Paylaş
Sosyal medyanın popülerliği sayesinde Türkiye’de fotoğraf tutkusunun izinde harikalar yaratan pek çok isim de kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Bu isimlerden biri; fotoğraf hikâyelerinin peşinde Anadolu’yu karış karış gezen Gülin Yiğiter’le bu tutkusunu konuştuk. “İnsanları tanımayı seviyorum. Fotoğraf sanki bunun için üretilmiş bir araç gibi. Boynunuzda fotoğraf makinesi varsa kapılar daha sıcak açılıyor” sözleriyle insanlarla kurduğu bağı anlatan Gülin Yiğiter’le belgesel fotoğraflarının hikâyesini konuştuk.
DEKLANŞÖRÜMÜN İZLERİ OLSUN
“Fotoğrafa olan ilgim hep vardı. Ama ailemle gittiğimiz bir Karadeniz turu benim için milat oldu. O gezi için bir fotoğraf makinesi aldım. Ardından sık sık yaptığım doğa yürüyüşleri fotoğraf makinesiyle aramdaki bağı daha da sıkılaştırdı. O süreçte kısa fotoğraf eğitimi de aldım. Bu eğitimle daha farklı alanlarda fotoğraflar çekmeye başladım. Bugün artık hikâyesi olan belgesel fotoğraflar çekiyorum. Şimdi Anadolu’nun her köşesinde deklanşörümün izleri olsun istiyorum. Ülkemin her köşesinde farklı bir ses, farklı bir nefes var. Bunları fotoğraf karelerine aktarmak benim için ayrı bir keyif.
ANADOLU İNSANININ YÜZLERİ VAR
Fotoğraflarımda Anadolu insanının yüzleri var, hayatlarından kesitler anlatıyorum. Bu yüzden belgesel fotoğraflar diyorum. Fotoğrafların hikâyesi olmalı. Bana özel olmalı. Benim dilim olmalı fotoğrafımda. Ama bakıyorum fotoğrafa olan ilgi arttıkça bu işin tüketimi de arttı. Birçok fotoğrafçı birbirinin peşi sıra aynı işleri fotoğraflamaya başladı. Ben bilinmeyen, az bilinen hikâyeleri anlatmayı seviyorum.
HER KÖŞESİ AYRI BİR DEĞER
Anadolu’nun her yanı farklı bir hikâyeyle çıkıyor karşımıza. Ankara’dan Kütahya ve Muğla’ya, Kars’tan Van’a, Gaziantep’ten Balıkesir’e... Konya’da semazenler, Bilecik’te kerpiçten evlerin duvarlarına asılan biberler, biber kurutulan evlerin bahçeleri, Muğla’da Ege’nin yöresel kıyafetleri ile kızla-kadınlar, Şanlıurfa’da kuş mezatı, Bitlis’in Hizan’ın da konuk olduğunuz evdeki yaşam, Afyonkarahisar’ın köyünün bakir hikayesi gibi bu toprakların her yanı ayrı bir değer benim için.
SOSYAL MEDYA SERGİ SALONU
Fotoğraflarımı sergi ve sunumlarla insanlarla paylaşıyorum. Zaman zaman yayınlanan karelerimde oluyor. Son olarak National Geographic dergisinin uluslararası edisyonunda Aydın’da çektiğim biber kurutulmasını anlatan bir kare yayınlandı mesela. Sosyal medya zaten artık bir fotoğrafçı için bambaşka bir sergileme alanı. Bugün iyi bir fotoğrafçı için Instagram gibi uygulamaların her biri birer sergi salonu. Ama tabii basılı işin keyfi ayrı. Bu yıl Eskişehir’de “Anadolu’dan yüzler” adıyla bir sergiyle belgesel fotoğrafların bir kısmını sunmayı amaçlıyorum.
GÜLİN YİĞİTER: 1979’da Zonguldak Ereğli’de doğan Gülin Yiğiter, bir kamu bankasında görev yapıyor. Yurt içinde çeşitli karma sergilerde fotoğrafları sergilenen Yiğiter, Ege Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği üyesi.
BASILI YAYININ TADI BAŞKA
EKİNCİ’DEN “MAL MEYDANI”
Fotoğrafları kadar mütevazi kişiliğiyle değerli bir isim; Kadir Ekinci. Geçtiğimiz gün bir fotoğraf kitabıyla karşıma çıktı. 25 yılını vakfettiği fotoğraf tutkusunu memleket sevdasıyla bütünleştiren Kadir Ekinci’nin, hayatının büyük kısmı Ankara’da geçse de doğduğu toprakları, Kars’ı unutmamış. Türkiye’nin bir çok bölgesinde fotoğraf çeken Kadir Ekinci, 10 yılı aşkın bir süre Kars’ın yaşam kültürünün simge mekanlarından Mal Meydanı’nı (Hayvan Pazarı) fotoğraflamış. Mal Meydanı’nın günlük hayatını, oradaki yaşamları fotoğraf karelerinde toplayıp köklü bir geçmişe sahip olan ama artık yok olmaya yüz tutan bir mekanı basılı bir eserle geleceğe taşımış. Son ekonomik koşullarda kağıt ücretlerinin bir çok basılı yayın için sorun olduğu bir dönemde prestij bir esere imza atan Kadir Ekinci, fotoğraf dünyası adına kutlamayı hak ediyor…
Paylaş