15 Kasım 2008
Onlar da giyim kuşam modasını yakından takip ediyor. Petlerde de bu kış renk renk ekoseler çok moda. Etek, ayakkabı, bornoz, kolye gibi, insanlara has her türlü kıyafeti ve aksesuvarı kullanan petlerin, 2009 kış sezonu gardıroplarında bulunan diğer giysiler ise jean pantolonlar, kürklü ceketler, anoraklar, polarlar ve kimonolar. Evcil hayvanlarıyla uyumlu giyinmeyi sevenler, kendi kıyafetlerine olduğu kadar onlarınkine de özen gösteriyor ve pet modasını yakından takip ediyor.
Evcil hayvanın da giyim modası olur mu demeyin, olur. Üstelik tıpkı insanlarda olduğu gibi, onlarda da bu işin merkezleri Milano, Paris, New York ve Tokyo. New York’ta petler için bir moda haftası bile düzenleniyor. Hafta boyunca defileler yapılıyor, köpekler en son tasarımlarla podyumda arzı endam ediyor.
Pet modası dediğimiz şey, köpek modası aslında. Çünkü diğer evcil hayvanlar için giysi tasarımı pek yapılmıyor. Kediler için belki bir şeyler bulmak mümkün ama başına buyruk kedilere, sırf sizin hoşunuza gidiyor diye bir şeyler giydirmek her zaman mümkün değil.
Ankara’nın ilk pet butiği Angel’ın sahibi Meltem Karadeniz, kış olmasına rağmen bu sezon pet modası çok renkli diyor. 2008-2009 kış sezonunda, ekose desenli elbiseler insanlarda olduğu gibi petlerde de çok moda. Köpekler için payet işlemeli, kemerli elbiseler, kürk yakalı montlar, jean pantolonlar, polarlar, anoraklar ve renkli yağmurluklar var.
Meltem Hanım’ın söylediğine göre, pek çok köpek sahibi, dışarı çıkarken köpeğiyle bir örnek giyinmekten hoşlanıyor. Örneğin kendisi eşofman giyip yürüyüşe çıkacaksa, köpeğine de eşofman giydiriyor. Ya da maç izlerken uğur getirmesi için tuttukları takımın formalarını kedi ya da köpeklere giydirmek isteyenler oluyor. Kendi kolyesinden kedisine veya köpeğine tasma yaptıranlar da var.
Aynı şekilde taşıma çantaları da sahibin kıyafetine göre tercih ediliyor. Bu kış taşıma çantalarında da desenli modeller çok kullanılıyor. Kışlık ayakkabı modelleri de desenli ve çok renkli. Taşlı, boncuklu, peluşlu, ışıklı, üzerine isim yazılı tasmalar bu kışın ve önümüzdeki yazın trendi.
DEFİLE YAPACAKLAR
Angel’da satılan giysi ve aksesuvarların tamamı Fransa ve İtalya’dan ithal. Önümüzdeki günlerde bir defile yapmayı planlıyorlar. Meltem Karadeniz, yaz kreasyonunu toplamak için, 2009 Mayıs’ında İtalya’da yapılacak olan pet moda fuarına katılacak.
Kendisinden, pek modasının şu günlerde daha detaycı olduğunu öğreniyoruz. "İnsanlar petlerinin ne giydiğine tıpkı kendi giysilerine olduğu kadar ilgi ve önem gösteriyorlar. Köpekler ve kediler sürekli ev ortamında yaşadıkları için metabolizmaları soğuğa karşı direnç kaybediyor. Bu yüzden veteriner hekimler soğuk ve yağışlı havalarda petlerin giydirilmesini tavsiye ediyor. Ama bizler için onları giydirmek çok daha fazla şey ifade ediyor. Onlar bizim dostlarımız ve yaşam arkadaşlarımız, dolayısıyla bizler nasıl bakımlı ve güzel görünmek istiyorsak onları da öyle görmek istiyoruz. Butiğimde en güzel ve en yakışıklı görünen kedi ve köpekleri yaratmaya çalışıyorum" diyor. Erkek ve dişi petler için ayrı tasarımlar hazırlanıyor. Kedi ve köpek kıyafetlerine talep her geçen gün artıyor.Deniz BİLİROĞLU
Koksidiyozis enfeksiyonları köpeklerde ishale neden oluyor
Köpek ve kedilerde en çok görülen koksidiya türleri isospora’lar. Daha ziyade 6 aylığa kadarki yavru köpeklerde enfeksiyona yol açan koksidiyalara karşı yaşın ilerlemesi ile birlikte doğal bir bağışıklık gelişebiliyor. Ancak bu köpekler hiçbir hastalık belirtisi göstermeden, bağırsaklarında koksidiya etkenlerini taşıyabiliyor ve dışkıları ile bunların kistlerini etrafa saçabiliyor. Yetişkin köpeklerde ise koksidiya enfeksiyonları başka hastalıklar altında ikincil olarak görülebilmekte veya aşırı stresli durumlarda doğrudan hastalık olarak ortaya çıkabilmekte.
Hastalık etkenlerinin bulaşması, dışkı yoluyla atılan inaktif koksidiya kistlerinin alınması ile oluyor. Bundan yaklaşık 2 hafta sonra hastalık oluşuyor. Yavrulara en sık rastlanan bulaşma yolu, annenin dışkısı. Enfeksiyon yayılınca yavrular da birbirine hastalığı bulaştırabiliyor. Bu nedenle koksidiya enfeksiyonlarının görüldüğü yavrular 2 haftalıktan daha büyüktür.
Hastalığın en önemli belirtisi ishal. İshal hastalığın seviyesine göre hafif, orta ya da şiddetli olarak seyredebilir. İlerlemiş vakalarda ishalle birlikte dışkıda kan ve mukus da görülebilir. Yine hastalığın şiddetlendiği durumlarda iştah kaybı, kusma, su kaybı ve ölüm ortaya çıkabilir. Hastalık en çok 4 - 12 haftalık yavru köpeklerde görülür.
Koksidiyozis, çoğu köpekte hafif veya orta şiddette hastalık yapar ve şiddetli vakalar genellikle çok nadir ortaya çıkar. Ancak hastalığın çok bulaşıcı olması ve yavru köpekler arasında hızla yayılması risk açısından önemli tedbirler almayı ve dikkatli olmayı kaçınılmaz kılar.
Teşhisi dışkının mikroskobik muayenesi ile son derece kolaydır. Uygun ilaçlarla tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır. İlaç tedavisi, hastalığın şiddetine göre 1-3 hafta kadar sürer.
Korunmak için köpeklerin yaşadığı ortamlarda temizlik ve hijyen kurallarına tamamen uyulması ve hasta hayvanlarla sağlıklı hayvanların ayrılması son derece önemli. Hastalığın bulaşmasında kemirgenler ve sinekler de taşıyıcı rol üstlendiklerinden bu zararlılara karşı etkili çevre koruma önlemleri almak da önemli. Kedi ve köpeklerde görülen koksidiyozis etkenleri insana bulaşmaz, insanda hastalık yapmaz.
Pako pano
2,5 - 3 aylık tuvalet eğitimli, iç-diş parazit tedavileri yapılmış pisiciklere yuva arıyoruz. İstanbul, Tel: (533) 368 42 43
Adı gibi Beyaz, 3,5 aylık erkek kedi. Köpeklerden kaçmak isterken 2 gün bir ağacın tepesinde kalmış. 3. günde kendisini zorlukla kurtardık. Veterinere götürdük, aşılarını yaptırdık. Şimdi sağlıklı, çok uysal, cana yakın, sevgi dolu beyaz bir kedi o. Onu ömür boyu sevip koruyacak, asla terk etmeyecek sıcak bir yuva arıyoruz. İstanbul, Tel: (532) 416 81 47.
