O kalleşlik, hiç aklımdan çıkmıyor.
......
Neydi o an...
Baykal, istifa edeceğini söylemeye hazırlanırken dinleyicilerin arasında, genç, sakallı birinin yapma, yapma, deme onu, istifa etme diye çırpınması hiç gözümün önünden gitmiyor... O sahne, beni çok etkilemişti...
*
Lakin, parti, Baykal’a kurulan bu kumpasın peşine düşmedi... Öyle ki, cezaevinde yatan darbecilere gösterdiği hassasiyetin zerresini bile göstermedi...
Sadece kral öldü, yaşasın kral diye bağırdı. Yeni kral’a bir baktık, ohoo, o zaten uçmuş bile.
*
- Bayram geçsin, sigarayı bırakacağım.
Haydi bakalım, geçti bayram, bırak sigarayı.
......
Diyordunuz ki:
- Hele şu bayram geçsin, rejime gireceğim.
Haydi bakalım geçti bayram, erit şu göbeği.
......
Diyordunuz ki:
Uzun bir süre, salgın hastalıkla boğuştuk. Evlerimize kapandık.
......
O sürerken, şimdiye kadar görülmemiş yaygınlıktaki orman yangınları’nın dehşetini yaşadık.
......
Yetmemiş gibi, aynı günler, Marmara Denizi’nde müsilaj denen bir belaya çattık.
......
Derken... Savaş başladı...
Önce Trabzonspor’u kutlayalım.
- Çağdaş bir başkan ve yönetim.
- Liyakatlı, ilkeli ve disiplinli bir teknik direktör.
- Şehrin prensiplerine intibak etmiş, terbiyeli, saygılı ve inançlı futbolcular.
İşte...
Şampiyonluğun tılsımı.
***
Gelelim terfi eden kulüplere.
Eşkal veriyorum, dikkat:
- Profili düşük...
- Yetkileri alınmış...
- Görevi her an devretmeye hazır...
- İki yıl sonra koltuğu da terk etmeye razı...
- Yani, şahsiyetsiz bir aday aranıyor.
.........
Bu eşkale uygun ve hevesli adayların nereye başvuracakları, yakında açıklanacaktır.
Enteresan bir aydır Mayıs... Acı ve tatlı anılarla doludur.
***
Önce 1 Mayıs...
1977 kutlamalarında 36 can kaybımız, hâlâ içimizi yakıyor. Aradan 45 yıl geçtiği halde, Taksim Meydanı’ndaki o felaket, hâlâ esrarını muhafaza ediyor.
***
14 Mayıs’a gelirsek...
Demokrasinin başlangıç tarihidir. Geçen gün anlatmıştım... 14 Mayıs 1950... Hakim teminatı altında yapılan ilk genel seçim: Gizli oy, açık sayım.
***
Kimi “Çekilin yolumdan” diye bağırıyor, kimi “Kendimi auta atmadım” diyerek sıraya giriyor, kimi de pusuya yatmış puslu bir havayı bekliyor.
Ama hiçbiri aynaya bakmıyor.
***
Cumhurbaşkanlığına tâlip olmak başka, lâyık olmak başka...
Bunlar ise “karambolde top belki benim ayağıma gelir” ümidiyle kale önünde bekleyen kurnaz golcülere benziyorlar.
***
Millet İttifakı’ndan her gün yeni bir aday ismi duymaktansa keşke şöyle olaydı:
Saygın bir adamı, saygın bir heyetle ziyaret edip, şöyle denseydi;
6’lı masayı düşünün.
Fire vermeden kaç ay dayanır?
Hep canım cicim diye mi devam eder?
*
Unutmayın ki, dışarıdan fitne sokuşturanlar da eksik olmaz...
O da milli huyumuzdur.
Bu durumda bir masanın ömrü ne kadar sürer?
*