Ömür Kurt

Gusel Turkcem

21 Ocak 2015
Bugün sizlerle çok önemli bir mektup paylaşacağım. Mektup Adana'dan geliyor. Yaşı küçük, ama düşünceleri büyük bir öğrenci tarafından kaleme alınmış. Bize büyük bir tehlikeyi haber veriyor.

Mektubu yazan kişi 5. sınıf öğrencisi İpek Özcan. Yazdığı mektup tarihi bir ders niteliğinde... Mektubu sizinle eksiksiz paylaşacağım. Üzerinde düşünmek, hepimize büyük katkılar sağlayacaktır. Bakın sevgili İpek mektubunda ne diyor:

Hangi dilde konuşuyoruz?

"Dilimiz, en değerli varlığımız… Üzülerek söylüyorum ki, Türkçemizin yanlış kullanımı ciddi boyutlara ulaşmış. Nereden mi anladım? Etrafımdaki reklam tablolarından, arkadaşlarımın çok sık kullanarak Türkçeleştirdiği yabancı kelimelerden vs… Ben de bu yazıyı, öncelikle arkadaşlarımın “free takılıyorum” cümlesini duyduktan sonra yazmaya karar verdim.

Yazının Devamını Oku

Boko Haram teröristleri bilgisayar oyunlarında

9 Ocak 2015
Fransa'da yaşanan ve 12 kişinin öldürüldüğü Charlie Hebdo katliamından sonra bu kez de Boko Haram'ın Nijerya'da yaptığı ve 2 bin kişinin öldürüldüğü katliamla sarsıldık. Bu katliamlar bilgisayar oyunlarında sürekli olarak yapılıyor.

Üstelik üretilen bu oyunlar, özellikle çocuk ve gençler üzerinde öğretici etki yapıyor.

Boko Haram terör örgütüne bilgisayar oyunu

Boko Haram terör örgütü son katliamında 2 bin kişiyi öldürdü. Bu terör örgütünün bitmek bilmez katliamları Nijeryalı oyun üreticisi TabbleSoccer’ı bu konuda bir oyun üretmeye yöneltmiş. Şirketin geçtiğimiz ay ürettiği “Sambisa Assault (Sambisa Saldırısı)” adlı oyun Boko Haram teröristlerini bulma ve onları öldürme üzerine kurulu... Küçük yaştaki çocuklar için üretilmiş olan bu oyunun kurgusuna göre silahlı teröristlere karşı yine silahlı bir mücadele yapılıyor.

Yazının Devamını Oku

11 Ocak Pazar günü Kadıköy'de eylem var

5 Ocak 2015
11 Ocak Pazar günü Kadıköy'de sağlığımızı tehlikeye atanlara karşı büyük bir eylem düzenlenecek. Gıda mühendisleri bir araya geliyor. Hem yiyeceklerle ilgili tehlikeyi duyurmak için hem de gıda mühendislerinin istihdamı sorununa çare bulunması için.

Türkiye’de özel okulların sayısı her geçen gün artıyor. Bu okulların çoğu yemek hizmeti de veriyor. Ancak bu okulların büyük bir bölümünde gıda mühendisi bulunmuyor. Yani yemekler denetlenmiyor. Çocukların yedikleri yemekler sağlıklı mı, kaliteli malzemeler kullanılıyor mu, yağ ve tuz oranları doğru mu, hiçbiri bilinmiyor.

Okul yemekhanelerinde, lokantalarda, fabrikalarda, hastanelerde, küçük büyük işletmelerde, kısacası yemek hizmeti veren her yerde gıda mühendislerinin olması gerekiyor. Oysaki yok. Verilen rakamlara göre, sonuçlar kâbus gibi…

Gıda mühendisi istihdam edilmeli

Yazının Devamını Oku

Çocuklar için de bir Hürriyet var

18 Aralık 2014
Özgürlük kavramı toplumda sıkça tartışılıyor. Bazılarımız sınırsız özgürlükten bahsediyor, bazılarımız ise sınırsız bir özgürlüğün olmadığından… Bir gerçek var ki, yaşımız ilerledikçe, öğrendiklerimizin etkisi ile kendimize sınırlar çizmeye başlıyoruz. Düşüncelerimizin de sınırları oluyor... Fakat çocukların düşüncelerinde sınırlar yok. En özgür ve önyargısız düşünen onlar. Bu nedenle çocuklara kulak verilmeli…

Çocukların özgürce fikirlerini ifade edebilecekleri bir yer var. Hürriyet Gazetesi’nin çocuk ve gençlik bölümü olan Hürriyet Çocuk Kulübü! Çocukların yazı yazabildiği; çizdiği resimleri, çektiği fotoğrafları yayımlayabildiği özel bir tablet dergisi… Her hafta Cuma günü yeni sayıları yayımlanan bu dergiyi çocuklarla buluşturmanın onurunu yaşıyoruz.