İki aylık yavru kediler. Biri dişi, diğeri erkek. Onları annelerini kaybetmiş ağlarken bulduk. Dayanamayıp sahip çıktık, aşılarını yaptırdık. Şimdi de onları sevecek, sıcak bir yuva arıyoruz. İstanbul, Tel: (532) 416 81 47.
Geçtiğimiz hafta yavru bir erkek kedi bulduk. Yaklaşık 2 aylık. Çok halsiz görünüyordu, besledik. Parazit için ilaç verdik, vitamin iğnesi yaptık. Şu an gayet canlı, oyun oynuyor. İnanılmaz sevimli. Acil yuva bulmamız gerekiyor. Tel: (506) 591 80 00.
Evde büyüttüğümüz 2 aylık erkek ve kız kardeşlerin ilk aşıları yapıldı, son derece sağlıklı ve oyuncular. Acilen yuvalarını onlarla paylaşacak aileler arıyoruz. İstanbul, Tel: (216) 384 51 65.
Yazının Devamını Oku 8 Kasım 2008
Köpekler ve köpekgillerin diğer üyeleri, insanlığın tüm kültürlerinin mitlerinde, masallarında ve sanat eserlerinde yer alır. Çünkü köpek evcilleştirilen ilk hayvandır ve 10 bin yıldır insanla içli dışlıdır. Köpekler hiç zorluk çekmeden iki dünyada yaşarlar: Kendilerinkinde ve bizimkinde. Üç ayda bir yayınlanan P Dünya Sanatı Dergisi, 49. Güz sayısını "Köpek ve Sanat" konusuna ayırmış. 170 sayfalık dergide;
Kültürlerde ve İnançlarda Köpek, Yunan ve Roma Mitolojilerinde Köpek, Hıristiyan Sembolizminde Köpek, Türk Resminde Köpek, Köpekler ve Kadınları, İstanbul’un Köpekleri gibi pek çok konu başlığı var. Biz içlerinden, Şule Aksoy’un kaleme aldığı Şamanizm’den İslam’a Türkler’in Yaşamında Köpek ile Catherine Pinguet’in yazdığı Şehrin Başıboş Köpekleri isimli konuları seçtik ve derledik.
ŞAMANİZM’DEN İSLAM’A TÜRKLERİN YAŞAMINDA KÖPEK
Orta Asya eski Türk boylarında inanç düzeni Şamanizm üzerine kurulmuştu. Şaman davulunun üzerine kötü ruhların yaklaştığını Şaman’a haber verdiğine inanılan kara ve ala renkli iki köpek resmi yapılırdı. Şaman giysisi üzerine de çeşitli metallerden yapılmış süs motifleri ve hayvan figürleri konulurdu. Bu hayvan figürlerinin kullanılmasındaki amaç, Şaman’ın o hayvanların yapabileceği kötülüklerden korunmasıydı. Yine Şaman giysisi üzerinde bulunan metalden yapılmış yassı köpek figürleri ise köpeğin dost, koruyucu ve yol gösterici olmasından kaynaklanıyordu. Ayrıca Şamanizm’de köpeğin, bulunduğu toplulukta ölümü önceden hissettiğine inanılır.
Orta Asya’nın ürkütücü büyüklükteki steplerinde yaşayan Türklerin bu uçsuz bucaksız doğadaki en yakın yoldaşları olan köpeklerin, onların inanç sistemlerinde önemli ve vazgeçilmez bir figür olarak yer alması kaçınılmazdı. Şamanizm’de yer alan pek çok olgu, Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden sonra da devam etti, göçlerle Anadolu’ya kadar taşındı.
Bugün Anadolu’daki pek çok Türkmen köyünde köpek uluması kötü bir olayın habercisi olarak kabul edilir. Yine bu köylerde dokunan kilimlerde görülen, Şamanizm’den kalan koşan köpek figürü, köpeğin kötü ruhların peşinden koşup onları kaçırttığı inancının bir yansıması.
Orta Asya Türkleri’nin köpek figürü ile olan bağları dünyaya kazandırdıkları "On İki Hayvanlı Türk Takvimi"nde de karşımıza çıkıyor. On İki Hayvanlı Türk Takvimi, bir ay ve güneş takvimi. 60 yıllık devreleri ile Göktürkler’de, Uygur, Tuna Bulgar ve İtil Türkleri’nde kullanılmış. Sistemin on birinci yılı, Köpek (İt veya Barak olarak da adlandırılır) yılı.
Türklerin İslámiyet’i kabul edişinden sonra köpeğe yaklaşım, bu yeni dinin kuralları ile yavaş yavaş değişti. İslám inancına göre köpeğin av, ziraat, bekçilik, koruyuculuk gibi amaçlara hizmet etmesi için beslenmesi ve bulundurulması uygun görülür, bu sebepler dışında evde bulundurulması hoş karşılanmaz. Ancak yine de köpeğin sadık bir dost ve yoldaş olduğu hiçbir zaman yadsınmamış. Kur’an-ı Kerim’in 18. Kehf suresi 9.26. áyetlerinde "köpeğin çok sadık bir hayvan" olduğunu vurgulayan Yedi Uyurlar kıssasına yer verilmiş.
İSTANBUL’UN SOKAK KÖPEKLERİ
İstanbul’a gelen Batılı gezginler, sokaklarda gördükleri başıboş gezen köpek sürüleri karşısında duydukları şaşkınlığı ve bu şaşkınlığa genellikle eşlik eden kınamayı, yazılarında dile getirmişler. Kimileri bunları parya olarak nitelendirmiş (dokunulmayan anlamında), ayrıca köpeklerin çok sayıda olduklarından ve etrafı temizledikleri için kentlilerle iyi geçindiklerinden söz edilmiş. Köpekler, atıkları karıştırarak hayatta kalmanın yolunu buluyorlardı gerçekten. Ama kent sakinleriyle mahallelerinde yaşayan köpekler arasındaki karmaşık ve geniş ilişki ağını açıklamak için bu bağ yeterli değil. Bu ilişkiler, inançlarla da besleniyordu (bir hayvanı beslemek ya da bir hayvana su vermek, övülecek bir davranış kabul ediliyordu ve bu durum köpek için de geçerliydi), insanlar köpeklere alışıktı ve aralarında karşılıklı bir alışveriş söz konusuydu. 19. yüzyılın ikinci yarısında Doğu’yu ziyaret eden Avrupalıların bu tablo karşısında şaşkınlık duymaları da kolayca anlaşılabilir: Yaşadıkları ülkelerdeki şehirlerde başıboş dolaşan köpeklerin kökü tamamen kazınmıştı ve hayvanın köklerinin saflığı bu dönemde büyük bir kaygı konusuydu hatta bu bağlamda yeni bir sözcük üretilmişti: "Pedigree", yani safkan bir hayvanın soyağacı.
1910 yılında, İstanbul’da yaşayan tüm köpekler toplanarak, insan yerleşimi bulunmayan Sivriada’ya götürüldüler ve burada birbirlerini yiyerek peş peşe öldüler. Dönemin Belediye Başkanı, Cemil Topuzlu, otuz bin köpeğin bu şekilde ortadan kaldırıldığını yazıyor.
