Hele ki alt liglerde oynayan takımlar için.
Hele ki zor günler yaşayan, kadrosu çok dar olan Bursaspor için...
*
O yüzden Gaziantep’te elenen yeşil beyazlılar için çok fazla üzülmedim.
Hatta bilakis bir Süper Lig takımına karşı oynanan 120 dakikalık futbol 2022 yılı için bizleri ümitlendirdi.
Görünen o ki, Tamer Tuna takım üzerinde pozitif bir etki yaratmış.
Sahadaki oyuncuların birkaçı hariç özgüvenlerinin yerine geldiğini gördük. Özellikle sağ bekte oynayan Uğur Kaan’ı çok beğendim. Umarım kendini daha da geliştirir ve 19 yaşındaki bu gencimizi daha sık ilk 11’de görürüz.
Mustafa Er, Fatih Tekke, Özcan Bizati, Ali Aköz ve en son maç Tamer Tuna.
Sezonun ilk yarısında tam 5 teknik adamı kulübede gördük.
*
5 farklı isim, 5 farklı çalışma düzeni, 5 farklı teknik anlayış...
Bu kadar değişimin olduğu bir ortamda başarı beklemek, futbolun doğrularını sahaya yansıtıp, iyi sonuçlar almak mucizevi bir durum. Hele ki bu ligi tanımayan oyuncular ve çok sayıda yeni transfer ile imkansız.
Zaten puan tablosuna baktığımızda da bunu çok rahat görebiliyoruz.
*
Puan tablosuna baktığımızda gördüğümüz tablo rezalet, mide bulandırıcı.
Süper Lig hedefiyle yola çıkanlar, takımı ve şehri ne hale düşürdüklerinin farkında mı?
*
Semt ve ilçe takımları karşısında yaşanan sonuçlar ve gelinen noktadan en küçük bir rahatsızlık duyuyorlar mı acaba?
İşin kötüsü taraftarlar da ümidini kesmeye başladı. Tribünler bomboş denecek bir seviyede.
Çok da fazla olmayan geçmiş zamanda antrenman maçı yaptığımız takım Bandırmaspor, gelip Bursa’da göstere göstere Bursaspor’u yeniyorsa başkanından gölge başkanına, teknik adamlarından futbolcusuna oturup biraz düşünmeleri gerekmiyor mu?
*
Aslında bu şekilde bir yönetim anlayışı güzel oluyordu.
Her yenilgi sonrası teknik adam ve/veya futbolcu harcamak.
*
Bu sefer kulübede idareten bir teknik adam olduğuna göre, 1-2 futbolcu kadro dışı bırakalım.
Emirhan’ı bir daha kadro dışı bırakalım olmazsa.
Ya da 3-5 oyuncuya daha kulüp bulmalarını söyleyelim.
Bu hafta, önümüzdeki hafta derken 16 hafta geride kaldı. Ve puan durumuna baktığımızda küme düşme hattındaki Keçiörengücü ile aynı puanda ve averaj ile bile değil, daha fazla gol attığımız için 15. sıradayız.
Cumartesi akşamı bizim seyrettiğimiz gibi Özcan Bizati de maçı seyredince cezasını çekti ve adeta kendini kovdurdu.
Skor 1-0 ve Manisa dalga dalga gelirken, rakip 3 taze adamla sahadaki enerjiyi yükseltmişken, 78. dakikaya kadar bekleyip, hamle olarak sahada top tutma becerisi olan neredeyse tek oyuncunu alıp, defansın göbeğine adam yerleştirmek dahiyane (!!!) bir fikirdi gerçekten.
*
Hani orada akıl tutulması yaşadın diyelim. Ya, 78’de golü yedikten sonra, 86’ya kadar beklemen? Tam bir felaketti, aynı zamanda rezaletti. 10 yaşında çocuğu koysan, daha çabuk hareket ederdi o durumda.
