Paylaş
Başkent’in logosunda silueti olan 125 metrelik kulenin tarihinde ilginç bir de fotoğraf hikâyesi var. Drone’ların avuç içine sığabildiği günümüzün aksine Atakule’nin havadan ilk fotoğraflarının çekilmesi oldukça büyük bir cesaret ve emek gerektiriyordu. O fotoğrafların altında mesleğimizin büyük ustalarından Sökmen Baykara’nın imzası var.
Atakule’nin yukarıdan çekilen ilk fotoğraflarının hikâyesini, geçtiğimiz günlerde 82. yaşını kutlayan Sökmen ustamdan sıcacık bir sohbetle dinledim.
Drone yoksa foto muhabiri başının çaresine nasıl bakar?
Buyurun Sökmen Baykara anlatıyor:
AŞAĞIDAN ÇEKİLİYORDU
“Ankara imgesine katkıda bulunan yapılardan biri kesinlikle Atakule’dir. İyi ya şehrin logosunda da var, Ankara’yı anlatan filmde de var, değil mi? İşte o kulenin inşaatı 1987 yılında yükselmeye başladı. İlanlar yayınlanıyor, o dönemde ‘Süper alışveriş merkezi’ falan diye ama işin aslı herkesin gözü kulede. Ben de o dönem Hürriyet Gazetesi’nin Ankara Fotoğraf Şefiyim. Arkadaşları görevlendirdim, birkaç kez de çekildi. Ama hep aşağıdan. Ben de kızıyorum, ‘Yahu bu koca kule neden birinizde şunun yukarıdan fotoğrafını getirmiyorsunuz’ diye. En sonunda aldım elime makineyi bizzat kendim gittim.
VİNÇİ GÖZÜME KESTİRDİM
İnşaat alanında mimarları, mühendisleri buldum; derdimi anlattım. Yukarıdan fotoğraf çekmek istediğimi söyledim. İkna oldular ama benim istediğim kuleye çıkmak değildi. Oradaki yük taşınan vinci gözüme kestirmiştim. Sonrasında yakın arkadaş olduğumuz mimarlar, bu isteğimi bir şartla kabul ettiler. Tüm sorumluluğu üzerime alan düşüp ölürsem kendi isteğimle bunu yaptığıma dair bir yazı imzaladım. Öyle ya! 125 metre yüksekliğindeki kuleye yük taşıyan 140 metre yüksekliğindeki vincin 35 metre uzunluğundaki kolundan sarkan demir sepete aklı olan neden çıksın. Haksız değiller yani. Kendilerinin de sık olmasa da zaman zaman kontrol amaçlı bu vinci kullanmaları beni cesaretlendirdi.
KALDIRILMASINI BEKLEDİM
Bugün olsa kullanılmaz herhalde ama o vinçten sarkan profil demirlerden yapılmış, sepetin altında bastığımız noktadaki tahtalar sabitlenmişti. Ne bende emniyet kemeri ne sepette emniyet kilidi vardı. Sepette öyle yağ gibi yukarı kaymıyor ki meret. Sallana sallana, bir sağa bir sola döne döne çıkıyor-iniyor. Bir yandan tahtalar kaymasın diye sağlam basmaya diğer taraftan bir elimle tutunmaya bir elimle de fotoğraf çekmeye çalışıyordum. İnşaat süresince birkaç kez çıktım o vince ve her defasında 1-2 saat kaldım yukarıda. Ama çektiğim fotoğrafları yayınlamadım, vincin kaldırılmasını bekledim. Uyanık olmak lazım. Yayınlansa başkası da gidip çekerdi. Fotoğraflar vinç kaldırıldığı gün Hürriyet Gazetesi arka sayfasında yayınlandı.”
ÖZAL GÖRDÜ KENDİ DE ÇIKTI
EVREN GÖRDÜ KIZDI
“O zaman Turgut Özal Başbakandı. Erkan Zenger ve bakanlar falan bir ortamda Özal beni fark etti, ‘Sökmen ne işin vardı orada Allah aşkına. O kadar yüksekte. Ben fotoğrafa bakınca içim tuhaf oldu. Nasıl durdun orada’ dedi ve kendisinin de kuleye gideceğini söyledi. Beraber gittik. O zaman Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy ile Özal, Atakule’nin tepesine çıktı. Orada bir fotoğrafını çektim, Çankaya Köşkü görünüyor, Özal da var. ‘Gözü Çankaya’da’ başlığı ile yayınlandı fotoğraflar. Hatta gitmişken Çankaya Köşkü’nden ek bina inşaatını da çekmiştim. Bunlarda yayınlanınca Çankaya Köşkü’nün görünmesinden dolayı dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren rahatsız olmuştu. İşte güvenliği falan bahane etti. O dönemde, Çankaya’ya bakan tarafa önlem alınmasını falan istedi. Kulenin açılışını 1989’da Başbakan Turgut Özal yaptı, adını da anketle seçtiler, ‘Atakule’ öyle oldu.”
Paylaş