İstanbul’daki başıboş köpekler öldürülürken Batı’dakiyle aynı amaçlar güdülmüştü ama uygulanan yöntem daha önce ne görülmüş ne de duyulmuştu. İstanbul’daki Pasteur Enstitüsü’nin müdürü Dr. Remlinger gibi Batılılar bu uygulamaya isyan ettiler ve hatta öldürme işini mekanik bir şekle sokarak, etkili ve kárlı (!) hále getirmeyi teklif ettiler. Aslında ada konusundaki kararı yeni Türk yönetimi vermemişti. Bu fikir II. Mahmud döneminde ortaya atılmış ve Abdülaziz döneminde de tekrar gündeme gelmişti. Ama projenin uygulanması, II. Abdülhamid döneminden bir yıl sonrasına kadar ertelendi.
Kedilerde aşırı kilo kaybı
Kedilerde aşırı kilo kaybı, kendi başına bir hastalık değildir. Genellikle başka bir hastalık ya da stres altında ortaya çıkan son derece önemli bir belirtidir. Bu duruma yol açan durumlar içinde en çok karşılaşılanlar şöyle:
Akut ve kronik böbrek hastalıkları, kanser, anoreksi (iştah kaybı), ağız ve diş hastalıkları, Addison hastalığı, paraziter hastalıklar (coccidiosis, giardia, kalp kurdu vs.), şeker hastalığı, beslenmeye bağlı problemler (yetersiz, düşük kaliteli, aşırı düşük kalorili ve düzensiz beslenme), ekzokrin pankreas yetmezliği ve pankreas hastalıkları, feline enfeksiyöz anemi, feline leukemia virus, glomerulonefrit, karaciğer yağlanması, hiperkalsemi (kanda kalsiyum seviyesinin yükselmesi), hipertiroidizm, yangısal bağırsak hastalıkları, kalp büyümesi, karaciğer hastalıkları, lemfosarkoma, hamilelik ve süt emzirme dönemi, stres (eve yeni bir insan veya evcil hayvan katılması, çevresel stres faktörleri, pansiyonda kalma, yer değiştirme, seyahat, yalnız kalma ve sıkılma vs.) olarak sayılabilir. Belirtiler; iştah arttığı halde hızla kilo kaybetme (polifajik kilo kaybı) ve direkt normal kilo kaybı (iştahın azalması, aşırı aktivite, yetersiz beslenme, dehidrasyon, hamilelik, emzirme dönemi vs.) olarak ikiye ayrılır. Bunun yanı sıra kilo kaybı ile birlikte:
İştahsızlık, davranış değişikliği, aşırı susama ve su tüketimi, depresyon, aşırı idrar yapma, kusma, ishal, kötü ağız ve nefes kokusu, deri ve tüy yapısının bozulması da belirti olarak gözlenebilir.
Kilo kaybına asıl sebep olan hastalığın ve stres durumunun teşhis edilmesi için veteriner hekiminizin sizden alacağı bilgilerin yanı sıra yapacağı kapsamlı bir fiziksel muayene, kan tahlilleri, idrar tahlilleri, ultrason ve röntgen gibi görüntüleme teknikleri yeterli olur. Tedavi de bu durumun altında yatan asıl hastalığın tedavi edilmesi ile mümkündür.
1.5 aylık, erkek ve dişi rengarenk pisicikler yuvasız kalmasınlar, onların ailesi olur musunuz? İstanbul. Tel: (216) 384 51 65.
6 yaşındaki pekineese cinsi erkek köpeğimiz, 3 Kasım’da İstanbul Osmanbey Silahşör Caddesi’nde kayboldu. Görürüseniz lütfen (535) 762 26 26 no’lu telefona haber verin. Ailece perişan durumdayız.
14 Temmuz akşamı, İstanbul Kadıköy’deki Kuşdili otoparkı civarında, 2 yaşında dişi kedimiz kayboldu. Minyon ve siyah bir kedi, karnında beyaz lekeleri var. Onu bulanların veya nerede olduğunu bilenlerin haber vermesini rica ediyoruz. Tel: (216) 336 19 77.
Doğduğu gün annesinden alınıp, bir kutu içinde sokağa bırakılmıştı. Ölmek üzereyken bulundu. Büyüdü ve adını Bal koydular. Tüm aşıyarı tam, kısırlaştırıldı. Tuvalet terbiyesi var. Onu asla terk etmeyecek bir yuva arıyor. İstanbul. Tel: (216) 362 89 21.
Bir haftadır İstanbul Çengelköy’de başı boş gezen erkek golden retriever’ı 5 Kasım’da evime aldım. Sahibini arıyoruz. Murat Ece, Tel: (532) 234 99 82.
Yazının Devamını Oku 1 Kasım 2008
Sevi Kay, Amerika’da yaşayan bir Türk. Alerjik köpeği için tesadüfen yarattığı sabun, onun mesleğini değiştirdi. Grafik tasarımcısıydı, köpekler için kozmetik ürünler satan büyük bir şirketin sahibi oldu. Japonya olmak üzere tam 14 ülkede büyük ilgi görüyor. 200 çeşit ürünü var. Baltimore’deki ofis deposunda ve labaratuvarında 8 aylık kızı Ayla, köpekleri jack russel cinsi Marduk ve geçen kış ölümden kurtardığı pitbul Pitaya ile dünyanın birçok ülkesinden gelen siparişlere yetişmeye çalışıyor. Hikayesini kendi ağzından dinleyin...
Kurt köpeğim Mundo, 1996’da halı temizliği için kullandığımız bir kimyasal temizlik sabunu yüzünden alerji oldu. Tüyleri dökülüp, kilo vermeye başladı. Kaşınmaktan kulakları dahi kan içinde kalıyordu. Veterinerden aldığım şampuan, kulak temizleyicisi, kartesonlu merhem ve steroid aşıları onu daha da hasta etti. İnternete girip doğal bir çözüm yolu aradım. Evde yapılabilen merhemler ve sabun tarifleri buldum. Daha sonra bunları değişik bitkilerle denemeye başladım. Zeytinyağı, gül yaprağı ve bazı doğal bitkilerle yaptığım sabun Mundo’ya çok iyi geldi. Ben o sırada New York’ta grafik tasarım yapıyordum. Köpeğim iyileşmeye başlayınca çevremdekiler, komşularım bunun nedenini sordu. Ne kullandığımı öğrenmeye çalıştılar. Mundo’nun tüyleri parlaklaşıp, güzelleşmişti. Ben yaptığım ürünü onlara da vermeye başladım. Reçetem ağızdan ağıza dolaşıp, talep görmeye başlayınca, 1997’de, hazırladığım web sitesinde bunu anlatıp, satışını yapmaya başladım. Kalıp sabunun ardından şampuan, daha sonra da yumuşatıcı krem yaptım.
EN ÇOK ABD VE JAPONYA’DA SATILIYOR
2001’de bu iş daha fazla zamanımı alıp, daha çok ilgimi çekince grafik tasarımcısı olarak çalıştığım firmadan ayrıldım. Bu arada aromaterapi dersleri aldım ve bitki yağlarıyla çalışmaya başladım. Kök, çiçek, kabuklardan çıkarılan bu yağlar, naturel ve içinde mikroplara karşı virüs kıran, bünyeyi güçlendiren, yaraları iyileştiren birçok saf bitki yağı vardı. Bu hammaddelerin saflığını gören köpek sahipleri benim ürünlerime ilgi gösterip, kendileri için de kullanmaya başladı. Bu kez de insanlara yönelik ürünler yaptım. Kepekli saçlara şampuan, dudağa ruj, gözaltı için krem hazırladım.
