Meksika, kahraman ilan edilen Proteo’nun heykelini dikti ve onu ölümsüzleştirdi.
Proteo’ya bir başka saygı duruşu da ne mutlu bize ki, Çanakkale’den geliyor.
İsmi, yeni açılacak can dostlar parkında yaşayacak.
Çanakkale Belediyesi, yeni yapılacak parkın adının Proteo Can Dostlar Parkı olduğunu açıkladı.
Köpeklerin düşmanımız değil, en iyi dostumuz olduğunu bir kez daha hatırlamamız gereken günlerden geçerken, Proteo’yu ben de minnetle, sevgiyle ve özlemle anıyorum.
Alkışlar Türkan Şoray’a
“Selvi Boylum Al Yazmalım”dan yola çıkılarak hep soruldu, tartışıldı; sevgi aşk mıydı, iyilik miydi, dostluk muydu, emek miydi?
Bu hastalığın ilacının moral olduğunu düşünürsek verdiği mesajların ne kadar kıymetli olduğunu da anlamış oluruz.
Geçtiğimiz gün de Milano Moda Haftası’nda kanser farkındalığı için podyuma çıktı.
Göğsünü gere gere, dimdik, alkışlarla, kendinden emin bir şekilde yürüdü.
Şahane görünüyordu.
Tanyeli’nin bugünleri bu güzel mesajlarla, aktivitelerle atlatacağını ve bu sayede de daha pek çok insana şifa olacağını düşünüyorum.
Ve bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Kıskançlık mı?
Kanye West ve eşi Bianca Censori geçtiğimiz günlerde Berlin’deki ünlü Türk dönerci Mustafa’s Gemuse Kebap’ın önünde kuyrukta beklerken görüntülendi.
O zamanlar, gece gündüz The Doors dinliyor ve Jim Morrison’a hem bir rock solisti hem de bir ozan olarak adeta tapıyordum.
Tezi yazabilmek için bir ara formül yaratmalıydım.
Cevza Hanım’a tekrar gittim ve “Hocam izin verin tezim Jim Morrison ve William Blake karşılaştırması olsun, bakın şahane bir tez yazacağım, severek, isteyerek ve çok çalışarak” dedim.
Cevza Hanım’ı tanıyanlar bilir, sert görüntüsünün ardında pamuk gibi kalbi vardır.
Tezin içine bir İngiliz şair sokmamın da etkisiyle Jim Morrison’ı kabul ederek bana hayatımın hediyesini verdi.
Ve ben şiirlerle şarkıları buluşturan Jim Morrison’la uzun bir yolculuğa çıktım.
Bunu neden anlatıyorum...
O da “hamilelik bana uzak” diyor.
Önce “evlilik ne zaman” diyorlardı.
O bitti ya, şimdi çocuk derdimiz başladı.
Rahat yok insanlara!
Harika bir düetti
Yapay zekâ ile Onur Can Özcan’ın sesinin kullanıldığı videoya yeni denk geldim.
Geçtiğimiz yaz Emir Can İğrek sahnesinde yapılmış ve ortaya harika bir düet çıkmış.
Tüylerim diken diken dinledim.
Sonuç, üçüncü günde dışarı çıkamayacak kadar yağlı saçlar.
Ya saçlarım buna alışık ve hazır değildi.
Ya da benim saç yapımla Semiramis Hanım’ınki yağ oranı açısından çok farklı.
Onunki ne kadar kuru ve temiz duruyor.
Bende olmadı.
Olsun çok isterdim ama.
Su tasarrufuna katkım olurdu, dünyaya da iyi gelmiş olurdum.
Sezon açılmışken, eski ve saçma bir deyişten “Eti senin kemiği benim”den yola çıkarak bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Bu çocuğunu okulda öğretmene teslim ediş deyimi, genelde “Etini istediğin kadar dövebilirsin, kemiği sağlam kalsın” demek olarak algılanır.
Korkunç tabii!
Ama bu devirde bile yine bu kafada olanlar varsa bir hukukçunun uyarısını hatırlatmakta fayda görüyorum.
HAÇİKO yönetim kurulu üyelerimizden, Avukat Yıltay Günay, sosyal medyasından yazdı:
“Derste gürültü yapılmasına sinirlenen öğretmenin, projeksiyonu açmak için kullanılan çubukla öğrencinin avuç içine bir defa vurması, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak silahla basit yaralama suçunu oluşturur. Yargıtay Kararları 3 CD.”
“Eti senin kemiği benim” ciddi bir suç yani, akılda bulunsun.
Alerjiye çözüm bulundu
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılına yakışır bir başarıyla göğsümüzü kabarttınız.
Türk kadınının gücünü gösterdiğiniz için her birinize, ayrı ayrı, teker teker, teşekkür ediyorum, öpüyor ve kucaklıyorum.
Travma transferi
Aşkım Kapışmak, “seviştiğiniz insanların travmaları, psikolojik problemleri de size geçiyor” dedi.
Doğrudur.
Bir de yediğiniz etleri düşünün.
Üretim çiftliklerinde doğalarından aykırı, tutsak ve hormon yüklemeli bir hayat yaşayan ve mezbahalarda korkunç ortamlarda kesilen hayvanların yaşadığı stres, üzüntü, gerginlik, mutsuzluk, öfke de yediğiniz etlerle size geçiyor.
Ağaçlar kül oldu, bitki örtüsü bitti.
Ormanların içindeki yaban hayvanlarının çoğu hayatını kaybetti.
Bir kısmı kaçmayı başardı.
Kaçmayı başaranların başına şimdi de ne geldi biliyor musunuz?
İnsanlar!
Elleri silahlı insanlar!
Avcılar!