Paylaş
Kolay değil, bu bir sanat gerçekten.
Bazen bir bakıyorum; sosyalleşirken elimi kolumu kaptırmışım, karşımdaki ne anlatırsa dinliyorum.
Çünkü insanlar kendilerini anlatmaya çok meraklı.
Hele dinleyen birini bulunca enerjini bitirinceye kadar anlatıyor da anlatıyorlar.
Öyle ki, bir seferinde şunu söylerken bulmuştum kendimi:
“Bunu hiç merak etmemiştim ama olsun dinliyorum.”
Karşımdaki söylediğime asla takılmayıp son sürat anlatmaya devam etmişti tabii.
O yüzden sosyal kelebek olmak isteyenlere yılların profesyoneli olarak önerilerim var.
ÇOK SEVİNDİM SENİ GÖRDÜĞÜME
* Karşınızdakine beş yüz kere “Nasıl gidiyor” demenize gerek yok. Bir kere söyleyin, merak ettiğiniz bir şey varsa konuşun ve başka insanlara doğru yönelin.
* “Çok sevindim seni gördüğüme” kalıbını kullanmayın.
Kibarlık uğruna kullanılan bu kalıp dizilerden günlük hayata transfer
olmuş.
Ama dizilerde değiliz! Kimse kimseyi gördüğüne sevinmiyor ya da üzülmüyor da...
Sırf sohbet başlatma uğruna iyi niyetli olduğunu düşündüğünüz bu kalıbı kullanıp sıkıcı bir sosyalleşen olmayın.
* “Çok iyi gördüm seni” kalıbı da fena. Sen de her şeye muhalifsin diyeceksiniz ama öyle. “Çok iyi gördüm seni” cümlesinin alt metni azıcık zalimce.
“Normalde pek iyi görmüyorum seni ama bu kez çok iyi gördüm, hadi yine iyisin” gibi bir anlamı var.
Bir de hayli nobran bir onay içeriyor.
Kimsenin onayına ihtiyacınız yok ki...
UZATAN GÖRÜRSENİZ EN GÜZEL ÇÖZÜM
* Durduk yerde tüm projelerinizi anlatmayın. İnsanlar aslında hikâye seviyor.
Onlara gidip gördüğünüz yerleri ya da ne bileyim başınıza gelen bir olayı anlatın.
Ama kimseye ders vermeyin, nasihatlarde bulunmayın, “Ben bilirim” havasına girmeyin.
* Evet, “small talk”, yani sosyal ortamlardaki bir yere varmayan üç-beş cümlelik konuşmalar çoğu zaman yorucudur. O yüzden çok uzatmamak lazım.
Uzatan birine denk gelirseniz en güzel çözüm: “Bara gidip geliyorum” demek ve geri dönmemek!
* New York’ta değiliz ama ortamdaki birinin kıyafetini, aksesuvarını beğendiyseniz gidin, söyleyin.
Bu tür iltifatla başlayan sosyalleşmelere biz de yavaş yavaş alışıyoruz.
Paylaş