Köpek ürünleri Grrrroom Dog adıyla satılıyor. Satışı en yüksek ülkeler Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya. Japonya’da 8 yıldır çalıştığımız bir dağıtıcımız var. Amerika’da birçok butik ve köpek spa’sında mallarımız satılıyor. İnternetten alışveriş yapmak isteyenler www.cybercanine.com adresini ziyaret edebilir.
Şu anda 8 aylık kızımla her gün iş hayatımı paylaşıyorum. Baltimore’de ofis, depo ve labaratuvarı olan işyerimizde, 200’e yakın ürün yapıp dünyanın her ucuna gönderiyoruz. İngiltere, Tayvan, Singapur, Japonya, İsveç, Avusturya, Almanya, Kanada, Fransa en çok satış yaptığımız ülkeler arasında. Bir ayda 400’ün üzerinde paketi bu ülkelere gönderiyoruz.
KURUYAN PATİLERE POMAD
Şu anda köpekler için 35 ürün satıyoruz. Patilerinin derisini sağlıklı tutmak için ya da derisindeki kesikleri, çizikleri gidermek için yaptığım Paw Care pomadı en çok satılan malımız.
Kuru ve hassas ciltleri olan köpekler için Wild Oatmeal (yulaf) şampuanı ve spreyi de çok satılan ürünlerden. Yulaf hem insan, hem de köpeklerde derideki alerjileri gideriyor.
Lavender Fresh’in içinde Bulgar ve Türk lavanta yağı var. Lavanta yağı, özellikle allerji, yanık, kesik, böcek ısırığı, kaşıntı ve yağlı ciltler için çok yararlı. Stres, korku ya da panik hissedenleri de rahatlatıyor.
Köpekler genelde yıkanmadan, araba gürültüsünden ve veterinere gitmekten korkuyor. Bunun için Sweet Marjoram (güvey otu) Sprey, Chamomile (papatya) Sprey ya da Lavender (lavanta) Fresh Sprey öneriyoruz.
Tüyleri kokan köpeklerde, içinde Patchouli (silhat) yağı olan Eart Bark Şampuanı çok severek kullanılıyor. Nuran ÇAKMAKÇI
Köpeklerde eklem romatizması
Özellikle küçük ırk köpeklerde, orta yaşlarda görülen romatoid artrit (eklem romatizması), bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyonu sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Normalde bağışıklık sistemi bakteri hücrelerinin duvarındaki gibi vücuda ait olmayan proteinlerle yani antijen dediğimiz maddelerle karşılaşınca reaksiyona geçerek antikor üretir. Bu antikorlar da antijenlerle birleşerek immun kompleks adını verdiğimiz yapıları oluşturur. Romatoid artrit’te vücut aşırı bağışıklık reaksiyonu vererek kendine ait vücut proteinlerini yabancı protein olarak algılar ve buna karşı antikor üretir. Bu antikorlara romatid faktör adı verilir. Antikorlar ve immun kompleksten gelen proteinler eklemlerde depolanmaya başlar bu durumlarda eklemlerde yangı oluşur ve aynı travmalarda olduğu gibi eklemlerde reaksiyon oluşur. Vücut kendisine hasar vermekte olan bu immun komplekslerden kurtulmaya çalışırken eklemlerde daha da fazla hasar oluşmaya başlar. Bu durum sürekli bir hal alıp eklem ve kıkırdak yapısı ciddi olarak hastalanır ve hasar görmeye başlar.
Eklem romatizması köpeklerde genellikle aynı anda birçok eklemde ortaya çıkar. Köpek sürekli olmamakla birlikte genellikle topallar. Hastalığın şiddetine göre topallık da şiddetli veya hafif olabilir. Bazı durumlarda hastalığın aşırı şiddetli seyretmesi köpeği yürüyemez hale getirebilir. Topallık bazen ayak değiştirebilir. Bazı vakalarda topallık aniden başlar ve bunu iştahsızlık ve ateş takip edebilir. Eklem romatizmasının önemli belirtilerinden birisi de eklemlerin katılaşmasıdır. Eklemler genellikle şiş ve ağrılıdır. Bazı köpeklerde kaslarda zayıflama, lenf yumrularında büyüme, böbrek hastalığı, bademcik iltihabı ve pnömoni de görülebilir.
Hastalığın şiddetine ve oluşturduğu tahribata göre birçok tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Özellikle bağışıklık sistemine yönelik ilaçlar, antienflamatuar ilaçlar ve eklem içine uygulanan tedaviler bunlar içinde sayılabilir. Ancak romatoid artrit’in tamamen iyileşmesine yönelik bir tedavi henüz mevcut değil. Uygulanan tedavilerin başlangıcında köpeğin az hareket ettirilmesi ve dinlendirilmesi gerekir. Tedaviye olumlu sonuç alındıkça ve eklemler rahatladıkça egzersizler de başlatılarak tedavi desteklenir. Kilo kontrolü ve şişmanlığa izin verilmemesi hastalığın kontrol altında tutulmasında önemli rol oynar. Hastalık nedeniyle hareketleri kısıtlanan köpeğin aşırı kilo alması kolaylaşır. Bu da obezite ile ilgili problemlerin yanı sıra aşırı kilonun eklemlerde yol açacağı baskı sonucunda hastalığın şiddetlenmesine ve/veya iyileşme sürecinin aksamasına neden olabilir.
Pako pano
Birbirinden güzel, sevgi delisi tekirlere yuva aranıyor. İç - dış parazit tedavileri yapıldı.Tuvalet alışkanlıkları var. Onları hayatları boyunca terk etmeyecek, sevgi ile bakabileceklerinden emin olan hayvanseverler arıyoruz. Tel: (216) 362 89 21.
İkisi de yuvalarında çok mutluydu. Ancak eşler boşanmaya karar verince, onlar da kapı dışarı edildiler. Sevgi delisi, tüm aşıları yapılmış, kısırlaştırılmış 6 aylık oğullarımıza yeni ve kalıcı yuva arıyoruz. Tel: (533) 368 42 43.
Annesiz büyüttüğümüz 1.5 aylık minik Zoro ve kardeşleri çok oyuncu, akıllı ve sağlıklı. Kum terbiyeleri var ve evde büyüdüler.
Acilen sevgi ile bakılacakları yuvalar arıyoruz. Tel: (216) 384 51 65.
2 aylık, annesiz büyütülen 5 kardeşe sevgiyle bakılacakları yuvalar arıyorum. Tel: (216) 384 51 65.
Yazının Devamını Oku 25 Ekim 2008
Geçen hafta Bodrum’da sörf yaparken, ölü bir yunus bulunca gündeme geldi Cindy. Hayır o, güneye yerleşmiş yabancılardan değil, bir İspanyol cocker. Sekiz yaşında ve bebekliğinden beri sörf, su kayağı yapıyor. Evli ve üç çocuk babası Cengiz Mandalinci (70), Almanya’da yaklaşık 35 yıl yeminli tercümanlık yaptıktan sonra Bodrum’a, memleketi Turgutreis’e döndü. Burada kaptanlık yapmaya başladı.
Birgün bir arkadaşı, 6 aylık İspanyol cocker cinsi bir köpek getirdi Mandalinci’ye. Köpeği yanına aldı ve adını 4 metrelik teknesinden esinlenerek Cindy koydu. Her günü denizde geçen kaptanın ilk işi köpeğini de denize sokmak oldu. Birlikte yüzdüler. Bir ay sonra ise Cindy iyi bir su kayakçısı olup çıkmıştı: "Cindy aynı zamanda iyi bir sörfçü. Günde 3-4 saat su kayağı veya sörf yapmadan duramıyor. Yaz kış, hava güzel olduğunda eşim Emine ve kızım Pelin’le birlikte denize açılıp Cindy’e su kayağı yaptırıyoruz. Cindy’i görenler şaşkınlığını gizleyemiyor" diye anlatıyor.
