Oku

Pullu Kadınlar Ankara’ya geliyor

5 Mart 2019
Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun “Usta” unvanlı ilk Türk fotoğrafçısı Ali Rıza Demir, iki kadının hayat mücadelesini karelerine taşıdı.

Ali Rıza Demir’in bir buçuk yıl boyunca fotoğrafladığı Gülsüm ve Hülya’nın hikâyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Pullu Kadınlar” arlı sergi ile Ankara’da olacak. Sergi, 25 Nisan’a kadar görülebilecek.
Benim de katıldığım fotoğraf organizasyonlarında zaman zaman bir araya gelme şansı yakaladığım, konusu fotoğraf olan sohbetlerle zamanı hızla akıttığım Ali Rıza Demir’in “Pullu kadınlar” sergisi ve Ankara’da da açılacağı haberi, kendisi ile yeni bir sohbete bahane oldu. Fotoğraflarının ve serginin hikâyesini anlattı.

YÜZME BİLMİYORLAR

“Emekli subayım. Okul hayatımda da meslek hayatımda da her anımda fotoğraf oldu, ne yaptıysam fotoğraf yanında ilerledi. Görev nedeniyle İzmir, İstanbul ve Mersin’de hayatımı geçirdim. 2017 yılında emekli olunca Mersin’e yerleştim. Burada yaşadığım sitenin yakınlarında, bölgedeki herkesin yakından tanıdığı, sahilde balık temizleyen kadın tanıdım. Altmışlı yaşlarındaki Gülsüm Çeyiz ve kırklı yaşlarındaki Hülya Ceviz. Sohbetlerle hayatlarının derinine indikçe onların hikâyelerini fotoğraflarımla anlatmaya karar verdim. Bir buçuk yıl boyunca aralıksız fotoğraflarını çektim. Yüzme bilmeyen ama hayatlarını denizden kazanan iki kadının hikâyesi...


Yazının Devamını Oku

Kitap mirastır

15 Ocak 2019
Kendine has fotoğraf dili sayesinde yakından takip ettiğim isimlerden biridir, Serkan Çolak. Şubat ayında yayınlanacak “Yolda” isimli fotoğraf kitabının hazırlıklarını sürdürürken, geçtiğimiz hafta Hindistan’daki uluslararası bir fotoğraf festivalinde ödül alması, Türk fotoğraf dünyası için mutlu bir haber oldu. 

Siyah-beyaz fotoğraflarıyla dikkat çeken Serkan Çolak’la fotoğraflarını, “Miras bırakıyorum” dediği kitabı “Yolda”yı ve Hindistan’da ödül getiren fotoğraflarının hikâyesini konuştuk.

BİR DERGİ HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ

“2003 yılından bu yana fotoğraflar çekiyorum. Kitaplar, dergiler, yayınlar, insanın üzerinde etkileri ile bazen hayatları değiştirebiliyor. O yıllarda ‘Geniş Açı’ adında sürekli takip ettiğim bir fotoğraf dergisi vardı. O dergi, 2006 yılında 50’nci sayısıyla yayın hayatına son verdi, ama beni fotoğrafa bağladı. O yayınları takip ederken fotoğrafa merak sardım. Kapağında yayınlanan bir fotoğraf o kadar etkiledi ki, benim de fotoğraflarım olsun istedim. Filmli makine aldım, el yordamı ile fotoğraflar ürettim. Kendimi geliştirmeye çalıştım ve bir süre sonra anlatma ihtiyacı ile belgesel fotoğraflar girdi, hayatıma. 2009’dan itibaren de belgesel fotoğraflar üretiyorum.

