Amcamız da “Bana ne oğlum! Ben hayatımı yaşıyorum. Osmangazi Köprüsü’nden vın diye geçiyorum” diyordu.
Sonra yanına gelen gençler “Abi ben 15 yaşındayım” deyince bizim amca yine “Bana ne oğlummm, siz düşünün” diyordu.
Sıla konserinde oyuncu Gülçin Santırcıoğlu’nun röportajını izlerken o amca geldi aklıma.
Gülçin Hanım’a önce dizideki Seyran karakterinin durumunu soruyorlar.
O da “Bana ne abi Seyran’dan” diyor.
Sonra da “Dizi bitecek mi bu sezon” sorusu geliyor.
Üçüncüsü düzenlenen Bağcılar Kitap Fuarı’nı ziyaret ettim. O ziyaretimde yanımda Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir de vardı.
Başkanın Bağcılar halkıyla bu kadar içli dışlı olması, çocukların bu denli onu sevmesi, onun kimseye hayır diyememesi ve daha bir sürü şeyi şaşırttı beni...
Asında olması gereken bunlar ama yine de bir durup şaşırıyor işte insan.
Bağcılar’da düzenlenen etkinliğe kitap fuarı demek az kalır, kitap festivali demek lazım. Çünkü konserler, imza günleri, atölyeler ve etkinlikler düzenleniyor o alanda.
Bildiğiniz “sabah gir-akşam çık” konseptinde bir alan yapmışlar Bağcılar Meydan’a.
50 yayınevinin standı var fuarda. Ve her yayınevinin de ayrı ayrı indirimleri...
Sus çünkü ‘bir insanın hiç mi vicdanı olmaz’ tartışmalarını körükledin.
Vural Çelik’in arkasından yazdıklarını unutamıyorum. Satır araları çok kötü. Gitmiyorsan gitmiyorsun cenazelere, bize ne kardeşim. Tamam gitme.
Ölü birinin ‘persona’sını nasıl tartışmaya açarsın?
Yemeğe, kahve içmeye gidiyorduk ama onu çağırmıyorduk diyorsun...
Komedyen Vural Çelik’in hayatını kaybetmesinin ardından sessizliğini koruyordu Gülse Birsel. Bozdu pazar gecesi ama keşke yapmasaydı.
Çelik ile ilgili anılarını anlatayım derken eleştiri sınırlarını da aştı bence.
“Herkese küsen biriydi” dedi.
“Barışmak için de hepimizden hediyeler isterdi” dedi.
Okurken devamında ne gelecek diye merak ettim ve daha ağır sözler geldi maalesef...
“Seti bırakarak yanlış karar verdi, yaptığı hatalarını yanlışlılarını buradan anlatmak istemiyorum” diye de ekledi.
Ve Gülse belki de ona bu satırları yazdıran asıl olayı da ekledi o mesajına çaktırmadan...
Çok üzüldüm, çok yazık.
Ama bunu duyurmakla da çok iyi yaptı Umut Hanım.
Ve ben bir o kadar da şahidim ki sadece o yaşamıyor bu sorunu...
Bazı gençler maalesef esiri olmuş durumda zararlı maddelerin.
Buna sebep kötü arkadaş mı dersiniz, mutsuz aile mi dersiniz, sosyal medya etkisi mi dersiniz bilemem... Durum sıkıntılı. Bu yasaklı maddelere, uyuşturucuya ulaşmak artık çok kolay.
Taksicilerden bu işi yapanlar var. Müşteri almıyor adam, çünkü kuryelik yapıyor! Motorcular var bu işi yapan. “Nasıl olsa kimse anlamaz” diye adres adres geziyor. Acilen hem taksicilerin hem motorcuların sıkı denetime girmesi, gerekirse hepsinin didik didik aranması, ani baskınlar yapılması gerekiyor.
Yoksa gençler elimizden kayıp gidecek.
Kademeli ayrılık
Mesela sonradan görürsen değişmen zor olur hatta imkansıza doğru yol alırsın.
Bizim fenomen dediğimiz Dilan Polat alışverişe çıktığı görüntüleri paylaşınca eleştirilmiş ve sonra demiş ki “Elim ayağım titriyor çocuklarım çıplak mı gezsin, okula gitmesinler mi?”
Ya ne alakası var...
Sana kimse alışveriş yapma demiyor ki, milletin gözüne sokma diyor...
Aynı Polat gitmiş bir de kafasına dolar taktığı görüntüleri yeniden yüklemiş sosyal medya hesabına.
İşte değişmeyecek huyu olan kişiler bunlardır.
Eski hayatını, harcadığı paraları, insanların ona ilgisini, onu konuşmalarını özleyecektir elbet.
Ve özlediği için de onu takip edenleri çileden çıkaran paylaşımlarına devam edecektir.
Sosyal medyada gördüm tanıdık bilindik isimler videolar çekip köfte yiyorlar ve “yanındayız Yusuf Kardeş” falan diyorlar.
Yani iyi de kardeşim ya doğruysa?
Bunun yanı sıra bakanlığın raporu da var
Ya patrondan habersiz 3-5 kendini bilmez bu ürünleri kullandıysa...
Burada destek videoları çekmek yerine bazı soruları sormak gerekmiyor mu...
Mesela geçtiğimiz mart-nisan aylarında yapılan denetimlerde ortaya çıkmış bu hileli ürünler...
E bunca zaman niye beklendi de insanlar bu köfteleri yemeye devam etti diye sorabilirsiniz?
Hiç fark etmedi sağlığıyla oynananlar. Onlar ucuz diye gittiler aldılar köftelerini...
Bakanlıktan köftelerinde domuz eti çıkan firmayla ilgili açıklama geldi.
Bir sürü şubesi olan Köfteci Yusuf çıktı o marka.
Ve markanın sahibi Yusuf Bey hızlıca bir açıklama yaptı:
“Ben garip bir kuşum. Yanımda çalışan 12 bin kişinin alnına leke sürdürmeyeceğim. İyiler her zaman kazanır.”
Yahu kardeşim ne alakası var yanındaki 12 bin kişiyle, iyiler, kötülerle...
Sen zaten kaybettin.