Cindy bugün sekiz yaşında ve dünya çapında şöhret sahibi. Onu Turgutreis açıklarında, üzerinde can yeleği, gözünde güneş gözlükleriyle su kayağı şovu yaparken görenler sadece turistler değil. Cindy, BBC ve CNN International dahil olmak üzere birçok dünya televizyonu ve uluslararası medyaya haber oldu. Sahibi Mandalinci "Cindy benim dördüncü evladım. Geçtiğimiz günlerde su kayağı yaptığını gören Amerikalı bir çift 100 bin dolar ödedi, yine vermedim. O gerçek bir insan ve hayvan sevgisiyle dolu" diyor. Çünkü Cindy, denizde sadece gösteri yapmıyor, bugüne kadar pek çok hayvanı sudan kurtarmış.
Saatte 12 mil hızla giden teknenin çektiği su kayağı üzerinde büyük bir ustalıkla durmayı başaran Cindy, hakikaten görülmeye değer.
Yaşar ANTER / BODRUM (Muğla) (DHA)
Kuşlarda tüy değiştirme dönemiTüy değiştirme, kuşların hayatında son derece önemli ve hayati bir fiziksel durum. Bu dönemlerde kafes kuşları daha özenli bir bakım ve beslenmeye ihtiyaç duyabilir.
Çevre koşullarının son derece etki sahibi olduğu bu dönemde, kuşların beslenme ihtiyaçları, hormon sistemleri, dolaşım sistemleri, deri ve tüy yapılarında değişiklikler meydana gelir. Tabiatta yaşayan kuşlar çevresel olarak ısı, nem, gün ışığı düzeyi ve yeterli beslenme imkanları ile birlikte tüy değiştirme için de uygun koşulları elde etmiş olurlar. Genellikle bahar aylarında meydana gelen tüy değiştirme dönemi, birçok kuş türünde genellikle çiftleşme periyodunun hemen arkasından ortaya çıkar. Papağan türü kuşlar çoğunlukla kısmi olarak tüy değiştirirler ve periyodik olarak belli sayıda tüylerini yenilerler.
Tüy değiştirme dönemindeki kuşlarda çevre ısısına, dinlenme süresine ve özellikle sağlıkla ve kuşun güvenliği ile ilgili risklerin azaltılmasına çok dikkat edilmesi gerekir. Eski tüyler bir anda tamamen dökülmese de genellikle eski tüylerin yerine çıkan tüyler gelişene kadar, kuşun üşümemesi için bulunduğu odanın sıcak olmasına ve ısının düşmemesine dikkat etmek gerekir.
Kuşun bu dönemde yeterince dinlenebilmesi için 8-12 saat kadar uykuya ve karanlık ortama ihtiyacı vardır.
Tüy değiştirme dönemlerini tabiattaki kuşlar genellikle sessiz ve daha hareketsiz bir şekilde saklanarak geçirirler. Bunun nedeni eksilen tüyleri nedeniyle uçma yeteneklerinin azalmasıdır. Bu durumda diğer hayvanların saldırısına daha açık bir hale gelirler. Aynı zamanda enerjilerinin çoğu, yeni tüylerin gelişimine harcandığı için de daha güçsüz olurlar.
Kafes kuşları da içgüdüsel olarak yabani ortamdakiler gibi bu tarz bir strese girebilir. Bazı kuşlarda bu dönemde tüy yolma, hırçınlık yapma gibi strese bağlı davranış problemleri açığa çıkabilir. Bu nedenle, kuşa emniyetli, sessiz ve huzurlu bir ortam hazırlanması gerekir. Böylece kuş kendisini daha az kaygı ve korku içinde hissedecektir.
Tüy değiştirme döneminin başlamasıyla ve yeni çıkan tüylerle birlikte, kuşların kendilerini temizleme, tüylerine bakım yapma süreleri ve frekansları artar. Böylece yeni tüylerin açılmasına ve uzayarak gelişmesine yardımcı olurlar. Bu dönemde kafesin dibinde kepek gibi döküntüler görmek olasıdır. Kuşlar yeni çıkan tüylerin etrafındaki keratin kılıfı gagaları ile soyarak tüylerini açığa çıkarırlar. Bu koparıp çıkardıklar keratin kılıflar kafes dibinde saç kepeği gibi bir görüntü oluşturabilir. Bu, normal bir süreçtir. Deride kuruma ve kaşıntı ile karıştırılmamalı.
Tüy değiştirme döneminde dengeli ve yeterli beslenme hayati önem taşır. Özellikle vitamin ve mineral eksiklikleri, beslenme hastalıkları açısından kuşlar bu dönemde çok daha duyarlı olur. Yüksek kaliteli ve dengeli hazır yemlerin yanı sıra uygun miktarlarda yumurta ilavesi, kaliteli protein gereksinimlerini gidermelerine yardımcı olur.
Pako pano
Cano ve Şeker, 2 aylık, biri erkek diğeri dişi yavru kediler. Anneleri tarafından terkedilmişler. Aşılarını yaptırdık. Su ve yemek verdik. Şimdi çok sağlıklı, zeytin gözlü, hayat dolu iki kedi oldular. Onlara sıcak bir yuva ve sevgisini verecek birini arıyoruz. Tel: (532) 426 15 60, İstanbul.
Nazlı kız, üçüncü kez evsiz kaldı. Onu artık ölene kadar sokağa bırakmayacak yeni bir yuva arıyoruz. Yaklaşık 9-10 aylık. Aşıları tamam, kurt kırması, çok güzel ve akıllı bir köpek. Gülay Yoleri Tel: (532) 665 61 04
Bu güzel çocuk barınakta yaşıyor. Belki sayenizde şans yüzüne güler. Nesrin Ekşi, Tel: (536) 443 77 64.
Yaklaşık 1 ay önce sokakta buldum onu. Ayakta durmakta zorlanıyor, sallanarak yürüyordu. Eve alıp belki iyileştirebilirim diye düşündüm. Veteriner iç kulağa baktı, temiz çıktı. İç / dış parazit aşı ve damlası, B12 vitamin iğnesi yaptı. Çok tatlı ve oyuncu bir kedi. Hele uyurkenki halleri insanı deli ediyor, çok tatlı, çok seveceksiniz... Şu an 6-7 aylık, erkek. 1 yaşına gelince barınakta ücretsiz kısırlaştırabiliriz, Bakırköy Barınağı’ndan söz aldım. Hatta bu civardaysanız iç-dış parazit aşılarını da ücretsiz yapacaklar.
Burcu K., brc@infobil.net. Tel: (535) 586 65 24, İstanbul.
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2008
Çiğdem Tunç, 1980’lerde Mehmet Ali Erbil ile iyi bir ikili oluşturarak tanındı. Ardından uzun yıllar sunuculuk ve oyunculuk yaptı. Şimdi Kanal T’de hafta içi her gün "Çay ve Sempati" isimli yeni bir programa başladı. Kendisi aynı zamanda tam bir hayvansever. Özellikle kedilere bayılıyor. Evinde beşi erkek, yedisi dişi 12 kedisi var. 12 kedi fazla diyenlere bir de bilgi verelim; Çiğdem Tunç 13’üncüyü arıyor.
