Paylaş
Ama hiçbirimizin vesikalığı sanatçı Alican Leblebici’nin vesikalığı gibi olmadı, olamaz da!
Neden mi? Çünkü Leblebici bambaşka bir yöntem izliyor.
Önce fotoğraf stüdyosuna gidip kimlik kartına basılmak üzere herkes gibi bir vesikalık çektiriyor.
Sonra çektirdiği vesikalığın resmini yapıyor.
O resmin de fotoğrafını çekip Nüfus Müdürlüğü’ne gidiyor ve kimliğini yeniletiyor.
Kimse de vesikalığın gerçek fotoğraf değil, resim olduğunu anlamıyor.
Alican Leblebici’nin yaptığı bu otoportre vesikalık resim ve yenilenen kimlik kartı, 2015 yılında bir sanat eserine de dönüşüyor. Eserin ismi, “Otoportre ve Kimlik Kartları”.
Kimlik meselesine iktidar ve suç kavramlarıyla bakmaya çalıştığını söyleyen Leblebici’nin bu eserde sorguladığı şu:
“Kişinin kimliğini kim veriyor? Kendiliğinden bir kimlik inşası mümkün mü?”
Şimdi yeniden bu zekice tasarlanmış eseri anmamın nedeni ise 25 Ocak’ta başlayacak “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” adlı sergi...
Nişantaşı’ndaki Ferda Art Platform’da başlayacak sergide her koleksiyoner kendi koleksiyonundan bir sanatçı ve eserini seçmiş.
Seçilen sanatçı da sergi için iki yeni iş daha üretmiş.
Böylece her sanatçının biri eski, diğer ikisi yeni olmak üzere üç işi sergilenmiş olacak.
İşte Alican Leblebici’nin az önce bahsettiğim “Otoportre ve Kimlik Kartları” adlı eseri de Banu-Hakan Çarmıklı’nın kendi koleksiyonlarından seçtiği bir iş.
Leblebici bu işin yanı sıra “Dans” ve “Tokmak” adlı iki yeni eseriyle sergide yer alacak.
“Bu kelimeler sanat hayatımın özeti”
Sergi vesilesiyle Alican Leblebici’ye bir arada sergilenecek eski ve yeni işlerini sormamak olmazdı. Şöyle diyor Leblebici:
“Çarmıklı koleksiyonuna katılmış olan ‘Otoportre ve Kimlik Kartları’ adlı eserime eski demek, uğraştığım bütün kavramları da eskitir. Benim için kavramın ön planda olduğu bir eser bu.
Ne zaman ki kimlik meselesi eskir, işte o zaman bu esere de eski diyebiliriz. Çünkü benim için bu kavram çok taze...
Yeni ürettiğim iki eserimle ilgili ise şunları söyleyebilirim:
Genellikle kelimeler üzerinden çalışıyorum; kimlik, suç, portre, politika, sanat tarihi ve adalet aklıma ilk gelenlerden...
Bu kelimeler belki de tüm sanat hayatımın özeti olacak.
Bu bağlamda kendi sürecimde kavramsal olarak pek değişen bir şey yok. Görseller değişiyor, ancak kavramsal çerçeve yine bu kelimeler üzerinden.”
“Tek şartımız bugün üretim yapan biri olmasıydı”
Ferda Art Platform’un kurucusu Ferda Dedeoğlu, “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” sergisiyle ilgili şunları söylüyor:
“Sanat dünyasının pek çok oyuncusu var. Başta sanatçılar olmak üzere koleksiyonerler, sanat yazarları, küratörler, müzeler ve izleyici gibi. Her biri bu denklemin parçası.
Sanatçı, koleksiyoner ve galerici bu denklemdeki başrollerden üçü.
Daha önce fuarlarda ve bazı müze sergilerinde koleksiyonerlerden seçilen eserlerin sergilendiği sergiler yapıldı.
Ama sanatçının yeni işleriyle dahil olduğu galeri bazında yapılmış böyle bir sergi yok. Biz bu üçlü grubu herkesin aktif rol üstlendiği bir sergi programında bir araya getirmek istedik. Koleksiyonerlerimizden bir sanatçı ismi istedik.
Tek şartımız bugün hâlâ üretim yapabilen bir sanatçı olmasıydı.
Onlar bize bir isim önerdiler, biz o sanatçılardan sergiye özel iki yeni iş üretmelerini istedik.”
Diğer koleksiyoner ve sanatçılar kimler?
∆ Latife ve Ahmet Bayraktar / Esra Karaduman
∆ Öner Kocabeyoğlu / Ardan Özmenoğlu
∆ Örge ve Şahin Tulga / Deniz Aktaş
∆ Melis ve Hakan Börteçene / Eda Şarman
∆ Fazlı Özcan / İnci Furni
∆ Piraye ve İsak Antika / Artin Demirci
Paylaş