SOMUT BİR ESER BIRAKMA DUYGUSU

Birçok fotoğraf üretiyoruz. Ama günümüzde sanal dünyanın gürültüsü içerisinde silik birer siluet olarak kalıyor. Herkes için geçerli bu söylediğim. Sanal dünyanın gerçeği. Karelerimiz, internet siteleri, Instagram, Facebook veya benzeri uygulamaların kalabalıkları arasında kalıyor. Bu düşünce, geleceğe daha somut bir eser bırakma duygusunu yarattı bende. Bu şekilde bir fotoğraf kitabı yapmak fikri doğdu. Kitap bir mirastır. Hem kendi aileme hem fotoğraf dünyasına. ‘Yolda’ kitabımın ismi. Son 3 yılı ağırlıklı şekilde, 11 yılda çekilen kareler var kitapta. 6 ay süren hazırlıkların ardından yayına hazır hale geldi. Belgesel fotoğraflarda başkalarının yaşamlarını anlatıp, tanık oldum. Kitapta ise kendi hayatıma dönük işleri yansıtmaya çalıştım. Klasik belgesel fotoğrafları gibi değil, belirgin net işlerden öte belirsiz, daha düşündürücü fotoğrafları toplamaya çalıştım.

KİTAP ÖNCESİ ÖDÜL MOTİVASYON OLDU

Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye İzmir’de bir fotoğraf etkinliği için gelen iki Hint fotoğrafçı fotoğraflarımı görünce, Hindistan’daki Polyphony Photo Festivali’nden bahsedip katılmamı istemişlerdi. O festival 2012 yılında Sinan Kılıç’la birlikte fotoğrafladığımız ‘Reş’ ismini verdiğimiz projeyi gönderdim. ‘Sınırların Ardında’ temalı festivalde fotoğraflarım birinci oldu. Kitabın yayınından önce iyi bir motivasyon oldu benim için. Modern bir şehrin sınırında Mardin’den gelen odun kömürü işçilerinin modern hayattan uzak hayatlarının hikayesiydi, fotoğrafların konusu. Kalküta’da sergilenen projeyi de önümüzdeki aylarda Sinan Kılıç’la birlikte kitaplaştırmak istiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Objektifi, Anadolu’nun sesi

9 Ocak 2019
Fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram, Avrupa’nın en hızlı büyüyen sosyal ağı olarak 2018 yılını lider kapattı. Almanya merkezli istatistik portalı ‘Statista’ tarafından yayınlan verilere göre, Türkiye’de nüfusun yaklaşık yüzde 45’i (yani 37 milyon kişi) popüler fotoğraf paylaşım uygulamasını kullanıyor. Bu rakamlarla Instagram kullanımında Türkiye; ABD, Hindistan, Brezilya ve Endonezya’nın ardından 5’inci sırada.

Sosyal medyanın popülerliği sayesinde Türkiye’de fotoğraf tutkusunun izinde harikalar yaratan pek çok isim de kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Bu isimlerden biri; fotoğraf hikâyelerinin peşinde Anadolu’yu karış karış gezen Gülin Yiğiter’le bu tutkusunu konuştuk. “İnsanları tanımayı seviyorum. Fotoğraf sanki bunun için üretilmiş bir araç gibi. Boynunuzda fotoğraf makinesi varsa kapılar daha sıcak açılıyor” sözleriyle insanlarla kurduğu bağı anlatan Gülin Yiğiter’le belgesel fotoğraflarının hikâyesini konuştuk.



DEKLANŞÖRÜMÜN İZLERİ OLSUN

“Fotoğrafa olan ilgim hep vardı. Ama ailemle gittiğimiz bir Karadeniz turu benim için milat oldu. O gezi için bir fotoğraf makinesi aldım. Ardından sık sık yaptığım doğa yürüyüşleri fotoğraf makinesiyle aramdaki bağı daha da sıkılaştırdı. O süreçte kısa fotoğraf eğitimi de aldım. Bu eğitimle daha farklı alanlarda fotoğraflar çekmeye başladım. Bugün artık hikâyesi olan belgesel fotoğraflar çekiyorum. Şimdi Anadolu’nun her köşesinde deklanşörümün izleri olsun istiyorum. Ülkemin her köşesinde farklı bir ses, farklı bir nefes var. Bunları fotoğraf karelerine aktarmak benim için ayrı bir keyif.

ANADOLU İNSANININ YÜZLERİ VAR

Fotoğraflarımda Anadolu insanının yüzleri var, hayatlarından kesitler anlatıyorum. Bu yüzden belgesel fotoğraflar diyorum. Fotoğrafların hikâyesi olmalı. Bana özel olmalı. Benim dilim olmalı fotoğrafımda. Ama bakıyorum fotoğrafa olan ilgi arttıkça bu işin tüketimi de arttı. Birçok fotoğrafçı birbirinin peşi sıra aynı işleri fotoğraflamaya başladı. Ben bilinmeyen, az bilinen hikâyeleri anlatmayı seviyorum.