Boncuk, Akide, Fındık, Fıstık, Tekir, Birman (isim babası onu Birmanya kaplanına benzeten veterineri), Reçel, Biber, Karamela, Karlita, Yumak, Mina. Bunlar, Çiğdem Tunç’un evinde beslediği 12 kedinin isimleri. En büyüğü 13 yaşında, en küçüğü Yumak 29 Ekim’de bir yaşına basacak. Kedilerin yedisi dişi. Dişiler fazla oldukları gibi Çiğdem Tunç’un söylediğine göre erkeklere göre daha edepsiz ve yaramaz.
Çiğdem Tunç, kendini bildi bileli hep bir kedi sahibi oldu. Tabii 12 kedi sahibi olmak gibi bir hayali yoktu. İlk kedisi uzun yıllar onunla yaşayan şişman, beyaz bir Ankara kedisi olan Milo’ydu. 16 yaşında öldü. Milo’nun acısıyla eve kedi toplamaya başladı Tunç. Kısa bir süre öncesine kadar kedilerinin sayısı beşti. Bunlardan sadece biri pet shop’tan alınmıştı: Golden chinchilla cinsi Karamel. Ama bahçede yaşayan dişi kedi Boncuk, daire kapısına yavrulayınca işler değişti. Beş yavruyu sokakta bırakmaya gönlü razı olmadı, onları da eve aldı.
ONLARIN ÜÇ VETERİNERİ VAR BENİM HÁLÁ BİR DOKTORUM YOKKedilere evde üç kişi bakıyor; kendisi, annesi ve yardımcısı. Gece olunca yarısı annesiyle, yarısı kendisiyle birlikte uyuyor. Hastalandıkları zaman ilgilenen üç veterinerleri var. Tunç birini bulamazsa diğerini aradığını söyleyerek ekliyor: "Bana sorsanız daha bir doktorum bile yok." Veteriner kedilerin korkulu rüyası. Eve her geleni veteriner sanıyorlar. Gerçekten veteriner geldiğinde hissedip, saklanıyorlar.
Peki 12 kediyle bir apartman dairesinde yaşamak zor ve kimi zaman yorucu olmuyor mu? Çiğdem Tunç, onlarla yaşamaktan çok memnun olduğunu söylüyor: "Kediler benim için çok büyük bir terapi ve sevgi kaynağı. Ne kadar iyi ettim 12 kedim var demiyorum tabii ama onlara sahip çıktığım için doğru olanı yaptığıma inanıyorum. Bebek kedilere iyi bakacak birileri çıkarsa verebilirim ama önce onu sahiplenecek olanları iyi tanımam lazım ki gözüm arkada kalmasın."
Buna karşılık pek uslanmış da gözükmüyor. Aklı hálá beyaz bir kedide. "Her eve bir beyaz kedi lazım" diyor. Bir buçuk iki aylık, dişi Ankara veya chinchilla cinsi kedi arıyor. Adını bile şimdiden belli: Bir Meksika dizinden ilham aldığı Rosalinda.
REÇEL EVDE PARTİ VERİYOR, YUMAK PERDELERİ SÖKÜYORTunç’un dert yandığı tek şey kedilerin yaramazlıkları. Hepsi evin içinde yaşıyor. Bir tek Biber arada dışarı çıkıyor. Reçel, odaların kapılarını açabiliyor. Böylece gecenin bir yarısı Tunç’un odasına girip, diğer kedileri de yanına alıp ortalıkta koşturmaya başlıyor. Tunç, gülerek "Reçel evde parti veriyor" diyor. Kilimleri top yapıyorlar, masaların üstündekileri yere atıyorlar. Yumak daha birkaç gün evvel salondaki perdelerden birini söküp aşağı indirmiş. Tunç, bazen gözünün döndüğünü söylüyor: "En delirdiğim anda yüksek tondan bağırıyorum. Zaten hepsi kabahatini biliyor. Hemen kaçıyor."
Elbette böyle yaramaz kedilerle yaşayınca bazı düzenlemeler yapmak gerekiyor. "Kütüphanenin üzerinde bugüne kadar aldığım plaketler durur. Bunların yarısı kırık. Çünkü sürekli yere düşürüyorlar. Ben de kalanları kurtarmak için Japon yapıştırıcısıyla kütüphane rafına yapıştırdım".
Kedi ve köpeklerde besin desteği kullanımıKarnitin (L-Carnitine), amino asit yapısında bir besin katkısı. İnsan beslenmesinde olduğu gibi kedi ve köpek beslenmesinde de son derece popüler ve yaygın olarak kullanılıyor. İlk kez, köpeklerde kalp büyümesine bağlı hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlandı. Kedilerde de tedavi amacıyla karaciğer yağlanmasında kullanılıyor. Karnitinin vücuttaki en önemli fonksiyonu, yağ asitlerinin hücre içinde enerjiye dönüştürülmesi ile ilgili aldığı görev. Vücuttaki yağlar enerjiye dönüşürken, kaslar korunup toplam vücut yağ oranının düşmesine karnitin yardımcı oluyor. Bu yüzden kandaki kolesterol ve lipid düzeylerinin düşmesini de sağlıyor. Normalde belli bir miktar vücutta da üretilen karnitinin eksikliğinde, yağ depolanmasındaki artışa bağlı sağlık sorunları ve kalp hastalıkları görülüyor.
Normalde karnitin et ve süt ürünlerinde bulunuyor. Beslenmeye bağlı eksikliği nadir görülüyor. Uzun süreli açlıklar ve aşırı yetersiz protein alma durumlarında ortaya çıkabiliyor. Bunun yanı sıra genetik hastalıklar da karnitin eksikliğine yol açabiliyor.
Karnitin; L-karnitin (levokarnitin) ve D-karnitin (dekstrokarnitin) olarak iki formda bulunuyor. Vücutta kullanılabilen tipi L-karnitin. Kedi ve köpeklerin beslenmesinde, kalp hastalıkları ve kilo vermeye yönelik hazırlanmış köpek mamalarında yaygın kullanılıyor.
Ubikuinon olarak da bilinen ko-enzim Q10 ise, hücresel düzeyde enerji üretiminde görev yapan bir esansiyel madde. Doğrudan enerji üretiminde rol aldığı gibi, dolaylı olarak hücrelerin enerji oluşturmak üzere yararlandığı enzimlerin üretimine de yardımcı oluyor. Aynı zamanda antioksidan. İnsanlarda ilk olarak 1950 sonlarında kalp ve kas hastalıklarının tedavisinde ve konjestif kalp hastalığı tedavilerinde belirtileri azaltmak için kullanıldı. Günümüzde yaygın bir besin ilavesi ve yaşlanma geciktiricisi. Kedi ve köpeklerle ilgili araştırmalar ise devam ediyor.
Özellikle yaşlılıkta, kalp, karaciğer ve böbreklerdeki ko-enzim Q10 seviyesi düşüyor. Böylece enerji eksikliği ve vücuttaki serbest radikallerin artışına bağlı problemler ortaya çıkıyor. Bu da özellikle kalp hastalıkları riskini arttırıyor.
Özellikle yaşlı kedi ve köpeklerde ko-enzim Q10’in enerji düzeyini yükseltip hayvanın hareketliliğini ve egzersiz toleransını arttırmak, yaşlılığa bağlı problemleri azaltmak mümkün.
Gerek L-karnitin gerekse ko-enzim Q10, kedi ve köpeklerde yaşlılık ile ilgili problemlerin azaltılması ve yaşlanmanın geciktirilmesinde, bazı kalp hastalıklarının tedavisinde ve bunun yanı sıra da vücuttaki yağ oranının yüksekliğine bağlı obezite ve karaciğer yağlanması gibi sağlık sorunlarının düzeltilmesinde besin ilaveleri olarak güncelliğini koruyor.
