Mesleklerini ifa edemezler.
Halen oturdukları koltuğun hakkını veremezler.
Mevcut görevlerini yürütemezler.
Akılları fikirleri başka yerdedir. Cumhurbaşkanlığı hayaliyle yaşarlar.
***
Örnek mi?
Faruk Gürler’den tutun Ekmeleddin Bey’e kadar.. Oradan tutun Ahmet Necdet Bey’e kadar... “Bende cumhurbaşkanlığı yapacak vasıflar yok” diyerek hangisi adaylığı reddetmiştir?
O vasıflar olsa bile o tevazuyu hangisi göstermiştir?
Bir laf vardır:
- Zenginin malı, züğürdün çenesi...
Bu defa tersi oldu.
- Züğürdün kesesi, zenginin çenesi.
*
Öyle ya...
Aylardır asgari ücret konuşuluyor. Gerçi konuşanların hepsinin tuzları kuru değildir ama garibanların alacağı ücret, herkes için bir loto eğlencesine dönüştü.
Tahminler, temenniler birbirini kovalıyor.
“Kimi seçecek” diye merakla bekliyorduk.
- Kendini seçti.
***
Kurultaya gelişi de zaten öyle olmadı mı?
Rakipsiz olarak mindere çıktı.
Madalyayı kaptı.
O günden beri de Kurultay Salonu’na kimseyi yanaştırmıyor.
Engin bir demokrasi anlayışı var.
O sırf bir soygun değil, soygundan öte, bir darbe hayali’nin son basamağıdır.
Ne darbesi yahu?
Daha ileri.
Çünkü o, bir ihtilal ümidi’ne kadar uzanıyor.
***
Hedef neymiş?
Tencereyi tavayı kapan, sokağa dökülecekmiş.
E sonra?
Mesela dese ki:
- Hanginiz belirleyiciyse, yumruğunu masaya vursun ve neyi belirleyecekse artık belirlesin... Yeter.
Yok, içlerinde hiçbiri belirleyici falan değil ama kendini öyle pazarlıyorlarsa yine yeter... Bitsin bu tiyatro... Herkes dağılsın, paydos.
***
Gerçi kimse dinlemez ama
millet de kül yutmaz... Yutmuyor işte.
Kemal Bey, masanın patronu gibi gözüküyor. Halbuki değil... Bilakis, masada en zayıf halka... Bu yüzden, her cebinde bir mavi boncuk taşıyor. Gösterip gösterip tekrar cebine koyuyor.
Ne yapsın?
Siz de merak ediyorsanız, buyurun birlikte soralım. Belki bilen vardır.
*
1) Katar’ın 15 milyar dolarlık yatırımı vatanı satmak gibi bir tepki gördüğüne göre, Kemal Bey’e vaat edilen bu 500 milyar dolar, neyin nesidir?
*
2) Seçilecek Cumhurbaşkanı’nda değil de asıl yetki niye 6’lı masadadır? “Kemal Bey olmasa bile” bu 6’lı İcraat Konseyi, dışarıya karşı bir teminat mıdır? Nedir?
*
3) Futbol uzmanından daha çok sayıda ekonomi uzmanına sahip Türkiye’de, bunca ekonomist dururken, yabancı bir teknik direktör’e ne gerek vardı? En azından Faik Öztrak’a ayıp olmadı mı? En azından Ali Babacan istiskale uğramadı mı? Onları birden bire bu kadar kolay feda etmek, biraz tuhaf değil mi?
*
Lakin bir nokta var ki, dünya yıkılsa hayır...
Yüz kere, bin kere hayır.
Nedir o?
Oyları yüzde sıfır’a yakın liderciklerin, ülkeyi yönetmeye kalkmaları... Buna gasp denir.
***
Gözümüzün içine baka baka, gasp’a hazırlanıyorlar.
Eğer seçilirse... Halkın oylarıyla seçilecek olan bir cumhurbaşkanını bile yok sayıp, tüm yetkiyi bir masaya devretmek gibi “seçilmemişlerden oluşacak” bir icra konseyi tasarlıyorlar.
Ekonomi yönetiminin yabancılara bırakılması da caba.
O da iyi hoş adamdı ama Türk Ekonomisi’ni ta okyanus ötesinden bulup getirdiği bir gayrimilli Derviş’e teslim etmişti.
***
Şimdi Kemal Bey, bu işi daha da büyüttü:
Amerikan - İngiliz - Alman ekonomik sistemlerinden oluşan karma bir romantizme yöneliyor ve işin başına yine bir yabancıyı getiriyor.
Jeremy Rifkin adında biri.
***
Buyursunlar.
Kapitülasyonlara kadar yolu var.