Yazının Devamını Oku

Ara Güler’in adını TFMD yaşatacak

1 Ocak 2019
Fotoğraf dünyası, 2018 yılını acı bir kayıpla hatırlayacak. Çünkü bu toprakların yetiştirdiği en değerli foto muhabirlerinden birine, Ara Güler’e veda ettik.

 

 Benim de tanıma şansı bulduğum usta “Ara Hoca”, Türkiye’ye “foto muhabiri” tanımını anlatan, öğreten bir isim olması ile tabii ki bizler için çok farklı bir yere sahip. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Foto Muhabiri” dergisinin son sayısını Ara Güler’e ayıran Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, bu kez 34 yıldır aralıksız olarak düzenlediği “Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması”nı gençlere açarak, büyük ustanın adını yaşatma adına önemli bir karar aldı.



SANATÇI DEĞİL FOTO MUHABİRİ

Yazının Devamını Oku

Fotoğrafa 'Noter onaylı' bakış

25 Aralık 2018
Yeni yıl hediyeleri arasında elektronik mağazalarının vitrinlerini süsleyen küçük bütçelerle bile alınabilecek drone’ların önünden geçerken, yıllarca birlikte çalıştığım Tolga Adanalı geldi aklıma. Türkiye’de drone’la ilk fotoğraf çekenlerden biri Tolga. Ama drone’ların adı anılmazken kendine farklı açısı arar; ya binanın çatısından, ya paramotordan ya da mikrolighttan basardı deklanşöre. Ankara’da çalıştığı dönemde çektiği Anıtkabir ile Kocatepe Cami’nin yan yana olduğunu gösteren fotoğraf karesiyle tartışma yaratmış, fotoğrafı noter huzurunda tekrar çekmişti.

Yeni Asır’dan Hürriyet’e, DHA’dan Anadolu Ajansı’na uzun yıllar foto muhabiri olarak görev yapan, kurucuları arasında yer aldığı ve 5 yıl önce yayın hayatına başlayan Depo Photos Ajansı’nda hem yönetici olan hem de foto muhabirliğine aktif olarak devam eden Tolga Adanalı’yla fotoğraflarının hikâyesini konuştuk.
“Bir şehri, bölgeyi veya yeri havadan gösteren açılar hep bana farklı gelmiştir. Bakış açınızı genişletiyorsunuz, değiştiriyorsunuz ve alternatif yaratıyorsunuz” sözleriyle tutkusunu anlatan Adanalı, 2000’li yılların başında microlight, paramotor gibi hava araçlarıyla çektiği Akdeniz ve Ege sahilleri fotoğraflarıyla çok sayıda ödül de aldı. Ama Tolga Adanalı’yla sohbetimiz Ankara fotoğrafı ile başladı:

O FOTOĞRAF OLAY OLDU

“Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü’ne yeni tayin olmuştum. Akşam ajansta görevliydim. Şehri biraz tanımak için turladım. Kenti görebileceğim yüksek noktalardan biri de Öğretmen Evi’nin çatısıydı. Anıtkabir ve Kocatepe fotoğrafını oradan tele objektifle çektim. Çok görülmeyen bu açı, fotoğraf yayınlanınca olay oldu. Bir televizyonun ana haberinde photoshop’lu iki yapının yanyana getirildiği ve ‘manipülasyon’ yapıldığı iddiası yayınlandı. Yani bu üst açı, hem medyada hem de sosyal medyada tartışmaların odağında yer aldı. Maniplasyon olmadığını kanıtlamak için noter huzurunda ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği yöneticilerinin bilirkişiliğinde aynı kareyi bir kez daha çektim. O yayını yapan anchorman’i, ana haber bülteninde özür dilemiş ve görevinden istifa etmişti.