Yararlı ve çok güvenilir

Hürriyet Çocuk Kulübü tablet uygulamasının en önemli özelliği yararlı ve güvenilir bir içeriğe sahip olması… Psikolog Doç. Dr. Yıldız Dilek Ertürk’ün de çocuklar için önerdiği bu uygulamada bilimden sanata, oyundan sinemaya, tarihten teknolojiye kadar her şey var. Çocukları olumlu yönde etkiyecek içeriklere sahip olan bu uygulamayı etrafınızdaki çocuklarla buluşturarak onlara bir iyilik yapın.

Yazının Devamını Oku

Kaç yıl geçti hâlâ 'Yaban'

12 Aralık 2014
Herkese nasip olmaz iki devir yaşamak. Açılıp kapanmış çağların içinden geçen insanları tanımak, görmek ve anlatabilmek. Ona nasip olmuş. Tarihin, bitmekte olan bir yüzyılın kıyısına bıraktığı biri Yakup Kadri Karaosmanoğlu...

1889 yılının Kahire’sinin endişeli bir gününde doğmuş, oradan anayurda göçmüş. Meşrutiyet görmüş, ilk dünya savaşını iliklerine kadar hissetmiş, çocukluğu ve gençliği olaylı günlere denk gelmiş. Kurtuluş Savaşı’nı da görmüş, Atatürk ve arkadaşlarının yanında vatan mücadelesine katılmış. Sıkıntı da yaşamış, coşkuyu da tatmış. Bu duygular içinde hep yazmış, anlatmış…

40 YIL ÖNCE BUGÜN

Yakup Kadri’nin vefatından bu yana 40 yıl geçti. 13 Aralık 1974 yılında hayata gözlerini kapattığında geriye onlarca öykü, roman, şiir, anı, deneme, monografi, tiyatro eseri, makale ve derleme bırakmıştı. Türkçenin geçirdiği aşamaları yakından takip etmiş ve bu aşamaları eserlerine de yansıtmıştı. İlk dönem romanlarında, toplama bir dil olan Osmanlıcanın etkisi ile Arapça, Farsça, Fransızca gibi dillerden sözcükleri oldukça yoğun bir şekilde kullanmış. Ancak ilerleyen dönemlerde harf inkılabıyla birlikte Türk dil ve tarih kurumlarının da çalışmaları ile Türkçeye hak ettiği değeri vermiş ve Türkçenin durulaştırılmasına büyük katkı sağlamıştı. Bu anlamda özellikle Cumhuriyet sonrasında her kesimden insanın kolaylıkla anlayabileceği yalın eserler vermeye çalışmıştı.

Yazının Devamını Oku

Din dersinin zorunlu olmasına çocuklar ne diyor?

8 Aralık 2014
Günlerdir Antalya'da yapılan Milli Eğitim Şûrası'nda Türkiye'nin eğitim sistemi üzerine kararlar alınıyor, bu kararlar tartışılıyor. Kararları tartışanlar ise hep yetişkinler. Çocukların hiç fikri sorulmuyor.

Bizde adettir, “Sen çocuksun, bilmezsin” der, onlara sorma ihtiyacı hissetmeyiz. Çocukların da bu toplumda yaşayan birer birey olduğunu, onların da kararları olduğunu hep göz ardı ederiz. Şimdilerde bir çocuk, giymek istediği giysiyi kendi seçiyor, izlemek istediği filmi, yapmak istediği şeyleri kendisi belirliyor. Bizler de anne baba veya abi abla olarak evlerimizde onların bu kararlarına uyuyor, ama toplumsal konularda alınan kararlara onları dâhil edemiyoruz.

Milli Eğitim Şûrası’nda Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersinin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflara da zorunlu olmasına karar verildi. Bu karar verilirken uzmanlara soruldu mu, çocuklara danışıldı mı bilmiyoruz. Sadece kararı duyduk. Psikologlar ve pedagoglar, çocukların gelişimine göre din içerikli eğitimin 12 yaşından sonra verilmesinin uygun olduğunu yıllardır söylüyor. Daha küçük yaşlarda, el becerilerini geliştirebilecekleri, sorgulayabilecekleri, anlama ve kavrama özelliklerini öne çıkarmalarını sağlayan derslerin verilmesi gerektiği belirtiliyor. Fakat görülen o ki, ülkemizde uzmanların fikri pek ‘kayda değer’ bulunmuyor. Zira alınan kararlar bunu gösteriyor.