Pako pano
Zalimce kuyruğu kopartılan vefakar anne kedinin isteğidir: Lütfen bebeklerim benim gibi sokaklarda kalmasın, sokaklarda yaşam çok zor. Parazit tedavileri yapıldı, tuvalet alışkanlıkları var. Onlara bir yuva verir misiniz? Tel: (216) 362 89 21.
Adı Maskara, erkek, rengi simsiyah, 1 yaşında. İstanbul Taksim’de bir evin çatısında doğdu. 5 kardeşi çeşitli rahatsızlıklardan dolayı 1 aylıkken öldü. Maskara ise binaların arka bahçelerine girip hayata tutunmaya çalışırken bir kömürlüğe düştü. 2 gün aç ve susuz kalmışken son anda fark edildi ve kurtarıldı. O kadar küçüktü ki, bir süre evde, bir süre bir klinikte misafir edildi. Bir genç hanım onu sahiplendi ama hevesi geçince 3 ay sonra geri verdi. Böylece 1 yaşında oldu. Aylardır yuvası, klinikteki bu küçük kafes. Çok cana yakın, sevgi dolu, sağlıklı, pırıl pırıl bir kedi. Onu gerçekten sevecek bir aileye çok acil ihtiyacı var. Maskara’nın şansı olmak isterseniz, lütfen bizi arayın. Tel: (532) 416 81 47.
Bu yavrucuk 3 senedir evimizde kalıyor. Babamın hastalığı nedeniyle evde bakmamız doktor tarafından yasaklandı. O yüzden çok acil ona bakacak bir yer arıyoruz. İstanbul, İçerenköy. Tel: (532) 706 21 01, (535) 896 53 89.
Yazının Devamını Oku 11 Ekim 2008
Tam bir Yorkshire tutkunu olan Selmin Akdağ, bu cins bir köpek almadan önce bilmesi gerekenleri öğrenebileceği bir adres bulamayınca, en azından başkalarına yardımcı olabilmek için iki yıl önce bir internet sitesi kurdu. Beş yıldır bu ırk üzerine yaptığı araştırmaların ve yedi tane Yorkshire terrier beslemenin verdiği tecrübenin ardından, bu yıl da "Yorkshire Terrier Bilgi Rehberi" isimli bir kitap çıkardı.
Selmin Akdağ, 2005 yılında, kendisine göre hayatının en doğru kararlarından birini verip bir Yorkshire terrier aldı. Almadan önce, aklındaki soruların cevaplarını bulabilmek amacıyla pek çok kaynak araştırdıysa da detaylı ve güvenilir bilgilere ulaşamadı. Bu minyatür köpek cinsi hakkındaki araştırmalarını artırdı. Bu ırkın yurtdışındaki platformlarını, farklı ülkelerdeki ciddi ve tecrübeli üreticilerini buldu. Fikirlerini ve yardımlarını aldı. Hala da yeni bilgiler edinmeye devam ediyor. Bu bilgilerin bir bölümünü, internet üzerinde açtığı forum sitesinde başka insanlarla paylaşıyor.
2006’da kurulan Yorkshire Türkiye’nin amacı, Türkiye’de bu ırktan köpek besleyen ve sevenleri bir çatı altında toplamak, bilgilendirmek. Açılışından bu yana ayda ortalama 75 üye katılıyor aralarına.
Üyeleri kaynaştırmak, bir araya getirmek amacıyla bugüne kadar pek çok organizasyon yaptılar. Geçen yıl, Yorkshire Terrier’nizi En Güzel Siz İfade Edin Bize Anlatın başlıklı kompozisyon yarışması düzenlendi. I. Yorkshire Türkiye Festivali, Ankara Buluşması, Yaza Veda Kokteyli gibi aktiviteler yapıldı. Bu sene ise II. Yorkshire Türkiye Festivali ile II. Yaza Veda Kokteyli’ni gerçekleştirdiler. Türkiye’de bir ilke imza atılıp Yorkshire Terrier Defilesi bile yapıldı.
www.yorkshireturkiye.com adresi ile başlayan yolculuk, 145 sayfalık Yorkshire Terrier Bilgi Rehberi ile devam ediyor. Kitapta, bir yorki (Yorkshire terrier’in kısaltması) almayı düşündüğünüz andan itibaren ve birlikteliğiniz boyunca, ırkla ilgili bakım, beslenme, sağlık ve eğitim konularında ihtiyacınız olabilecek tüm bilgiler, detayları ve resimli açıklamaları ile var.
APARTMAN İÇİN İDEAL HAYAT ARKADAŞI
Selmin Akdağ’a göre Yorkshire terrier, apartman hayatı için ideal bir seçenek. Evde oldukça aktif. Soğuğa karşı hassas. Yalnız kalmaya pek alışkın değil. Buna karşılık çantasına koyup her yere götürebileceğiniz ve gittiğiniz ortamda asla size sorun yaratmayacak ender bir ırk. Kemirme ve ısırma huyu yok. Akdağ, "Bu ırk çok iyi bir hayat arkadaşıdır. Oyuncu, hareketli, sportif, diğer köpekleri geride bırakacak kadar iyi bir yüzücü, avcıdır. Ancak 24 saat sahibinden ilgi bekler. Bu yüzden Yorkshire sahipleri köpeklerine mutlak bir sevecenlikle yaklaşmalı. Fakat sevecenliğinizin yanında sertliğinizi muhafaza etmelisiniz. Aksi takdirde bunu çok güzel kullanacağından emin olabilirsiniz. Ona kesin kuralları olan bir sahip gerekir" diyor. Şımartılan Yorki’ler isyankar, vurdum duymaz ve umursamaz olabiliyor.
DEZAVANTAJLARI
Baskın karakteri
Yanlış eğitilirlerse çok havlaması
Her şeye burnunu sokması
Çok hassas bünyeli oluşu
Kıskanç yapıda ve sahibine fazla bağımlı olması
Sahibi tarafından korunduğunu düşünerek, boyunun küçüklüğüne bakmadan, diğer köpeklerle ölümüne yol açacak kavgalara girebilmesi
Dişlerinin özel ilgi istemesi
Yalnız kalmayı sevmemesi
Tuvalet eğitiminin uzun sürmesi
Bebekli ailelere uygun olmaması (minik, hareketli ve yere yakın Yorkshire terrier’in peluş oyuncak görüntüsü, emekleyen bebeklerin ilgi odağı olacaktır. Bu ikili sürekli gözetim altında tutulmalıdır)
Yere yakın olduklarından zehirlenme yüzdelerinin yüksek olması
Hareketliliği
AVANTAJLARI
Gittiğiniz her yere götürebilmeniz
Küçük ve şirin olması
Akıllı, sevecen ve neşeli olması
Her ortama kolayca uyum sağlaması
Bakışlarındaki derinlik
İyi bir aile hayvanı olmasının yanında mükemmel bir can yoldaşı olması
Ağırlığı beş kiloyu geçmediğinden toplu ve hava taşıma araçlarında yanınızda seyahat edebilmesi
Yolculuk sürecinde sorun çıkartmaması
Az mama yediğinden maddi olarak bu konuda problem yaratmaması
Evde tuvalet eğitimi verildiğinde her gün sokakta gezdirme zorunluluğunun olmaması
Bakımının büyük köpeklere göre çok daha kolay olması
Kafes eğitimine kolayca adapte olması
Sağlıklı beslendiğinde ve bakımı yapıldığında yaşam süresinin büyük köpeklerden uzun olması
Koşmak ve oynamak kadar kucağınızda oturmaktan da zevk alması, canayakınlığı ve sadakati
Bir köpeğin dostluğunu isteyen yaşını almış kişilere kolayca uyum sağlaması
Tüy dökmemesi Deniz BİLİROĞLU
Köpeğiniz ishal olursa
Yavru ve yetişkin köpeklerde bir çok bakteri ve virüs türü ishal ile seyreden bağırsak hastalıklarına sebep olabiliyor. Bunların en yaygın olanları; parvovirüs, coronavirüs, rotavirüs, salmonella, gençlik hastalığı virüsü (distemper virüs). Bazıları sadece bağırsakta hastalık oluştururken, bir çoğu vücudun diğer organlarında da hastalık yapabiliyor.
