Bugün ayrıca ilişkilerinizi tazeleme günü olsun. Özellikle evli çiftler için.
Daha önce dünyanın en ünlü evlilik terapisti Prof. John Gottman’ın araştırmalarından bahsetmiştim.
( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13877747.asp?yazarid=313&gid=61 )
John Gottman, 3 dakikalık diyalogu analiz ederek, bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağını % 90 doğruluk ile tahmin edebiliyor.
Gottman, bu araştırmalarla ilişkilere dair birçok yanılgıyı keşfediyor. Ayrıca, mutlu çiftleri, mutsuz çiftlerden ayıran özellikleri de tespit ediyor. İşte bu özellikler ve ilişkiye dair yanılgılar.
Yanılgı 1: Mutlu çiftler daha az kavga eder
Sanırım en büyük yanılgı bu. Mutlu ve mutsuz çiftler arasında kavga etme sıklığı, süresi ve konuları arasında hiçbir fark yok.
Mutlu çiftler de mutsuz çiftler kadar kavga ediyor.
Maalesef bu doğru değil. Mutluluk, mutlu anların toplamı değil.
Tam tersi, mutluluk, zorlukların ve acılı anların toplamı.
ZEVK VE MUTLULUK
Ekonomi dalında Nobel ödülü almış tek psikolog olan Daniel Kahneman bu konuda bir araştırma yapıyor. İnsanlara
Yale İlahiyat Fakültesinden kovulan John Humphrey Noye, 1830’larda insanlık tarihinin en büyük doğal deneylerinden bir tanesini yapıyor.
Her şeyin paylaşılması gerektiğine inanan John, New York’da Oneida bölgesinde 300 kişiden oluşan Oneida Cemaatini kuruyor. Ama bu cemaatin sıradışı kuralları var.
KOMPLEKS EVLİLİK
Bir tanesi de ‘kompleks evlilik’ kuralı.
Çünkü ödül iç motivasyonu öldürür.
Ama ödülün başka bir zararı da var. Stresi artırarak performansı düşürüyor.
ARAŞTIRMA
Carnegie Mellon Üniversitesi profesörü George Loewenstein bu görüşü ispatlamak için bir araştırma yapıyor.
Asıl yetenek müzik yeteneği gibi yeteneklerdir. O da doğuştan gelir.
Gerçekten öyle mi?
ARAŞTIRMA
Oxford Araştırma Merkezinin başkanı John Sloboda 90’larda büyük çaplı bir araştırma yapıyor.
Amacı mükemmel derecede bir enstrüman çalan müzisyenleri farklı kılan etkenleri anlamak.
Farklılık, gerçekten doğuştan gelen bir yeteneğe mi bağlı?
Bunun için 257 tane müzisyen buluyor.
Bu müzisyenleri ne kadar iyi olduklarına göre 5 gruba ayırıyor. 1. grup en iyi çalan, 5. grup ise nispeten en kötü çalan grup.
Yeteneğin doğuştan değil, öğrenilebileceğini savunuyor. Bunu ispatlamak için çok ilginç bir yol seçiyor.
Şöyle bir ilan yayımlıyor.
“ Yetenek doğuştan gelmez, öğrenilir. Bunu ispatlamak için benimle evlenecek bir kadın arıyorum. Evleneceğiz ve çocuklarımıza küçük yaştan başlayarak satranç öğreteceğiz. Onları dünyanın en iyi satranç oyuncuları yapacağız. Buna hazırsanız, benimle evlenin.”
Klara adlı bir öğretmen, Polgar ile evlenmeyi kabul ediyor.
Ve deney başlıyor.
İLK ÇOCUK
Polgar bu deney için satrancı seçiyor çünkü kendisinin satrançta bir uzmanlığı yok. Sadece orta derecede bir oyuncu. Klara ise hiç satranç bilmiyor.
Laszlo eve binlerce satranç kitapları alıyor ve okumaya başlıyor. Eğitim bilgisi ile birleştirip öğretme yöntemleri geliştiriyor.
Selçuk Hoca bilgisi, araştırma heyecanı ve mütevaziliği ile örnek alınacak bir kişi. Yazları da Bahçeşehir Üniversitesinde dersler veriyor ve araştırma yapıyor.
Yazmış olduğu bir makaleyle eğitim dünyasının en ünlü kuruluşu Amerikan Eğitim Araştırmaları Kuruluşundan (AERA) en iyi makale ödülünü almış.
Bu ödül, eğitim dünyasının en prestijli ödüllerden bir tanesi.
Selçuk Hoca ile bu makale üzerine konuşuyoruz.
MAKALE
Selçuk hoca meta analiz yöntemini kullanmış. Yani 2477 makale tarayarak onların sonuçlarından önemli bulgular bulmuş.
6871 okul ve 100.000’den fazla öğrenciden toplanan veriler ile analiz yapmış.
Merak ettiği soru da şu: sosyo-ekonomik statü ile okul başarısı arasında nasıl bir ilişki var?
Bu yazda öyle yaptım ve aklıma şu soru geldi: neden güzel manzaralı oda istiyoruz? Manzaranın ne etkisi var?
(Benim inandığım şey şu: tüm insanların evrensel bir tercihi varsa, onun mutlaka önemli bir fonksiyonu vardır. Yoksa o tercih oluşmazdı. Manzaranın fonksiyonu ne acaba?)
Manzaranın, insanlarda pozitif duygu uyandırdığı, stresi azalttığı, mutluluk hormonu salgısını artırdığı araştırmalar ile ispatlanmış durumda.
Doğanın bunun da ötesinde bir gücü var: insanları iyileştiriyor.
ARAŞTIRMA
Prof. Roger Ulrich, Texas Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde ünlü bir profesör.
İnandığı şey de şu: hastaneleri öyle inşa etmeliyiz ki doğa ile iç içe olmalı. Çünkü doğanın iyileştirici gücü vardır.