En nihayetinde Bursaspor kendi kariyeri için bir dönüm noktası olabilirdi, lakin bu gömleğin ona oldukça bol geldiğini hep birlikte gördük.
Tabii bu maç teknik adamlık kariyeri boyunca Bizati için bir kara leke olarak kalacaktır. Zira stadyumda ve ekranları başında binlerce kişinin gördüğü bir durumu sinema seyreder gibi seyretmesi akıl alacak gibi değildi. Aynı şekilde yanında görev yapan antrenörlerin ne iş yaptığı da tartışılması gereken bir diğer soruydu.
Maç genelinde topa ve oyuna hâkim olan yeşil beyazlılar rakibi karşısında son derece etkili bir futbol ortaya koyması bizleri mutlu etti. Bu etkili futbolun sebebi; rakibin kötü olması mı, yoksa takımın başında eski göz ağrıları Fatih Tekke’nin bulunması mı? Ya da hiçbirisi mi olduğunu önümüzdeki hafta hep birlikte göreceğiz.
KİMLİK DEĞİŞİYOR
Zira hiç değilse play-off iddiası için takımın bir an önce toparlanması ve seri galibiyetler alması gerekiyor.
Bunun için de sanki saha içinde İsmail Yüksek’in olması şart gibi duruyor. Onun olduğu ve olmadığı karşılaşmalarda Bursaspor adeta kimlik değiştiriyor. Özellikle 1. bölge ile 3. bölge arasında hem savunma, hem hücum bağlantısını ciddi anlamda düzeliyor. İsmail’in takıma kattığı pozitif enerji de cabası.
Onun varlığında Bruno da daha az yorulduğu için hücum hattında daha faydalı işlere imza atıyor. Keza aynı durum savunma bölgesindeki oyuncular için de geçerli.
ACOLATSE ETKİLİYDİ
Pazar akşamının bir diğer güzel tarafı Acolatse’yi ilk defa bu kadar etkili gördük. Umarım bu etkinlik karşısında oynayan oyuncudan bağımsız ve anlık bir reaksiyon değildir. Bu sayede Bruno, Namık Alaskarov ve Acolatse’nin etkili oynadığı bir hücum hattı Bursaspor’un ofansif gücünü ve çeşitliliğini ciddi anlamda artıracaktır.
Saha dışında yaşanan birçok olumsuzluğa, saha içi sonuçlar da artı bir yük getiriyor.
Camia kelimenin tam anlamıyla bir kaos yaşıyor. Ve Bursapor taraftarı da eziyet ile işkence arasında gidip geliyor...
G. Birliği maçı öncesi takım içinde yaşanan karışıklıkların tüm futbolcu ve teknik ekibe yansıdığı çok net bir şekilde görüldü.
90 dakika boyunca ne saha içindekilerin, ne saha kenarındakilerin futbol ile alakaları yoktu. Doğru dürüst tek bir pozisyon dahi bulamadan, 3 haftadır gol dahi atamayan rakibine karşı adeta amatör bir takım edasında maç izledik.
Aslında yaptığımız şey maç izlemek değil, kendimize eziyet etmek idi.
Keza sahadaki güruhun üzerinde yeşil-beyaz forma olmasa, dönüp 1 dakika seyredilmeye değer bir görüntüleri yoktu.
Gidişat her geçen gün ciddi bir krize doğru gidiyor.
Fakat yeşil beyazlılar bu seviye tespit sınavlarında maalesef başarısız oldu.
*
Aslında hem Kocaeli’nde, hem Bursa’daki maçlarda genel olarak sahadaki oyuncuların verdikleri mücadeleye kimse kolay kolay bir şey diyemez. Rakipleri ile ellerinden geldiği derecede kora kor, dişe diş oynamaya çalıştılar. Lakin sahadaki bazı faktörler alınan kötü sonuçlarda belirleyici oldu.
Neydi bu faktörler?
*
Öncelikle en önemli sıkıntı kadro kalitesi ve derinliği.