İshal, bağırsak hastalıklarının en çok görülen belirtisi. Genellikle virüs enfeksiyonlarında, her zaman olmamakla birlikte vücut ısısında yükselme de ishalle beraber görülebilir. Dışkıda belirgin bir koku değişikliği fark edilebilir. Eğer enfeksiyon etkenleri bağırsak duvarında önemli düzeyde tahriş ve tahribata da yol açtıysa, dışkıda kan da görülebilir. Eğer bu tarz hasarlar bağırsağın ilk kısımlarında ise dışkıda bulunan kan son kısma gelene kadar sindirilir ve dışkının renginin siyaha yakın koyu renk olmasına sebep olur. Kanamalar son kısımlara yakınsa dışkıda doğrudan kırmızı bir renk ve kan görmek mümkündür.
Bağırsak enfeksiyonları köpeklerde son derece önemli ve ciddiye alınması gereken rahatsızlıklar. İyileşme, günler ve bazen de haftalarca sürebilir. Özellikle 6 ay ve daha altındaki yavru köpeklerde ishalle seyreden bağırsak enfeksiyonları ölümle dahi sonuçlanabilir. Yaşlı köpeklerde de aynı şekilde daha ciddi seyreder ve ölüme yol açabilir.
İshale yol açan bağırsak enfeksiyonu etkenleri genellikle son derece bulaşıcıdır. Çevredeki ve aynı evdeki diğer köpekleri de hasta edebilir.
Tedavi, hastalığın etkenine göre farklılık gösterebilir. Çok hafif seyreden ishaller, birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşebilir. Ancak orta düzeyde ve şiddetli olanlar hem hastalığa karşı hem de ishali durdurmaya yönelik tedavilere ihtiyaç duyar. Sıvı ve besin kayıplarının giderilmesine yönelik tedaviler son derece büyük önem taşır. Hastalık etkeni ve hastalığın şiddetinin yanı sıra köpeğin yaşı da uygulanacak tedaviyi etkileyen faktörlerden birisi. Hastalık tamamen iyileşene kadar, bağırsak enfeksiyonu ve ishal olan köpekler yakından takip edilmeli.
HAYVAN HAKLARI HAFTASI GÜZELLİK YARIŞMASIYLA KUTLANACAK
Dünya Hayvan Hakları Haftası, Ankara’da büyük bir şenlikle kutlanacak. Pazar günü (12 Ekim) saat 11:00’de Çankaya Belediyesi Ahlatlıbel Tesisleri’nde gerçekleşecek 5. Geleneksel Hayvan Hakları Şenliği’nde, çeşitli eğlencelerin yanı sıra kedi ve köpekler en güzel olmak için yarışacak. Eğitimli köpeklerin gösterilerini sergileyeceği şenlikte, hayvan dostları klasik müzik dinletisi eşliğinde kedi veya köpekleriyle birlikte vakit geçirecek.
Pako pano
Annesiz büyüttüğümüz 2 aylık rengarenk, erkek ve dişi bebekler havalar soğumadan sıcak yuvalarını arıyorlar. İç ve dış parazit tedavileri ve aşıları yapıldı. Son derece sağlıklı ve oyuncular. Onlarla yuvasını paylaşacak aileler arıyoruz. İstanbul, tel: (543) 254 65 77.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2008
Evcil hayvanların çocukların gelişimi üzerindeki olumlu etkileri araştırmalarla desteklenen bir gerçek. Ancak 5 yaşındaki Bengisu Uzel için köpeği Paşa’nın, diğer çocuklara kıyasla çok daha hayati bir önemi var. Özel eğitimli golden retriever sayesinde, serebral palsi hastası Bengisu kaslarını daha rahat kullanabiliyor, köpeğinin üzerinde saatlerce uyuyor.
Bengisu, bundan beş yıl önce doktor Orhan Uzer ile güzellik uzmanı eşi Semra Uzel’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Aslında bir ikizi vardı ama kardeşi 5,5 aylıkken anne karnında öldü. Doktorlar Bengisu’nun tamamen sağlıklı olduğunu söyledi ailesine ve 7 aylıkken dünyaya geldi. Erken doğduğu için kuvöze kondu. Doktorlar hálá tamamen sağlıklı bir bebek olduğunu söylüyorlardı.
Anne karnındayken, beynindeki bir noktada gelişimin durduğu ancak 3 aylıkken anlaşıldı. Bengisu serabral palsi (CP) hastasıydı ve tedavisi yoktu.
DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ
Acı gerçekle başbaşa kalan çift psikiyatrik yardım almaya başladı. Gittikleri psikiyatr, Bengisu’ya bir kardeş yapmalarını ya da bir evcil hayvan almalarını tavsiye etti. İkinci çocuklarının da hasta doğmasından korkan Uzel çifti, ilk öneriyi hemen reddetti. Daha önce evlerinde hiç hayvan beslememişlerdi. Bundan da vazgeçtiler.
Yazının Devamını Oku 27 Eylül 2008
İsviçre’de faaliyet gösteren ve hem insanlara hem de hayvanlara bakan özel bir klinik, hayvan tedavisinde yenilikçi yöntemler kullanıyor. Klasik tıp ile alternatif tıbbı birleştirerek yeni metotlar geliştirmişler.
Elektromanyetik dalgalardan strese giren, negatif enerji yüzünden dengesi bozulan, hastalanan hayvanları, yenilikçi yöntemlerle tedavi ediyorlar. Hastalara geceleri klasik müzik dinletiliyor. Müşterileri arasında atlar da var, Japon balığı da, kaplumbağa da. Emirates Havayolları’nın dergisi Open Skies, son sayısında bu ilginç kliniğe yer vermiş.
Health Balance, İsviçre’nin Sankt Gallan kantonuna bağlı Uzwil’de faaliyet gösteren lüks bir klinik. İlginç tarafı, hastaları arasında hem insanların hem de hayvanların bulunması. Tedavide klasik tıp ile alternatif yöntemleri birleştiriyorlar. Peki nedir bu alternatif yöntemler?
Örneğin, kısa süre önce yüzemeyecek durumda getirilen bir Japon balığının, manyetik alan zehirlenmesinden mustarip olduğu anlaşılmış. Tedavisinde de, yine Health Balance’ın icadı olan Optimizer 25 adlı bir cihaz kullanılmış. Bu cihaz çalıştırıldığında, balığa çevreden ulaşan tüm elektromanyetik dalgalar bertaraf ediliyor ve balık da bir süre sonra sağlığına kavuşup normal yüzmeye başlıyor. Calminizer adlı bir başka cihaz, aynı sonucu insanlar, kediler ve köpeklerde de almanızı sağlıyor.
Klinik, tedavinin yanı sıra, insanla hayvan arasında bozulan ilişkinin yeniden sağlanmasına da yardımcı oluyor. Yani bir kediniz veya köpeğiniz varsa ve onunla iletişim kurmakta, anlaşmakta güçlük çekiyorsanız Health Balance’dan yardım alabiliyorsunuz.
Yazının Devamını Oku