Paylaş
Bu sayı bizim için çok anlamlı.
Bütün sporcularımızı tebrik ediyorum. Çünkü dakikalık performanslar için yılda en az 1000 saat (60.000 dakika) çalıştılar.
Ama madalya sayımız çok az. Bunu düşünmeliyiz.
Birçok sporcumuz ‘aşırı motive edildik’ türü yorumlarda bulundu. Acaba bakanlığın aşırı motive etme çabaları ve ödül vaatleri, tam tersi bir etki yapmış olabilir mi?
Bana göre yanıt: “Kuvvetle muhtemel.”
YETENEK NASIL GELİŞİR?
Yetenek gelişimi sırasında kişi, o bilindik dört devreden geçiyor.
Bilinçsiz beceriksizlik
Bilinçli beceriksizlik
Bilinçli beceri
Bilinçsiz beceri
Kişi ‘bilinçsiz beceri’ konumuna geldiği an, beceriyi beynin ön lobu değil, alışkanlıkları yöneten ‘basal ganglia’ yönetmeye başlıyor.
Yani, kişi artık düşünmeden, otomatik olarak becerisini sergiliyor. Araba kullanma becerisinde olduğu gibi.
Bütün oyuncularımız ‘bilinçsiz beceri’ evresinde. Buraya kadar sorun yok.
STRES ORTAMI
Ama asıl sorun şurada başlıyor.
Sportif rekabetlerde anında ve otomatik karar verebilmek çok önemli. Örneğin bir tenis topunun hızı servis sırasında en az 110 km. Düşünmek için zaman yok. Otomatik olarak karar verip, eyleme geçmek zorundasınız.
Ama sporcu üst düzeyde stres yaşarsa, beyin tehlike var zannediyor, hemen otomatik pilottan çıkıp, düşünme/muhakeme sürecine giriyor.
Yani basal ganglia’yı devreden çıkartıp, ön lobu devreye sokuyor.
Bu durumda otomatik davranış gösteremeyen sporcu yavaşlıyor ve bu da sporcunun kötü performans sergilemesine sebebiyet veriyor.
Birçok sporcumuzun olimpiyatlarda antrenman performansından daha düşük bir performans göstermiş olması, bu sürecin yaşandığını gösteriyor.
NEDEN DAHA STRESLİ?
Stres ile performans arasında ters U ilişkisi var.
Bir noktaya kadar stres iyi performans için gerekli ama bir noktadan sonra stres performansı engelliyor.
Her sporcu müsabakalarda makul seviyede streslidir ama anlaşılan bizim oyuncularımız daha stresli. Ama neden?
AŞIRI BEKLENTİ
Bunun nedenini gereğinden fazla beklenti olarak görüyorum. Muhtemelen bakanlığın aşırı ödül beklentisi oyuncuları strese soktu.
Duke profesörlerinden Dan Ariely’ nin Hindistan’da yaptığı bir araştırmada, deneklere farklı oyunlar veriliyor ve farklı ödüller vaat ediliyor.
Bir gruba 6 aylık maaşları değerinde ödül sunuluyor. (Orada maaşlar düşük olduğu için bunu yapmak mümkün.) 6 aylık maaş ödülü vaat edilen kişiler, aşırı strese girip, çok kötü performans sergiliyor. Üç grup arasında en kötü performansı onlar gösteriyor. Yani ödülün değeri arttıkça, performans düşüyor.
ÖDÜL NE ANLAMA GELİR?
Peki, zaten sporcular ödül için yarışmıyor mu? Ödül neden performanslarını düşürsün diyebilirsiniz.
Sporcular, daha doğrusu rekabetçi tüm kişiler, için önemli olan becerilerinin onaylanmasıdır. Bunun da en iyi aracı ödüldür.
Ödül almadan da sporcu onaylanmış hisseder mi? Hissedebilir.
Örneğin, takım oyunlarında takım kaybetmiş olmasına rağmen, kendi becerilerini ispatlamış kişiler mutlu olabiliyor.
Ama olimpiyatlarda Bakanlığın ödüle yüklediği anlam bu değildi.
Bakanlık, ödülleri kendi icraatlarının onaylanması olarak görüp, kamuoyunda beğeni toplamak istedi. Ne kadar çok altın madalya alınırsa, o kadar ‘Bakın biz spor alanında bunları başardık.’ demek istedi.
Altın madalya, becerinin onaylanması değil, bir nevi ölüm kalım meselesi oldu.
Bu bağlamda olimpiyatlarda başarılı olmak sporcuların kişisel motivasyonları olmaktan çıkıp, bakanlığın motivasyonu haline geldi.
Bu da sporcularımızı gereğinden fazla strese soktu. Stres de performansı düşürdü.
Başarı istiyorsak, sporcuların kendi motivasyonları ön planda tutulmalı ve müsabakanın doğasında var olan stresten daha fazla stres yüklenmemeli.
Paylaş