Astronomi dersi zorunlu olsun

“Çocukların fikri pek sorulmuyor” diyoruz, ama biz Hürriyet Çocuk Kulübü üyelerine fikirlerini sorduk. Çocuklar öylesine düşündürücü şeyler söylediler ki, bazıları yetişkinlerin bile aklına gelmemiştir herhalde… Meselâ çocuklardan biri okullarda seçmeli bile olmayan bir dersi düşünüp “Astronomi dersi neden zorunlu değil?” deyiverdi. Bir başka çocuk “Niye bize sormuyorlar, oturmuşlar masaya şu olsun, bu olsun. Ben istiyor muyum hiç soran yok.” dedi. İşte çocukların yanıtlarından örnekler:

Yazının Devamını Oku

Oyunlar, çocukların yeni öğretmeni oldu

25 Kasım 2014
Bilgisayar oyunları, pek çoğumuz için sadece bir eğlence aracıdır. Oyun oynayarak zaman geçirir, eğlenir ya da biraz rahatlarız. Ancak durum bu kadarla sınırlı değil. Çünkü oyunlar aynı zamanda bir medya aracıdır.

İtalyan oyun ajansı Molleindustria’nın kurucusu Paolo Pedercini bu durumu “Bilgisayar oyunları etkin birer medya gücüdür” sözleriyle açıklıyor. İşte bu nedenle pek çok oyun şirketi, bilgisayar oyunlarını bir öğretmen gibi kullanıyor. Okuldaki ders esnasında öğretilemeyecek pek çok şey, oyunlar yolu ile çocuk ve gençlere öğretilebiliyor.

Amerikan MIT Üniversitesi Karşılaştırmalı Çalışmalar Yönetmeni Prof. Dr. Henry Jenkins bilgisayar oyunlarının etki alanı ile ilgili olarak; “Süper Mario’yla büyüyen kuşak iş hayatına giriyor, siyasete giriyor, bu yüzden oyunları da iletişim kurmanın güçlü araçlarından biri olarak görüyor. Eğer oyunlar büyük bir mecra olacak ise, türlü işlevleri olacaktır, aynen filmler gibi... Biz oyunları öncelikle eğlence için, ardından da eğitim, reklamcılık, siyaset ve diğer pek çok şey de kullanmayı düşünüyoruz” diyor.


ICNC (Uluslararası Şiddetsiz Çatışmalar Merkezi) ve Dünya Bankası gibi küresel kuruluşlar da çeşitli oyun ajanslarına bilgisayar oyunu ürettiriyor. “Dünyayı kurtarmak” temasına bağlı Acil Çağrı (Urgent Evoke) adlı bir oyun ürettiren küresel kredi bankasının işlediği konular arasında fakirlik, açlık, obezite, küresel ısınma, su savaşları gibi konular yer alıyor. Dolayısıyla küresel kuruluşlar da çeşitli öğrenme yöntemleri için bilgisayar oyunlarını kullanıyor.


Yazının Devamını Oku

O yıllarda 'Facebook' mu vardı ki?

19 Kasım 2014
Ata yadigârıydı… Bayramlar, seyranlar, ziyaretler, sohbetler! Kendisi gelemezse mektubu gelir, özlem yiter gider…

O yıllarda, kadife kâğıtlara işliyorduk kelimeleri özenle… Ve özenle süslüyorduk kartpostalları! Bir sanat eseri yarattığımızı bilmeden bir sanat eseri yaratıyorduk ve hiç tahmin etmiyorduk, gelecekte müzelik olacaklarını!

Ve o yıllarda, sanırım en sevdiğim şeydi mektuplaşmak. Amerikan kaynaklı kültür sömürgeciliğinin üretimi çizgi filmlerden, kahraman Amerikan askerlerinin Uzakdoğu’da verdiği “kahramanlık” savaşlarını işleyen sinema filmlerinden ve bol dövüş soslu atari oyunlarından arta kalan zamanlarda onlarla meşgul olurdum. Mektupların hiçbir zaman şiddet içermediğini anladığım yıllardı. Çünkü bizdendi mektup. Bizim sözcüklerimizle yaşar, bizim duygumuzla coşar, bizim özlemimizi, sevgimizi, hasretimizi anlatırdı. En azından bir koleksiyon yapabileceğim mektuplara, kartpostallara, pullara sahiptim.

Yazının Devamını Oku