Çoğu okur yapmamamız gerekenleri söylediniz, ama ne yapmamız gerektiğini söylemediniz, diyordu. (O yazıyı aşağıda okuyabilirsiniz).
Şimdi söylüyorum.
FEDAKARLIKLAR
Çocuklara fedakarlıklarınızı anlatmayınız, “Bak sen oku/çalış diye nelere katlanıyoruz?” demeyin demiştim.
Fedakarlıklarınızı anlatabilirsiniz ama koşul olarak değil. Örnek olarak ama asıl etkili olan başkalarının fedakarlıklarını anlatmak. Daha doğrusu anlatmak değil de çocuğun farklı kişilerin hayatlarını okumasını, onlarla tanışmasını ya da farklı hayatlara maruz kalmasını sağlamak.
Örneğin, Obama’nın başkan seçildiği yıl, zenci çocukların okul başarıları % 10-15 arası artıyor.
Bir araştırmada çocuklar iki gruba ayrılıyor.
Her iki gruba da başarılı bir çocuğun hayat hikayesi okunuyor. Ama ilk gruba verilen hikayede, başarılı çocuğun doğum tarihi değiştiriliyor. Hangi çocuk okuyorsa, onun doğum tarihi ile aynı tarih yazılıyor.
Çoğu okurum yapmamamız gerekenleri söylediniz ama ne yapmamız gerektiğini söylemediniz, diyordu.
Şimdi söylüyorum.
Ama bu yazıyı okumadan önce aşağıdan geçen haftaki yazımı okuyun lütfen. Yoksa bu yazı anlamsız kalabilir.
FEDAKARLIKLAR
Çocuklara fedarlıklarınızı anlatmayınız,“Bak sen oku/çalış diye nelere katlanıyoruz.” demeyin demiştim.
Onun yerine şöyle deyin.
Bu ülke ne fedakarlıklarla kuruldu. Atatürk, 57. Alay’daki Mehmetçik’lere ‘Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimizi baş¬ka birlik ve komutanlar ala¬cak."’ diye emir verdi deyin.
Bu vatan için ne bedeller ödendiğini anlatın.
Ama bazen çocuklara farkında olmadan verilen gizli mesajlar, onların başarısını engeller.
Nedir bu gizli mesajlar?
FEDAKARLIKLAR
Aileler çocuklar için bütün fedakarlıkları yapıyor, ama çocuklar istedikleri başarıyı gösteremediği ya da çalışmadığı zaman, aile yaptığı fedakarlıkları anlatıyor.
“Bak sen oku/çalış diye nelere katlanıyoruz.”
Bu söylemler ile çocuğun daha çok sorumluluk alacağını varsayıyor.
Ama çocuğa giden mesaj farklı: ‘Sen kendin için değil, bizim için çalışmalısın.’
Bu sayı bizim için çok anlamlı.
Bütün sporcularımızı tebrik ediyorum. Çünkü dakikalık performanslar için yılda en az 1000 saat (60.000 dakika) çalıştılar.
Ama madalya sayımız çok az. Bunu düşünmeliyiz.
Birçok sporcumuz ‘aşırı motive edildik’ türü yorumlarda bulundu. Acaba bakanlığın aşırı motive etme çabaları ve ödül vaatleri, tam tersi bir etki yapmış olabilir mi?
Bana göre yanıt: “Kuvvetle muhtemel.”
YETENEK NASIL GELİŞİR?
Yetenek gelişimi sırasında kişi, o bilindik dört devreden geçiyor.
Bilinçsiz beceriksizlik
Türkiye A’yı yaparak, B’yi bekliyor. Olimpiyat şampiyonluğuna giden yol tasarlanmadan, şampiyonluk bekleyemeyiz.
Olimpiyat şampiyonları yetiştirmenin yöntemi nedir?
YETENEK VE KARAKTER GELİŞİMİ
Dünyada yetenek gelişim modelleri çoktan değişti. Yetenek geliştirme modeli, karakter gelişimi modeline dönüştürüldü.
Karakter gelişimi, karar verme süreçlerinin adımlarına bağlı: 1- Durumu algıla
2- Sana göre en yararlı ve doğru olanı seç ve 3- Eyleme geç ve disiplinli şekilde eylemi sürdür.
Bu yüzyılın ortalarına kadar karakter eğitimi genellikle ikinci adım üzerinde yoğunlaştı.
İnsanların bilinç ve bilgi düzeylerini ne kadar arttırırsanız, insanlar o kadar doğru karar verir diye düşünüldü ama görüldü ki bilgilenmek ve bilinçlenmek ile davranış değişikliği arasındaki ilişki çok düşük. (Sigaranın zararlarını bilen bir kişinin sigara içmeye devam etmesi gibi.)
‘Oğlum çok zeki ama çalışmıyor.’
‘Sınıfımda çok zeki bir öğrenci var, ama bir türlü motive edemiyorum.’
Onları motive etmek için ilk olarak ‘zeki ama başarısız’ olan öğrencilerin genel özelliklerini bilmek gerekiyor.
ÖZELLİKLERİ
Bu tür öğrenciler, kendilerinin zeki olarak göründüğünü bilir.
İşlerini genelde son dakikada yapar.
Zeki olarak kabul gördükleri için çalışmadan yaparım, imajı verir.
Çalışmalarını sık sık erteler ve çok endişe duymaz.
Yukarıdan bir uygulama ya da proje talimatı geliyor; okul müdürü, müdür yardımcısını ya da çalışkan bir kaç öğretmeni görevlendiriyor ve proje uygulanıyor.
Projenin kaynağı değerler ya da inançtan ziyade, talimat olduğu için projede ‘mış gibi’ yapılıyor.
İnançsız başlayan bir çalışma da verim getirmiyor.
Bundan dolayı öğretmenlerin haklı olarak değişime inancı az.
DEĞİŞİM NASIL OLUR?
İlaçları kullanmazsa öleceğini bilen yüzbinlerce kalp hastası ilacını kullanmayı ve yaşam tarzını degiştirmeyi reddetmektedir.
Değişim bu kadar zor iken, talimatlar ile öğretmenlerin değişeceğini beklemek biraz naif bir düşünce.
Değişim böyle mümkün olsaydı, sigara içenler bir seminer ile sigarayı bırakırdı.