DRONE’U İLK GETİRENLERDEN

Yazının Devamını Oku

Hatıraları saklayan İtfaiye Meydanı

19 Aralık 2018
Ankara ticaretinin en sıradışı noktalarından biri, “İtfaiye Meydanı.” Spot ve ikinci el ürün almak isteyenler, eski radyo ya da antika gaz maskesi arayanlar, geyikli duvar halıları ile eski kaset ve plakların peşine düşenler İtfaiye Meydanı’nda buluşuyor.

Fotoğraf sevdalısı Ömer Kavuk, hatıraları saklayan mekân, İtfaiye Meydanı’nı fotoğrafladı. Geçtiğimiz aylarda da açtığı “İstenmeyene Değer Biçmek” sergisiyle sunduğu fotoğraflarında İtfaiye Meydanı’nın yüzlerini gelecek nesillere aktardı.

YOLU DÜŞMEYENİN BİLMEDİĞİ HİKAYE

AB Delagasyonu Basın Enformasyon sorumlusu olarak görev yapan Ömer Kavuk’la İtfaiye Meydanı fotoğraflarının hikayesini konuştuk:
“Uzun süre İstanbul’da sürdü hayatım. 2005 yılında ise Birleşmiş Milletler görevim dolayısıyla Ankara’ya geldim. O dönemden başlayarak sık sık İtfaiye Meydanı’na gittim. Bana hep farklı gelen ve içine çeken bir havası vardı. Burası geçmişi olan bir yer, sonuçta Cumhuriyet dönemi öncesinde de orası bir pazar zaten. Osmanlı döneminde de develerle insanların geldiği bir ticaret alanı. Esnafla tanıştım gelişen süreçte. Esnafın hep kentsel dönüşüm kaygısı vardı. Burayı fotoğraflama fikri böyle doğdu. Hem oradakilerin seslerini duyurmak hem de gelecek nesillere böyle bir yerin hikayesini anlatmak fikri ile ortaya çıktı, İtfaiye Meydanı fotoğraflarının serüveni. Bu, Ankara’ nın göbeğinde bilmeyenlerin yolunun düşmediği İtfaiye Meydanı’nın hikayesi.


Yazının Devamını Oku

Atakule’nin inşaat fotoğrafları yukarıdan nasıl çekildi

11 Aralık 2018
Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ikinci alışveriş merkezi Atakule... 29 Ekim’de yeniden hizmete açılmasının ardından tematik renkli ışıklandırmasıyla, etkinlikleri ve eski hareketli günlerine kavuşmasıyla sık sık gündeme geliyor.

Başkent’in logosunda silueti olan 125 metrelik kulenin tarihinde ilginç bir de fotoğraf hikâyesi var. Drone’ların avuç içine sığabildiği günümüzün aksine Atakule’nin havadan ilk fotoğraflarının çekilmesi oldukça büyük bir cesaret ve emek gerektiriyordu. O fotoğrafların altında mesleğimizin büyük ustalarından Sökmen Baykara’nın imzası var.

Atakule’nin yukarıdan çekilen ilk fotoğraflarının hikâyesini, geçtiğimiz günlerde 82. yaşını kutlayan Sökmen ustamdan sıcacık bir sohbetle dinledim.

Drone yoksa foto muhabiri başının çaresine nasıl bakar? 

Buyurun Sökmen Baykara anlatıyor:

AŞAĞIDAN ÇEKİLİYORDU 

“Ankara imgesine katkıda bulunan yapılardan biri kesinlikle Atakule’dir. İyi ya şehrin logosunda da var, Ankara’yı anlatan filmde de var, değil mi? İşte o kulenin inşaatı 1987 yılında yükselmeye başladı. İlanlar yayınlanıyor, o dönemde ‘Süper alışveriş merkezi’ falan diye ama işin aslı herkesin gözü kulede. Ben de o dönem Hürriyet Gazetesi’nin Ankara Fotoğraf Şefiyim. Arkadaşları görevlendirdim, birkaç kez de çekildi. Ama hep aşağıdan. Ben de kızıyorum, ‘Yahu bu koca kule neden birinizde şunun yukarıdan fotoğrafını getirmiyorsunuz’ diye. En sonunda aldım elime makineyi bizzat kendim gittim.

Yazının Devamını Oku